Bilim insanlarına göre, 1988 yılından beri bilinmeyen bir kaynaktan Dünya’ya patlamalar halinde radyo dalgaları gönderiliyor. Üstelik bir gezegen veya yıldız olmama ihtimali çok yüksek. Fakat ilk kez bu tip bir durumla karşılaşılmıyor. O halde bu radyo dalgalarını bilim dünyasını şaşkın bırakacak kadar özel kılan şey ne?
Uzayda “bilinçli yaşam” keşfedilmek üzere!
Son yıllarda bilim insanları tarafından yapılan çalışmalar, Güneş sistemimiz içerisinde en az 2 gezegenin uzun zaman önce yaşama elverişli olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu doğruladı. Hal böyleyken içerisinde milyarlarca farklı tipte sistem barındıran galaksiler ve bu galaksilerin birer noktacık kadar gözüktüğü milyarlarca gökada içerisinde yaşamın olmama ihtimali oldukça düşük.
Tabii insanlık gelecekte yerleşebileceği yaşama elverişli gezegen arayışında olduğu kadar bilinçli yaşam keşfi için de çaba sarf ediyor. Bugün de bu alanda önemli bir adım atıldı. Bilim insanları, henüz tespit edemedikleri bir kaynağın Dünya’ya 35 yıldır düzenli olarak 20 dakikalık enerji patlamaları gönderdiğini tespit etti. Bu patlamaların parlaklık düzeyleri de kayda değer ölçüde değişkenlik gösteriyor.
İlk bakışta bu emisyonlar, nötron yıldızları olan pulsarların veya hızlı radyo patlamalarının dışarıya çıkan patlamalara benzer bir şekilde görünüyor. Ancak yeni keşfedilen kaynak, daha önce beklenen açıklamalarla mümkün olmadığı düşünülen 20-21 dakikalık bir periyot üzerinden radyo sinyalleri gönderiyor.
Konuyu daha iyi anlayabilmek için biraz daha detay verelim. Pulsarlar, hızlı bir şekilde dönen nötron yıldızlarıdır. Bu hareketleri sırasında da radyo patlamaları yayabilirler. Dolayısıyla bir pulsar, Dünya’yı geçerken emisyonlar çok kısa süreli ve parlak bir şekilde alınabilir. Bunu dönen bir deniz fenerinin ışığına maruz kalmak gibi düşünebiliriz.
Tabii bu süreç yalnızca pulsarın manyetik alanı yeterince güçlüyse ve de yeterince hızlı dönüyorsa olabilir. Aksi takdirde Dünya’dan pulsarı görebilmemiz için ortada yeterli miktarda enerji olmaz. Pulsar ölüm çizgisi olarak adlandırılan bu durum da kaynakların tespit edilebilmesi için hızlı ve güçlü dönmesi gerektiği anlamına geliyor.
Ancak yeni keşfedilen GPMJ1839-10 adlı nesne, bu ölüm çizgisinin çok ötesinde. Eğer bir pulsarsa, bilim insanlarının bu güne kadar ortaya attığı teorileri ve verileri bir çırpıda yok edebilir. Zira düşündüğümüzden çok farklı şekilde işliyor.
Fakat yalnızca pulsar değil, yüksek manyetik alanlı bir beyaz cüce veya manyetar da olabilir. Ancak bilim insanları onların da bu tür emisyonları yayma eğiliminde olmadıklarını, yani yine sıra dışı bir durumla karşı karşıya kalacaklarını söylüyor.
Olayın ardından eski kayıtları inceleyen bilim insanları, bu sinyallerin en azından 1988 yılından beri Dünya’da tespit edildiğini belirtiyor. Ancak o dönemde bu veriler anlamsız gelmiş ya da başka bir araştırma sırasında ne olduğu bilinmeden tespit edilmiş olabilir.
Üstelik şu anda teknolojimiz bu verileri yorumlayabilmek için hala yeterli düzeyde değil. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde benzer durumlar için yeni araştırmalar da yapılacağı belirtiliyor. McGill Üniversitesi Fizik Profesörü Victoria M Kaspi de konuyla ilgili şunları söyledi:
“Zamanla, bu verilerde ne gibi başka şeylerin gizli olduğunu ve farklı astronomik zaman ölçeklerindeki gözlemlerin neyi açığa çıkaracağını göreceğiz.”