Puan: 10/9.3

Yıl 2012… Abstergo Enstitüsü, tuhaf deneylerine devam etmekte ve Desmond Miles‘ı hapis tutmaktadır. Bu deneylerin tek amacı vardır. Pieces of Eden isimli güçlü tılsımını elde etmek. Bu amaç doğrultusunda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacaktır. Bu fedakarlık başka bir insanın ölümü anlamına gelse bile…

Genetik hafıza diye bilinen yöntem sayesinde Desmond Miles, atası, suikastçı Altair’in hafızalarını görebilmekte ve hatta onları tekrar yaşayabilmektedir. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük suikastçılarından biri olan Altair, Pieces Of Eden‘ın yeri hakkında ipuçlarına sahiptir ama bu ipuçları tarihin sayfaları arasında kaybolmuştur. Tek umut, varisi Desmond Miles’a bu anıları tekrar yaşatmaktır. Önemli ipuçları elde edilmiştir ama bu yöntemin yan etkileri ortaya çıkmaya başlamıştır.

{pagebreak::Hikaye}

Hikaye

Desmond Miles, odasının duvarında kanla yazılmış mesajlar görmektedir. Gerçekten de mesajlar oradadır, Miles’ın karşısındaki şey halüsinasyon değildir. Eagle Vision adlı yeteneğin (Bu yetenekle, bir kulenin tepesinden etrafınızı kapsamlı biçimde inceleyebiliyordunuz), günlük hayata yansımasıdır. Duvardakiler de, “Subject 16” adlı, (Desmond Milles’tan önceki denek) tarafından kanla yazılmış mesajlardır.

Aslında her şeyin cevabı tarihin sayfalarındadır. Bundan yüzyıllarca önce Tapınak Şövalyeleri ve Suikastçılar, birbirleriyle savaştılar. Abstergo Enstitüsü, Tapınak Şövalyeleri’nin modern güne yansımasından başka bir şey değil. Eski Abstergo çalışanı Lucy ve modern zamanın suikastçileri biraraya gelerek Desmond Milles’ı kurtarır ve yeteneklerini kullanmayı öğretir. Animus versiyon 2.0 sayesinde Desmond Milles, diğer atası Ezio’nun hayatını tekrar yaşayacaktır. Ezio, ailesinin katledilmesi sonucunda suikastçı olmaya karar vermiştir ve güçlü tılsım’ın asıl anahtarı Ezio‘dadır…

{pagebreak::Şimdilik PS3 Ve X360 Sahipleri}

Şimdilik PS3 Ve X360 Sahipleri

Assasins’s Creed, inanılmaz öykü örgüsü, RPG ve aksiyon öğelerini tek potada eritmesi ve şaşırtıcı finaliyle, haklı olarak gönülleri fethetmeyi başarmıştı. Yapım, Ubisoft’un gururu haline gelmiş ve yaratıcılarına pek çok ödül kazandırmıştı. Yüksek satış rakamları da, diğer başarılara eklenince devamının yapılması kaçınılmaz hale gelmişti. Ubisoft da, çok geçmeden müjdeyi verdi. Assassin’s Creed II, 2010 yılını beklemeden piyasaya çıkacaktı. Ne yazık ki PC sahipleri biraz daha beklemek zorunda kalacak (2010 Mart’ına kadar) ama X360 ve PS3 sahipleri, bu büyük şölene şimdiden davetli.

Şölen, eskisinden daha kalabalık. Tarihin önemli şahsiyetleri de burada. Leonardo Da Vinci ve efsanevi uçuş makinesi, “zafere giden yolda her şey mübahtır” anlayışının mucidi Niccolo Machiavelli, Caterine Sforza ve Papa Alexander 6

{pagebreak::Neler Değişmiş?}

Neler Değişmiş?

Oyunun eğlenceli yapısı ve oynanabilirliği sürdürülmüş ve grafiksel açıdan üzerine pek çok artı konulmuş. Dev dünya, daha da büyütülmüş ve çok daha fazla yeri gezebilme imkanınız var. Atmosferin üzerine eklenen etmenler, hareket sayısının artması da diğer artı. Assassin’s Creed II’de yüzme imkanınız bile mevcut. Üstelik Ezio, Altair’den bile zengin bir karakter. Gelişimi daha gerçekçi ve bu da atmosfer faktörüne, bir diğer artı olarak geri dönüyor.

Altair ile Ezio arasındaki farklar ne? Altair, tam bir suikastçıydı. Gizemli, umursamaz ve karanlık… Ezio ise daha insani. Gelişimini izleyebiliyor ve duygularını adeta hissedebiliyorsunuz. Kendinizi onun yerine koyabiliyorsunuz ve yaptıklarını neden yaptığını anlayabiliyorsunuz. Hatta, “Ben de onun yerinde olsam ve ailem katledilse böyle tepki verirdim” diyebiliyorsunuz.

{pagebreak::Etkileşim Faktörü}

Etkileşim Faktörü

Etkileşim artırılmış ve oyunun içine “ekonomi” faktörü de sokulmuş. Şehirleri gezdiğinizde, çevrenizde gördüğünüz karakterler statik değil ve öncü yapıma göre çok daha dinamik. Herbiri sürekli paslaşıyor; yani konuşuyor, alışveriş yapıyor, çocuklarına bağırıyorlar ve size bir şeyler satmaya çalışıyor. Siz de boş durmuyorsunuz. Rüşvetle bilgi alabiliyor ve hakkınızdaki “Aranıyor” posterlerini yok edebiliyorsunuz. Öyle görünmeseler de, dilenciler şehrin bilgi merkezleri. Diyaloglar fazlalaştırılmış, hikaye örgüsü güçlendirilmiş.

Leonardo Da Vinci, öylesine görülen bir karakter değil. Yapım da, etkin rol oynuyor ve size silah temini yapıyor. Zehirli bıçaklar ve saklı silahlarınız, bu enteresan figür tarafından karşılanıyor. Peki Da Vinci, bunları neden mi yapıyor. Eh o kadarı sürpriz olsun… Ama şunu temin ederim ki, son derece hoşunuza gidecek gelişmelerle karşılaşacaksınız. Machievelli de, ortaya çıkış biçimiyle sizi epey şaşırtacak.

{pagebreak::Görsel Şölen}

Altair mi Ezio mu?

Ses efektleri ve görsellik de zenginleştirilen faktörler arasında. Grafik efektlerine ağırlık verilmiş. Yanınızda akan suya dokunabilecekmişsiniz gibi geliyor. Da Vinci’nin uçan makinesini kullandığınızda, rüzgarı yüzünüzde hissedebiliyorsunuz. Hareketleriniz daha akıcı hale gelmiş. Modellemelerin gücü ile birleşince, hele hele yüksek çözünürlüklü bir televizyonunuz varsa, farkı iyice hissediyorsunuz.

Açıkçası Ezio, akrobasi konusunda Altair kadar yetenekli sayılmaz. Altair, mübarek duvarlarda koşuyor, örümcek adam gibi oradan oraya zıplıyordu. Aksiyon severler için bu hoştu ama gerçekçiliği budayan bir faktördü. Ne olursa olsun Altair, bir insandı; süper bir varlık değil. Ezio’nun hareketleri ise çok insani. Hatta bu konuda gelmiş geçmiş en başarılı yapımlardan olduğu söylenebilir. Karakter modelleri buna göre düzenlenmiş ve iyi kurgulanmış. Bu açıdan bakıldığında, öncüsüne göre daha zor olduğunu söylemek mümkün. Ama bu zorluğun oynanabilirliğe eksisi değil, artısı oluyor.

{pagebreak::Bol Mühimmat}

Bol Mühimmat

Altair, açık dövüşlerde çok başarılı değildi. Ezio ise, gözünü budaktan sakınan bir tip değil. Böylece dövüşler daha enteresan geliyor. Bunda ailesinin katliamı rol oynuyor ve kaybedecek hiçbir şeyi yokmuşçasına kavgaya girişebiliyor. Muhafızların silahlarını da kullanabiliyorsunuz. Mızrak, geniş kenarlı balta ve daha nicesi. Hatta rol de yapabiliyorsunuz. Muhafızın yanına acı çekiyor veya sarhoş gibi yaklaşıp, onu durduğu yerde katledebiliyorsunuz. Enzo’nun cephanesi epey kalabalık anlayacağınız.

Daha önce bahsettiğimiz ekonomi faktörü de neyin nesi peki? Karşılaşacağınız yobaz yöneticileri, kötücül tiranları, ahlaksız tipleri bir kenara bırakın. Oyundaki en kötü karakterler, paranızı yutmak isteyen tüccarlar. Şaka bir yana, yemeğinden silahına kadar cebinizdeki paraya bakıyor. Peki bu parayı nasıl kazanacaksınız? Başarılı olduğunuz görevler, öldürdüğünüz muhafızlar, bulacağınız hazineler ve hırsızlık işlerine elinizin yatkın olması, harcayabileceğinizden daha fazla para elde etmeniz anlamına gelecek.

{pagebreak::Alışveriş Yapmak}

Alışveriş Yapmak

İşleri biraz daha ilginç hale getirmek için, köyünüze yatırım yapmak, rüşvet vermek hatta ve hatta doktora gitmek gibi seçenekler de mevcut. Yani harcama yapabileceğiniz tek yer mahallenin bakkalı, kasabı veya demircisi değil. Bu da, Assassin Creed II‘ye beklenmedik bir strateji faktörü katıyor. Bana biraz da Sid Meiers’ın Pirates’ını hatırlatmadı değil. Pirates, aksiyon ve stratejiyi bir araya getiren efsanevi bir yapımdı.

Kazandığınız paralarla, yerel yöneticilere rüşvet verebiliyor, filo kurabiliyor, iyi giyinip valinin kızıyla evlenebiliyordunuz. Sonuçta para konuşuyordu ve kendinizi basit bir korsan olmaktan çıkıp, vali olarak bulabiliyordunuz. Benzer bir yapıyı Assasins Creed II’de kullanmışlar (Hayır vali olamıyorsunuz). Böylece ortaya çıkan yemek doyurucu olmuş ve zengin vitaminlerle servis edilmiş. Assassin Creed II’de de, benzer şekilde kazandığınız paralarla, köyünüze bir kilise inşa edebilirsiniz.

{pagebreak::Doktora Gidin}

Doktora Gidin

Önceki satırlarda, doktordan bahsetmiştik. Bunu biraz açalım: Gerçekçilikle, atmosferi tavana vurduran ve oyunu birazcık da olsa zorlaştıran bir faktör bu. Sonuçta siz Wolverine veya Sylar değilsiniz. Yaralarınızın, durduğunuz yerde iyileşmesi pek de mantıklı sayılmaz. Öyleyse, gerçek bir insan gibi doktora görünmeniz ve dinlenmeniz şart. Size tavsiyem, düzenli ziyaretler yapıp, inventory’nizi ilaçlarla doldurmanız olacaktır.

Grand Theft Auto’yu oynamış veya en azından duymuşsunuzdur. Suç işledikçe yıldızlarınız artar ve sonra da şehrin tüm kolluk kuvvetleri peşinize düşer. Teknolojinin var olmadığı bir çağda, cep telefonu ve kameralarının yerinde, kovboy filmlerinde sıkça rastladığınız “Aranıyor: Ölü veya diri” posterleri vardır. Siz o anda hiçbir şey yapmasanız bile, önceki yapımdakinden çok daha zeki olan muhafız, “Aranıyor” posterine şöyle bir göz attıktan sonra peşinize düşebilir. Aranıyor posterlerini olabildiğince ortadan kaldırmanız şart. Onlar, sizin bol haneli yıldızlarınız. Cübbenizin başlığını tepeye çekmek yeterli değil.

{pagebreak::Altair’in Gizli Zırhı}

Altair’in Gizli Zırhı

Eski zamanların İtalya’sı pek de güvenli değilmiş. Yani dolu para keseleriyle ortada dolaşmak pek akıllıca sayılmaz. Suikastçı olmanız da bu tehlikeyi ortadan kaldırmıyor (Aslında sizden korkmaları daha mantıklı olabilirdi). Yani, ava giderken avlanabiliyorsunuz. Para, yapımın olmazsa olmazlarından olduğu için dikkat etmenizi tavsiye ediyorum.

Assassin’s Creed II’de, toplamda (Ana ve yan görevler) 200’den fazla quest var. Çeşitlilikleri de artırılmış. Eskiden, takip görevleri dövmek ve öldürmek üzerine kuruluydu. Şimdi, işin içine bir de koruma eklenmiş. Evet dövüp, öldürebiliyorsunuz ama sizin için önemli şahısları koruyabiliyorsunuz da. Üstelik görevler sadece şehirde geçmiyor, mezarlıklar ve mağaralar da uğrak alanınız haline geliyor. Bir de hoş sürpriz mevcut; eğer 6 adet Assassin sembolünü biraraya getirirseniz, Altair’in gizli zırhını elde edebiliyorsunuz. Geçmişe yönelik sağlam bir gönderme olmuş. Bir açıdan da Prince of Persia serisini çağrıştırmış.

{pagebreak::Son Sözler}

Son Sözler

Leonardo Da Vinci’nin size sağladığı ekipmanlar arasında, daha önceden fazla değinmediğim bir tanesi var: Duman bombası. Oyunun eğlencesini ikiye katlayan bir faktör. Etrafınızın kalabalık olduğunu veya muhafızların elllerinde mızraklarla çevrenizi kuşattığını düşünün. Diyelim epey önemli bir valiyi temizlediniz ve ortalık karıştı… Öyleyse, ninjutsu zamanı. Duman bombasını kullanarak bir karışıklık yaratabilir ve olabildiğince hızlı şekilde ortadan kaybolabilirsiniz. Sayıları sınırsız değil, akıllıca kullanmanızı öneriyorum.

Peki Assassin’s Creed II’nin hiç mi eksik yönü yok. “Kusursuz insan yoktur, sadece düşünceler vardır” sözünden harekete geçerek söylebiliriz ki, bazı ufak tefek kusurları var. Kamera açıları zaman zaman kafa karıştırabiliyor, görsel öğeler bulanık hale gelebiliyor, küçük bug’lar can sıkabiliyor. Ama olumlu yönlerle, olumsuz tarafları bir tartıya koyduğunuzda, çok daha ağır basan taraf pozitif yönler oluyor. Assassin’s Creed II, kesinlikle yılın en iyi yapımlarından ve satın alırsanız asla pişmanlık duymayacağınız bir ürün olmayı başarıyor.

Puan: 10/9.3

:: Assassin’s Creed II oyunuyla ilgili düşünceleriniz neler?

Yazan: Barış Terun