Teknoloji Haberleri - ShiftDelete.Net

Driver: San Francisco – İnceleme

Ana sayfa /

Driver serisi, konsolların çıkışından itibaren oyuncuların bildiği bir oyun serisi. Hatta daha ileri gidecek olursak konsollarda açık dünyada arabayla dolaştığımız ve şehrin içinde aksiyondan aksiyona koştuğumuz ilk oyun serisi Driver’dır diyebiliriz. İlk Driver bundan 12 sene önce 1999’da ilk PlayStation için yayınlanmış ve aldığı yüksek puanlar ile PlayStation’ın en çok aranan oyunlarından biri olmuştu.

Serinin ikinci oyunu olan Driver 2 ise ilk oyunun hemen bir sene sonrasında piyasaya çıkmış fakat oyun basınında istikrarsız bir görüntü çizmişti. Kimi oyuncular oyunu beğenirken, kimi oyuncular Driver 2’nin ilk oyunu yakalayamadığını savunuyordu. Serinin üçüncü oyununa geldiğimizde ise bizim için önemli bir ayrıntıyla karşılaşıyorduk. 2004 yılında çıkan Driver 3, yani orijinal adıyla Driv3r İstanbul’da geçiyordu. İlk defa PlayStation 2 ve Xbox’a çıkan oyun, aynı zamanda kahramanımız Tanner’ın Jericho ile de mücadelesinin başlangıcını konu alıyordu. Oyuna sesleriyle de Michale Madsen, Mickey Rourke ve Michelle Rodriguez gibi Hollywood oyuncuları destek veriyordu. 

{pagebreak::2}

İstanbul macerası

Ne var ki Driv3r İstanbul’da geçmesine rağmen pek sevilmedi. Oyun, 10 üzerinden 5 gibi düşük bir ortalama ile seriye kötü bir oyun olarak eklendi. Driver serisi de böylece büyük bir yara aldı. Oyunun yapımcısı Reflections Interactive 2006 yılında yine PlayStation 2 ve Xbox için son kozu olan Driver: Parallel Lines yani serinin dördüncü oyununu piyasaya sürdü. Hüsranla sonuçlanan İstanbul macerasından sonra seri tekrar New York’a döndü. Fakat ne var ki bu sefer de ortalama puan alınca Driver uzun bir sessizliğe gömüldü. 

Son Driver oyununun üzerinden 5 yıl geçtikten sonra seri bu sefer yeni nesil konsollara çıktı. Daha doğrusu yeni nesil konsolara gelen ilk Driver oyunu oldu. Aslında yeni neslin sonunu yakalamış olsa da bu sayede şuana kadar ki tüm Xbox ve PlayStation modellerinde bir Driver oyunu bulunuyor.

Driver serisinin beşinci oyunu olan Driver: San Francisco, aynı yapımcıyla piyasadaki yerini aldı. Ancak yapımcının arka planında bir değişiklik oldu. Driver serisinin ilk dört oyununu yapan Reflections Interactive ekibi, UbiSoft tarafından satın alınıp adı UbiSoft Reflections olarak değiştirildi. Yeni firmanın da ilk icraatlerinden biri yenilenmiş bir Driver oyunu oldu.

{pagebreak::3}

Driv3r’ın 6 ay sonrasını konu alan Driver: San Francisco, kahramanlarımız Tanner ile Jericho’nun hikayesini devam ettiriyor. Son olarak yakalanarak hapise gönderilen Jericho, oyunun henüz başında yaptığı plan ile hapisten kaçar. Bunu öğrenip peşine düşen Tanner ise Jericho’nun tuzağına düşerek ağır bir kaza geçirir.  İşte Driver: San Francisco’nun diğer oyunlardan farkı da burada ortaya çıkıyor. Tanner, geçirdiği kaza sonucunda hastanede gözünü açar. Ancak geçirdiği kaza kendisine shift adında önemli bir özellik katmıştır. Aslen astral seyahat diyebileceğimiz shift sayesinde Tanner artık ruhunu bedeninden ayırıp başka bedenlere girebiliyor.

DSF’de devasa bir harita bulunuyor. Haritanın büyük bir bölümü oyunun başında kapalı bulunuyor. Oyunda ilerledikçe yeni bölümleri açarak haritayı genişletebiliyoruz. Ancak baştan söyleyeyim, oyunun başında küçük gibi gözükse de aslında büyük bir harita mevcut. Yeni bölümler açıldıkça da arabayla gitmesi gerçekten uzun süre alan bir haritayla karşılaşıyoruz. Tabii shift özelliği sayesinde haritanın küçüldüğünü ve aksiyonun arttığını söylebiliriz.

Astral turizm

Aksiyon artıyor diyorum çünkü artık görevden göreve koşarken arabayla görev yerine gitmek zorunda değiliz. Görevler, arabaların kendisi olduğu için Tanner’ın ruhunu bedeninden ayırıp haritayı boydan boya kat edip görev yerine tepeden ulaşabiliyoruz. Bunun için tek yapmak gereken Xbox’da A, PlayStation’da ise X tuşuna basmak. Tek tuş ile Tanner’ın ruhu ayrılıp haritaya tepeden bakıyoruz. İstediğimiz arabanın ya da görev arabalarının üzerine gelip yine aynı tuşa basarak içine girebiliyoruz.

{pagebreak::4}

Shift özelliğinin en güzel tarafı oyunun görevlerinde ortaya çıkıyor. Oyunun daha başlarında bulunan bir görevde, arabanın bagajında bulunan bir bayanı arabamız ile kurtarmak için arıyoruz. Bagajın kapısını açmayı başaran kızın bedenine girerek aralıktan nerede olduklarına bakıp, tekrar bedenimize dönerek aracı takip edebiliyoruz. Bir de iki polis arabasıyla bir suçluyu takip ettiğimiz görevler var ki oldukça heyecanlı geçiyor. Xbox’un RB tuşuyla (PlayStation’da yerini değiştirmedilerse R1 tuşuyla) polis arabaları arasında geçiş yapabiliyoruz. Biriyle aracı çarptığımızda tek tuşla ötekine geçerek aksiyondan kopmuyoruz.

Yukarıda da belirtmiştim, shift özelliği oyunun aksiyon akışını sağlıyor. Bu da oyunu istediğimiz şekilde ilerlememizi sağlıyor. İstersek sakince, araba kullanarak ve görevler arası kendimize zaman ayırarak ilerleyebiliyoruz. İstersek de shift özelliği sayesinde görevden göreve çok hızlı bir şekilde geçip oyunun aksiyon çizgisini en üst seviyede tutabiliyoruz.

Görev çeşitliliği

Haritada görevler sarı ikonlarla gösteriliyor. Hem polis hem de sokak görevlerimiz bulunuyor. Polis görevlerinde genellikle bir araca defalarca çarpıp durdurmamız isteniyor. Sokak görevlerinde ise çeşitli görevler bulunuyor. Örneğin ehliyet sınavında olan bir çocuğun bedenine girip hocanın kalp atış seviyesini 180’de tutmaya çalışıyoruz. Ya da şehirde konumlandırılmış reklam panolarına çarparak arabamızdaki bayanı gece kulübüne yetiştiriyoruz.

{pagebreak::5}

Oyunun ana senaryo modunda ilerlemek için yukarıda belirttiğim yan görevleri yapmak zorundasınız. Çünkü ana senaryo modunda bir görev yaptıktan sonra en az iki yan görev yapmamız isteniyor. Yapmadığımız sürece senaryo modu kilitli bir şekilde duruyor.

DSF’de amacımız tabii ki kaçan Jericho’yu yakalayıp tekrar hapise göndermek. Bunun için de yakaladığımız adamlardan bilgiler öğreniyoruz. Öğrendiğimiz bilgiler ile de Jericho’nun kimlerle çalıştığını ve ne işler peşinde olduğunu buluyoruz. Tüm olay örgüsü, yakaladığımız suçlulardan sonra ilişkileriyle birlikte bize gösteriliyor. Tahtayı doldurduktan sonra da Jericho’ya ulaşıyoruz.

Back to the Future?

Haritanın genişliğinden bahsetmiştim. Devasa şehirde bir sürü araba bulunuyor. Oyunun en güzel tarafı da belki de bu kısmı. Çünkü oyundaki tüm arabalar lisanslı. Audi’den Chevrolet’ye kadar birçok araba bulunuyor. Hatta Geleceğe Dönüş filminin arabası DeLorean bile var.  Arabaların hepsinin farklı özellikleri bulunuyor. Bu özellikleri de shift modundayken arabanın üzerine geldiğimizde görüyoruz.

Haritaya konumlandırılmış garajlar bulunuyor. Bu garajları satın alıp kazandığımız Will Power puanları ile arabalar alabiliyoruz. Will Power puanlarını da oyunda yaptığımız her türlü hareketten ve yaptığımız görevlerden kazanabiliyoruz. Kazandığımız puanlarla açtığımız arabaları da yine garajlara girerek değiştirebiliyoruz. Şehirde normalde göremeyeceğiniz birçok araba modeli yine lisanslı olarak bu garajlarda bulunuyor. Hatta şehrin en iyi arabaları garajlarda diyebiliriz.

{pagebreak::6}

Oyunun grafiklerine gelecek olursak, DSF’nin bu konuda sırıtmadığını söyleyebiliriz. PlayStation’da başlayan ve son olarak PlayStation 2 ile Xbox döneminde çıkan bir oyunun yeni versiyonu olmak kolay değil. UbiSoft önderliğinde Driver: San Francisco bu işin üstesinden gelmiş. DSF, grafik konusunda öncülük yaratmasa da oldukça başarılı ve yeni nesile uygun grafiklere sahip. Tanner ile Jericho’nun mücadelesini konu alan ara videoların da mükemmel grafiklere sahip olduğunu belirtmem gerek.

Oyunun sesleri ise tabii ki Driv3r ile karşılaştırılmayacak cinste. Michael Madsen ya da Mickey Rourke’dan eser yok. Daha doğrusu seslendirme kadrosunda çok tanınan isimler bulunmuyor.

Multiplayer modu

Driver: San Francisco’nun multiplayer modu da oldukça eğlenceli. Özellikle ebelemece tadındaki Tag modu. Bu modda hedef arabaya dokunduktan sonra diğer arabalardan kaçmanız gerekiyor. Size dokunan ise yeni ebe oluyor. En uzun süre ebeliği koruyan ise oyunu kazanmış oluyor. Ancak unutmayın, shift özelliği oyunun multiplayer modunda da bulunuyor. Yani rakipleriniz sizi her zaman arkanızdan kovalamayacak, önünüzde araçlara da geçebilecekler. Bu yüzden de oldukça eğlenceli ve bol küfürlü bir mod diyebiliriz. 

{pagebreak::7}

Multiplayer modlarını oynamak için oyunla birlikte mutlaka içinden çıkan koda sahip olmalısınız. UbiSoft’un Uplay sistemini kullanan oyunda tek kullanımlık kod bulunuyor. Yani ikinci el olarak kodu kullanılmış bir oyun alırsanız multiplayer özelliğinden yararlanamıyorsunuz. Tekrar gidip kod satın almanız gerekiyor. Bu yüzden oyunun sıfırını satın almanız sizin için daha iyi olacaktır. Aksi taktirde Xbox Live ya da PSN üzerinden oyunun kodunu satın almanız gerekecek.

Sonuç

Driver serisinin San Francisco ile köküne hafif de olsa dönüş yaptığını ve güzel grafikleri shift gibi yenilikçi bir mod ile birleştirdiğini söyleyebiliriz. Eskimeye başlayan yeni nesil konsollara çıkan ilk Driver oyunu, belki de ilk Driver oyunundan beri çıkan en iyi Driver oyunu. Ancak yine de artık piyasada çok güzel oyunların olduğunu düşünürsek DSF’nin işi çok zor. Shift modunun oyuna getirdiği kesintisiz aksiyon en büyük artısı olsa da senaryonun pek derin olmayışı sıkıcı olmasını engelleyemiyor. Eğer bolca araba sürmeyi istiyorsanız, fakat sadece yarış olmasın diyorsanız Driver: San Francisco son dönemde çıkan oyunlar arasında en iyi seçim olabilir.

Puan: 7.5 / 10

Artılar: Shift modunun getirdiği kesintisiz aksiyon imkanı, lisanslı arabalar, devasa harita, eğlenceli multiplayer modları.

Eksiler: Görevler çeşitli olsa da oyunun ilerleyen bölümlerde sıkıcı hale gelmesi, senaryonun pek derin olmayıp bizi içine çekemeyeşi.

Platformlar: PlayStation 3, Xbox 360, PC, Wii

:: 5 yıl aradan sonra yeni Driver oyununu nasıl buldunuz?

 

Yorum Ekleyin