Teknoloji dünyası her zaman ezeli rekabetlere sahne olmuştur ve olmaya devam ediyor. Mac ile PC, Microsoft ile Google, Intel ile AMD gibi dev rekabetleri görmeye alışığız. Ancak ATI ile NVIDIA’nın 3D grafik teknolojilerinde birbirleriyle rekabeti kadar çetin geçeni zor bulunur.

Rekabetin aslında AMD ile NVIDIA arasında olduğunu söyleyebilirsiniz fakat gerçekte ATI ismi hala sürüyor. AMD’nin 2006′da satın aldığı ATI, şirketin grafik teknolojilerini yöneten kolu rolünü üstleniyor. Bu sebeple AMD adından çok ATI adını kullanmak daha sağlıklı olur.

İki marka grafik teknolojilerinin her alanında rakipler

Zaten iki firmanın tarihçesine baktığımızda ortak ilerlediğini görebiliyoruz. İki firma da en başından beri sadece bilgisayar grafikleri ile ilgilenirken, ikisinin de günümüzde oyun konsolları başta olmak üzere başka platformlar için de grafik teknolojisi üretiyorlar. (En iyi 10 ekran kartı)

Geçmişten günümüze gelen ATI-NVIDIA rekabetinin en önemli dönemleri, iki firmanın da dönüm noktları, yaşadıkları başarılar ve başarısızlıkları beraber görelim.

{pagebreak::Riva ve Rage}

Riva ve Rage

3D PC grafiklerinin erken dönemleri NVIDIA’nın RIVA 128 ve TNT2 kartlarıyla ATI’nin Rage ve Rage 128 modellerinin mücadelesine sahne olmuştu. Ancak modern grafik işlemcilere (GPU) ilk adımı atan, 1999 yılında piyasaya çıkardığı GeForce 256 ile NVIDIA oldu.

GeForce 256 piyasaya çıktığı dönemde devrim yaratmıştı

NVIDIA GeForce 256′da donanımsal dönüşüm ve ışıklandırma yeteneklerine sahip ilk grafik yongası vardı ve kart dönemine göre inanılmaz derecede hızlıydı.

ATI, GeForce 256’ya 2000 yılında ilk kez piyasaya sürmeye başladığı Radeon serisi kartlarla cevap verdi. O günden beri iki firma da GeForce ve Radeon serisi kartlarla başa baş devam eden bir yarışın içerisindeler.

{pagebreak::GeForce – Radeon kapışması}

GeForce – Radeon kapışması

NVIDIA, GeForce 2, GeForce 3 ve GeForce 4 serileri ile yarışın ilk dönemlerinde ATI’nin Radeon, Radeon 7500 ve Radeon 8500 modellerinin önünde yer alıyordu.

2002 yılına gelindiğinde ise işler ATI’nin lehine gelişmeye başladı. Programlanabilir shader’lara sahip ilk grafik işlemciye sahip olan Radeon 9700 Pro, o güne kadar gelmiş olan tüm ekran kartlarından çok daha güçlüydü.

ATI Radeon 9700 Pro büyük başarı yakalamıştı

NVIDIA’nın Radeon 9700 Pro’ya cevap vermesi ise 2003′ü buldu. Ancak, piyasaya çıkan GeForce 5800 Ultra beklentileri karşılayamadı ve asla Radeon 9700 Pro’nun yakaladığı başarıya ulaşamadı.

{pagebreak::Farklı arayışlar}

Farklı arayışlar

NVIDIA, GeForce 5800 Ultra hezimetinden sonra ancak GeForce 6800 serisi ile geri dönüş yapabildi. Bu dönemde iki firma da başa baş ürünlerle kullanıcılarla buluştular. Kartların yakın özelliklere sahip olması firmaları farklı teknolojilere yönlendirmeye başladı.

NVIDIA GeForce 8800 Ultra rakibinin önüne geçmişti

Bu konuda ilk adım NVIDIA’nın aynı anda birden fazla ekran kartını kullanmaya olanak tanıyan SLI teknolojisi ile geldi. ATI de buna birebir aynı olan Crossfire ile cevap verdi. Bu dönemde iki firma arasında neredeyse hiçbir fark yoktu.

Bu denge durumu ATI’nin beklentilerin altında kalan Radeon HD 2800 XT’yi piyasaya sürmesiyle değişmeye başladı. NVIDIA’nın GeForce FX’leriyle benzer bir kaderi paylaşan Radeon 2900 XT, çok fazla ısınıp, performans olarak da çok başarılı olamamasıyla o dönemki rakibi olan GeForce 8800 Ultra ile başa çıkamadı.

{pagebreak::Strateji değişikliği}

Strateji değişikliği

Yaşanan bu durumdan sonra ATI strateji değişikliğine gitme kararı aldı. AMD, bundan sonra ATI’nin en yüksek performansı veren kartları üreten bir firma değil, fiyat performans oranı açısından uygun grafik işlemciler ve anakartlardaki tümleşik GPU’larla beraber çalışabilecek modeller geliştirmesine karar verdi.

Bu düşüncenin ve değişikliğin ilk ürünü Radeon HD 4870 oldu. 2008′in ortalarında piyasaya sürülen kart, rakibi olan GeForce GTX 280′nin neredeyse yarı fiyatında olmasına rağmen rakibinin verdiğinin %80‘i kadar performans verebiliyordu. Bu özellikleri ile Radeon HD 4870 gerçek bir başarı öyküsüydü.

Radeon HD 4870, ATI’nin strateji değişikliğinin ürünlerinden biriymiş

Öte yandan bu dönemde NVIDIA’nın yaptığı en önemli şey ise Physx’i bünyesine katması oldu. Bazı oyunların fizik motorunun yapabildiklerini sadece NVIDIA kartlar gösterebiliyordu ve bu durum hala böyle. Bu da NVIDIA’nın rakibine karşı elde ettiği önemli başarılardan biri olarak göze çarpıyor.

{pagebreak::DirectX 11 dönemi}

DirectX 11 dönemi

Tüm teknolojilerde olduğu gibi grafik teknolojisi de kimseyi beklemiyor. Radeon HD 4000 ve GeForce GTX 400 serisinin piyasaya sürülmesinin üzerinden 2 sene geçmişti ve yeni neslin vakti çoktan gelmişti. 2009 yılının sonlarına doğru ATI, Radeon HD 5000 serisi ile DirectX 11′e ilk destek veren firma oldu.

NVIDIA’nın DirectX 11 destekli HD 5000 serisine yanıt vermesi ise çok uzun zaman aldı. Fermi adıyla duyurulan yeni bir mimariye sahip olan kartların piyasaya sürülmesi rakibinden ancak altı ay sonra olabildi. Büyük beklenti yaratılan GTX 400 serisinin ilk üyeleri piyasaya çıktığında ise sorunları nedeniyle çok fazla eleştiriye maruz kaldı.

Radeon HD 5000 serisi DirectX 11’e ilk destek veren kartlar oldu

Şu an ekran kartı piyasasına baktığımızda yeni nesil ürünleri uzun süredir piyasada olan rahat bir ATI ve GTX 400 serisi ile kullanıcıların beğenisini kazanmak için çabalayan bir NVIDIA görüyoruz. İki firmanın en üst seviye tek GPU’lu modelleri olan Radeon HD 5870 ve GeForce GTX 480 arasında önemli bir fiyat farkı var. (Radeon HD 5870 inceleme)

İki modeli performans olarak kıyasladığımızda ise fiyat farkını karşılayacak kadar bir fark gözükmüyor. Bu da ATI’nin sonradan yaptığı strateji değişikliğine devam ettiğini ve başarılı da olduğunu ortaya koyuyor. (Zotac GeForce GTX 480 AMP! inceleme)

{pagebreak::Hız ve fiyat}

Hız ve fiyat

Bu durum kartların sıralamasında adım adım aşağıya indiğimizde devam ediyor. Radeon HD 5850 ile GeForce GTX 470 arasındaki ilişki, bir üst modellerde olduğuyla aynı. GTX 470, HD 5850′den daha hızlı olsa da aradaki fiyat farkının, hız farkını geçtiğini söylemek mümkün. (GeForce GTX 470 inceleme)

GTX 480 ve GTX 470 performans olarak çok başarılı kartlar olsalar da fiyatları el yakıyor

ATI, HD 5870′ten başlayıp aşağıya doğru indiğinde bu stratejisini devam ettirse de, bunun dışında kalan bir istisnası var.

Çift grafik işlemcili Radeon HD 5970, hem fiyat hem de performans açısından şu an piyasanın en üst seviye modeli olarak göze çarpıyor. NVIDIA ise henüz çift GPU’lu bir model duyurmuş değil. (Radeon HD 5970 inceleme)

{pagebreak::Gerçek mücadele}

Gerçek mücadele

İki firma arasında mücadelenin asıl yaşanacağı segment ise her zamanki gibi orta-üst seviye olacak. Bu seviyedeki ürünler fiyat performans dengeleriyle insanların beğenisini kazanıyorlar. (PowerColor PCS+ Radeon HD 5830 inceleme)

Radeon HD 5830 ile beraber HD 5700 serisi kartların karşısında şu ana kadar ciddi bir rakip yok. (Sapphire Radeon HD 5750 Vapor-X inceleme)

NVIDIA, GTX 465’ten sonra GTX 460’ı piyasaya sürüp orta seviyeyi ele geçirmek istiyor

NVIDIA bugüne kadar sadece GeForce GTX 465 adlı modelini çıkardı. Ancak firma yakın bir zaman içerisinde çok güvendiği ve fiyat performans dengesi açısından da çok iyi olacağını belirttiği bir kartla, GeForce GTX 460 ile gelecek. Orta seviyede asıl mücadele GTX 460 çıktıktan sonra başlayacak. (ATI Radeon HD 5770 inceleme)

Giriş seviyesinde ise ATI’nin Radeon HD 5670 ve HD 5570 modellerinin karşısında herhangi bir DirectX 11 destekli NVIDIA yok. (ATI Radeon HD 5670 inceleme)

Bunun yerine firma bu seviyede DirectX 10 destekli GeForce GTS 250 ve GeForce GT 240 ile mücadele veriyor. (Zotac GeForce GT 240 AMP! inceleme)

:: Ekran kartında tercihinizi hangi markadan yana kullanıyorsunuz? Neden?

Normal
0

21

false
false
false

TR
X-NONE
X-NONE

Teknoloji
dünyası her zaman ezeli rekabetlere sahne olmuştur ve olmaya devam ediyor. Mac
ile PC, Microsoft ile Google, Intel ile AMD gibi dev rekabetleri görmeye
alışığız. Ancak ATI ile NVIDIA’nın 3D grafik teknolojilerinde birbirleriyle
rekabeti kadar çetin geçeni zor bulunur.

Rekabetin
aslında AMD ile NVIDIA arasında olduğunu söyleyebilirsiniz fakat gerçekte ATI
ismi hala sürüyor. AMD’nin 2006’da satın aldığı ATI, şirketin grafik
teknolojilerini yöneten kolu rolünü üstleniyor. Bu sebeple AMD adından çok ATI
adını kullanmak daha sağlıklı olur. Zaten iki firmanın tarihçesine baktığımızda
ortak ilerlediğini görebiliyoruz. İki firma da en başından beri sadece
bilgisayar grafikleri ile ilgilenirken, ikisinin de günümüzde oyun konsolları
başta olmak üzere başka platformlar için de grafik teknolojisi üretiyorlar.
Geçmişten günümüze gelen ATI-NVIDIA rekabetinin en önemli dönemleri, iki firmanın
da dönüm noktları, yaşadıkları başarılar ve başarısızlıkları beraber görelim.

RIVA VE RAGE

3D PC
grafiklerinin erken dönemleri NVIDIA’nın RIVA 128 ve TNT2 kartlarıyla  ATI’nin Rage ve Rage 128 modellerinin
mücadelesine sahne olmuştu. Ancak modern grafik işlemcilere (GPU) ilk adımı
atan, 1999 yılında piyasaya çıkardığı GeForce 256 ile NVIDIA oldu. NVIDIA
GeForce 256’da donanımsal dönüşüm ve ışıklandırma yeteneklerine sahip ilk
grafik yongası vardı ve kart dönemine göre inanılmaz derecede hızlıydı.

ATI, GeForce
256’ya 2000 yılında ilk kez piyasaya sürmeye başladığı Radeon serisi kartlarla
cevap verdi. O günden beri iki firma da GeForce ve Radeon serisi kartlarla başa
baş devam eden bir yarışın içerisindeler. NVIDIA, GeForce 2, GeForce 3 ve
GeForce 4 serileri ile yarışın ilk dönemlerinde ATI’nin Radeon, Radeon 7500 ve
Radeon 8500 modellerinin önünde yer alıyordu.

2002 yılına
gelindiğinde ise işler ATI’nin lehine gelişmeye başladı. Programlanabilir
shader’lara sahip ilk grafik işlemciye sahip olan Radeon 9700 Pro, o güne kadar
gelmiş olan tüm ekran kartlarından çok daha güçlüydü. NVIDIA’nın Radeon 9700
Pro’ya cevap vermesi ise 2003’ü buldu. Ancak, piyasaya çıkan GeForce 5800 Ultra
beklentileri karşılayamadı ve asla Radeon 9700 Pro’nun yakaladığı başarıya ulaşamadı.

STRATEJİ
DEĞİŞİKLİĞİ

NVIDIA,
GeForce 5800 Ultra hezimetinden sonra ancak GeForce 6800 serisi ile geri dönüş
yapabildi. Bu dönemde iki firma da başa baş ürünlerle kullanıcılarla
buluştular. Kartların yakın özelliklere sahip olması firmaları farklı teknolojilere
yönlendirmeye başladı. Bu konuda ilk adım NVIDIA’nın aynı anda birden fazla
ekran kartını kullanmaya olanak tanıyan SLI teknolojisi ile geldi. ATI de buna
birebir aynı olan Crossfire ile cevap verdi. Bu dönemde iki firma arasında
neredeyse hiçbir fark vardı.

Bu denge
durumu ATI’nin beklentilerin altında kalan Radeon HD 2800 XT’yi piyasaya
sürmesiyle değişmeye başladı. NVIDIA’nın GeForce FX’leriyle benzer bir kaderi
paylaşan Radeon 2900 XT, çok fazla ısınıp, performans olarak da çok başarılı
olamamasıyla o dönemki rakibi olan GeForce 8800 Ultra ile başa çıkamadı.

Yaşanan bu
durumdan sonra ATI strateji değişikliğine gitme kararı aldı. AMD, bundan sonra
ATI’nin en yüksek performansı veren kartları üreten bir firma değil, fiyat
performans oranı açısından uygun grafik işlemciler ve anakartlardaki tümleşik
GPU’larla beraber çalışabilecek modeller geliştirmesine karar verdi.

Bu
düşüncenin ve değişikliğin ilk ürünü Radeon HD 4870 oldu. 2008’in ortalarında
piyasaya sürülen kart, rakibi olan GeForce GTX 280’nin neredeyse yarı fiyatında
olmasına rağmen rakibinin verdiğinin %80’i kadar performans verebiliyordu. Bu
özellikleri ile Radeon HD 4870 gerçek bir başarı öyküsüydü.

DIRECTX 11
DÖNEMİ

Tüm
teknolojilerde olduğu gibi grafik teknolojisi de kimseyi beklemiyor. Radeon HD
4000 ve GeForce GTX 400 serisinin piyasaya sürülmesinin üzerinden 2 sene
geçmişti ve yeni neslin vakti çoktan gelmişti. 2009 yılının sonlarına doğru
ATI, Radeon HD 5000 serisi ile DirectX 11’e ilk destek veren firma oldu.

NVIDIA’nın
DirectX 11 destekli HD 5000 serisine yanıt vermesi ise çok uzun zaman aldı. Fermi
adıyla duyurulan yeni bir mimariye sahip olan kartların piyasaya sürülmesi rakibinden
ancak altı ay sonra olabildi. Büyük beklenti yaratılan GTX 400 serisinin ilk
üyeleri piyasaya çıktığında ise sorunları nedeniyle çok fazla eleştiriye maruz
kaldı.

Şu an ekran
kartı piyasasına baktığımızda yeni nesil ürünleri uzun süredir piyasada olan
rahat bir ATI ve GTX 400 serisi ile kullanıcıların beğenisini kazanmak için
çabalayan bir NVIDIA görüyoruz. İki firmanın en üst seviye tek GPU’lu modelleri
olan Radeon HD 5870 ve GeForce GTX 480 arasında önemli bir fiyat farkı var. İki
modeli performans olarak kıyasladığımızda ise fiyat farkını karşılayacak kadar
bir fark gözükmüyor. Bu da ATI’nin sonradan yaptığı strateji değişikliğine
devam ettiğini ve başarılı da olduğunu ortaya koyuyor.

HIZ VE FİYAT

Bu durum
kartların sıralamasında adım adım aşağıya indiğimizde devam ediyor. Radeon HD
5850 ile GeForce GTX 470 arasındaki ilişki, bir üst modellerde olduğuyla aynı.
GTX 470, HD 5850’den daha hızlı olsa da aradaki fiyat farkının, hız farkını
geçtiğini söylemek mümkün.

ATI, HD
5870’ten başlayıp aşağıya doğru indiğinde bu stratejisini devam ettirse de,
bunun dışında kalan bir istisnası var. Çift grafik işlemcili Radeon HD 5970,
hem fiyat hem de performans açısından şu an piyasanın en üst seviye modeli
olarak göze çarpıyor. NVIDIA ise henüz çift GPU’lu bir model duyurmuş değil.

İki firma
arasında mücadelenin asıl yaşanacağı segment ise her zamanki gibi orta-üst
seviye olacak. Bu seviyedeki ürünler fiyat performans dengeleriyle insanların
beğenisini kazanıyorlar. Radeon HD 5830 ile beraber HD 5700 serisi kartların
karşısında şu ana kadar ciddi bir rakip yok. NVIDIA bugüne kadar sadece GeForce
GTX 465 adlı modelini çıkardı. Ancak firma yakın bir zaman içerisinde çok
güvendiği ve fiyat performans dengesi açısından da çok iyi olacağını belirttiği
bir kartla, GeForce GTX 460 ile gelecek. Orta seviyede asıl mücadele GTX 460
çıktıktan sonra başlayacak.

Giriş
seviyesinde ise ATI’nin Radeon HD 5670 ve HD 5570 modellerinin karşısında
herhangi bir DirectX 11 destekli NVIDIA yok. Bunun yerine firma bu seviyede
DirectX 10 destekli GeForce GTS 250 ve GeForce GT 240 ile mücadele veriyor.