Teknoloji Haberleri - ShiftDelete.Net
Reklam
Reklam

Max Payne 3 – İnceleme

Ana sayfa /

Efsane oyun karakterleri arasında gösterebileceğimiz Max Payne, geçtiğimiz ay yayımlanan mobil versiyonundan sonra şimdi de serinin üçüncü oyunuyla piyasaya çıktı. Max Payne için hem karakter olarak efsane hem de oyun olarak efsane dersek yanılmış olmayız. Oyun dünyasının en acılı karakterlerinden olan Max Payne’in ailesinin öldürülüşüne hep birlikte tanık olduk ve yine hep birlikte intikamını aldık. Ailesinin intikamını aldık, Mona Sax ile de bir macera yaşadık ancak Max’in hayat ile olan derdi bitmemişe benziyor.

Max Payne’in esas yapımcısı Remedy, 2001 yılında Max Payne’i çıkardığında oyun dünyasına yepyeni bir soluk getirmişti. Özellikle Bullet Time denilen yavaşlatılmış ekranda düşmanları vurmamıza yarayan özellik ile birlikte bir anda popüler bir oyun haline gelmişti. Tabii Max Payne’in tutmasındaki nedenler arasında Max’in bitmek bilmeyen intikam duygusu, düşmanları ve mermilerinin de etkisi olduğunu söyeyebiliriz.

Reklam
Reklam

Remedy bu oyunda yer almıyor

İlk oyunun fazlasıyla sevilmesinin ardından Max Payne 2’nin yapımına başlayan ve 2 sene gibi kısa bir sürede piyasaya sunan Remedy, Max Payne 2: Fall of Max Payne ile oyuncuların bir kez daha gönlünde taht kurmuştu. 2003 yılında çkan oyun, daha gelişmiş grafikleriyle, Mona Sax isimli bayan partnerle ve yine bitmek bilmeyen mermilerle dikkat çekiyordu. İki oyunda da atlamamamız gereken nokta gerçek oyuncular ile yapılmış karakterler ve oyundaki aralarda çizgi roman ile hikayenin anlatılmasıydı.

İkinci oyunla ile birlikte herkes gibi biz de serinin bittiğini düşünüyorduk. Ancak Rockstar, sürpriz bir şekilde Max Payne 3’ün yapımda olduğunu belirtip bir de resim paylaşmıştı. İkinci bir sürpriz de burada gerçekleşmişti. Max Payne, kirli sakallı ve kel bir tip oluvermişti. 2009 gibi beklenen oyun, 2012 Mayıs ayıyla birlikte piyasaya çıktı ve Max Payne; oyun dünyasının en acıklı geçmişe sahip, en intikam dolu ve en azılı oyun karakteri geri dönmüş oldu.

{pagebreak::2}

Bu sefer esas yapımcı olan Remedy, Max Payne 3’ün yapımında yer almıyor. İlk iki oyunun sadece dağıtımcısı olarak görev alan Rockstar, bu sefer oyunun yapımcılığını da üstleniyor. Remedy’nin kalitesini tartışmaya gerek yok tabii ancak Rockstar diyince akan suların durduğunu da belirtmemiz gerek. GTA serisi, Red Dead Redemption gibi oyunlarla oyuncuların en sevdiği oyunların yapımcısı Rockstar, Max Payne 3’ü kendi tasarlıyor. Remedy çalışanlarının da Rockstar’a geliştirilme süreci boyunca destek verdiğini biliyoruz. Remedy de son olarak Xbox 360 ve daha sonrasında PC için yayımlanan Alan Wake üzerinde çalışıyordu.

Kilo mu aldın abi, n’aptın kendine?

Yeni oyun, Max Payne için yeni bir sayfa olsa da oyuncular için de yeni bir sayfa anlamı taşıyor. Çünkü artık Max Payne karakteri daha farklı bir görünüme sahip. Oyunda saçını kestiği bölüme kadar alıştığımız saçıyla fakat ara ara farklı kıyafetiyle gözüken Max, çok daha kilolu. İnce ve uzun olan Max abimiz artık hem daha kısa duruyor hem de 4:3 yayını 16:9 ekrana çekiştirmişler gibi kalın duruyor.

Oyunu ilk olarak başlattığınızda menü gelmeden önce uzun bir video ile Max Payne’in yaşadığı yeni evi görüyoruz. Max, bize kısaca ne yaptığından ve yaşadığı yerden bahsediyor ve başlıyor deli gibi Kong marka viskisini içmeye. Bu noktada menüden oyunu başlatmak seçeneğini seçerek oyunumuza başlıyor. Fakat yine uzun bir ara video devreye giriyor. Bir arkadaşımız geliyor ve bizi bir partiye götürüyor. Max abimizin başka bir ülkede olduğunu, kendi dertlerinden sonra artık başkalarının dertleriyle uğraştığını ve başkası için özel koruma olarak çalıştığını görüyoruz.

Video içerisinde partiye saldırı oluyor, biz de bu noktada devreye giriyoruz ve oyunun tuşları bize öğretilirken birkaç adamı haklıyoruz. Ardından çatıdan uçarak bullet time modunda bir adamı haklıyoruz. İşte bu noktadan sonra Max abimizin yeni bir macerası başlamış oluyor.

{pagebreak::3}

Oyunun nerden bakarsanız oynanış süresine yakın ara videoları bulunuyor. Oyunun hikayesi bol bol bu videolar ile bölüm başı, sonu, ortası gibi her yerde sürekli anlatılıyor. Ancak senaryo o kadar uzun olmalı ki oyun içinde de oynanış sırasında Max Payne, dış ses konumunda bize hikayeyi anlatmaya devam ediyor. Bazen sadece bir mekana geldiğimizde, bazen de bulunması gereken materyalleri bulduğumuzda Max Payne bize hikayeyle ilgili bilgiler veriyor.

Max Payne abimizin ense tıraşı

Eğer Max Payne’i yeni tıraşıyla beğenmediyseniz hemen korkmayın. Elbette o tipiyle bir noktadan oynamak zorundasınız ama oyunun en azından 3’te 1’i boyunca hatta biraz daha fazla sürede saçlı haliyle oynuyoruz. Hatta ara ara geçmişe giderek siyah paltolu haliyle de oynuyoruz. Oyun toplamda 14 Chapter’dan oluşuyor. Oyunda Chapter mantığının olmasındaki neden biraz da çizgi roman yapısında olmasıydı. Bu oyunda çizgi roman havasında hikaye anlatımı bulunmuyor. Sadece bazı loading ekranında çizgi romansı karelerde oyundan görüntüler veriliyor ancak bunlarda da diyalog bulunmuyor.

Max Payne abimiz yaşlanmış ve çok içmeye başlamış ancak yine de performansından bir şey kaybetmemiş. Bu kadar yıkıma rağmen halen taş gibi ayakta ve oraya buraya zıplıyor. İlk iki oyunun en önemli özelliği olan bullet time seçeneği bu oyunun da en büyük özelliklerinden biri. İstersek durduğumuz yerde istersek de sağa, sola, öne ya da arkaya zıplarken bullet time moduna geçerek düşmanları istediğimiz şekilde vurabiliyoruz. Ya da onlar ne olduğunu anlamadan hepsini head shot ile vurabiliyoruz.

Sağlık barımızın yanında bullet time barı bulunuyor. Bu barın dolması için öncelikle biraz adam vurmamız gerekiyor. Ardından kendiliğinden dolmaya başlıyor. Bullet time modu bazen hayat kurtarıyor diyebiliriz. Özellikle birden karşınıza birkaç adam çıkınca bullet time moduna girip head shot yapmak işi kolaylaştırıyor. Tabii bunun için biraz hızlı olmak gerekiyor.

{pagebreak::4}

Bullet time moduna bizim geçebildiğimiz gibi bazen de oyun kendiliğinden geçiyor. Örneğin bir yapı yıkılıp düşerken oyun anında bullet time moduna geçiyor ve karşımızdakiler vurmamız gerekiyor. Ancak bu moddayken genelde karşımızdakilerin çoğunu ya da hepsini vurmamız gerekiyor. Aksi taktirde kalan tek adam bizim sonumuz olabiliyor. Yine sağlık barımız kıpkırmızı olduğunda ve tek kurşunla ölecekken bazen bize son adamı vurma şansı veriliyor. Eğer bizi vuran adamı vurup öldürebilirsek bize hayatta kalmak için son bir şans daha veriliyor.

Sağlık sisteminde geriye dönüş

Sağlık barından bahsetmişken son dönem oyunların klasik sağlık modeli bekle ve iyileş sistemi Max Payne 3’te yer almıyor. Max Payne 1 ve 2’deki gibi bir adam bulunuyor, ve bu adamın içi bembeyaz. Bu sağlığımızın gayet iyi olduğunu gösteriyor. Kurşun yedikçe adamımız kırmıza dönüyor. İyileşmek için etrafta bulunan ağrı kesicileri kullanmamız gerekiyor. Açıkçası genelde en fazla 3 civarı taşıyabiliyoruz. Tabii ki daha fazla taşıma hakkımız var ancak hem nadir bulunuyor hem de diğerini bulana kadar kullanmak gerekebiliyor.

Ağrı kesicili sistem aslında sadece ilk iki Max Payne’den bir şeyleri tekrar etmek için kullanılmış. Çünkü bu sistem yeni oyunlarda kullanılmadığı için biraz zor gelebilir. Aslında zor da değil ancak sisteme alışmak gerekiyor, ne de olsa kaç senedir böyle oyun oynamadık dersek yanılmış olmayız. Bu arada ağrı kesicileri aldıktan sonra da kısa süreli baş dönmesi yaşıyoruz. Bu da bize ekranın bulanıklaşması ve kayması olarak yansıyor. Yani çatışmanın tam ortasında ağrı kesici kullanırsak mutlaka siperde biraz beklememiz gerekiyor. Aksi taktirde ağrı kesicinin bir faydası olmayacaktır.

Max Payne 3’ün aksiyonuna söylenecek bir şey yok aslında. Fazlasıyla aksiyon, düşman, silah ve mermi dolu bir oyun. Öyle bir aksiyon var ki, üzerimize gelen Molotof kokteylini ya da roketleri silahımızla havada vurabiliyoruz. Onun dışında zaten Max abimiz sınırları zorlayan yapıda akla gelebilecek her şeyi yapıyor ve her şekilde düşmanlarını öldürebiliyor.

{pagebreak::5}

Silah olarak da oyunda çok fazla silah çeşidi bulunuyor. Toplamda 3 farklı silah taşıyabiliyoruz. Ancak iki elle kullanılan silahları arkamıza koymamız söz konusu değil. Şöyle belirteyim, bir tabanca, bir uzi ve bir pompalı taşıyoruz diyelim. Tabancamız ve uzi’miz belimizde, pompalı ise elimizde ilerliyoruz. Uziye geçtiğimiz zaman tek elimizle uzi’yi kullanırken diğer elimizde de pompalıyı taşıyoruz. Yani çift elle kullanılan silahlar mutlaka diğer elimizle taşımamız gerekiyor. Eğer çift tabanca ya da bir elimizde tabanca bir elimizde uzi seçeneğine gidersek iki elle kullanılan büyük silahı bırakmamız gerekiyor. Yani toplamda dört seçeneğimiz var ancak bu 3’e düşebiliyor. Toplamda da 3’ten fazla silah taşıyamıyoruz, dördüncü seçenek sadece tek elli olanlardan iki tane kullanmak.

Mermi konusunda da pek sıkıntı çektiğimizi söyleyemeyiz ancak oyunun ilerleyen bölümlerinde bazen sıcak çatışmada mermi bitme durumu olabiliyor. Bu noktada en önemli silahımız bullet time modu. Bu moddayken mermilerimizi düzenli kullanıp tek kurşunda düşmanlarımızı öldürürsek gerekli mermileri yerden toplayabiliyoruz.

Oyunda grinds adıyla yapılması gerekenler listesi bulunuyor. Toplamda 1000 adam öldürmek, 300 headshot yapmak, 250 kişiyi elinden vurmak, 250 kişiyi dizinden vurmak, belinden vurmak gibi birçok yapılması gerekenler listesi var. Bunlar için aslında özel olarak bir şey yapmamıza gerek yok çünkü zaten sayıca çok fazla düşman öldürdüğümüz için hepsini zamanla yapıyoruz. Sadece silah çeşitleriyle belirli adamları öldürmek için listeye bakmak gerekebiliyor. Listeyi tam doldurduğumuzda da Achievement kazanıyoruz.

Hikayeye kısa bakış

Oyunun hikayesinden aslında yukarda kısaca değindik ama biraz daha detaylıca anlatalım isterseniz. Max Payne, artık yaşadığı yer olan Amerika’da değil, Brezilya’nın Sao Paulo kentindedir. Buraya neden geldiğini yanlış hatırlamıyorsam 4. Chapter’da oynayarak öğrenebilirsiniz. Şimdi anlatırsam spoiler olabilir. Max’in karısıyla olan intikamı artık bittiği için özel koruma olarak Sao Paulo’da bir zenginin yanında çalışmaktadır. Ancak Max’in de dediği gibi bela peşini bırakmaz ve zengin adamın karısı kaçırılır. Biz de güzel kadın Fabiana’yı bulmak için silahımızı tekrardan kuşanırız. Oyunun büyük bölümünün Brezilya’da geçtiğini söyleyebilirim. Max de sıcak havadan bunalmış olacak ki saçını kesmiş, takım elbiseyi çıkarmış.

{pagebreak::6}

Max Payne 3’ün grafikleri oyunun aslında en zayıf noktası diyebilirim. Aksiyonuna, yapısına, hikayesine ve ilerleyişine diyecek bir şey yok ancak grafikleri, oynadığım Xbox 360 versiyonunda çok da iyi değildi. Zaten karakter animasyonlarında bir eksiklik olduğunu söylemem gerek. GTA 4’ün grafik motorunun geliştirilmiş hali gibi gözüken oyunda, oyun içi görüntülerle hazırlanmış ara videolarda bolca saçmalık görebiliyoruz. Grafiklerin bu kadar geliştiği dönemde böylesi kötü grafikleri görmek biraz üzdü diyebilirim. Zaten mekanların atmosferinden de dolayı ilk iki oyunun soğukluğu yerine daha sıcak renkler ve mekanlar bulunuyor.

Müzik ve ses konusunda Max Payne 3’ün oldukça başarılı olduğunu görüyoruz. Aksiyon sahnelerinin seslendirmesi oldukça başarılı. Silahlar, patlamalar, motor sesleri oldukça başarılı. Müzikler ise ekstra başarılı diyebiliriz. Özellikle menülerde ve aksiyon sahnelerinde çalan müzikler oyunun bu konudaki başarısını gösteriyor. Zaten oyunun soundtrack albümü de hem dijital hem de fiziki olarak satışa çıktı. iTunes ve Amazon üzerinden dijital satışı gerçekleştiriliyor.

Oyunun hikaye modunun yanı sıra bir de arcade modu bulunuyor. Bu modda yüksek puan toplamaya çalışıyoruz, bunun için de adamları olabildiğince az mermiyle öldürmeye ve bizden istenilen kriterleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Sağlık barımız kırmızılaşıp ağrı kesici kullanırsak puanlarımızda azalma oluyor. Bu yüzden olabildiğince dikkatli, ama hızlı davranmak gerekiyor. Oyunu bitirdikten sonra arcade modunda da yeni bölümler açılıyor.

Multiplayer modu

Max Payne 3’ün bir de multiplayer modu bulunuyor. Bu modda birçok oyuncuyla karşı karşıya geliyoruz. Güzel tasarlanmış haritaların bulunduğunu da belirtelim. İşin en güzel tarafı ise Max Payne 3’ün multiplayer modunda bullet time özelliğinin bulunuyor olması. Yani ekranı yavaşlatıp karşımızdaki oyuncuları daha kolay öldürebiliyoruz. Sadece görüş açımızda olan kişilerin ekranı yavaşlıyor. Ancak başkası da bizi arkadan görüyorsa o da bizi yavaşlatıp vurabiliyor, bu yüzden dikkat etmek gerekiyor.

{pagebreak::7}

Multiplayer modunun oldukça eğlenceli olduğunu belirtmem gerek. Şimdiden binlerce oyuncu bu modun zevkini çıkarıyor. Rockstar, yeni haritalar üzerinde de çalıştığını açıkladı. İlerleyen aylarda yeni haritalarla bu modu taze tutmaya çalışacaklar. Biz de oyunun multpilayer modunu Turkcell Superonline fiber internet kullanarak oynadık. Fiber internet sayesinde online oyunun tadını rahatça çıkardık, bir takılma yaşamadan oynadık. Tabii host olan oyuncunun yavaş olması durumunda takılmalar olabiliyor. Ancak bir host olduğumuzda sorunla karşılaşmadık.

    

Max Payne’in Brezilya’da geçen macerasını özetleyecek olursak olmuş diyebiliriz. Max Payne 3, bu senenin en iyi oyunu değil belki ama en iyi oyunlarından biri olabilir. Max Payne karakterini sevenler için zaten kaçırılmayacak bir oyun olduğunu belirtmem gerek. Onun dışında aksiyon arayanlar için de mükemmel bir alternatif. Mermi, düşman, silah bolluğu ve karizmatik Max Payne abimiz varken zaten bize hangi çılgın kafa tutabilir. Oyunun Xbox 360 versiyonunun 2 disk ile geldiğini belirtelim. PC versiyonu da 1 Haziran’da piyasaya çıkacak.

9/10

Artılar: Max Payne abimizin geri dönmesi, bol aksiyon, bullet time, eğlenceli multiplayer modu, gaza getiren müzikleri, intikam duygusu

Eksiler: Grafikler hiç yenilikçi değil, Max Payne abimizin tipine alışmak biraz zaman alabilir.

Platformlar: Xbox 360, PlayStation 3 ve PC (PC versiyonu 1 Haziran’da çıkacak)

:: Max Payne 3 oynadınız mı? Oynamadıysanız alıp oynamayı düşünüyor musunuz?

 

Reklam
Reklam

Yorum Ekleyin


Reklam
Reklam