Geçtiğimiz gün gökbilimciler, ilk kez sönmüş bir yıldızın kütlesini doğrudan ölçmek için NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu’nu kullandıklarını açıkladılar. Asıl önemli olan konu ise bu hesaplamayı Albert Einstein’ın genel görelilik teorisine dayandırarak yapmış olmaları.
Kütleçekimsel merceklenme uzayın şifrelerini çözmemize yardım ediyor
Albert Einstein tarafından yüz yıldan daha uzun bir süre önce tahmin edilen, kütleçekimsel merceklenme adı verilen akıl almaz kozmik etki günümüzde bilim adamlarına yol göstermeye devam ediyor. Bu yöntem ilk defa Güneş dışında izole bir yıldızın kütlesini hesaplamak için kullanıldı.
LAWD 37 isimli beyaz cüce yıldız, Hubble Uzay Teleskobu tarafından yapılan gözlemlere göre Güneş’in kütlesinin yaklaşık yüzde 56’sı kadar. Daha önce yapılan tahminlerle oldukça uyuşan bu miktar ile birlikte kütleçekimsel merceklenme yönteminin de başarılı olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Ortaya çıkan sonuçların teorik rakamlarla benzer olması bilim insanlarının uzay hakkındaki mevcut düşüncelerini de sağlamlaştırıyor. Beyaz cüce yıldızları anlamanın uzayı keşfetmek için oldukça önemli olduğunu ifade eden bilim insanları, böylece yıldızların nasıl oluştuğu hakkında daha fazla bilgi sahibi olduklarını aktarıyor.
Kütleçekimsel merceklenme ise ışığın, galaksi kümeleri gibi devasa nesneler tarafından üretilen yerçekimi etkisinde bükülmesi olarak açıklanabilir. Kütleçekimsel merceklenme, astronomi için oldukça önemli nir yere sahip. Çünkü bu ışık hüzmeleri sayesinde normalde görünmeyecek bazı gökcisimleri gözlemlenebiliyor.
Bilim insanları ilerleyen dönemde de kütleçekimsel merceklenme yöntemini kullanarak diğer yıldızlar hakkında da bilgi toplamak istiyor. LAWD 66 isimli beyaz cüce için şimdiden çalışmaların başladığı da ifade ediliyor.
Aradan geçen yüz yılın ardından Albert Einstein’ın öğretilerinin hâlâ kullanılıyor olması ise gerçekten hayranlık uyandırıcı. Peki siz Albert Einstein’ın çalışmaları ve kütleçekimsel merceklenme hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.
Dene
me
Bir süper kütleli karadelik düşünelim . Işık kaçamıyor , direkt içine yöneliyor . Süper kütle Uzay ve zamanı büküyor . Yıldızları , gezegenleri herşeyi yutuyor . Burada sorulması gereken , bizler neden üç boyutlu dıştayız , Karadelik neden içtedir ? Karadelikte üç boyut ortadan kalkıyor , ve bilimin izah edemediği başka bir boyut ortaya çıkıyor . Belkide Multiverse evrenlerinin birinde Big Bang gibi Beyaz Delik pürkürtmesi oluyor . Nasıl Big Bang , şişerek zamanı ve üç boyutlu evrenimizi oluşturuyorsa , başka bir evrende üç boyut ve zaman yeniden oluşuyor .
Süper kütleli Karadeliğin içi olduğunu ve tam ortasında her tarafı gören bir göz olduğunu varsayalım . Evrenimizde ne var ne yok o göze doğru akacaktır . Orada zaman durup geriye doğru çok hızlı akmış ve BigBang geçmişine ulaşmış ve zaman yok olmuştur . Diğer tüm süper kütleli karadelikler ve evren yeni bir singularity de birleşmistir , Yeni bir Big Bang püskürtmesi yaparak , tekrar üç boyutlu Multiverse evrenlerinden biri genişlemektedir . Diğer tüm karadelikler de beyaz püskürtme yaparak diğer multiverse evrenlerine geçiş ve başlangıç sağlamaktadır . Zaman ve üç boyutlu uzayın püskürmediği yerlerde başka boyutlu evrenler vardır . Sonsuz Multiverse evrenleri üç boyutludur , zaman vardır , Bilinmeyen evrenler üç boyut ve zamandan istisnadır .