Teknoloji Haberleri - ShiftDelete.Net

O Bilge Ferrari’sini Niye Sattı?

Ana sayfa /

‘Çoğu kimsenin sadece düşleyebileceği her şeyi elde etmişti: Yıldızlara varan mesleki şöhret, milyonlarca dolarlık banka hesapları, en pahalı semtte olağanüstü bir malikane, özel bir jet, tropikal bir ada ve orada yazlık bir ev ve de çok değer verdiği varlığı: evinin özel yolunun ortasına park ettiği kırmızı bir Ferrari’.

Hırslı ve zengin bir avukat olan Julian ölümle burun buruna gelince bir anda hayata çok farklı bakmaya başlar. İşinden ayrılır, malikanesi, adasını jetini ve hatta en değerli varlığı Ferrari’sini satar. 26 ülkede 17 dile çevrilen ‘Ferrari’sini Satan Bilge’ kitabının kahramanı Julian en değerli varlığını hayatı yeniden keşfetmek için satmıştı. Ancak bugün birçokları ise otomobillerini yüksek maliyetlerinden dolayı araç satın almaktansa paylaşmayı tercih ediyorlar. Üstelik araç paylaşma sisteminin ilk başlarda üniversitelerde başlaması acaba Ferrari’sini satan bilge şimdi mahkeme koridorları yerine üniversitelerde mi boy gösteriyor sorusunu akıllara getiriyor.

Araç paylaşım sistemi dünyada yeni yeni popülerleşiyor. Bu sistemin en popüler olduğu ülkeler Amerika ve İngiltere. Dünyanın en büyük araç paylaşım şirketi olan Zipcar, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve İngiltere’de 8 bin 900 araca ve 673 bin üyeye sahip. Frost&Sullivan’ın Temmuz 2011 raporuna göre 2009 yılında 17 milyon dolarlık araç paylaşım pazarının 2016 yılında 550 milyon dolara ulaşması öngörülüyor.

{pagebreak::2}

Araç paylaşım sisteminin popülerleşmeye başladığı ülkelerden biri de Japonya. Ülkedeki artan otomobil sahipliği maliyetleri gençlerin otomobil paylaşmayı ciddi bir alternatif olarak görmesine neden oluyor. Frost&Sullivan Asya Pasifik otomotiv ve ulaştırma uygulamaları endüstri analisti Aswin Kumar, ‘Genç şehirli Japonlar artık otomobili bir statü sembolü olarak görmüyorlar. İlgileri kişisel bilgisayarlar, cep telefonları ve internete doğru kayıyor’ diyor.

Türkiye de Japonya gibi otomobil sahipliğinin her geçen gün arttığı bir ülke. Otomobil vergileri, akaryakıt fiyatları açısından Türkiye şampiyonlar liginde üst sıraları kimseye bırakmıyor. Buna bir de otopark ücretleri, yıllık diğer masraflar eklenince araç paylaşım sisteminin Türkiye’deki potansiyeli gözler önüne seriliyor. Ancak Türkiye’de Japonya’dakinin aksine otomobilin hala bir statü sembolü olduğu da bir gerçek.

Türkiye’de ise en basit tabiriyle makinelerin birbirleriyle konuşması olarak adlandırılabilecek telematik alanında uzmanlaşmış FiloTürk adlı şirketin oluşturduğu araç paylaşım sistemi çözümünü Drive Yoyo adlı şirket pazara sundu. Şimdilik 20 aracı olan şirket ilk etapta üniversite öğrencilerini hedefliyor. Şirket araç sayısını önümüzdeki 50’ye çıkarmayı hedefliyor. FiloTürk Genel Müdürü Adil Masarcıoğlu 100 araçlık bir filoyla pazara girecek başka bir marka ile de görüşme halinde olduklarını ifade ediyor.

{pagebreak::3}

Peki, sistem nasıl çalışıyor? Araç teslim noktasından ya da şirketin internet sitesinden sisteme üye olduktan sonra internetten istediğiniz otomobili istediğiniz süre kadar rezerve edebiliyorsunuz. Sonrasında rezerve ettiğiniz aracın ön camına üye kartınızı gösterdiğinizde kapılar açılıyor. Torpidodan anahtarı alıp yola devam ediyorsunuz. Araç kiralamanın aksine bu sistemde sadece ihtiyacınız olduğu süre kadar araç kiralayabiliyorsunuz.

Öncelikle üniversitelerde gelişen bu sistem akabinde sık seyahat eden iş adamlarını da hedefliyor. Büyük filoları olan işletmelerin çalışanları için de araç paylaşım sistemi kullanılabilir. B to C (Şirketlerden müşteriye) ve B to B (şirketlerden şirketlere) çözümlerin yanında dünyada araç paylaşım alanında C to C (tüketiciden tüketiciye) çözümler de var. Siz ofiste çalışırken geçen sürede otomobilinizi bu sayede kiralayıp gelir elde edebilirsiniz.

Dünyada bu yöntem de giderek popülerleşse de Türkiye’deki bilgelerin bu adım için biraz daha zamana ihtiyaçları olduğu bir gerçek.

::Araç Paylaşım Sistemi’ni Nasıl Buldunuz?

Yorum Ekleyin