Yedinci sanat sinema, görsellik ve gişe başarısı bakımından altın çağlarını yaşıyor. Rekor kırmak için bir birleriyle yarışan filmler, her yıl seyircilerin ve eleştirmenlerin acısız eleştirilerine göğüs geriyor. (Bilim Kurgu’yu Gerçek Yapan Ürünler)
Oscar ödüllerinin dağıtıldığı Kodak tiyatrosu da sinemanın dünya çapındaki sembollerinden biri.
Bu Listeyi İzleyiciler Düzenliyor
Bu eleştirilerin internet üzerinde toplandığı en büyük ortam ise IMDB sitesi. Filmler hakkında ayrıntılı yapım ve kadro bilgisine ulaşabileceğiniz bu site dünya çapında milyonlarca seyirci tarafından takip ediliyor.
Sitenin data bankasında, her oyuncunun ve yönetmenin kariyerini içeren filmografisi de bulunuyor. Bu sitenin bir diğer ünlü yönü ise, dünya çapında en iyi 250 filmi liste haline getirmesi.
İzleyicilerin puanlarımına göre yapılan bu liste son yıllarda film yapımcıları tarafından bile ciddiye alınmaya başlandı. Bazı yapımların posterlerinde filmin IMDB‘den aldığı puan da kullanılıyor.
İlk 10 ise bazı sabit filmler dışında genelde değişiklik gösteriyor. Dönemin modasından siyasi bakışına göre değişen bu listenin en güncel halini sizin için derledik. Bakın ilk 10’da baş gösteren filmler bu başarılarını neden hakediyor?
{pagebreak::10. Star Wars: Empire Strikes Back }
10. Star Wars: Empire Strikes Back
Seyirciler Star Wars ile ilk kez 1977 yılında tanışmış olsa da Empire Strikes Back, günümüzde marka haline gelmiş bu evrenin ortaya çıkmasında büyük bir öneme sahip.
İlk filmin düşük bütçesi ve kısıtlı senaryosu nedeniyle bugün gerçek bir evren kadar büyük olan Star Wars hikayeleri klasik bir iyi ve kötü savaşı arasında kalacaktı.
Ancak, A New Hope’un (Yeni Bir Umut) kazandığı büyük başarı sayesinde George Lucas ve ekibi rekor bir bütçeyle esas istedikleri filmi çekebildikler.
Empire Strikes Back, baskıcı bir imparatorluğun en güçlü olduğu dönemleri konu alıyor. Evrendeki iyilki ve kötülük savaşının baba ve oğul çatışmalarıyla yansıtıldığı filmde tüm dünyayı etkisine alan Jedi felsefesi de sağlam temellere oturmuş oldu.
Hoş vakit geçirmek için sinemaya giden dönem seyircisi bir anda kendini dev savaşların , bitmek bilmeyen bir aksiyonun ve kovalmacanın içerisinde buldu. Kötülüğün ezici üstünlüğü ve çaresizlik duygusu bu filmin karanlık havasını oluşturan ana temalardan birkaçı.
{pagebreak::9. Guguk Kuşu }
9. Guguk Kuşu
Jack Nicholson günümüzde Hollywood’un en prestijli oyuncularından biri. Nicholson’ı bu denli ünlü yapan ve Oscar kazandıran film ise ülkemizde bilinen adıyla Guguk Kuşu’ydu. One Flew Over the Cuckoo’s Nest adlı kitaptan uyarlanan filmde Nicholson, McMurphy adlı suça eğilimli ve sorunlu bir insanı canlandırıyordu.
McMurphy adlı adam, yüksek güvenlikli hapishaneden kendini bir akıl hastanesine sevketirerek cezasından yırtmayı planlar. Buradaki hastaları isyana kışkırtıp kaçmayı düşünen karakter, terapilerde düzene isyan eden tutumlarını sürdürür.
Aşırı zeki insanların mevcut toplum düzenine olan uyumsuzluğunun vurgulandığı bu filmde, akıl hastalarınında doğru yönlendirmeyle söz söyleyen bir güç haline geldiğini gösteriyordu.
{pagebreak::8. 12 Angry Men}
8. 12 Angry Men
1957 yapımı olan bu film, gösterime girdiği yıllarda Amerika‘da büyük tartışmaların çıkmasına neden olmuştu. Adelet sistemlerini ve insanların nasıl suça itildiğini anlatan film ise 18 yaşında Latin Amerika’lı bir gencin yargılanması sırasında yaşananlar konu oluyor.
Amerika‘da hakim kadar jürinin kararı da dava için önemli bir yere sahip. Bu jüri ise devlet tarafından sıradan halkın arasından seçiliyor. Babasını öldürmekle suçlanan bu Latin Amerika’lı genç eğer 12 jüri üyesi tarafından suçlu bulunursa ölümle cezalandıracaktır.
Dönemin, ırkçılığını ve politik yapısını da konu alan filmde dava sırasında bu jüri üyelerinin bir birleriyle olan kişilik çatışmaları da etkileyici bir sinema diliyle yansıtılıyor.
Genç çocuk ön yargı nedeniyle ölüme giderken, 8.numaralı jüri üyesini canlandıran Henry Fonda akıllarda kalan replikler ve sahnelerle kâtil zanlasının masumiyetini savunuyor.
{pagebreak::7. Schindler’ın Listesi}
7. Schindler’ın Listesi
Gerçek bir hikayeyi baz alan film Yahudi soykırımını ve Nazi Almanya‘sını farklı şekilde eleştiriyor. Steven Speiberg‘in Yahudi lobisinden aldığı büyük destekle çektiği film, soykırımın siyasi nedenlerini incelemek yerine, toplama kamplarındaki yaşamı çarpıcı bir görsellikle gözler önüne seriyor.
Üç saate varan uzun süresi boyunca Schindler’s List izleyicinin çaresizliği ve umudu gerçekten içinde hissetmesini sağlayan bir kurfuya sahip. Siyah beyaz olan filmde tek renkli olan ise kırmızı montlu bir küçük kız.
Nazi Almanya’sının kaotik ortamında zengin olmaya çalışan Oskar Schindler Yahudi’leri ücretsiz işçi olarak kullanarak kendi fabrikasını oluşturur. Ancak aç gözlü bir adamın zamanla insanları ölümden kurtarmak için verdiği çaba filmin esas konusu haline gelir.
Müzikleriyle insanın ruhuna işleyen filmin diğer bir farklılığı ise, Nazi‘lerin salt kötü olarak gösterilmemesi. Bazı askerlerin çocuklara olan yakınlığı ve grup normlarının bir toplumu nasılda değiştirebileceği filmin alt senaryosunda işlenmiş.
Liam Neeson, Ben Kingsley ve Ralph Fiennes gibi usta oyuncular ise filmin ağır toplarıydı.
{pagebreak::6. Pulp Fiction}
6. Pulp Fiction
1994 yılında çekilen film günümüzde kendi sinemasını oluşturmuş olan popüler yönetmen Quentin Tarantino‘nun dünyayla ilk tanışması yapım sayesinde gerçekleşmişti. Rezervuar Köpekleri‘yle yıldızı parlayan Tarantino, Bruce Wills, John Trovolta ve Samuel L. Jackson gibi artık yıldızı sönmeye başlayan oyuncuları bu kült filmde bir araya getirmişti.
Pulp Fiction (Ucuz Roman) aynı adı gibi, tesadüflerin biraraya getirdiği insanları ve olayları konu alıyor. Filmin bir birlerinden bağımsız ana karakterleri yer yer bir birleriyle karşılaşıyorlar. Bol kan ve şiddet içerikli filmde 3 farklı ana senaryo bulunuyor.
Tarantino‘nun sevdiği filmlerden aldığı sahneleri kullandığı bu yapımda ciddi bir senaryo kullanmadan da izleyicilerin ilgisinin çekilebileceği gösterilmişti. Emekliye ayrılan Samuel L. Jackson bu yapım sayesinde günümüzde bile aranılan bir oyuncu haline geldi.
En nefret ettiğininiz düşmanınızı durduğunuz trafik ışıklarında elinde gazetesiyle beklerken görürseniz ne yapardınız? İşte bu ilginç sorunun cevabı düşündüğünzden çok daha farklı sahnelerin doğmasına neden oluyor. Pulp Fiction ‘hiç bir şey anlamadım ama çok eğlendim’ diyeceğiniz bir film.
{pagebreak::5. İyi Kötü Çirkin }
5. İyi Kötü Çirkin
Amerika’nın elinde parsellenmiş olan western filmleri bu yapım sayesinde İtalyan’ların kontrolüne geçti. Spagetti Western gibi özel bir türün doğmasını sağlayan İyi Kötü Çirkin, etkileyici müzikleri ve görselliğiyle tam bir klasik.
Amerikan İç Savaşı’nı konu alan filmde, bu savaştan bağımsız yaşamaya çalışan insanların eğlenceli ve dramatik öyküsünü görüyoruz.
Clint Eastwood ve Lee Van Clief‘in bu sefer bir birlerine düşman olduğu yapım, ihanet, dostluk, aselet gibi kavramların bir birine karıştığı bir dönemi konu alıyor. Bir sahne önce bir birlerini kurtaran karakterler, para için 5 dakika sonra bir birlerini öldürmeye çalışabiliyor.
Sıradan western filmlerin aksine, Sergio Leone yapımda ak ve karayı bir birine karıştırmış. Asla yalan söylemeyen ve her daim doğru olan iyi kovboy bu filmde yer almıyor. Dünyadaki insanları iki türlü olarak gören ana karakterler, 3 saatlik macera sonrasında tarihe geçen bir düelloyla tekrar birleşiyor.
Kesişen yaşamlar, savaşın yok ettiği yaşamlar, hayatta kalmak için erdemlerini kaybetmiş insanlar, politikacıların inadı yüzünden onlarca gencin ölümüne neden olan değersiz bir köprü ve meçhul askerin mezarındaki gömülü büyük bir hazine.
Tüm bunların yanında insanı içine çeken etkileyici müzikler. İyi Kötü Çirkin her sinema severin izlemesi gereken bir yapıt.
{pagebreak::4. Inception }
4. Inception
Listenin çiçeği burnunda yapımı ise hâlâ ülkemize gösterimde olan Inception (Başlangıç) adlı film. Sadece 10 yapımla dünyanın en aranılan yönetmenlerinden biri olan Christopher Nolan Inception ile suçun tanımını değiştiriyor.
Şimdiye kadar bildiğiniz tüm suç konulu filmleri unuttun. Beyazperde nice bankaların soyulduğunu gördüğünüz. En imkansız hırsızlık maceraları sinemanın büyüsüyle gerçek oldu. Ancak Nolan bu sefer bilinç altınızı ve rüyalarınızı suça alet ediyor.
Rüyalarda geçen ve bilgi çalmak üzerine kurulu olan bir sistem sayesinde yönetmen yari bilimkurgusal yarı gerçekçi bir dünya yaratmış. Freud kadar detaycı sahnelerin ve bilinçaltı tanımlarının bulunduğu filmde, aksiyon, oyunculuk ve görsel efektler bir birlerini destekliyor.
Inception önümüzdeki yerlerde bu başarısını korur mu bilinmez, ancak daha önce The Cell, Dark City ve Matrix gibi filmlerde gördüğümüz bir konu klişeleri yenilikçi bakış açısına çeviren ilginç bir sinemasal dille seyirciye yansıtılmış.
Bu filmi izlerken, bilinçaltına gizlediğiniz korkularınız, umutlarınız ve en gizli arzularınızla karşılaşacaksınız.
{pagebreak::3. Baba Bölüm 2}
3. Baba Bölüm 2
Mario Puzzo‘nun kaleminden çıkma bir kitap olan Baba (Godfather) sinema tarihini değiştiren bir kurguya sahip. Şimdiye kadar, ya kahraman ya da kötü adam olarak gösterilen mafyayı bu film sayesinde aileden biri gibi görebiliyorsunuz.
Baba 2‘de, dürüst bir vatandaş olan Vito Corleone‘nin ailesini korumak için nasıl katil olduğunu ve bu suçun onu ülkenin en saygın mafya babası haline nasıl getiridğini görebiliyorsunuz. Öte yandan babasının izinde gitmemeyi seçen Michael Corleone ise süreklü güç kazanırken hırsları ve acımasızlığı yüzünden kendi ailesini kaybeder.
Büyük gücün getirilerini ve dönemin devrimlerle süslü politik altyapısı Francis Ford Copella‘nın gözünden oldukça etkileyici şekidle yansıtılmış.
{pagebreak::2. Baba 1}
2. Baba 1
Mafya filmi çekerken Baba‘da işlenen kurgunun ve senaryonun taklit edilmemesi çok zor. Al Pacino’nun dünyaya kendini tanıttığı bu filmde suç ve onuru birarada tutan Corleone ailesinin yaşamına tanık oluyorsunuz. Bir eli kanlı olmasına rağmen öteki eliyle, adelet dağıtan Vito Corleone değişen bir dünyada başlayan yeni bir mafya savaşının da mimarı oulr.
Aile, güç, insanlık, onur, ihanet ve suç bu filmin ana temalarını oluşturuyor. Bir klasik olan film müzikleriyle de hâlâ akıllarda kalmış durumda. Marlon Brando‘nun etkileyici oyunculuğu ise bu filmi izleyenlerin aklından bir türlü çıkmıyor.
Yozlaşmış polislerler ve politikacıların bulunduğu bir yerde bazen mafya adeleti sağlayan tek örgüt haline gelebiliyor.
{pagebreak::1 Esaretin Bedeli }
1 Esaretin Bedeli
Stephen King’in behenilen bir romanından uyarlanan bu film, türevi hapishane senaryolarından daha farklı bir yere sahip. Artık masumiyetinin bile öneminin kalmamış olduğu bir adamın özgürlüğe olan düşkünlüğü ve bu yüzden yaşadığı acı tecrübeler filmin ana konusu.
Etkileyici bir görseliğe sahip olan film ise, haksızlıkların ve adeletin sorgulanmasını sağlıyor. Tim Robbins’in canlandırdığı Andy Dufresne, kendi halinde bir insanken suçluların reabilite edilmesi gereken bir hapishanede herşeyin çok farklı olduğunu acı tecrübelerle fark eder.
Yıllarca süren acı tecrübesi, gardiyanların baskısı ve hapishane müdürünün yozluğu Andy‘i çok farklı bir adama dönüştürürken Shawshank cezaevi’nin yıllanmış karakterlerinin de tahliye oldukları zaman çektikleri zorlukları bu filmde görebiliyoruz.
Morgan Freeman’ın etkileyici oyunculuğu ve hikaye anlatımıyla birlikte Esaretin Bedeli, adelet sisteminin bazen adeletli davranmadığı gerçeğini bize en acımasız sahnelerle gösteriyor.
:: Sizin en iyi 10 listeniz nasıl olurdu? Bu filmlerden hangisi favoriniz?
{{user}} {{datetime}}
{{text}}