Depolama ihtiyacı tüm dünyada hızla artıyor. Depolama kapasitesi ile talep arasındaki farkın 2030 yılına kadar 7.8 milyon petabaytı aşacağı tahmin ediliyor. Böyle bir senaryonun yaşanması durumunda yeni gelen verilere yer açmak adına eski verilerin silinmek zorunda kalabilir. Bu durum, özellikle yapay zeka üzerinde milyarlarca veriye sahip olan şirketleri zor durumda bırakacaktır.
DNA temelli depolama alanları sınırsız alan sunacak
İnternet etkinliği, dijital cihazlar ve IoT sensörleri tarafından üretilen veri hacmi agresif bir oranda artmaya devam ederken, işletmelerin kritik bir sorunu çözmek için zamanları hızla tükeniyor. HDD ve SSD’ler sunucuların ve istemci aygıtların çalışması gereken miktarda veriyi tutma ve sağlama konusunda başarılı bir iş çıkarsa da ilerleyen dönemde yeterli olmayacakları öngörülüyor.
Depolama söz konusu olduğunda, LTO’lar (Linear Tape-Open) da öne çıkıyor. Özellikle sunduğu düşük maliyet ile bazı alanlarda bolca tercih edilen LTO’ların da bazı dezavantajları da mevcut. Verilere yalnızca sıralı olarak erişilebilen LTO’larda bu nedenle belirli dosyaları bulmak oldukça zor olabiliyor.
Yakında zamanda artacak depolama sorunu nedeniyle araştırmacılar, yeni ultra yoğun ve ultra dayanıklı depolama teknolojileri üzerinde çalışmalarına devam ediyorlar. Şimdiye kadar bu konuda umut vadeden bir kaç çalışma bulunuyor ancak DNA temelli bir konsept ise öne çıkıyor.
Canlı organizmaların temel malzemesi olan DNA, dört moleküler yapı taşından oluşur: adenin (A), guanin (G), sitozin (C) ve timin (T). Bu bileşikler, ünlü çift sarmal merdivenin basamaklarını oluşturmak için çiftler halinde (A-T ve G-C) birbirlerine bağlanıyor.
Tek bir gram DNA’nın 215 PB (220.000 TB) veri depolayabildiği bilim insanları tarafından ortaya konmuş durumda. Bu yapı, ikili 1’leri ve 0’ları dört harfli genetik alfabeye dönüştürerek son derece yoğun ve dayanıklı bir veri depolama biçimi olarak kullanılabilir.
Teknolojiyi hayata geçirmek için büyük yatırımlar yapan Twist Bioscience’ın CEO’su ve kurucu ortağı Emily Leproust konu hakkında şu ifadeleri kullanıyor:
DNA, depolamada en önemli üç şeyi sunma vadediyor: ultra yüksek yoğunluk, makul maliyet ve sürdürülebilirlik. Önümüzdeki yıllarda öngörülen 7 milyar doların üzerindeki depolama talebini karşılamak için yeni bir teknolojiye ihtiyaç duyacağız.
Mevcut haliyle, DNA’ya veri yazmak için gereken süre ve diğer çeşitli zorluklar nedeniyle bu teknoloji henüz verimli olarak kullanılabilir durumda değil. Ancak yine de depolama sorununu ortadan kaldırmak için en önemli silahımız DNA gibi görünüyor.
İnsanlık, sorunlarını çözmek için yine kendi vücudunu izliyor. Peki siz yaşanabilecek depolama sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.