Uzun süredir dedikodusu dönen 7 inçlik iPad mini, nihayet geçtiğimiz aylarda tanıtıldı. İlk eleştiriler ise cihazın donanımından çok, fiyatıyla ilgili oldu. Zira herkes 250 Dolar seviyesinde bir iPad beklerken, Apple; 2 yaşındaki iPad 2’den ekran boyutu dışında pek farkı olmayan iPad mini’yi 329 Dolar’dan başlayan fiyatlarla piyasaya süreceğini açıkladı. Mini’nin Avrupa başlangıç fiyatı ise 269 Euro olarak belirlendi. Bu fiyat, aynı kategorideki Nexus 7 ve Kindle Fire HD‘den kayda değer oranda yüksek.
Yine de bunun Apple’a satış anlamında çok etki edeceğini sanmıyorum. Marka sadakatinin tavan yaptığı hedef kitlesinin yanı sıra, Apple, hacimli satışlarının büyük çoğunluğunu eğitim ve sağlık kurumlarına gerçekleştiriyor. Dünya üzerinde birçok hastane ve her kademede eğitim kurumunda personele ve öğrencilere iPad dağıtılıyor. İş ve ders akışları, iPad üzerinden takip ediliyor. Bunun temel sebebi ise, iOS platformunun kurumlara Android‘den daha güvenli bir platform sunması. Üstelik şimdi, bir diğer ihtiyaç olan “taşınabilirlik” de daha küçük ve daha hafif iPad mini ile bir basamak artıyor.
Apple, “Hacimli Alım Programı” gibi bazı finansman metotlarıyla, şirketlere oldukça cazip satış seçenekleri sunuyor. Türkiye’de de özel eğitim kurumları, uzaktan eğitim merkezleri ve diğer özel sektör kolları şirket olarak tablet seçimini iPad’den yana yapıyor. Bu etkenlerden dolayı, iPad mini son kullanıcıdan kabul görse de, görmese de (ki tüm işaretler, bu kitleye de milyonlar satacağını gösteriyor), Apple’ın başarı grafiğini yükseltmeye devam edecektir.
:: Konuyla ilgili sizin görüşünüz nedir?
{{user}} {{datetime}}
{{text}}