Her gün gerekli gereksiz onlarca e-posta alıyorsunuz. Bu, gelen kutunuzun dolmasına ve gerçekten önemli e-postaları gözden kaçırmanıza neden olabiliyor. Ancak görünüşe göre Google, bununla ilgili küçük ama kullanışlı bir yenilik üzerinde çalışıyor. Şirket, Gmail bildirimlerine Android cihazlar için “Okundu olarak işaretle” düğmesini eklemeye hazırlanıyor.
Gmail bildirimlerine Android cihazlar için “Okundu olarak işaretle” düğmesi gelecek
Android Authority’e göre Google, Android için Gmail uygulamasında önemli bir değişiklik yapmaya hazırlanıyor. Bir X kullanıcısı tarafından paylaşılan ekran görüntüsü şirketin yeni özelliği test ettiğini ortaya koyuyor.
Bilindiği üzere, bugüne dek Android cihazlarda Gmail bildirimlerinde ‘Sil’ ve ‘Yanıtla’ seçenekleri yer alıyordu. Ancak, son ekran görüntüsü çok yakında bunlara ‘Okundu olarak işaretle’ düğmesinin ekleneceğini gösteriyor.
Bu sayede Android kullanıcılarının bir Gmail bildirimi aldıklarında eskiden olduğu gibi uygulamayı açmasına ve onlarca e-postanın arasında kaybolmasına gerek kalmayacak. Sadece tek bir tıkla ilgili e-posta okundu olarak işaretlenebilecek.
Yeni özelliği fark eden kullanıcı, Android için Gmail’in 2025.06.15 sürümünü kullandığını ifade etti. Fakat, aynı versiyonu kullanan diğer kullanıcılar bu yeniliği göremedi. Bunun nedeni şirketin yeni özelliği sınırlı sayıda kullanıcıyla test etmesi diyebiliriz.
iOS için Gmail’de halihazırda bulunan bu özelliğin Android’e de gelmesi kullanıcıların uzun zamandır beklediği bir gelişmeydi. Şu an için yapılması gereken tek şey özellinin kullanıma açılmasını beklemek.
Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı unutmayın!
İngiltere’de, insan DNA’sının sentetik olarak üretilmesine yönelik dünya çapında ilk araştırma çalışmaları resmen başladı. Bu çığır açıcı girişim, insan genomunu moleküler düzeyde sıfırdan inşa etmeyi hedefliyor.
İngiltere, sentetik insan DNA’sı üretmeyi planlıyor
Projenin arkasında, daha önce İnsan Genomu Projesi’ni de destekleyen dünyanın en büyük tıbbi yardım kuruluşlarından Wellcome Trust bulunuyor. Kurum, Cambridge merkezli MRC Moleküler Biyoloji Laboratuvarı tarafından yürütülen bu araştırmaya ilk etapta 10 milyon sterlin finansman sağladı.
Çalışmanın odağında, hasarlı hücrelerin ve organların onarımı, yaşlılıkla birlikte gelen dejeneratif hastalıkların yavaşlatılması ve tedavisi mümkün olmayan rahatsızlıklara çözüm bulunması yer alıyor. Araştırma ekibinden Dr. Julian Sale, bu teknolojinin, örneğin kalp, karaciğer veya bağışıklık sistemi gibi organların yeniden yapılandırılmasında kullanılabilecek hastalıklara dirençli hücreler üretmeyi mümkün kılabileceğini belirtiyor.
DNA, insan vücudundaki genetik bilgiyi taşıyan temel molekül ve dört nükleotid harfinden (A, T, G, C) oluşuyor. İnsan Genomu Projesi sayesinde bu dizilim barkod gibi çözüldü. Yeni başlatılan proje ise süreci bir adım ileri taşıyarak DNA’yı doğrudan sentezlemeyi amaçlıyor. İlk aşamada, insan DNA’sının giderek daha büyük bölümlerinin sentetik yollarla üretilebilmesini sağlayacak araçlar geliştirilecek. Uzun vadede ise hedef, tam bir insan kromozomunun laboratuvar ortamında üretilmesi.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
Sentetik olarak inşa edilen bu DNA parçaları, bilim insanlarına genlerin vücut üzerindeki etkilerini doğrudan gözlemleme imkânı tanıyacak. Geleneksel genetik mühendisliği yöntemleriyle yalnızca mevcut DNA üzerinde küçük değişiklikler yapılabilirken, yeni yaklaşım sayesinde yapının tamamı yeniden tasarlanabilecek. Bu da daha isabetli tedavilerin ve hücre temelli terapilerin geliştirilmesini mümkün kılabilir.
Araştırmaların tamamı kontrollü laboratuvar ortamında yürütülüyor. Ancak projenin sağladığı teknolojik imkanlar, insan biyolojisi üzerinde daha önce hiç olmadığı kadar detaylı bir müdahaleyi mümkün kılıyor.
Bu da beraberinde ciddi etik soruları gündeme getiriyor. Bazı uzmanlar, çalışmanın kötü niyetli aktörler tarafından biyolojik silahlar, genetik olarak geliştirilmiş insanlar veya yeni canlı türleri üretme amacıyla kötüye kullanılabileceğinden endişe duyuyor.
Bu endişelere rağmen projeye finansman sağlayan Wellcome Trust, kararın dikkatli bir değerlendirme süreci sonunda alındığını ifade ediyor. Fon kararına onay veren Dr. Tom Collins, teknolojinin er ya da geç geliştirileceğini, bu nedenle şimdiden kontrollü ve şeffaf bir şekilde çalışmanın daha güvenli olduğunu savunuyor. Collins, “Hareketsiz kalmanın bedeli ne olurdu?” sorusunu sorarak, projeye erkenden dahil olmanın etik çerçevede ilerlemek için bir fırsat sunduğunu belirtiyor.
İngiltere’de yürütülen bu araştırma, insan DNA’sının laboratuvar ortamında tamamen yeniden inşa edilmesi yönünde atılmış ilk adım olarak kayda geçiyor. Gelişmelerin, tıp alanında devrim niteliğinde sonuçlar doğurabileceği kadar, biyoteknoloji ile ilgili uluslararası düzenlemelerin de yeniden şekillenmesine neden olması bekleniyor.
Nvidia’nın yeni ekran kartı modeli GeForce RTX 5070 Ti SUPER’e ait ilk teknik detaylar ortaya çıktı. Donanım sızıntılarıyla bilinen Kopite7kimi tarafından paylaşılan bilgilere göre, kartın en dikkat çekici yeniliklerinden biri yüzde 50 oranında artırılmış bellek kapasitesi. 16 GB GDDR7 belleğe sahip RTX 5070 Ti’ın üzerine çıkan yeni model, 24 GB VRAM ile geliyor.
GeForce RTX 5070 Ti SUPER ortaya çıktı
Kart, Nvidia’nın GB203-350-A1 kodlu “Blackwell” mimarisine sahip GPU’sunu kullanıyor. RTX 5070 Ti ile aynı sayıda CUDA çekirdeği barındırıyor; toplamda 8960 adet. Ancak saat hızlarında yapılan iyileştirmeler ve artırılmış bellek kapasitesi sayesinde performansta belirgin bir artış bekleniyor. Güç tüketimi de yükselmiş durumda. Mevcut modelin 300W TDP değerine kıyasla, RTX 5070 Ti SUPER 350W seviyesine ulaşıyor.
24 GB GDDR7 bellek, 28 Gbps hızla çalışıyor ve 896 GB/s bant genişliği sağlıyor. Bu, bellek performansı açısından sınıfının üstünde bir yapı sunuyor. Kart, yalnızca oyun odaklı değil; aynı zamanda profesyonel içerik üretimi, yapay zeka uygulamaları ve yüksek bellek gereksinimi duyan iş yükleri için de uygun bir donanım profili çiziyor. 4K çözünürlükte oyun oynarken karşılaşılan VRAM sınırlamaları, bu modelde ortadan kalkıyor.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
Fiyatlandırma tarafında ciddi bir artış öngörülmüyor. RTX 5070 Ti SUPER’in yaklaşık 749 dolar seviyesinden piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bu rakam, mevcut RTX 5070 Ti ile benzerlik gösteriyor. Yeni model, teknik olarak daha güçlü olmasına rağmen fiyat konusunda agresif bir yaklaşım sergiliyor.
Nvidia cephesinden resmi bir tanıtım yapılmış değil. Ancak teknik detayların netleşmesiyle birlikte RTX 5070 Ti SUPER’in yakın zamanda duyurulması bekleniyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Nevada eyaletinde kurulan yeni nesil bir veri merkezi, elektrikli araçlardan çıkan kullanılmış bataryalar ve güneş enerjisiyle çalışıyor. Bu merkez, yapay zeka çağında artan veri işleme ihtiyacına çevreci bir çözüm sunarken, enerji tüketimindeki artışa da sürdürülebilir bir yanıt oluşturuyor. Proje, Tesla’nın kurucu ortaklarından JB Straubel’in kurduğu Redwood Materials ve onun enerji girişimi Redwood Energy tarafından hayata geçirildi.
Eski elektrikli araç bataryaları, veri merkezlerinde kullanıldı
Veri merkezlerinin enerji talebi her geçen yıl hızla artıyor. Özellikle yapay zeka ve bulut bilişim altyapılarının yaygınlaşması, bu merkezlerin elektrik tüketimini kritik düzeylere taşıdı. Mevcut projeksiyonlara göre, 2028 itibariyle ABD’deki toplam elektrik tüketiminin yüzde 12’sinin yalnızca veri merkezleri tarafından kullanılacağı tahmin ediliyor. Bu artış; geleneksel elektrik altyapısının sınırlarına ulaşabileceğine işaret ederken, alternatif enerji çözümlerine olan ihtiyacı da net biçimde ortaya koyuyor.
Redwood’un geliştirdiği sistemde, doğrudan geri dönüşüme gitmek yerine elektrikli araçlardan çıkan bataryalar ikinci bir kullanım alanı buluyor. Yapılan testlerde, bu bataryaların çoğunun otomobil kullanımı için yeterli görülmemesine rağmen enerji kapasitelerinin yüzde 50’den fazlasını koruduğu belirlendi. Bu bataryalar, veri merkezleri gibi sabit ve kontrollü ortamlarda enerji depolama sistemlerine dönüştürülerek yeniden değerlendiriliyor.
Şirketin ABD genelinde kurduğu lojistik altyapı, her yıl Kuzey Amerika’daki kullanılmış batarya paketlerinin yüzde 70’inden fazlasını topluyor. Bu bataryalar detaylı olarak analiz ediliyor ve yeniden kullanılmaya uygun olanlar, üreticiden bağımsız şekilde çalışabilen modüler enerji ünitelerine dönüştürülüyor. Redwood’un geliştirdiği kontrol sistemi sayesinde farklı üreticilere ait bataryalar uyumlu bir şekilde entegre edilebiliyor.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
Yeni sistem, yalnızca enerji temin etmiyor; aynı zamanda döngüsel ekonomi ilkesini de somutlaştırıyor. Kullanılan bataryalar, ikinci ömürlerini tamamladıktan sonra geri dönüştürülerek içerdikleri lityum, kobalt ve nikel gibi kritik materyaller tekrar ekonomiye kazandırılıyor. Böylece hem yeni batarya üretimi için ihtiyaç duyulan maden arayışı azalıyor hem de çevresel etkiler en aza indiriliyor.
Redwood’un yapay zeka altyapı şirketi Crusoe ile birlikte yürüttüğü mikroşebeke projesi, bu yaklaşımın ilk büyük ölçekli örneklerinden biri oldu. Dört ayda tamamlanan projede, 12 megavatlık enerji üretimi ve 63 megavat-saatlik depolama kapasitesi sağlandı.
Bu yapı, dünya genelinde ikinci ömür bataryaların kullanıldığı en büyük sistemlerden biri olmanın yanı sıra, Kuzey Amerika’daki en büyük mikroşebeke olma özelliğini de taşıyor. Bu merkez, hali hazırda 2.000 adet grafik işlem birimini (GPU) çalıştıran bir veri merkezine güç sağlıyor.
EA Games, 2009 yılında piyasaya sürdüğü NCAA Basketball ’10’un ardından uzun süredir sessiz kalan kolej basketbolu oyun serisini yeniden gündeme taşıdı. Şirket, resmi X hesabı üzerinden yaptığı kısa fakat dikkat çekici paylaşımla serinin geri döneceğini açıkladı.
NCAA Basketball serisi geri dönüyor
Paylaşımda sadece “Çılgınlığı geri getiriyoruz. Haydi tekrar başlayalım” ifadesi yer aldı. Görsel olarak ise üzerinde “EA Sports” logosu bulunan bir basketbol topu kullanıldı. Açıklamayla birlikte #CBB etiketi de dikkat çekti.
Bu gelişme, spor oyunları tutkunları arasında büyük bir heyecan yarattı. Paylaşımın ardından sosyal medya kullanıcıları yoğun ilgi gösterdi. “Bizi 2K’nın pençelerinden kurtardığınız için teşekkür ederiz” ve “Tembellik etmeyin de PC sürümünü de çıkarın” gibi yorumlar kısa sürede platformda öne çıkan mesajlar arasında yer aldı. Oyuncular, özellikle uzun yıllardır yalnızca 2K Sports’un sunduğu basketbol oyunlarıyla yetinmek zorunda kalmanın ardından yeni bir alternatifin geliyor olmasından memnuniyet duydu.
Kolej basketbolunun oyun dünyasına geri dönmesi yalnızca oyuncular için değil, EA için de önemli bir geri dönüş anlamı taşıyor. 2024 yılında piyasaya sürülen College Football 25 ile kolej futbolunu oyunseverlerle buluşturan EA, bu alandaki büyük talebi karşılayarak oyunun ilk haftalarında bir milyar doların üzerinde gelir elde etmişti. Benzer bir yaklaşımın şimdi basketbol tarafında da devreye alınması, şirketin kolej sporlarına yönelik stratejisinin devam ettiğini gösteriyor.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
Yeni basketbol oyununun NCAA lisansına sahip olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Ancak sızan bir belgeye göre, Collegiate Licensing Company (CLC), yeni bir kolej basketbol oyunu için teklif çağrısı yaptı ve EA bu süreçte seçilen firma oldu.
Belgeye göre sadece erkek takımları değil, kadın takımları da oyunda yer alacak. Bu detay, geçmiş yapımlardan farklı olarak daha kapsayıcı bir deneyim sunulacağının işareti olarak değerlendiriliyor.
Oyunun geliştirme sürecinin halihazırda başladığı belirtiliyor. İlk sürümün çıkış tarihi için 2028 yılı hedeflenmiş durumda. Şu an için oyun hakkında resmi bir fragman, oynanış görüntüsü ya da daha kapsamlı açıklama paylaşılmadı.
Ancak sadece bir cümlelik duyuru bile serinin geri dönüşü için oyuncuların duyduğu özlemi yeniden gün yüzüne çıkarmış görünüyor. EA Games, 16 yıl sonra yeniden el attığı bu seride beklentileri karşılayıp karşılayamayacağıyla önümüzdeki yıllarda tekrar gündeme gelmeye devam edecek.
Android işletim sistemine sahip telefonlarda sıkça karşılaşılan hızlı pil tüketimi sorunu, kullanıcıların günlük deneyimini doğrudan etkiliyor. Özellikle yoğun kullanımın yaşandığı günlerde, telefonun bir günü tamamlamadan şarj istemesi ciddi bir sorun haline gelebiliyor. Ancak, sistem ayarlarında yapılacak bazı değişiklikler ve kullanım alışkanlıklarında atılacak basit adımlarla bu sorun büyük ölçüde çözülebiliyor.
Android telefonlarda pil ömrü nasıl artırılır?
Pil ömrünü uzatmanın en etkili yollarından biri, ekran parlaklığının kontrol altına alınması. Ekran, telefonun en çok enerji tüketen donanımlarından biri olduğu için, parlaklık seviyesini orta düzeyde tutmak veya otomatik parlaklık ayarını devre dışı bırakmak, doğrudan pil tüketimini azaltıyor. Bununla birlikte, ekranın açık kalma süresini yani zaman aşımını kısaltmak da önemli katkı sağlıyor.
Telefonlarda yer alan güç tasarruf modu da cihazın pilini daha verimli kullanmasına yardımcı oluyor. Bu mod etkinleştirildiğinde arka plandaki gereksiz işlemler sınırlandırılıyor, işlemci performansı düşürülüyor ve ekran yenileme hızı gibi bazı teknik detaylar azaltılıyor. Böylece cihaz, şarjı daha uzun süre koruyabiliyor.
Kullanılmayan donanım özelliklerinin kapatılması da önerilen yöntemler arasında yer alıyor. Özellikle Bluetooth, konum servisleri ve mobil veri gibi özellikler kullanılmadığı anlarda kapatıldığında, cihaz arka planda enerji harcamayı bırakıyor. Aynı şekilde titreşim özelliğinin kapatılması da pilin daha yavaş tükenmesine yardımcı oluyor. Bu özellik, her bildirimde motorun fiziksel olarak çalışmasını gerektirdiği için göz ardı edilemeyecek düzeyde enerji tüketiyor.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
Uygulamalar tarafında ise, arka planda çalışan ve yüksek pil tüketen uygulamaların tespiti ve silinmesi öneriliyor. Bu işlem, telefonun ayarlar menüsünde yer alan uygulamalar bölümünden yapılabiliyor. Bunun dışında, aynı işlevleri sunan ancak daha az sistem kaynağı kullanan Lite sürümlü uygulamalar da tercih edilebiliyor. Bu sürümler, hem daha düşük internet tüketiyor hem de pil dostu çalışıyor.
Always-on Display (her zaman açık ekran) özelliği, bazı telefonlarda varsayılan olarak açık geliyor ve ekranın sürekli aktif kalmasına neden oluyor. Bu özelliğin kapatılmasıyla, cihaz ekranı yalnızca kullanıcı tarafından etkinleştirildiğinde yanıyor ve böylece önemli miktarda enerji tasarrufu sağlanıyor.
Pil ömrünü artıran bir diğer önemli unsur da koyu mod kullanımı. Özellikle OLED veya AMOLED ekranlı telefonlarda bu mod sayesinde siyah pikseller kapalı kalıyor, bu da ekranın enerji tüketimini ciddi şekilde düşürüyor. Sistem genelinde ve destekleyen uygulamalarda koyu modun aktif edilmesi, pil performansına doğrudan olumlu etki yapıyor.
Cihazın şarj alışkanlıkları da pil sağlığını etkiliyor. Telefonu tamamen boşalana kadar kullanmak yerine, pil seviyesi yüzde 30 civarındayken şarja takmak ve yüzde 100’e ulaşmadan şarjdan çıkarmak, bataryanın uzun vadede daha sağlıklı kalmasını sağlıyor. Ayrıca, yüksek ısıda şarjdan kaçınılması da pilin ömrünü korumada etkili.
Son olarak, telefonda yüklü ancak kullanılmayan uygulamaların silinmesi de şarjın daha uzun süre dayanmasına yardımcı oluyor. Bu uygulamalar, kullanılmasalar dahi arka planda veri senkronizasyonu ve bildirim kontrolü gibi işlemlerle sistem kaynaklarını tüketmeye devam ediyor.
Android cihaz kullanıcıları, bu adımları uygulayarak telefonlarının şarj süresini uzatabilir, gün içerisinde daha az şarj ihtiyacıyla karşı karşıya kalabilir. Basit ayarlar ve doğru kullanım alışkanlıkları, pil performansını gözle görülür ölçüde iyileştiriyor.
Microsoft, uzun süredir devam eden Windows 12 iddialarına son vererek yeni işletim sistemi sürümünün Windows 11 25H2 olacağını açıkladı. Şirket, bu güncellemeyi 2025’in ikinci yarısında tüm kullanıcılara sunmayı planlıyor. Şimdilik yalnızca Windows Insider programına kayıtlı kullanıcılar için ön izleme sürümü erişime açıldı.
Windows 11 25H2 güncellemesi kullanıma açılıyor
Windows 11 25H2, teknik olarak önceki sürüm 24H2 ile aynı temel üzerinde çalışıyor. Bu yapı sayesinde, 24H2 kullanan sistemlerin yeni sürüme geçişi basit bir yeniden başlatma ile tamamlanabiliyor.
Geçmişteki sürüm geçişlerinde görülen kapsamlı dosya değişimleri ve sistemsel dönüşümler, bu güncellemede yer almıyor. Şu an yayınlanan ilk ön izleme yapısı, Beta kanalında daha önce 24H2 adıyla dağıtılan içerikle aynı. Henüz öne çıkan yeni bir özellik bulunmuyor.
Microsoft tarafından yapılan açıklamalarda, 25H2’nin çıkışıyla birlikte geliştirilecek yeniliklerin yalnızca bu sürümle sınırlı kalmayacağı, bazı özelliklerin 24H2 ve bazı durumlarda 23H2 sürümlerine de entegre edileceği belirtiliyor. Bu yapı, güncellemelerin aşamalı şekilde ve geniş tabanlı bir uyumlulukla dağıtılacağının sinyalini veriyor.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
25H2’nin kesin çıkış tarihi duyurulmuş değil. Ancak güncellemenin Eylül-Ekim 2025 döneminde yayınlanması bekleniyor. Bu tarih aralığı, Windows 10’un resmi destek süresinin sona ereceği Ekim 2025 ile çakışıyor.
Microsoft, yeni sürümle birlikte hem bireysel kullanıcıları hem de kurumsal yapıları ilgilendiren destek süresi planlarını da netleştirdi. 25H2, kurumsal sürümler için 35 ay, bireysel ve Pro sürümler için ise 24 ay destek alacak.
Yeni sürümde büyük arayüz değişiklikleri ya da köklü yapısal dönüşümler beklenmiyor. Windows 12’nin geleceğine dair söylentilere net bir cevap verilmiş durumda. Microsoft, mevcut platformu geliştirme yaklaşımını sürdürüyor ve kısa vadede tamamen yeni bir işletim sistemi sunma planı bulunmuyor.
Apple, iPhone işlemcili uygun fiyatlı bir MacBook modeli üzerinde çalışıyor. Yeni dizüstü bilgisayarın mevcut MacBook Air’dan daha düşük fiyatla satışa sunulacağı belirtiliyor. Cihazın Apple’ın dizüstü bilgisayar serisinde bugüne kadar kullanılmayan bir yongayla, yani iPhone 16 Pro modellerinde yer alan A18 Pro çipiyle geleceği ifade ediliyor.
Uygun fiyatlı MacBook modeli karşımıza çıkacak
Yeni modelin, 13 inç ekran boyutuna sahip olacağı, gümüş, mavi, pembe ve sarı olmak üzere dört renk seçeneğiyle kullanıcılarla buluşacağı söyleniyor. Cihazın tasarım açısından Air serisine yakın durması beklenirken, donanım tarafında M serisi yerine A serisi çipin tercih edilmesi, cihazı Apple’ın dizüstü segmentindeki en uygun fiyatlı model haline getirebilir.
A18 Pro çipi, Geekbench testlerinde tek çekirdek performansında yaklaşık 3500 puan alıyor. Bu skor, çipin Mac mini’de yer alan M4 işlemcisinden biraz daha düşük olduğunu gösteriyor. Çok çekirdekli testte ise A18 Pro yaklaşık 8780 puan alırken, M4 yaklaşık 15000 puanla öne çıkıyor.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
A18 Pro’nun bu alandaki performansı, Apple’ın 2020 yılında piyasaya sürdüğü M1 çipine yakın değerlerde seyrediyor. Bu durum, iPhone çiplerinin artık dizüstü bilgisayar seviyesinde günlük kullanım ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeye ulaştığını ortaya koyuyor.
Yeni MacBook’un seri üretiminin 2025 yılının son çeyreğinde veya 2026’nın ilk çeyreğinde başlaması planlanıyor. Cihazın satış tarihi veya fiyat bilgisi henüz netlik kazanmış değil. Apple, bu modelle birlikte ürün yelpazesini genişleterek daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmayı hedefleyen bir adım atıyor olabilir.
Mercedes-Benz’in tamamen elektrikli amiral gemisi EQS, piyasaya çıktığı ilk günden bu yana özellikle tasarımıyla tartışma yarattı. Lüks otomobil segmentine öncülük eden S-Class’ın elektrikli versiyonu olarak konumlanan model, beklendiği ölçüde yüksek satış rakamlarına ulaşamadı. Mercedes-Benz tasarım şefi Gorden Wagener, yaptığı son açıklamada bu konuda nadir rastlanan bir özeleştiri getirdi: “EQS muhtemelen 10 yıl erken çıktı.”
Mercedes EQS, flaş bir iddia ile gündem oldu
Alman üreticinin en üst düzey tasarım kararlarını yöneten Wagener, verdiği röportajda EQS’in genel algısı ve başarısı hakkında samimi değerlendirmelerde bulundu. Wagener’a göre EQS, son derece ilerici bir otomobil olarak tasarlandı. Ancak model, hedef kitlesinin beklentilerine yeterince karşılık veremedi.
Wagener, “Bu sınıftaki birçok kişi uzun kaput ve statü bekler. EQS bu konuda tamamen farklı bir otomobil. Belki de onu farklı şekilde pazarlamalıydık; daha çok fütüristik bir CLS, S-Class Coupé veya o türden bir şey gibi,” diyerek aracın konumlandırma stratejisinin de yeniden düşünülmesi gerektiğini belirtti.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
EQS’in ilk versiyonu, elektrikli araçlara özgü aerodinamik yapısıyla öne çıkmış ancak bu yaklaşım, özellikle S-Class kullanıcılarının aradığı klasik zarafeti ve görsel itibarı yansıtmamıştı. 2025 yılında yenilenen modelde bu geri bildirimler doğrultusunda bazı tasarım revizyonları yapıldı. Yeni EQS, özellikle ön ızgarasında daha geleneksel ve S-Class’a yakın bir çizgi benimsedi. Mercedes’in ikonik yıldızı da yeniden araç tasarımına dahil edildi.
Akıllı telefon satın almadan önce çoğumuz çeşitli araştırmalar yapıyoruz. Kimi kullanıcılar için ekran önemliyken, kimileri işlemciye ya da kameraya öncelik veriyor. DxOMark son olarak en iyi kameraya sahip akıllı telefonlar sıralamasını güncelledi. Zirve resmen değişti.
Kamerası en iyi telefon OPPO Find X8 Ultra oldu
DxOMark‘ın sıralamasına baktığımızda, en iyi kameraya sahip akıllı telefonun OPPO Find X8 Ultra olduğunu görüyoruz. Model, fotoğraf, zoom ve video gibi kriterlerde ortalama 169 puan alarak ilk sıraya yerleşti. İkinci sıradaysa 164 puanla liderlik koltuğunu Find X8 Ultra’ya kaybeden Huawei Pura 70 Ultra karşımıza çıkıyor.
İşte 30 Haziran 2025 itibariyle kamerası en iyi akıllı telefon modelleri;
vivo’nun geçtiğimiz hafta tanıttığı X Fold 5 modeli Çin dışına çıkmaya hazırlanıyor. 2K ekranı ve 6 bin mAh bataryasıyla dikkatleri üzerine çeken katlanabilir telefon son olarak önemli bir sertifika aldı. İşte ayrıntılar!
vivo X Fold 5, NBTC sertifikası aldı
vivo X Fold 5, V2429model numarasıyla NBTC veri tabanında göründü. Bu gelişme telefonun Çin dışına çıkacağı ve diğer pazarlara da geleceği şeklinde yorumlanabilir. Şu an için resmi bir açıklama gelmese de, modelin Çin ve global varyantlarının aynı teknik özelliklere sahip olması bekleniyor.
Intel’in 2026 yılında piyasaya sürmeyi planladığı Nova Lake işlemcilerine dair yeni bilgiler ortaya çıktı. Şirket içi bir sunum slaytının sızdırılmasıyla birlikte Core Ultra 300 serisinin selefi olan Core Ultra 200’e kıyasla ciddi performans artışları sağlayacağı netlik kazandı. Veriler, mimari bazlı çoklu iş parçacığı performansında %60’a kadar fark yaratılabileceğini gösteriyor.
Intel Nova Lake işlemcilerin performansı sızdırıldı
Slaytta yer alan teknik detaylar, Nova Lake’in tekli çekirdek performansında “>1.1x”, çoklu çekirdekte ise “>1.6x” seviyesinde artış vadettiğini ortaya koyuyor. Bu rakamların hangi segment için geçerli olduğu belirtilmedi ancak mimarinin mobil odaklı veya giriş düzeyi bir sistem üzerinden test edilmiş olabileceği ihtimali öne çıkıyor.
Dikkat çeken bir diğer detay ise Intel’in uzun bir aradan sonra yeniden oyun performansını ön plana çıkarması. Slaytta geçen “leadership in gaming performance” ifadesi, Intel’in özellikle AMD’nin Ryzen 9000X3D serisinde kullandığı 3D V-Cache teknolojisine karşı doğrudan rekabet stratejisi geliştirdiğini ortaya koyuyor. Şirket, Nova Lake ile birlikte yeniden oyuncu kitlesini hedefleyen bir mimari yaklaşım benimsiyor.
Nova Lake-S ailesine dair sızan teknik yapılandırmalarda, işlemcilerin toplamda 52 çekirdek barındıracağı bilgisi yer alıyor. Yapı şu şekilde: 16 adet performans çekirdeği, 32 adet verimlilik çekirdeği ve 4 adet düşük güçlü yardımcı çekirdek.
Bu yardımcı çekirdekler daha önceki serilerde toplam mimari hesaplamaya dahil edilmiyordu, ancak yeni sunumda bu yapının artık bütün sistem performansına entegre şekilde çalışacağı belirtiliyor.
Tesla Model Y, fabrikadan müşteriye otonom bir şekilde teslim edildi. Bu gelişme, otomotiv sektörü için dönüm noktası olabilir.
Yeni mimariyle birlikte anakart tarafında da radikal bir değişikliğe gidiliyor. Nova Lake-S masaüstü işlemciler için LGA-1954 soketi, mobil sistemler içinse BGA-2540 soket yapısının kullanılacağı ifade ediliyor. Bu da mevcut anakart yapılarının yeni nesil işlemcilerle uyumlu olmayacağını, dolayısıyla kullanıcıların sistem yükseltmesi yaparken anakartlarını da değiştirmek zorunda kalacağını net şekilde ortaya koydu.
Tüm bu bilgiler henüz Intel tarafından resmi olarak onaylanmış değil. Ancak sızdırılan veriler, Nova Lake mimarisinin yalnızca performans odağında değil, aynı zamanda platform bazlı yenilikler açısından da ciddi bir dönüşüm getireceğini gösteriyor.
Şirketin 2026 lansmanı öncesinde, mevcut Arrow Lake serisini yenilenmiş K modelleriyle pazarda tutması bekleniyor. Bu geçiş döneminde Intel’in, AMD karşısında pozisyonunu yeniden güçlendirmeye yönelik stratejik hamlelerde bulunacağı öngörülüyor.