Teknoloji Haberleri - ShiftDelete.Net

Neil Armstrong Ay’a gerçekten ayak bastı mı?

Ana sayfa / Uzay

Üzerinden 51 yıl geçti, ancak komplo teorileri de dedikoduları da bitmedi. “Ay’a gerçekten gidildi mi, yoksa o görüntüler stüdyoda mı çekildi” diye diye 50 yılı bu şekilde harcadık. Tam 49 yıldır Ay’a iniş yapamayan(!) insanlık, acaba gerçekten NASA tarafından kandırıldı mı? Yoksa bu durum için farklı sistematikler mi var ? Yıllardır akıllardaki soru Neil Armstrong Ay’a gerçekten ayak bastı mı?

Bu makalemizde bugüne kadar dünya tarihinde Ay’a iniş hakkındaki tüm bilgileri ve insanların neden NASA’ya inanmadıklarının temeline değineceğiz.

İlk yerli yer gözlem uydusu İmece uzaya fırlatılacak!

Gelecek yıl uzaya fırlatılması hedefleri için çalışmalar sürüyor. Türkiye'nin yer gözlem uydusu İmece için sona geliniyor. İşte detaylar:

Neil Armstrong Ay’a gerçekten indi mi?

Öncelikle olayların en baş kahramanı Neil Armstrong’u tanıyalım. Kimdir bu gizemli adam?

Armstrong, 5 Ağustos 1930’da Wapakoneta, Ohio’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimi sırasında izcilik yaptı. Purdue Üniversitesi’nde havacılık ve uzay mühendisliği okudu. Kore üzerinde Amerikan Deniz Kuvvetleri pilotu olarak 78 saat uçuş yaptı. 1956 yılında evlendi, eşinden üç çocuğu oldu. ABD uzay programına astronot olarak katılmak için başvurdu, denemelerden başarıyla geçti. Gemini 8 uçuşuyla ilk kez uzaya gitti. 20 Temmuz 1969 tarihinde Apollo 11 ile yaptığı ay yolculuğunda Ay’a ilk ayak basan insan oldu.

1971 yılında NASA’dan ayrılarak Cincinnati Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. 1979 yılına kadar uzay mühendisliği bölümünde profesör olarak çalışmıştır. 1985’ten 1986’ya kadar Uluslararası Uzay Komisyonu‘nda hizmet vermiştir. 1986 yılında Challenger kazasının araştırma komisyonuna başkan yardımcısı olarak atandı.

Ay’a iniş

Amerika Birleşik Devletleri’nin bu uzay uçuşunda astronotlar Neil Armstrong ve Buzz Aldrin 20 Temmuz 1969 günü saat 20:18’de Ay yüzeyine iniş yapan ilk insanlar oldu. İnişten altı saat sonra 21 Temmuz günü 01:56’da Neil Armstrong ay yüzeyine adım atarak bu konuda da bir ilki gerçekleştirdi. Uçuş mürettebatının üçüncü üyesi olan Michael Collins bu sırada Ay yörüngesinde Armstrong ve Aldrin’i taşıyan modülle bir araya gelmek için beklemedeydi. Görevin üç üyesi de sekiz gün uzayda kaldıktan sonra dünyaya döndü.

16 Temmuz günü Florida’nın Merritt Island kasabasında bulunan Kennedy Uzay Merkezi‘nden Saturn V tarafından fırlatılan Apollo 11, NASA’nın Apollo projesinin beşinci insanlı uçuşuydu. Daha önceki uçuşlardan ikisi Ay çevresinde uçmuş ve biri Dünya yörüngesinde Ay’a iniş manevralarını gerçekleştirmişti. Roket tarafından fırlatılan uzay aracı üç bölüme sahipti: üç astronot ve erzaklarının bulunduğu Komuta Modülü, yön değiştirme amacıyla yakıt ve motorların bulunduğu Hizmet Modülü ve bunların yanı sıra Ay Modülü. Uzay aracı fırlatma roketi tarafından Ay rotasına sokulduktan sonra ikisi birbirinden ayrıldı ve uzay aracı üç gün boyunca Ay yörüngesine girinceye dek yoluna devam etti. Burada Neil Armstrong ve Aldrin Ay Modülü’ne geçti ve Ay’ın Dünya’ya bakan tarafında bulunan Sessizlik Denizi‘ne iniş yaptı.

Ay’a inilmedi iddialarının temeli

Ay’a aslında gidilmediği iddiası, Apollo Projesi ile insanoğlunun Ay’a gidilmediğini, aslında tüm projenin bir aldatmacadan ibaret olduğu iddialarıdır. Kamuoyunda önemli miktarda taraftar toplamıştır. Bu iddialar, tarihçiler ve uzay araştırmaları camiasınca kabul edilmemektedir.

Ay sahtekarlığı iddialarının ABD karşıtlığı ile yakından ilgisi vardır. Zira Apollo Projesi, Soğuk Savaş yıllarında ABD ile Sovyetler Birliği’nin (SSBC) giriştiği Uzay Yarışının bir parçasıydı ve ABD’nin zaferiyle sonuçlanmıştı. Özellikle siyasi olarak sol ve ABD dışındaki milliyetçi sağ eğilimli kişiler, Apollo Projesini ABD’nin küresel tahakkümünün bir simgesi olarak görmektedir. Bu kişilerin ABD karşıtı duyguları, Ay’da insanın yürümesi fikrinin getirdiği imkansızlık hissiyle birleşince Ay sahtekarlığı inancına neden olabilir. Ay inişlerinin sahtekarlık olduğunu savunanlar, bu iddialarını çeşitli somut kanıtlarla desteklemeye çalışmaktadır. Ancak şu ana kadar iddiaların geçerliliğinin kesin bir kanıtı ortaya konulmamıştır.

2000’lerin sonlarından bu yana, Apollo programının Ay üzerindeki izleri LROC uzay aracı tarafından yüksek çözünürlüklü fotoğraflarla görüntülenmiştir. Bu fotoğraflarda Ay modülleri ve astronotların bıraktığı izler görülebilmektedir. 2012 yılında Apollo görevlerinde Ay’a dikilen ve hala ayakta duran bayrakların fotoğrafları yayınlanmıştır.

İddia 1: Fotoğraf aldatmacası

Ay’a iniş fotoğraflarındaki ışıklandırmanın yapay olduğu yıllarca savunuldu. NASA’nın Ay yüzeyinde kullandıkları tek ışık kaynağını güneş olarak belirtmesine karşın fotoğraflarda bu tezi çürüten gölgeler olduğu iddiası da güçlü görülüyordu.

Bu tezi çürüten bilimsel bir yaklaşım bulunuyor. Bu yaklaşıma göre Ay yüzeyindeki tek ışık kaynağı güneş değil. Güneş ışığı, ay yüzeyinden yansıyarak farklı açılardan gelen bir ışık kaynağı oluşturur. Tüm Apollo inişlerinde gökyüzünde bulunan Dünya da Ay yüzeyini aydınlatan kuvvetli bir ışık kaynağıdır. Dünya, Ay yüzeyini Ay’ın Dünya’da görünen ışığından daha kuvvetli aydınlatır.

Hatta Ay ışığı ile ilgili ekran kartı üretimi yapan Nvidia şirketi, 2014 yılında bu tartışmaya teknik yönden katıldı. Gerçekçi görünebilecek bir görsellikle ışığın Ay ortamındaki davranışlarını oluşturmayı denedi. Sonuç, başarısızlık.

İddia 2: Ay yüzeyinin sıcaklığı

Ay yüzeyinde sıcaklığın -170 derece ile +150 derece civarında olması nedeniyle aya gerçekten inmiş olmaları durumunda Neil Armstrong ve Buzz Aldrin’in fotoğraf makinelerinin vesaire erimiş veya donmuş olmaları savı bulunuyor.

Bu savda; “Donma” suyla ilgili bir olay kast ediliyorsa, ay yüzeyinde nem yapabilecek su bulunmadığı için mümkün değildir. Makinelerin kendileri kast ediliyorsa, zaten katı halde, yani “donmuş” durumda olan metal, elyaf ve camın tekrar donması riskinden bahsetmenin anlamı kalmamaktadır. Ay yüzeyindeki sıcaklık yüksek olmakla birlikte, fotoğraf makinelerinin aksamını eritecek denli yüksek değildir. Isının fotoğraf filmlerine ulaşması, ısı önleyici optik kaplama ve boyalarla sağlanmıştır.

Uzayda, uçarken veya Ay ve diğer uzay cisimlerinin yüzeyinde fotoğraf çeken insanlı ve insansız çok sayıda başka uzay aracı vardır. Bunların bir kısmı Uzay Yarışı’nda ABD’nin rakibi olan Sovyetler veya başka ulusların araçları tarafından çekilmiştir. Mesela Sovyetlerin Venera araçları Ay’dan çok daha sıcak (457 derece) olan Venüs yüzeyinde fotoğraf makineleriyle çekim yapmıştır. Yine Sovyetlere ait Luna serisi araçlar, Ay yüzeyinde fotoğraf makinesi kullanmış, görüntüleri dünyaya iletmişlerdir.

İddia 3: Ay’a dikilen bayrağın dalgalanması

Bazı video görüntüleri: Mesela A-15 filminde bir astronotun omuz hizasından cisimleri bırakış sahnesinde cisimlerin hızı ve katettikleri mesafe analiz edildiğinde bu görüntünün ya Dünya’da çekilip yarı hızda oynatıldığı ya da ayda olduğu iddia edilen astronotun sadece 115 santimetre boyunda olması gerektiği iddia edilmiştir. Atmosfersiz ve dolayısıyla rüzgarsız ve oksijensiz ay yüzeyinde Amerikan bayrağının dalgalanması ve LEM örümceklerin Ay yüzeyinden kalkarken ateş ve duman çıkarmalarının imkansızlığı öne sürülmüştür.

Bu iddia da çürütüldü. Çünkü, bayraklar astronotların bayrağı dikmesi sırasında titreşimden ve yanından geçerken statik elektriklenme nedeniyle kıpırdamıştır. Bunun dışındaki “dalgalanma” hissi, bayrakların buruşuk gözükmesinden kaynaklanmaktadır. Filmlerde bayrağın hareket etmediği görülmektedir.

İddia 4: NASA’nın bir daha aya gitmekteki isteksizliği

1969-1972 yılları arasında devam eden Apollo projesinden sonra NASA’nın bir daha aya gitmekteki isteksizliği de insanların inanmalarını güçleştiren bir nedendi.

Ancak Apollo Projesi, Uzay Yarışı’nı kazanmak için yapılmıştı. Yarış bir kez kazanıldıktan sonra pahalı Ay uçuşlarını sürdürmeye gerek kalmadı. Nitekim Sovyetler de yenildikleri ortaya çıkınca kendi Ay projelerini iptal ettiler.

İddia 5: O zamanki teknolojiyle Ay’da canlı yayın yapabilecek TV ekipmanının olmaması

1969’ların teknolojisiyle Ay’a canlı yayın yapabilecek TV ekipmanı götürüp çalıştırmanın imkansız olduğu da düşünülenler arasında en mantıklı savlardan biri oldu.

Bu konuda NASA onaylı açıklamaya göre, Apollo projesinin kameraları Westinghouse firması tarafından 1964’te kazanılan bir ihaleyle uzay koşullarında çalışabilecek şekilde geliştirilmiştir. Bu konuda bir sahtekarlık yapılsaydı, sadece NASA değil Westinghouse firmasını da kapsaması gerekirdi. Dahası, Apollo – Soyuz Test Projesi’nde Sovyet astronotların gözleri önünde aynı kameralardan çekim yapılmış ve dünyaya iletilmiştir.

İddia 6: Van Allen radyasyon alanının astronotları öldürmesi gerektiği

Van Allen Kuşakları, Güneş’ten ve diğer yıldızlardan yayılan zararlı ışınlara karşı kalkan işlevi gören tabakadır. Bu tabaka manyetizma sonucunda ortaya çıkmakta, Dünya’nın manyetik alanından kaynaklanmaktadır.

Apollo uzay araçlarının Van Allen kuşağından geçme süresi 4 saatti. Bu süre içinde uzay gemilerinin alüminyum alaşımlı gövdesi, Neil Armstrong ve Aldrin’i korudu. Apollo araçlarının rotası da astronotların radyasyona asgari miktarda maruz kalmasını sağlayacak şekilde hesaplandı. Bunların sonucu olarak Apollo programına katılan bir kişinin aldığı ortalama radyasyon miktarı, 1 rem’in (10 mSv) altında kaldı. Bu doz, deniz seviyesinde yaşayan birinin üç yılda aldığı radyasyona eşittir.

İddia 7: Apollo’da kullanılan bilgisayarın yetersiz olması

Apollo araçlarda bulunan ve 2 KB RAM, 36 KB ROM kapasitede çalıştığı belirtilen ilkel analog bilgisayarın modern bir elektronik kol saatinden daha az işlem gücüne sahip olması bakımından Ay’a gidişte yetersiz kalır gibi bir iddia da ortaya atılmıştı.

Bu iddia sahiplerinin yanıldığı da kanıtlandı. Öyle ki, Apollo uzay araçlarında kullanılan ana bilgisayar (Apollo Guidance Computer), analog değil dijital bir bilgisayardı. Bu, 1960’lar için gelişmiş bir bilgisayardı. Görevi, Apollo uzay aracının seyir ve komuta kontrol sistemini (PINGS) yönetmekti. AGC’nin işlem gücü, PINGS’i idare etmek için yeterliydi, ancak uzay aracının rotası ve konumu yerdeki ölçüm tesisleri tarafından daha yüksek kesinlikle saptandığından, belli aralıklarla konum ve rota bilgileri yerden güncelleniyordu. Yani Apollo tamamen kendi içindeki bilgisayara bağımlı değildi. Nitekim Ay’a ilk iniş yapan uzay aracı olan Apollo 11, AGC’nin hata modunda olduğu sırada iniş yapmıştır.

İddia 8: Yayınlanan fotoğraflarda yıldız gözükmemesi

Fotoğraflarda hiçbir yıldızın görünmemesi, yeryüzünde bile yıldızların görüldüğü halde atmosfer olmayan ortamda yıldızların daha net görünmesi gerektiği iddiası da en güçlü iddialar arasındaki yerini almıştı.

Yıldızın yer almamasının sebebi, tüm ay inişlerinin gündüz, güneş gökteyken yapılmış olmasıydı. Son derece çiğ bir ışıkla parlayan ay yüzeyi ve diğer cisimleri net olarak fotoğraflayabilmek için fotoğraf makineleri yüksek enstantaneyle çekim yaptılar. Bunun sonucu olarak parlak ışık altındaki nesneler fotoğraflarda net göründü, ancak nispeten soluk yıldızlar görünmedi. Bu durum, gece aydınlık sokak lambalarının altında yıldızların gözükmemesine benzer. Ay’a yapılanlar dışındaki uzay uçuşlarında da, mesela Uluslararası Uzay İstasyonu‘nda çeşitli milletlerden astronotların çektiği fotoğraflarda da aynı durum görülür. Apollo astronotlarının çektiği parlak zemine bakmayan az sayıda fotoğrafta yıldızlar gözükmektedir.

İddia 9: Buzz Aldrin’in ayak izinin sahte olarak yorumlanması

Ay’da nem olmaması nedeniyle, Buzz Aldrin’in ayak izi gibi sembol fotoğrafları çekmenin mümkün olmadığını savunulmuştu.

Ancak Arizona State Üniversitesi’nden Profesör Mark Robinson, bu savı da bilimsel bir açıklamayla çürütüyor. Ay yüzeyi, “regolit” adı verilen bir taş ve toz tabakasıyla kaplı. Bu yumuşak bir tabaka ve üzerine basıldığında kolayca sıkışıyor. Robinson, Ay’da atmosfer ve dolayısıyla rüzgar olmadığı için, ayak izlerinin milyonlarca yıl olduğu gibi kalacağını da vurguluyor.

Sonuç:

Geride bırakılanların fotoğrafları, komplo teorilerini çürütüyor. Ay Gözlem Uydusu (LRO) tarafından çekilen ve NASA’nın yayımladığı fotoğraflar, Apollo 11’in iniş yaptığı yeri gösteriyor. 2009’dan bu yana Ay yörüngesinde bulunan aracın çektiği fotoğraflar, Ay’a gerçekten gidildiğine dair güçlü kanıtlar sunuyor.

Neil Armstong, Buzz Aldrin ve Michael Collins

Bir fotoğrafta, Apollo 11’in indiği yerde yüzeyde bıraktığı izler, hatta ay modülünün kalıntıları görülüyor. LRO ayrıca, mürettebatın diktiği bayrakların hala durduğunu gösterdi ve bayrakların yerdeki gölgelerini tespit etti. Hala ayakta olmayan tek bayrak ise, Buzz Aldrin’in modül kalkarken motorun egzozuyla devrildiğini söylediği bayrak.

Tüm bunların neticesinde Neil Armstrong’un 20 Temmuz 1969’da Ay’a ayak bastığına dair yeterli bilimsel kanıt var. Komplo teorisyenlerine sıklıkla sorulan bir soru ise şu; tüm bunlar sahteyse, ABD ile Soğuk Savaş’ın tam ortasında olan ve Ay’a insan göndermek için çalışan SSBC, neden bu komplo teorilerinin üzerine atlamadı?

NASA’nın eski baş tarihçisi Robert Launius; “Ay’a inilmediyse ve bu sahteyse, Sovyetler Birliği bunu ortaya çıkartacak kabiliyete ve motivasyona sahipti. Tek bir şey bile söylemediler. Bana göre bu çok güçlü bir kanıt.” açıklaması da bu tezi çürüten belki de en güçlü nedenler arasında yer alıyor.

Yorum Ekleyin