2007 yılı şüphesiz Apple için çok heyecan verici bir yıldı. 9 Ocak 2007 yılında dönemin CEO’su Steve Jobs, ilk iPhone’u elinde tutarak kablosuz ve mobil iletişimde bir devrim başlattı. Yeniliklerden söz etmişken, Apple gelecek yılın başlarında 3.499 dolarlık Vision Pro’yu piyasaya sürecek. Gelecekten gelmiş gibi gözüken Apple Vision Pro’nun çok benzeri zaten 2007 yılında planlandı.
Apple Vision Pro 2007’den beri planlanıyor muydu?
Karma gerçeklik gözlüğü, son teknoloji sanal ve artırılmış gerçeklik özelliklerine sahip olsa da Apple, ilk iPhone piyasaya sürülmeden önce 2007 yılında benzer bir cihaz için patent başvurusunda bulundu. Patently Apple’a göre teknoloji devi salı günü başa takılan bir cihaz için “Kişisel Görüntüleme Sisteminde Medya Görüntüsünün Otomatik Olarak Ayarlanması” başlıklı bir patent aldı.
USPTO tarafından verilen patent, Apple’ın bir sonraki ayın sonunda ilk iPhone’u piyasaya sürmesinden önce, 4 Mayıs 2007 tarihli bir gözlük için yapılan patent başvurusunu kapsıyor. Hatta 2007’de Apple’ın bu başvurusu, kullanıcının hareketlerini tespit etmek için sensörlerin kullanılmasından da bahsediyordu.
2007 yılındaki patentte Apple şöyle yazdı: “Örneğin, cihaz bir kullanıcının kafa hareketini algılayabilir ve görüntülenen medyanın bir bölümünün kafa hareketini yansıtmasına neden olabilir. Kullanıcı başını, gözlerini veya vücudunun başka bir bölümünü hareket ettirerek bu bölümün görüntülenmesini sağlayabilir.” Bu cümleler elbette bugünkü Vision Pro’dan tanıdık geliyor.
İlginç olan bir diğer detay ise 2007 yılındaki patentte Apple, kullanıcılara sinema deneyimi yaşatacak bir özelliği düşünmesi. Raporlarda bu konuyla ilgili Apple, “Kişisel görüntüleme cihazı, bir veya daha fazla optik ve dijital bileşen kullanarak görüntülenen medyayı bir sinema salonunun özelliklerini üst üste bindirecek şekilde ayarlayabilir. Böylece kişisel görüntüleme cihazı, kullanıcısına sinema salonunda olduğu izlenimini verebilir.”
Kısaca Apple’ın 2007 yılında aldığı bu patentte bahsedilen sözler günümüzde ortaya çıkan Vision Pro tanıtılırken söylenen sözlere çok benziyor. Hatta bazılarıyla birebir aynısı. Kullanıcıya yaşatılan sinema deneyimi, stadyumda gerçek bir spor müsabakası izleme deneyimi gibi konularla aynı özellikler yansıtılmış.
Peki siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşabilirsiniz.