Diablo 3’ün betası ofise geldiğinde içimizi bir heyecan kapladı. Son kez Diablo ile karşılaşmamızı 2000 yılında yani tam 11 yıl önce gerçekleştirmiştik ve artık kendisiyle yeniden yüzleşmenin zamanı gelmişti. Ellerimi ovuşturdum, beta anahtarını Battle.Net hesabıma ekledim ve artık Diablo’nun karşısına çıkmaya hazırım.
Bu yazıda çok klasikleşmiş şekilde, “Diablo 3’te beş ayrı karakterimiz var ve onların yetenekleri şunlar şunlar.” gibi şeyler yazmayı planlamıyorum. Zira betanın neler getirdiğini, Diablo 2’den nasıl farklılıkları olduğunu anlatmak asıl derdim. Çünkü oyun piyasaya sürüldüğünde zaten detaylı bir inceleme yapacağız.
Gelişen grafikler
Öncelikle, gelişen grafiklerin oyuna neler kattığından bahsedelim. Eski Diablo’ları hatırlarsanız, dönemin grafik teknolojisi el verdiğince gelişmiş animasyonlara sahiplerdi belki ama artık Diablo 3 ile birlikte Blizzard gerçekten ortaya bir sanat eseri çıkarmış diyebiliriz. Üzerinde bulunduğumuz dünya sürekli hareket halinde, dövüşler ve savaşlar sırasında etraf kırılıp dökülüyor, tümseklerden zombiler tırmanıyor, aksiyon hiç bitmiyor.
{pagebreak::d3-2}
Oyuna girdiğimde ilk farkettiğim değişiklik tabii ki grafikler oldu. Grafiklerin oldukça gelişmiş olacağını zaten ekran görüntülerinden ve yayımlanan videolardan görmüştük. Fakat, forumlarda ve internet sitelerinde oyunun çok fazla renkli olduğu ve Diablo havasından eser kalmadığını iddia eden insanların yanıldıklarını söyleyebilirim.
İlk anda “lay lay lom hadi iskeletleri keselim” gibi bir havada başlayan oyun, yerin altına doğru inmeye başladıkça karanlıklaşıyor ve görseller de buna göre oldukça farklılık gösteriyor. Zaten beta yaklaşık iki saatlik bir oynanışın ardından sona eriyor ama emin olun ki betanın bittiği yerde oyunun aslında daha yeni başladığını farkediyor ve hala piyasada olmadığı için üzülüyorsunuz.
Daha fazla animasyon
Aksiyonun devamlılığı açısından grafiksel ve animasyon anlamında yapılan gelişmeler için “cuk oturmuş” diyebilirim. Diablo 2’de neyi görmek isteyip de göremediyseniz (ki eminim ki bu çok az şeydir), artık Diablo 3 ile birlikte bunları da göreceksiniz.
Az önce de bahsettiğim gibi, grafiksel gelişim oyunun biraz daha renkli ve “şirin” görünmesini sağlamış ama kesin olarak söyleyebileceğim şey, mağaralar, tapınaklar ve katedraller gerçekten çok güzel tasarlanmış. Evet, Diablo 2 bu oyundan çok daha karanlıktı belki ama emin olun ki Blizzard sesler, atmosfer yaratımı ve efektlerle aynı etkiyi insan üzerinde bırakmayı başarmış.
{pagebreak::d3-3}
Grafiklerdeki gelişimin haricinde, sesler de gelişimden nasibini almış. Eskiden iskeletleri kestiğimizde yalnızca biraz kemik sesi duyardık değil mi? Artık yere her çarpan kemik parçasının tıkırtısı kulağınıza gelecek. Etrafınızda bir anda 30-40 iskelet olacağını düşünürseniz, kemik sesleri duyulacak diyerek futbol yorumcularına da bir gönderme yapabilirim.
Peki ya oynanış? Oynanış her zaman olduğu gibi Hack’n Slash ya da Button Smasher diye tabir edilen türde. Bu türün ne olduğunu aslında Diablo ve türevi oyunları sevenler hemen anlamıştır ama bilmeyenler için söyleyeyim, farenin iki tuşuna ve klavyeden yeteneklerinizi kullanmak için belli tuşlara sürekli olarak basarak oynadığınız bir oyun türüdür Hack’n Slash.
Oynanışa gelen en önemli yeniliklerden biri, artık yeteneklerinizden aynı anda maksimum beş tanesini kullanabiliyor olmanız. Bu yetenek slotlarına da bir iksir koyacağınız gerçeğini göz önünde bulundurursanız, aynı anda dört yeteneğiniz klavyenize, iki saldırı türü de farenin tuşlarına atanabiliyor diyebiliriz.
{pagebreak::d3-4}
Bunun haricinde oyuna eklenen kombo benzeri sistem sayesinde, aynı anda kaç yaratığı öldürdüğünüz ve toplamda o an yaşadığınız savaşta kaç yaratığı kestiğinize bağlı olarak farklı deneyim puanları kazanıyorsunuz. Yani eskisi gibi bir iskelet 15 deneyim puanı veriyor hesabı tamamen ortadan kalkıyor.
Direkt olarak aynı anda kaç yaratığı kesebilirim diye düşünerek kendinizi bir anda düşmanların içine atıyorsunuz. Hatırlarsanız Diablo 2’de yaratıkları tek tek üzerimize çeker, öyle keserek ilerlerdik. Diablo 3 ile birlikte Blizzard, bu alışkanlığımıza baltayı vurmuş. Artık daha fazla deneyim puanı için kaçmak yok, kora kor mücadele etmek var.
Crafting sistemi
Ayrıca oyunda artık “crafting” sistemi de mevcut. Crafting sistemi için yapmanız gereken, öncelikli olarak inventory’nizde bulunan Naphalem Cube adlı eski Horadric Cube’e benzeyen küp sayesinde topladığınız büyülü ya da normal eşyaları eritmeniz gerekiyor. Erittiğinizde büyülü eşyalar size Subtle Essence adlı bir materyal verirken, normal eşyalar Common Scrap veriyor.
Bu iki materyal sayesinde, kendinize seviyenize bağlı olarak eşyalar üretebiliyorsunuz. Tabii bunlar büyülü eşyalar olmuyor ama beta zaten bu sistemin kullanılmasına tam olarak izin vermediğinden ne kadar ileri seviye silahlar yapılabildiğini ancak oyun piyasaya sürüldüğünde görebileceğiz.
{pagebreak::d3-5}
Ayrıca oyunda satıcılara da seviye atlatabiliyorsunuz. Bunun için ise Tome of Training adlı kitaplardan edinmek gerekiyor. Bu kitabı da ya sayfa sayfa toplayarak, beş sayfadan oluşturabiliyorsunuz ya da direkt olarak bir yaratıktan düşmesini bekliyorsunuz. Ardından kitap ile satıcılardan birine giderek onun yeni eşyalar üretebilmesini sağlıyorsunuz.
Son olarak oynanış ile ilgili söyleyebileceğim şey ise karakter gelişimi. Artık karakterlerinizin “stat”larıyla uğraşmıyorsunuz. Her seviye atladığınızda karakterinizin ne olduğuna bağlı olarak otomatik Strength, Agility gibi bonuslar alıyorsunuz. Bu sayede aslında farklı oynanışta aynı sınıf karakter yaratma özelliği de ortadan kalkmış oluyor bir nevi.
Ufak bir ayrıntı
Unutmadan küçük bir ayrıntı vereyim, artık inventory’nizde bulunan eşyaları satmak için sürekli olarak şehre dönmenize gerek yok. Zira Inventory ekranını açtığınızda Cauldron of Jordan isimli eşya sayesinde, direkt olarak eşyalarınızı satabiliyorsunuz. Zaten geniş olan Inventory’nizde yer açmak için güzel bir gelişme.
Ayrıca artık oyunda Scroll of Town Portal yani şehre açtığınız kapılar için parşömenler bulunmuyor. Onun yerine, Cauldron of Jordan ve Naphalem Cube’ün üzerinde bulunan Town Portal yeteneğinizi kullanarak, bir süre beklediğinizde kapıyı açabiliyorsunuz.
{pagebreak::d3-6}
Son sözler
İşte Diablo 3’ün betası böyle bir macera. Zaten beta inceleme olduğundan yazıyı kısa tutmak en mantıklı seçenek olacak, yoksa asıl incelemeye söyleyecek söz bulamayacağım.
2012 yılının başlarında piyasada olması beklenen Diablo 3’ün betası, bende gerçekten harikulade bir izlenim bıraktı diyebilirim. Sizler için oyundan kaydettiğim bir oynanış videosunu da yazının son sayfasına yani tam olarak bu paragrafın altına ekliyorum.
#video_850#
Yıllardan beri süren Diablo açlığımı beta olsa da yine de dindirmeyi başaran bu oyunun şu anda piyasaya sürülmesini beklemekten başka çaremin olmadığını bilmek, gerçekten beni derinden yaralıyor aslında. Yapacak bir şey yok. Oturup bekleyeceğiz. Tabii ben önce her karakterle şu betayı bitireyim, sonrasını düşünürüz. İyi oyunlar, iyi günler dilerim.
:: Diablo 3’ü satın almayı düşünüyor musunuz?
{{user}} {{datetime}}
{{text}}