Teknoloji Haberleri - ShiftDelete.Net
Reklam
Reklam

Saints Row The Third İnceleme

Ana sayfa /

Saints Row The Third’ün duyurulduğu andan itibaren serinin önceki oyunlarını oynayan oyuncuların burun kıvırdığına şahit olduk. Aslında tepkilerinde biraz haklı sayılırlardı. Seri her dönemde yüksek inceleme puanlarına sahip olsa da, Grand Theft Auto’nun gölgesinde kalmaktan kurtulamamıştı.

Saints Row serisinin sevenleri ve nefret edenleri olan bir oyun olduğunu anlatmak istiyorum aslında. Hal böyle olunca da, bazıları her dönem seriye GTA taklidi damgası vurarak önemsemediler. Özellikle o dönem “Sandbox” diye tabir edilen oyunlarda GTA serisinin yarattığı etkiyi hatırlamamak imkansız.

Reklam
Reklam

San Andreas ile bu oyun türünü eline geçirmeyi başarmıştı. Fakat artık GTA oyunları yavaş yavaş daha ciddi, daha dramatik olmaya başlamıştı. Eh Saints Row The Third ilk duyurulduğunda insanların burun kıvırmasının da sebebi buydu aslında. Önemsenmemesi.

Fakat bugünkü incelememizde de bir kez daha hatırlayacağınız üzere ummadık taş baş yarabiliyor. Başıma gelen de tam olarak bu oldu diyebilirim. Saints Row, ummadık taş çıktı.

{pagebreak::1}

Hemşerim memleket nire?

Oyuna başladığımda hızlı bir giriş yaptığımızı söyleyebilirim. Önce Star Wars’a göndermeler içeren bir sekans izliyoruz. Yıldızların olduğu bir arka planda kayan yazılarla başlayan hikaye anlatımı, kendimizi karakterimizin yüzünde kocaman ve oldukça komik bir maske ile bulmamız ile birlikte sona eriyor.

Ardından da bir banka soygununa başlıyoruz ama ortada bir problem var. Kimse bankayı soymak için orada olduğunu bilmiyor. Fakat bankayı soymayı başarıyoruz ve gruptan birinin yanlışlıkla alarmı çalıştırması sonucu kendimizi bir daha tükenmeyecek olan bir aksiyonun içerisinde buluyoruz.

The Third’ün girişi işte böyle. Ardından da az önce de söylediğim gibi bitmek bilmeyen bir aksiyon başlıyor ama önce karakterimizi yaratmamız isteniyor ve asıl eğlencenin başlangıcının bu ekran olduğunu görüyoruz.

Karakterler istenildiği gibi özelleştirilebiliyor ve ortaya çok ilginç tipler çıkabiliyor. The Sims 3’ün karakter yaratma ekranı aratılmamış adeta. Hatta çok daha abartılısı olduğunu belirtmem gerekiyor. Hayal gücünüze bağlı olarak gerçekten güzel görünen karakterler yaratabiliyorsunuz.

{pagebreak::2}

Zombi gibi yaşamak zor zanaat

Fakat burada şöyle bir sorun yaşanabiliyor. Karakterin ses tonunu seçerken, zombiyi seçmeyi düşünebilirsiniz. Benim gibi yani. Aslında çok da gerekli değilmiş. Çünkü zombiyi seçtiğinizde, altyazıları dahi açsanız, karakterinizin ne söylediğini anlayamayacaksınız.

Yalnızca hırlamalar, horlamalardan oluşan bir oyun sizi bekliyor demektir. Altyazılar ise “Moaning”, “Snorring” gibi kelimelerden oluşacak. Haliyle siz horlayacaksınız, karşınızdakiler konuşacak ve ne söylediğinizi asla anlayamayacaksınız.

Tabii bu durum oyunun konusunun pek de derin olmadığı düşünülürse, eğlence amaçlı olarak kullanılabilir rahatlıkla. Her ne olursa olsun bir süre sonra içinizi bayacağını düşünüyorum. Bunların haricinde oyunun sesleri oldukça güzel ve rahatsız edici gelmiyor.

Hatta patlamalar, silah sesleri veya karakterlerin seslendirmelerini başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Saints Row’u eğlenceli kılan unsurların başında da sesler ve atmosferi geliyor zaten.

{pagebreak::3}

Atara atar, gidere gider

Oyunun her saniyesinin yabancıların “Popcorn Movies” olarak adlandırdıkları çerezlik filmlerin aksiyon sahneleriyle dolu olması ise en büyük artısı oluyor. Çünkü sokaklarda gezerken bile rahat davranamayacaksınız.

Syndicate ile olan savaşınız sokaklarda çatışmaya dönmüş durumda ve sürekli olarak ara sokaklarda çatışmalar dönüyor. Ana yolda giderken bile ateş altında kalabileceğinizi ve arabasıyla gezen karşı çete elemanlarının tek kişilerken saldırmayıp, kalabalık grup halindeyken üzerinize koşacaklarını söylemem gerekiyor.

Doğal olarak siz de onlara karşı koymak durumundasınız ve bu süreçte yayaları da öldürmeye izniniz var. Yani oyun içerisinde var tabii ki. Yoksa peşinize ilginç taktikleriyle polislerin takılacağına emin olabilirsiniz.

Kısacası oyunu ölüm makinesine dönüşerek önünüze çıkan herkesi öldürmeye çalışarak oynarsanız, muhtemelen kendinizi polisler ve karşı çete elemanlarının çatışmasının tam ortasında bulacaksınız demektir.

Fakat oyunun en zevkli yanları da bu “öldürme anlarında” yaşanıyor. Tabii ki yayaları öldürmem sebebiyle, ruh hastası bir seri katil olduğumu düşünmenizi istemem ama oyunda o kadar güzel animasyonlar mevcut ki, dövüşmekten zevk alacağınızın garantisini verebilirim.

{pagebreak::4}

Biri animasyonlar mı dedi?

Evet oyunun animasyonları gerçekten güzel. Çünkü bu öldürme işlemlerinin bile ne kadar abartıyla hazırlandığını gördüğünüzde, ne demek istediğimi daha rahat anlayacaksınız. Kullanacağınız silahların hepsi güzel tasarlanmış ve abartıdan nasibini almış.

Hatta oyunda bir adet seks oyuncağını (bu da ne demekse?) da silah olarak kullanacağınızı belirtelim. Ayrıca hızlı koşarken PlayStation 3’te L2 ve R2 tuşlarına basarak yapacağınız hareketleri de denemenizi tavsiye ediyorum. Tüm hareketleriniz hızlı koşarken bambaşka bir hale bürünüyor. Her şeyi denemeniz gerekiyor.

Animasyonlarının bu kadar başarılı olmasına rağmen, grafikler konusunda pek önemsemedikleri çok net bir şekilde anlaşılabiliyor. Çağın çok gerisinde olan grafikleriyle Saints Row The Third bu konuda resmen çuvallıyor.

Haliyle atmosferin bir bölümünü de beraberinde götürdüğünü tahmin etmek güç değil. Yine de aksiyon hissiyatı sayesinde göz ardı edilebilecek bir durum. Yüzünüzde oluşacak gülümseme nedeniyle gerçekten görmezden gelmeyi başaracaksınız.

{pagebreak::5}

Son bir arzunuz?

Saints Row The Third, güzel sesleri, oldukça fazla yaşattığı eğlence hissi ve barındırdığı gariplikler ile kesinlikle oynanması gereken bir sürpriz oldu diyebilirim. Ummadık taş gerçekten de baş yarabiliyormuş.

Yapımın en güçlü yanlarından biri de çoklu oyunculu seçenekleri olmuş. Senaryo modunu Co-Op olarak arkadaşlarınızla birlikte oynayabileceğiniz gibi, karşılıklı olarak da savaşabiliyorsunuz. Mutlaka denenmesi gereken bir mod daha bu mod.

Tamamen kendi düşüncelerim ise uzun zamandır oynarken yüzümü güldüren bir oyunla karşılaşmıyor olduğumu farkettiğim yönünde. Sanırım oyunların gerçek amacının “eğlenmek” olduğunu unutalı bir süre geride kalmış denebilir.

Bu yıl en çok keyif alarak oynadığım oyunlar kesinlikle Skyrim, Batman: Arkham City, Assassin’s Creed: Revelations ve Saints Row The Third oldu. Tabii ki sezon henüz kapanmış değil ama yine de sürprizler dışında bomba oyunların bizleri bir süre bekleteceği de bir gerçek.

Keyifli bir oyun deneyimi dileyerek yazımı sonlandırıyorum. Saints Row The Third mutlaka denenmesi gereken bir oyun. Arabalara camlarından binmek, insanları olabilecek en ilginç ve komik şekillerde öldürmek istiyorsanız Saints Row The Third tam size göre demektir.

Grafik: 7/10

Ses ve Atmosfer: 8/10

Oynanabilirlik: 10/10

GENEL: 8/10

:: Saints Row The Third’ü oynamayı düşünüyor musunuz?

Reklam
Reklam

Yorum Ekleyin


Reklam
Reklam