Bahsi geçen üç kişinin kendi sitelerinde ve başka sitelerdeki forumlarda terör lehine fikir paylaşımında bulunup kutsal savaşı internet ortamına taşıyan eylemlerde bulundukları tespit edildikten sonra iki aylık bir yargılama sürecinden geçirildiler. Sanıkların sadece bazı fikirleri özgürce belirtmek yanında bir kredi kartı sahtekârlığı konusunda da suçlu bulunmalarından sonra bir sanık on, biri yedi buçuk diğeri ise altı buçuk yıl hapis cezası aldı.
Konuya Farklı Bakalım
Her ne kadar olaydaki sanıkların Müslüman olması ve olayın geçtiği ülkenin laik olmayan Hristiyan bir ülke olması konusu kışkırtma ve taraflılık boyutuna çekiyor gibi görünse de; burada bakılması gereken nokta biraz farklı. Buradaki mesele internetin kullanım ve içeriğinin nasıl yargılanabileceğine kadar derinlere inebilecek bir konu. Dünyanın birçok ülkesinde İngiltere’de veya Türkiye’de olduğu gibi, internet kavramının yönetilmesi "basılı yayınla bir değil" ile "mükemmele yakın düşünsel özgürlük" arasında gidip geliyor. Yöntemler tartışmaya açık da olsa bir şekilde internetteki suçlara karşı oluşmuş bir yaklaşım ve suç unsurunun engellenmesini gerektiren durumlar için, Atamız’a yapılan bir hakarette YouTube’u Atatürk gençliğine yasaklamak gibi emsal kararlar var.
Söz Sizin
Burada sözü okura bırakmak istiyoruz: Sizce internetin basılı yayınlarla bir tutulması ve buna göre kanunî işlemler yapılması mantıklı mı yoksa her delinin taş atabileceği meydandaki kuyu olmasından dolayı yeni kanunlarla şekillendirilmeli mi? İnternet suçun niteliğini değiştirir mi, hafifletir mi; yoksa yerine göre ağırlaştırır mı? Düşüncenin özgür olmaktan çıktığı nokta nerede başlar, nerede biter?
:: Bunlar derin konular, bana forum gerek diyorsanız, o da var. Buyrun, gelin.
Reklam
Reklam
Yazan: Berkin Bozdoğan
SDN – http://shiftdelete.net
Reklam
Reklam
{{user}} {{datetime}}
{{text}}