Akıllı telefonlar ve akıllı saatler derken, eskiden donatılması en az 20 bin Euro tutan ve sadece lüks kesime hitap eden akıllı evler de hayatımızın bir parçası olmaya başladı. Çamaşır makinesini elektriğin ucuz olduğu saatlerde çalıştıran, güvenlik alarmını otomatik olarak kuran, saati ayarlayan, ocakta çaydanlık unutup unutmadığımızı kontrol eden akıllı evleri pratikte bilgisayarlarla yönetilen konutlar olarak tanımlayabiliriz.
İçinde bulunduğumuz eşyaların interneti çağında, buzdolapları ile Smart TV’ler internete girebiliyor ve akıllı evler de yerel ağ üzerinden bütün bu cihazları birbirine bağlıyor. Böylece iPhone veya Android telefonunuzu uzaktan kumanda olarak kullanarak evinizi yönetebiliyorsunuz. Akıllı evler su ve elektrik sayaçlarına entegre olduğu için enerji ve su tüketimini azaltmaya yardımcı oluyor. Örneğin termosifonu açıyor, odalarda açık unutulan lambaları kapatıyor, hatta TV ve müzik sisteminin sesini ayarlıyor.
Akıllı evler yakında Uzay Yolu dizisinde olduğu gibi “Bilgisayar ışığı yak!” diyerek evimizi sesli komutlarla yönetmemize izin verecek. Bugün engelliler için kablosuz telepatiyle kullanılan tekerlekli sandalyeler var. Yarın bu teknoloji akıllı evlerin hizmetine girecek ve beyin-bilgisayar arayüzleri ile evimizi düşünce gücüyle yönetebileceğiz.
Berg Insight’a göre, akıllı evlerin otomasyonunda kullanılan teknolojilerin pazar değeri 2015’te 9,5 milyar dolara ulaşacak. 2017 yılında ise sıradan mobilyalara bile yara bandı gibi yapıştırılabilen sticker elektronik teknolojisi ile (mini elektronik devreli yapışkan bantlar) eşyaların interneti patlama yapacak ve bu sayede akıllı ev pazarının büyüklüğü 44 milyar dolara erişecek.
Eşyaların internetinin iki riski var: Birincisi giysileri ütülediğimiz sıradan ütü bile bilgisayarlarımıza virüs bulaştırabilecek ki Rusya 24 kanalının haberine Çinliler Rusya’ya Wi-Fi bağlantılı hacker ütüler ihraç etmiş bile. İkincisi akıllı evdeki güvenlik kameraları şirketler ve devletlerin bizi evimizde de gözetleme şansını artıracak. En iyisi bir bilene danışmak!
Yazar: Kozan Demircan
Bunların bir çoğunu şuan bile yapılabiliyor zaten, ilgili olanlar “fibaro” u incelesinler, küçük ve işlevsel bir çok ürünü var. Türkiye’de satışıda yapılıyor.
İlginç bir yazı bilgilendirici teşekkürler