Dünya, bir asırdan uzun süredir fosil yakıt türlerini kullanıyor. Araçları hareket ettirmekten evlerin ışıklarını açık tutmaya kadar, gereken enerjinin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan karşılanıyor. Son istatistiklere göre bugün bile petrol, kömür ve gaz, enerji ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 80’ini karşılıyor.
Tabii bu, bazı bedeller de ödeniyor demek. Enerji için fosil yakıtlar kullanmak; hava ve su kirliliğinden küresel ısınmaya kadar çevreye çok büyük zararlar veriyor. Fosil yakıtların Dünya’ya verdiği zarar, istatistiklerle de belgeleniyor.
Fosil yakıt ne demek? Zararları neler?
futureflow.life ‘da yer alan habere göre, kömür, petrol ve doğal gaz gibi yenilenemez yakıtlar, fosil yakıtlar olarak tanımlanıyor. Başta da söylediğimiz gibi fosil yakıtlar, günümüzde enerji üretiminin ana kaynağını oluşturuyor. Bu yakıtlar, yakıldığında büyük miktarlarda sera gazı ve diğer zararlı maddeler açığa çıkarıyor. Bu maddeler, iklim değişikliği, hava kirliliği, asit yağmurları, su kirliliği ve arazi bozulmaları gibi çevresel sorunlara yol açıyor.
Fosil yakıtların kullanımı, insan sağlığı için de ciddi bir tehdit oluşturuyor. Hava kirliliği, solunum yolları hastalıklarından kalp hastalıklarına kadar çeşitli sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Ayrıca, fosil yakıtların çıkarılması ve işlenmesi sırasında oluşan kirlilik, su kaynaklarını ve toprakları da kirletiyor.
Bu nedenle, fosil yakıtların kullanımının azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapılması gerekiyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtlar gibi sera gazı ve diğer zararlı maddeler açığa çıkarmaması nedeniyle iklim değişikliği ve hava kirliliği ile mücadelede önemli bir rol oynayabilirler.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, 2022 yılında küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 80’ine fosil yakıtlar sebep oluyor. Bu emisyonların yüzde 35’i kömürden, yüzde 27’si petrolden ve yüzde 28’i ise doğal gazdan kaynaklanıyor.
Fosil yakıtların yakılması, atmosfere büyük miktarlarda sera gazı salıyor. Bu gazlar, güneş ışınlarının atmosferde tutulmasına neden olarak küresel ısınmaya yol açıyor. Küresel ısınmanın etkileri arasında deniz seviyesinin yükselmesi, kuraklık, aşırı yağışlar, orman yangınları ve buzulların erimesi yer alıyor.
Havaya zararlı gazlar ve partikül madde salan fosil yakıtlar, solunum yolları hastalıklarına, akciğer kanserine ve kalp hastalıklarına neden olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, hava kirliliği, dünyada her yıl yaklaşık 7 milyon kişinin erken ölümüne neden oluyor. Bu ölümlerin yüzde 40’ı, fosil yakıtların kullanımı nedeniyle oluşan hava kirliliğinden kaynaklanıyor.
Aynı zamanda fosil yakıtlar, atmosferde de asit oluşturan gazların salınmasına neden oluyor. Bu gazlar, yağmur suyu ile karıştığında asit yağmurları ortaya çıkıyor. Asit yağmurları da bitki örtüsü, su kaynakları ve binalar için ciddi zararlara yol açıyor.
Su kirliliğinde de fosil yakıtların payı var. Çünkü, fosil yakıtların çıkarılması ve işlenmesi aşamasında su kaynakları da kirleniyor. Bu kirlilik suyun içme, kullanma ve endüstriyel amaçlarla kullanımını olumsuz etkiliyor.
Fosil yakıtların çıkarılması ve işlenmesi aşamasında arazi bozulmaları da söz konusu. Bu da fosil yakıtların Dünya’ya verdiği zararlardan biri. Bu bozulmalar, doğal yaşam alanlarını tahrip ediyor ve biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor.
Temiz geleceği inşa etmek
Yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtlar gibi sera gazı emisyonu yaratmıyor. Bu nedenle, iklim değişikliği ve hava kirliliği ile mücadelede önemli bir rol oynayabiliyorlar. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidroelektrik enerjisi, jeotermal enerji ve biyokütle enerjisi yer alıyor. Bu kaynaklar, fosil yakıtlara göre daha temiz ve sürdürülebilir bir enerji kaynakları olarak öne çıkıyor.
2015 yılında dünya hükümetleri karbon emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunan Paris Anlaşması‘nı imzaladı. Ancak, Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan bir rapor, küresel olarak 2030 yılına kadar yakabileceğimizin 2 katından fazla kömür, petrol ve gaz üretme yolunda ilerlediğimizi gösteriyor. Bu da küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlama hedeflerinden uzaklaşıldığını gösteriyor.