SpaceX 500. Falcon 9 göreviyle tarih yazdı

SpaceX, Falcon 9 roket serisinin 500. başarılı görevini tamamladı. 2002 yılında kurulan şirketin bugüne kadar ulaştığı en önemli kilometre taşlarından biri olan bu görev, pazar günü sabaha karşı 1:04’te Florida’daki Cape Canaveral üssünden fırlatıldı. “Commercial GTO-1” adı verilen görev kapsamında, Dror 1 isimli jeostatik iletişim uydusu yörüngeye yerleştirildi.

Uzay taşımacılığında yeni bir çağ açılıyor

Görevde kullanılan Falcon 9’un birinci kademe iticisi, daha önce 12 farklı uçuşta kullanılmıştı. Bu görevle birlikte 13. kez başarıyla görev yaptı. Bu booster daha önce Crew-8, Polaris Dawn, CRS-31, Astranis: From One to Many, IM-2 ve yedi farklı Starlink görevinde kullanıldı. Görevin ardından, “Just Read the Instructions” isimli insansız yüzer platforma iniş yapan roket aşaması, bir sonraki görevine hazırlanmak üzere bakım ve yenileme sürecine girecek.

SpaceX’in yeniden kullanılabilir roket teknolojisi, şirketin maliyetleri düşürmesini ve fırlatma sıklığını artırmasını sağlıyor. Ayın başında bir başka Falcon 9 roketi, 29. kez uzaya gönderilip başarıyla geri indirilmişti. Bu rekor, tekrar kullanılabilirlik konusundaki ilerlemenin geldiği noktayı net biçimde gösteriyor.

NASA astronotundan yeryüzüne benzersiz bir bakış!

NASA astronotundan yeryüzüne benzersiz bir bakış!

NASA astronotu Don Pettit, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) geçirdiği yedi aylık görev sırasında çektiği etkileyici bir kareyi paylaştı.

Falcon 9 serisi bugüne kadar pek çok farklı amaçla görev yaptı. Bu görevlerin çoğu, SpaceX’in küresel internet ağı Starlink için yapılan uydu yerleştirmeleriydi. Ayrıca ticari ve kamu kuruluşları adına fırlatılan çok sayıda iletişim ve gözlem uydusu da Falcon 9 ile taşındı.

Şirket, aynı roketle Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) kargo ve astronot taşıma görevleri de yürütüyor. Bir sonraki insanlı ISS görevinin önümüzdeki haftalarda gerçekleşmesi bekleniyor.

SpaceX, Falcon 9’dan elde ettiği mühendislik birikimini, gelecek nesil roketi olan Starship projesine aktarıyor. Teksas, Boca Chica’daki Starbase tesisinde test edilen Starship, şu ana kadar birkaç kez fırlatılıp iniş yaptırıldı.

Ancak geçen ay yaşanan üst kademe patlaması nedeniyle projede kısa süreli bir aksama yaşandı. Şirket, şimdiye kadar dokuz kez test edilen Starship’in 10. fırlatma tarihiyle ilgili henüz resmi bir açıklama yapmadı.

Commodore 64 Ultimate ile 30 yıl sonra geri döndü

Bilgisayar tarihinin ikonik ismi Commodore 64 küllerinden yeniden doğuyor. Commodore 64 Ultimate adıyla duyurulan yeni bilgisayar, yazılım emülatörü olmaktan ziyade FPGA tabanlı modern bir donanım sunuyor. Ürün, 299 dolardan başlayan fiyatlarla ön siparişe açıldı ve teslimatların Ekim ayında başlaması hedefleniyor.

AMD Artix 7 FPGA çipi üzerine kurulu olan cihaz, 10.000’den fazla orijinal oyun, kartuş ve çevre birimiyle tam uyumluluk vaat ediyor. Alıcılar, bilgisayarın yanı sıra 64 GB’lık USB bellek (içinde lisanslı klasikler dahil 50’den fazla oyun, demo ve müzik yüklü), güç adaptörü, HDMI kablosu ve bir kullanım kılavuzu alacak. Cihazın Wi-Fi üzerinden oyun aktarımı gibi modern özellikleri olsa da, asıl vaadi tozlu raflardaki eski kartuşlarınızı ve disket sürücülerinizi yeniden hayata döndürmek.

Commodore 64 Ultimate, üç farklı versiyonla meraklılarının karşısına çıkıyor;

  • BASIC Beige (299 Dolar): Projenin giriş seviyesi modeli. Efsanevi bej renginde, sade ve ışıksız bir tasarıma sahip.
  • Starlight Edition (349 Dolar): Yarı saydam kasası ve dünyanın ilk yarı saydam mekanik klavye PCB’si ile dikkat çekiyor. Cihazdan gelen seslere tepki verebilen LED aydınlatması bulunuyor.
  • Founders Edition (499 Dolar): Koleksiyonerler için tasarlanmış bu özel sürüm; kehribar rengi yarı saydam bir kasaya, hatıra altın mühürlere, 24 ayar altın Commodore rozetli bir kolyeye ve özel seri numarasına sahip. Ayrıca “C’yi Yeniden Başlattım” yazılı bir tişört de hediye ediliyor.

Proje, Kickstarter gibi platformlar yerine kendi kitle fonlaması sistemiyle finanse ediliyor. Ancak Commodore, alıcılara önemli bir güvence sunuyor.

Nvidia RTX 40 serisi için muhteşem haber: FPS ikiye katlanacak

Nvidia RTX 40 serisi için muhteşem haber: FPS ikiye katlanacak

Nvidia'dan beklenmedik bir hamle geldi. RTX 50 serisi ile gördüğümüz Smooth Motion özelliği Nvidia RTX 40 serisine de gelecek.

Sipariş gönderilmeden önce herhangi bir zamanda sorgusuz sualsiz tam para iadesi talep edilebiliyor. Teslimattan sonra ise bir yıllık sınırlı malzeme ve işçilik garantisi devreye giriyor.

Commodore 64 Ultimate özellikleri

Hafıza128MB DDR2 RAM, 16MB NOR flaş
DepolamaUSB bellekler: FAT, FAT32, exFAT. Dosya biçimleri: .D64, .D71, .D81, .G64, .T64, .TAP, .PRG, .ROM ve daha fazlası. ISO-9660 görüntü desteği. Bant emülasyonu ve DMA yükleyici ile entegre Ultimate-II+ işlevselliği
Video1080p @ 50Hz (PAL) veya 60Hz (NTSC), HDMI sertifikalı, Neredeyse Sıfır Gecikme, HDMI üzerinden DVI uyumlu, DIN-8 üzerinden Analog: CVBS, S-Video veya RGB
SesOtomatik voltaj ve filtre algılama, UltiSID sekizli çekirdek FPGA SID emülasyonu, SID-TAP başlığı ile 2 × SID soketi (6581/8580)
I/O3 × USB-A 2.0, 1 × USB-C, MicroSD yuvası, HDMI (kablo dahil), analog video için 8 pimli DIN, 3,5 mm kulaklık girişi, Optik S/PDIF, 100 Mbps Ethernet, Wi-Fi, Kartuş portu (%99’dan fazla uyumlu), Veri seti portu (6 pimli kenar konnektörü), Disk sürücüsü portu (6 pimli IEC DIN), 2 × DB-9 joystick/kürek portu, Kullanıcı portu (26 pimli dahili, adaptör ayrı satılır)
Klavye66 tuşlu mekanik, Gateron Pro 3.0 55g anahtarlar, Orijinal C64 düzeni ve şekilleri, Tam NKRO, USB girişi, 70 RGB LED, Standart dengeleyiciler
AydınlatmaKasa ve klavye aydınlatması, ayarlanabilir renkler ve parlaklık
Güç12V DC güç adaptörü

Samsung akıllı küpe ve kolyeler üzerinde çalışıyor

Samsung, akıllı saat ve kulaklıkların ötesine geçerek yeni nesil giyilebilir cihazlar üzerinde çalışıyor. Şirketin mobil deneyim bölümünden COO Won-joon Choi’nin açıklamalarına göre, teknoloji devi akıllı küpe, kolye ve bilezik gibi daha önce keşfedilmemiş ürün türlerini aktif olarak araştırıyor.

Samsung, akıllı küpe ve kolye modelleri ile geliyor

Geliştirilen bu cihazlar, bağımsız bir ürün yerine akıllı telefonlarla entegre şekilde çalışacak ve yapay zeka desteğiyle günlük deneyimi tamamlayan yardımcı donanımlar olarak konumlanacak. Şirketin stratejisi, giyilebilir teknolojiyi sadece taşınan değil, doğrudan vücutta takılan, kullanıcının bir parçası hâline gelen bir deneyim haline getirmek üzerine kurulu.

Choi’nin verdiği röportajda öne çıkan bu yaklaşım, Samsung’un yapay zekayı kullanıcıya sezgisel biçimde ulaştırma vizyonuyla örtüşüyor. Gözlük, küpe, yüzük ve kolye gibi objelerin teknolojiyle birleştirilmesi bu stratejinin temel parçaları arasında yer alıyor.

Bu vizyonun ilk örnekleri hâlihazırda somutlaşmış durumda. Project Haean adı verilen Android XR destekli akıllı gözlük projesi bunlardan biri. Ayrıca Project Moohan adlı bir başka XR gözlüğün de 2025 sonuna kadar duyurulması bekleniyor. Ancak Samsung’un yalnızca gözlük formundaki cihazlara değil, daha küçük ve kullanıcıya doğal gelen teknolojilere de yöneldiği görülüyor.

iPhone 17 serisinin renk seçenekleri ortaya çıktı

iPhone 17 serisinin renk seçenekleri ortaya çıktı

iPhone 17 modellerinin renk seçenekleri sızdırıldı. Seriye, daha önce görmediğimiz yenilikçi renkler eklenecek.

Rakip firmalar, akıllı telefonun yerini alabilecek bağımsız yapay zeka cihazları geliştirmeye çalışıyor. Humane AI Pin ve Rabbit R1 gibi ürünler bu yaklaşıma örnek teşkil ediyor. Samsung ise akıllı telefonun yerini almak yerine, onu daha işlevsel hâle getiren giyilebilir destek ürünleri geliştirmeyi tercih ediyor.

Fizik kurallarına meydan okuyan kara delik birleşmesi!

0

Uluslararası LIGO iş birliği, şimdiye kadar kaydedilen en büyük kara delik birleşmesini tespit ettiğini açıkladı. GW231123 olarak adlandırılan bu olay, 2023 yılının 23 Kasım tarihinde kaydedildi ve iki devasa kara deliğin birleşmesi sonucunda ortaya çıkan yeni kara deliğin kütlesi, Güneş’in 225 katı olarak ölçüldü.

Bu büyüklükte bir birleşmenin gerçekleşmesi, mevcut yıldız evrimi modellerine göre imkânsız kabul ediliyor. Elde edilen bulgular, kara deliklerin nasıl oluştuğuna dair bilimsel yaklaşımların yeniden değerlendirilmesini gündeme taşıdı.

GW231123, bilim dünyasını şaşırttı

Gravitasyonel dalgalar, uzay-zamanda meydana gelen şiddetli olayların sonucunda ortaya çıkan, ışık hızında yayılan ve tıpkı suya atılan taşın oluşturduğu halkalar gibi yayılan bozulmalar olarak tanımlanıyor.

Ancak bazı olaylar, bu dalgaların sadece izlerini değil, doğrudan ve güçlü etkilerini de tespit edilebilir şekilde ortaya çıkarıyor. LIGO, yani Lazer Girişimölçerli Gravitasyonel Dalgalar Gözlemevi, 2015 yılında bu dalgaları ilk kez ölçmeyi başarmış ve bilim tarihinde çığır açan bir keşfe imza atmıştı.

NASA astronotundan yeryüzüne benzersiz bir bakış!

NASA astronotundan yeryüzüne benzersiz bir bakış!

NASA astronotu Don Pettit, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) geçirdiği yedi aylık görev sırasında çektiği etkileyici bir kareyi paylaştı.

O günden bu yana LIGO, Avrupa’daki Virgo ve Japonya’daki KAGRA gözlemevleriyle birlikte gökyüzünü düzenli olarak izliyor. Bugüne kadar yaklaşık 300 kara delik birleşmesi dahil olmak üzere pek çok kozmik sinyal tespit edildi.

Ancak GW231123, bu gözlemler arasında istisnai bir yere sahip. Bu olayda, sırasıyla Güneş’in 137 ve 103 katı büyüklüğünde iki kara delik, son derece yüksek dönüş hızlarıyla birleşerek 225 Güneş kütlesine ulaşan yeni bir süper kara delik oluşturdu.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2019 yılında kaydedilen ve bugüne kadar rekoru elinde tutan GW190521 adlı birleşmede bu kütle yaklaşık 140 Güneş kütlesiydi. Sinyalin yalnızca 0.1 saniye sürmesi ve bu kadar kısa süre içinde LIGO tarafından net biçimde tespit edilebilmesi, birleşmenin son derece yoğun ve kararlı olduğunu gösteriyor.

Cardiff Üniversitesi’nden fizikçi ve LIGO üyesi Mark Hannam, mevcut yıldız evrimi modellerine göre bu tür birleşmelerin imkansız olduğunu belirterek, kara deliklerin daha önce başka birleşmelerden oluşmuş olabileceği ihtimalini değerlendirdiklerini söyledi.

LIGO’nun diğer üyelerinden University of Portsmouth’tan fizikçi Charlie Hoy ise birleşmeye katılan kara deliklerin Einstein’ın genel görelilik kuramının öngördüğü maksimum dönme hızına çok yakın hızlarla döndüğünü ifade etti. Bu durumun, elde edilen sinyalin modellenmesini ve yorumlanmasını son derece karmaşık hale getirdiğini, ancak aynı zamanda kuramsal fizik araçlarını geliştirmek için büyük bir fırsat sunduğunu vurguladı.

Bilim insanları GW231123 ile ilgili verileri önümüzdeki hafta İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenecek Genel Görelilik ve Kütleçekim Dalgaları Konferansı’nda (GR24 ve Amaldi16) sunacak. Bu sunumun ardından veriler kamuya açık hale getirilecek ve olayın detayları bilim camiası tarafından detaylı biçimde incelenmeye başlanacak.

University of Birmingham’dan fizikçi Gregorio Carullo, sinyalin karmaşık yapısının çözülmesinin yıllar alabileceğini belirtti. Sinyalin temelinde kara delik birleşmesi olduğu düşünülse de, daha karmaşık kozmik senaryoların bu olağan dışı özellikleri açıklamada önemli rol oynayabileceği değerlendiriliyor.

Gravitasyonel dalgalar, ışığa ihtiyaç duymadan kozmik olayların gözlemlenmesini sağlayan nadir yöntemlerden biri olarak öne çıkıyor. Bu özelliği sayesinde kara deliklerin, kadim yıldızların ve hatta karanlık maddenin anlaşılmasında eşsiz bir gözlem aracı.

Tek tuşla kendini yok eden SSD tanıtıldı!

Teamgroup, veri güvenliğinin kritik olduğu askeri ve endüstriyel senaryolar için geliştirdiği yeni nesil P250Q Self-Destruct SSD’yi resmen tanıttı. Cihaz, tek tuşla devreye giren ve fiziksel olarak geri döndürülemez veri silme mekanizmasıyla dikkat çekiyor.

Donanım düzeyinde devreye alınan özel yok etme devresi, verileri doğrudan Flash IC üzerinden siliyor. Üstelik beklenmedik bir güç kesintisi durumunda otomatik devam özelliğiyle, işlem kaldığı yerden kesintisiz olarak sürdürülüyor.

Güç kesilse bile veri silme işlemi durmuyor

Sabit diskin en çarpıcı özelliği, veri yok etme sürecinin yalnızca yazılımla değil, doğrudan fiziksel bellek hücrelerini hedefleyen donanımsal müdahaleyle gerçekleştirilmesi. Teamgroup, bu yöntemin, özellikle yüksek gizlilik seviyesine sahip verilerin bulunduğu askeri ya da istihbarat sistemlerinde kritik rol oynayabileceğini belirtiyor.

Sürücü, donanımsal yok etme mekanizmasına ek olarak, AES-256 seviyesinde şifreleme desteğiyle verilerin depolama esnasında da korunmasını sağlıyor. P250Q SSD, 256GB ile 2TB arasında değişen kapasite seçenekleri sunuyor. PCIe Gen4x4 arayüzü üzerinden çalışan cihaz, NVMe 1.4 standardını destekliyor.

Meta artık insan sesi üretecek!

Meta artık insan sesi üretecek!

Meta, insan benzeri sesler üreten yapay zeka girişimi Play AI’ı satın aldı ve önümüzdeki hafta itibarıyla bünyesine katıyor.

Maksimum 7.000 MB/s okuma ve 5.500 MB/s yazma hızlarına ulaşabilen disk, yüksek performanslı sistemler için de uygun bir seçenek sunuyor. Ürün ayrıca S.M.A.R.T. sağlık izleme desteğiyle, sürücünün ömrü boyunca güvenilirliğini artırmaya yönelik donanımlar içeriyor.

P250Q’nun kullanım senaryoları ise tartışmalı. Cihazın üzerinde fiziksel bir tetikleyici ve LED gösterge sistemi bulunuyor. Ancak taşınabilir ortamlarda cihazın fiziksel olarak yanınızda bulunması, bazı durumlarda dikkat çekici olabilir.

Özellikle sınır geçişleri veya hassas güvenlik kontrollerinde, böyle bir cihazın varlığı ters etki yaratabilir. Bu tür kullanım zorlukları, geçmişte benzer teknoloji geliştirmeye çalışan Ovrdrive gibi firmaların seri üretim sürecinden vazgeçmesine neden olmuştu.

Teamgroup’un yeni SSD’si, pratik olarak yalnızca belirli güvenlik prosedürleriyle yönetilen kurumlara hitap ediyor. Yüksek güvenlikli veri saklama gereksinimi duyan savunma, hükümet ya da araştırma kuruluşları için etkili bir çözüm sunarken, genel kullanıcı kitlesi için fazla niş bir ürün olarak kalabilir. Yine de veri bütünlüğü, ani imha gereksinimi ve donanımsal şifreleme gibi güvenlik katmanlarının aynı üründe birleştirilmiş olması P250Q’yu teknik açıdan dikkat çekici bir model haline getiriyor.

Uygun fiyatlı iPhone geliyor

Apple, sadece amiral gemisi modellerini değil, bütçe dostu alternatiflerini de kullanıcılara sunmaya devam ediyor. Bu kapsamda en son şubat ayında iPhone 16e modeli tanıtıldı. Görünüşe göre marka çok yakında iPhone 17e’yi piyasaya sürecek. Peki, akıllı telefondan neler bekliyoruz? Neler sunabilir? İşte ayrıntılar!

iPhone 17e modelinden neler bekliyoruz?

Bloomberg tarafından paylaşılan yeni bir rapor, iPhone 16e’nin ardından önümüzdeki yılın ilk aylarında iPhone 17e’nin piyasaya sürüleceğini öne sürüyor. iPhone 17e’nin en dikkat çekici yeniliği olarak A19 işlemcisi gösteriliyor. Bu yonga seti, iPhone 16e’deki A18’in yerini alacak. Bu da akıllı telefonun Apple Intelligence özelliklerini daha iyi bir şekilde çalıştıracağı şeklinde yorumlanabilir.

iPhone 17e’nin tasarımı konusunda en azından şimdilik değişiklik beklenmiyor. Mevcut iPhone 16e ile aynı yapıya sahip olması muhtemel. Bu da tek bir 48 MP kamera, Face ID destekli çentikli ekran ve Dynamic Island özelliğinin yer almaması anlamına geliyor.

Bazı kaynaklar, Apple’ın geliştirdiği C2 modem çipinin bu modelde yer alabileceğini belirtse de bu modemin ilk olarak iPhone 18 serisinde kullanılması bekleniyor. Dolayısıyla iPhone 17e için bu donanım hazır olmayabilir.

Kullanıcılara fikir vermesi açısından iPhone 16e modelinin teknik özellikleri şu şekilde;

ÖzellikiPhone 16e
Ekran6.1 inç OLED
Yenileme Hızı60Hz
Kimlik DoğrulamaFace ID
İşlemciApple A18
Ana Kamera48 Megapiksel
Ön Kamera12 Megapiksel
Suya ve Toza DayanıklılıkIP68
BağlantıWi-Fi 6, Bluetooth 5.3, C1 modemli 5G
5G ModemC1 5G Modem
GövdeAlüminyum Çerçeve
Action ButtonVar
RAM8GB LPDDR5X
Yapay ZekaApple Intelligence
Bağlantı GirişiUSB-C
Batarya3,279 mAh (Henüz doğrulanmadı)
Boyutlar146.7 x 71.5 x 7.8 mm
Ağırlık167g
Depolama Seçenekleri128GB / 256GB / 512GB
Kablosuz ŞarjQi2

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce iPhoen 17e modeli beklentileri karşılayacak mı? Görüşlerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Nvidia CEO’su Jensen Huang’dan itiraf!

Nvidia, bu hafta 4 trilyon dolarlık piyasa değerine ulaşarak tarihte bir ilki gerçekleştirdi. Bu rakam tek başına Birleşik Krallık ya da Almanya’nın toplam ekonomik büyüklüğünden daha yüksek. Ancak Nvidia CEO’su Jensen Huang’a göre bu sadece finansal bir başarı değil. Huang, şirketin üretimini yaptığı grafik işlemcilerin (GPU) yalnızca yazılımı değil insan yaşamının tamamını yeniden yapılandıracak bir sürecin merkezinde yer aldığını söyledi.

Nvidia rekor gelire ulaştı!

Huang, CNN ile yaptığı röportajda, Nvidia’nın geliştirdiği çiplerin yapay zekaya güç verdiğini ve bu dönüşümün tüm sektörleri etkileyeceğini belirtti. ChatGPT gibi sistemlerden Google ve Microsoft’un büyük ölçekli modellerine kadar her büyük yapay zekâ uygulamasının Nvidia donanımlarıyla çalıştığını aktardı. Bu teknolojilerin yalnızca beyaz yaka değil tüm iş gücünü kapsayacak şekilde dönüşüme yol açacağını ifade etti.

Yapay zeka herkesin işini etkileyecek. Bazı işler kaybolacak, bazıları yeniden doğacak” diyen Huang, üretkenlikteki artışın toplum genelinde refahı yükseltebileceğini ancak bu sürecin sancısız olmayacağını söyledi.

Kuantum tehditleri kapıda! Siber güvenlikte dönüşüm için zaman daralıyor

Kuantum tehditleri kapıda! Siber güvenlikte dönüşüm için zaman daralıyor

Kuantum bilişimde yaşanacak ilerlemelerin şifreleme yöntemlerini geçersiz hale getireceği uyarıları yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.

Dünya Ekonomik Forumu’nun bir araştırmasına göre şirketlerin %41’i 2030 yılına kadar yapay zeka nedeniyle çalışan sayısını azaltmayı planlıyor. Huang, Nvidia içinde de yapay zekanın kullanılmasının yalnızca teşvik edilen değil, zorunlu kılınan bir uygulama haline geldiğini belirtti.

Yapay zekanın üretim kabiliyetini artıracağına inanan Huang, ABD’nin yeniden sanayileşmesi gerektiğini savundu. Üretim kültürünün sadece ekonomik büyüme için değil, toplumsal istikrar açısından da kritik olduğuna dikkat çekti.

Bu açıklamalar ABD Başkanı Donald Trump döneminde başlatılan ve yerli üretimi ön plana çıkaran “Made in America” politikalarıyla örtüşüyor. Huang, yurt içi üretimin ulusal güvenliği güçlendireceğini, yabancı tedarikçilere olan bağımlılığı azaltacağını ve yüksek ücretli iş imkanlarını daha geniş kitlelere açabileceğini söyledi.

Huang ayrıca yapay zekanın tıpta devrim yaratacağını iddia etti. Proteinler, kimyasallar ve genetik yapılar üzerinde eğitilen modellerin, yeni ilaçların geliştirilmesini hızlandırabileceğini ve nihayetinde tüm hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini söyledi. Araştırma laboratuvarlarında sanal yardımcı bilim insanlarının yakın gelecekte yaygınlaşacağını öne sürdü.

Fiziksel robotlara dair gelişmelerin de yakında görünür hale geleceğini aktaran Huang, “görme-dil-eylem” modeliyle çalışan robotların beş yıl içinde günlük hayatın bir parçası haline gelebileceğini belirtti. Bu robotlar, çevreyi görebilecek, verilen talimatları anlayabilecek ve fiziksel hareketler gerçekleştirebilecek.

Ancak tüm bu gelişmelerin yanında Huang, yapay zeka kaynaklı zararların kaçınılmaz olduğunu da kabul etti. Elon Musk’ın Grok adlı sohbet botunun antisemitik içerik yayması gibi olaylara atıfta bulunan Huang, “Bazı zararlar olacak” dedi. Yine de gelişen denetim araçları sayesinde yapay zeka sistemlerinin kendi hatalarını denetleyebildiğini ve bu sürecin her geçen gün daha da geliştiğini ifade etti.

Nvidia RTX 40 serisi için muhteşem haber: FPS ikiye katlanacak

AMD’nin AFMF teknolojisine doğrudan bir rakip olarak konumlanan Nvidia Smooth Motion, işlenen iki kare arasına yapay bir kare ekleyerek çalışması ile dikkat çekmişti. Bu sayede, oyunun kendisinde bir değişiklik yapmaya gerek kalmadan, algılanan kare hızı etkili bir şekilde iki katına çıkıyor. Bu durum, teknolojinin DLSS Kare Oluşturma (Frame Generation) özelliğini desteklemeyen binlerce oyunda bile kullanılabileceği anlamına geliyordu. Ancak bu özellik RTX 50 serisine özeldi. Şimdi ise Nvidia RTX 40 serisine Smooth Motion özelliğinin geleceği ortaya çıktı.

Nvidia RTX 40 Smooth Motion özelliğine kavuşuyor

Şu an için resmi olarak NVIDIA App uygulamasına entegre edilmemiş olan bu özellik, geliştiriciler tarafından denenebiliyor. Guru3D forumlarından bir kullanıcının keşfine göre, NVIDIA Profile Inspector aracı kullanılarak en son önizleme sürücülerinde (sürüm 590.26) Smooth Motion manuel olarak aktif edilebiliyor. Oyuncular bu işlemi yaptıktan sonra World of Warcraft oyununda FPS değerinin 82’den 164’e fırladığını, yani tek bir ayarla performansın ikiye katlandığını rapor ediyor.

Ancak NVIDIA’nın bu hamlesini denemek isteyen oyuncuların dikkatli olması gerekiyor. Sürücü henüz önizleme aşamasında olduğu için kararsızlıklar ve hatalar rapor ediliyor. Uzmanlar, genel kullanıma sunulacak kararlı sürümün beklenmesini tavsiye ediyor.

Ayrıca, FPS artışının görsel kalitede birebir bir artış anlamına gelmediğini unutmamak gerek. Smooth Motion, DLSS gibi gelişmiş bir yeniden yapılandırma tekniği kullanmadığı için zaman zaman küçük görsel hatalara neden olabilir.

Dünyanın en pahalı ekran kartı tanıtıldı! Bu rekor kırılmaz!

Dünyanın en pahalı ekran kartı tanıtıldı! Bu rekor kırılmaz!

RTX 5090 ROG Astral Real Gold Edition görücüye çıktı. Ekran kartı, yüksek fiyatı ile oldukça dikkat çekiyor.

Bu teknoloji, özellikle DLSS desteği olmayan eski oyunlarda veya işlemcinin ekran kartını limitlediği (CPU-bound) senaryolarda maksimum kare hızını hedefleyenler için ideal bir çözüm sunuyor.

Bakalım henüz beta aşamasında olan bu özellik resmi olarak ne zaman gelecek?

Kuantum tehditleri kapıda! Siber güvenlikte dönüşüm için zaman daralıyor

Kuantum bilişimde yaşanacak ilerlemelerin mevcut şifreleme yöntemlerini geçersiz hale getireceği yönündeki uyarılar sektör liderleri tarafından daha yüksek sesle dile getirilmeye başladı. Aptiv’in Başkan Yardımcısı ve Güvenlik Sorumlusu Brian Witten, “Yedi ila on yıl uzak gibi görünebilir, ancak kuantum tehditlerine hazırlık, bu tehditler ortaya çıktıktan sonra değil, şimdi başlamalı” diyerek şirketlerin harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.

Siber güvenlikte dönüşüm vakti!

Kritik sektörlerde yer alan kurumların uzun vadeli güvenlik planlamaları yapması gerektiği belirtiliyor. Özellikle sağlık, finans ve kamu gibi uzun ömürlü ve hassas verilerle çalışan sektörlerde, kuantum bilgisayarların mevcut şifreleme sistemlerini kırması halinde büyük güvenlik açıkları ortaya çıkabileceği ifade ediliyor. Cigent kurucu ortağı John Benkert’e göre, halihazırda kullanılan RSA ve ECC (eliptik eğri şifreleme) gibi algoritmalar, kuantum bilgisayarların olgunlaşmasıyla birlikte işlevsiz kalacak.

Bu sürecin yalnızca bilgi teknolojisi altyapısına sahip kuruluşlar için değil, aynı zamanda yazılım tanımlı sistemler geliştiren tüm organizasyonlar için geçerli olduğu belirtiliyor. Kuantuma dirençli şifreleme sistemlerine (Post-Quantum Cryptography – PQC) geçişin karmaşık ama geciktirilmemesi gereken bir süreç olduğu vurgulanıyor.

Geç kalınması halinde, kuantum bilgisayarlar devreye girdiğinde mevcut sistemlerin bütünlüğünün korunmasının artık mümkün olmayacağı belirtiliyor. Witten, şirketlerin öncelikle sistemlerinde hangi alanların değişime ihtiyaç duyduğunu tespit ederek bir envanter hazırlaması gerektiğini söylüyor.

Bu geçişin pahalı donanımlar yerine daha yeni nesil işlemciler ve algoritmalarla yapılabileceği ifade ediliyor. Ayrıca şirketlerin tedarikçilerinden PQC güncelleme planı sunmalarını istemesi gerektiği vurgulanıyor.

Kuantuma karşı dayanıklı altyapılara geçerken sadece algoritmalar değil, yazılımların da yeniden yapılandırılması gerektiği belirtiliyor. Donanım yazılımlarında (firmware) kuantum güvenli dijital imzaların kullanılması, özellikle kimlik doğrulama süreçlerinde büyük önem taşıyor.

Witten, “Kimlik doğrulama bozulduğunda kötü senaryolar yaşanabilir. Örneğin, bir araca uzaktan erişim sağlanabilir ya da çevrim dışı bile olsa gelecekte çalışmak üzere kötü amaçlı yazılım gönderilebilir” diyor.

Post-kuantum şifreleme anahtarlarının daha büyük boyutlara sahip olması da dikkate alınması gereken bir diğer teknik gereklilik olarak öne çıkıyor. Dijital olarak imzalanmış mesajların güvenlik bilgileriyle birlikte veri boyutlarının üç katına kadar çıkabileceği ve bunun da hem depolama hem de bant genişliği üzerinde baskı yaratabileceği ifade ediliyor.

Meta artık insan sesi üretecek!

Meta, insan benzeri sesler üreten yapay zeka girişimi Play AI’ı satın aldı. İddiaya göre de satın alma sonrası Play AI’ın tüm ekibi önümüzdeki hafta itibarıyla Meta bünyesine katılıyor. Şirket içi bir bilgilendirme notunda bu birleşmenin Meta’nın yapay zeka odaklı yol haritasıyla “birebir uyumlu” olduğu ifade edildi.

Meta, insan sesi üreten yapay zeka Play AI’ı satın aldı

Paylaşılan bilgilere göre Meta, Play AI’ın doğal ses üretme konusundaki uzmanlığını, kendi ürün portföyündeki yapay zeka karakterleri, Meta AI, giyilebilir cihazlar ve sesli içerik üretimi gibi alanlarda doğrudan değerlendirmeye hazırlanıyor. Play AI’ın sunduğu ses üretim platformunun erişilebilirliği ve kullanıcı dostu yapısı, Meta’nın bu alandaki hedeflerine doğrudan katkı sağlayacak şekilde konumlanıyor.

Satın almanın finansal detayları kamuya açıklanmadı. Ancak Bloomberg, iki şirketin bir süredir görüşme halinde olduğunu ve anlaşmanın beklendiğini daha önce bildirmişti. Meta, son dönemde yapay zeka alanında yoğun yatırımlar yapıyor.

X’e bir ülkede daha ceza soruşturması

X’e bir ülkede daha ceza soruşturması

Fransa’da savcılık makamı, Elon Musk’ın sahibi olduğu sosyal medya platformu X hakkında resmi bir ceza soruşturması başlattı.

Şirket, OpenAI’dan agresif şekilde mühendis transferi yaparken, yakın zamanda Scale AI ile yapılan anlaşma kapsamında şirketin CEO’su Alexandr Wang’i da kadrosuna kattı. Wang, Meta’da “süper zeka” alanına odaklanan yeni bir birimi yönetecek.

Play AI, yapay ses teknolojilerinde gerçekçiliği artırma hedefiyle öne çıkmış ve geliştirdiği ses üretim altyapısıyla kullanıcıların minimum teknik bilgiyle yüksek kaliteli sesler oluşturmasına olanak tanıyan çözümler geliştirmişti. Bu teknoloji, Meta’nın sohbet robotları, dijital karakterleri ve sesli medya içeriği stratejilerinde kilit rol oynayacak.

Dünyayı kurtardığını sananlar dikkat! Karbon projeleri sahte mi?

Karbon dengeleme projeleri, kuruluşların doğrudan kendi emisyonlarını azaltmak yerine, başka yerlerde düşük maliyetli karbon azaltımı sağlayan projeleri finanse ederek “denge” sağlaması fikrine dayanıyor. Ancak yapılan detaylı analizler bu projelerin çoğunun iklim faydalarını büyük ölçüde abarttığını ortaya koyuyor.

Orman koruma, yenilenebilir enerji ve pirinç tarımında metan salımını azaltmaya yönelik projeler gibi başlıklar altında sunulan birçok karbon dengeleme girişimi, vaat edilen emisyon azaltımını gerçekte sağlamıyor. Bugüne kadar piyasaya sürülen karbon kredilerinin %80’inden fazlasının gerçek bir emisyon azaltımını temsil etmediği değerlendiriliyor.

Karbon dengeleme sistemlerinde denetçiler güven vermiyor

Bu durum, karbon kredisi satın almayı düşünen kuruluşlarda güvensizlik yaratırken, karbon piyasalarında duraksamaya yol açıyor. Sorunun çözümü olarak üçüncü taraf denetim mekanizmaları ön plana çıkarılıyor.

Ancak yapılan araştırmalar, denetçilerin bu rolü güvenilir biçimde üstlenemediğini gösteriyor. Denetçilerin seçim ve ödeme süreçlerinin denetlenen kurumlar tarafından yürütülmesi, denetim raporlarının tarafsızlığına gölge düşürüyor.

Dünyanın en büyük 3D baskı yapısı inşa ediliyor

Dünyanın en büyük 3D baskı yapısı inşa ediliyor

Katar'da dünyanın en büyük 3D baskı yapısı inşa edilmeye başladı. Dev projenin, 2025 sonuna kadar tamamlanması bekleniyor.

Hindistan’da yapılan bir saha deneyi, bu durumu somut biçimde ortaya koyuyor. Denetçilerin merkezi bir fondan bağımsız şekilde atandığı sistemde hava ve su kirliliği seviyeleri, firmalar tarafından seçilen ve ödemesi yapılan denetçilere kıyasla %50 ila %70 oranında daha yüksek raporlandı.

Bu fark denetim sistemine yerleşmiş öz çıkar yanlılığıyla açıklanıyor. Bu tür bilişsel önyargılar, özellikle belirsizliğin yüksek olduğu, yorum gerektiren alanlarda daha belirgin hale geliyor. Karbon dengeleme projeleri, bu koşulların tamamını içeriyor.

Yüzeyde denetlenen projeler, gerçek iklim etkisini yansıtmıyor

Denetçilerin sistematik olarak kredilerin gerçek iklim katkısını olduğundan fazla gösterdiği örnekler yaygın. Tüm dengeleme projelerinin zaten bir denetim sürecinden geçmesi zorunlu olmasına rağmen, bu sistemin kredilerin fazladan yazılmasını engellemediği görülüyor. Örneğin, orman yangını riski açıkça gözlemlenebilen bir bölgede, denetçinin projeye sıfır yangın riski verdiği raporlar bulunuyor.

Bu tür örnekler istisnai değil. 2024 sonunda Verra adlı gönüllü karbon piyasasının kayıtlarında bulunan 95 projeyi inceleyen bir rapor, 33 denetçi firmadan 21’inin bu projelerin en az birinde görev aldığını ve aşırı kredi yazımı yapılan denetimlerin parçası olduğunu ortaya koydu.

Sorunun kökeninde, sistemin tüm aktörlerinin şişirilmiş karbon kredilerinden çıkar sağlaması yatıyor. Proje geliştiricileri daha fazla kredi elde etmeyi isterken, piyasada kredi ihraç ederek gelir sağlayan kayıt kuruluşları da denetçilerin yeterli titizlik göstermesini teşvik etmiyor.

Denetçiler ise, proje geliştiricilerinin taleplerine daha kolay onay veren rakiplerine karşı avantaj sağlamak için sistemin yapısal zayıflıklarına uyum sağlıyor. Bu döngü, sistemin kendi içinde dengeleyici mekanizmalar üretmesini zorlaştırıyor.

Bazı kayıt kuruluşları, denetçilerin hesap verebilirliğini artırmak için yeni adımlar attığını açıklasa da, denetim sürecinin temelinde yatan çıkar çatışması değişmeden devam ediyor. Bağımsız kalmak isteyen bir denetçinin, bilimsel olarak gerekli olan yüksek oranlı reddetme seviyelerini koruması durumunda sektörde kalabilmesi zorlaşıyor.

Mevcut karbon piyasasında denetçilere duyulan güven, gerçek iklim etkisi sağlama konusunda yetersiz kalıyor. Karbon nötr hedeflere ulaşmak için alınan politik kararların dünyamız üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, denetim yapısındaki bu yapısal zaafların göz ardı edilmeden yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Auditing sistemi, bugünkü haliyle karbon kredilerinin güvenilirliğini garanti edecek bir mekanizma olarak işlev göstermiyor.

iPhone 17 üretiminde önemli eşik aşıldı

Apple’ın tedarik zincirindeki en kritik üretim ortaklarından biri olan Foxconn, iPhone 17 parçalarının Çin’den Hindistan’a sevkiyatına başladı. Haziran ayı itibarıyla başlayan bu lojistik hareketlilik, cihazın eylül ayında yapılması beklenen lansmanı öncesinde üretim sürecinde kritik bir dönüm noktasına ulaşıldığını gösteriyor.

Hindistan’da deneme üretimi başladı! Lansman Eylül 2025’te

The Economic Times tarafından incelenen gümrük verilerine göre, Foxconn’un Hindistan’daki tesislerine ekran panelleri, ön camlar, mekanik gövdeler ve entegre arka kamera modülleri gibi temel bileşenlerin sevkiyatları gerçekleşti. Bu parçalar, Foxconn’un Çin’den Hindistan’a yaptığı toplam ithalatın yaklaşık %10’unu oluşturuyor. Kalan kısım ise iPhone 14 ve iPhone 16 gibi önceki modellerin üretimi için kullanılıyor.

Sektör uzmanları, gelen parçaların miktarının deneme üretiminin ilk aşamalarına işaret ettiğini belirtiyor. Seri üretimin ise ağustos ayında başlaması planlanıyor. Böylece eylül ayındaki lansman tarihine yetişecek şekilde tedarik hattı hazır hale geliyor.

X’e bir ülkede daha ceza soruşturması

X’e bir ülkede daha ceza soruşturması

Fransa’da savcılık makamı, Elon Musk’ın sahibi olduğu sosyal medya platformu X hakkında resmi bir ceza soruşturması başlattı.

Apple, daha önce yalnızca Çin’de yürütülen Yeni Ürün Tanıtımı (NPI) sürecine Hindistan’ı da dahil etmişti. iPhone 16 ve iPhone 16 Plus için 2024’te bu sürece entegre edilen Hindistan, böylece yeni model üretimine Çin’le neredeyse eş zamanlı başlamıştı. iPhone 14 döneminde Hindistan’daki üretim, Çin’deki başlangıçtan altı hafta sonra başlamıştı. Bu fark, yeni üretim planlarında kapatılıyor.

iPhone 17 için Apple, Çin ve Hindistan’da aynı gün üretim başlangıcını hedefliyor. DigiTimes tarafından aktarılan bilgilere göre, Apple tedarik zincirini çeşitlendirmek amacıyla Hindistan’daki üretim kapasitesini genişletmeyi sürdürüyor. Bu genişleme, Hindistan hükümetinin Üretim Bağlantılı Teşvik (PLI) programı kapsamında Foxconn ile koordineli olarak yürütülüyor.

Ancak üretim süreci bazı zorluklarla karşı karşıya kaldı. Foxconn’un Hindistan’daki tesislerinden çok sayıda Çinli mühendisin son dönemde ayrıldığı bildirildi. Bu mühendisler; fabrika tasarımı, hassas parça işleme ve çalışan eğitimi gibi süreçlerin yürütülmesinde hayati rol üstleniyor.

The Economic Times’a konuşan bir yönetici, iPhone 17 üretiminin birçok küçük parçanın mikron düzeyinde hassasiyetle montajını gerektirdiğini ve bu alanda uzman Çinli mühendislerin yokluğunun kalite kontrolleri üzerinde risk oluşturabileceğini ifade etti.

Tüm bu gelişmelere rağmen Hindistan hükümeti üretim planının aksamayacağı görüşünde. Press Trust of India (PTI) kaynaklarına göre, Çinli personelin ülkesine dönmesi iPhone 17 üretim sürecini olumsuz etkilemeyecek. Aynı kaynak, Apple’ın üretim ölçeğini plana uygun biçimde büyütmeye devam ettiğini ve seri üretimde ihtiyaç duyulan makine ve ekipman ithalatında yaşanan tıkanıklıkların büyük oranda aşıldığını belirtti.