Sempozyumda Fatih Projesi’nin Engelliler Açısından Olası Sorunları’na değinen Türkiye Bilişim Dergisi Yazarı Kemal Ateş “Fatih Projesi’nin “Engellilerin İnsan Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne” uyumlu hale getirilmesi gerektiğine değindi.

Bu proje kapsamında Türkiye’nin 30 Mart 2007 tarihinde imzaladığı “Engellilerin İnsan Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne” uyumlu olarak teknolojik çözümlerin ve BT altyapılarının evrensel tasarımın yapılması ve makul uyumlaştırmanın sağlanması gerektiğini hatırlatarak, şu anda ki Fatih Projesi için “Donanım ve Yazılım Altyapısının Evrensel Tasarımının ve Makul Düzenlemenin Yapılması” altyıncı ve yeni bir bileşen olarak oluşturulmuştur dedi.

Altıncı bileşen Ortopedik Engeliler, Dil ve Konuşma Engelliler, Görme Engelliler, İşitme Engelliler, Zihinsel Engelliler ve Süreğen Hastalığı Olanlar olmak üzere altı alt bileşene ayrıldığını söyleyen Ateş, Her bir alt bileşenin engellilerin yaşam kalitesini artıran, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamayı hedefleyen, erişilebilirliği ve bireysel özgürlüğü üst düzeyde tutan en son teknolojik çözümler sunması gerektiğini ifade etti.

Kemal Ateş, “Engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik etmek, korumak ve sağlamak, varlıklarından kaynaklanan onurlarına saygıyı güçlendirmek olan Birleşmiş Milletler “Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme”sini; Türkiye Birleşmiş Milletler tarafından imzaya açıldığı tarih olan 30 Mart 2007 tarihinde 80 ülke ile birlikte imzalamıştır” dedi.

Sözleşmeye ilk imza atan ülkeler arasında yer almamızın yanı sıra, konuya verdiğimiz önemin gereği olarak sözleşme’nin 3 Aralık 2008 Dünya Özürlüler Günü’nde 5825 sayılı Kanunla onaylanmasını uygun bulunmuş ve Bakanlar Kurulu’nun 27.05.2009 tarihi ve 2009/15137 sayılı kararıyla da onaylandığını vurgulayan Ateş, Fatih Projesi’nde Evrensel Tasarım ve Makul Uyumlaştırma’nın önemini anlattı.

Fatih Projesi’nin engellilere entegre edilmesi durumunda Milli Eğitim Bakanlığı’nı iki farklı sorunun beklediğini belirten Ateş, “Engellilere istatiksel olarak bakarsak nüfusun yüzde 12.29’unu kapsıyorlar.

Bu oran elbette arttı. Fakat okullarda ki öğrenci sayısı, yani Milli Eğitim Bakanlığı’nın engelli sayısı yüzde olarak çok az” dedi. Bunun iki nedeninin olduğunu belirten Ateş, “Birincisi engellilerin çoğu okula gidemiyor. Öncelikle okula gidemediklerinden dolayı fayda alamayacak olan bir grup var.

İkincisi ise normalde engelli sınıfına giren fakat Milli Eğitim Bakanlığı’nın engelli olarak görmediği gruplar var. Bu gruplar da teknolojiden ve Fatih Projesi’nden eğitimsel katkıyı sağlayamayacaklar” dedi.

Projenin amaçları arasında “Her engellinin yaşadığı yerde okuluna devam edebilmesinin sağlanması” gerektiğini belirten Ateş, “Eğer gelecekte, ilgilerine, zekalarına, yeteneklerine göre birbirlerine benzeyenlerin bir arada yaşayacağı engelliler mahallesi yada köyü, yetenekliler ilçesi, normal zekalılar, üstün zekalılar, ressamlar ya da müzisyenler şehri gibi bölünme ve ayrıştırma adacıklarından oluşmuş bir toplumda yaşayacaksak, geleneksel eğitim anlayışımızla geleceği karşılamaya devam edelim. Değilse, eğitimde entegrasyonun kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu gerçeği gibi, Fatih Projesi kapsamında da engellilerin durumunun yükü kaldırılamaz bunalımlar yaşatabileceği gerçeğinin tekrar gözden geçirilmesini gerektiğini” vurguladı.

Fatih Projesi kapsamında engellilerin teknolojik eğitim ihtiyaçlarının karşılanması durumunda farklılıkların birlikteliğindeki uyumun, düşünülenden daha fazla eğitimsel yarar ve gelişimsel bir potansiyel taşıyacağını söyleyen Ateş, “Engelsiz bir yaşamın, engelsiz bir dünyanın oluşması teknoloji dünyası ve bilişimciler olmadan olmaz” dedi. Bu nedenle engelsiz bir yaşam gereksinimi içinde olanlara, modern zamanın Robin Hood etkisini sunmaya en çok bilişimcilerin yakın olduğunu belirtti.

Anımsamak ve düşünmenin, bilişimcilerin, engellilerin dünyasına yapacağı katkıların ilk adımı olduğunu hatırlatan Kemal Ateş, bugün olduğu gibi, bu adım bir sonrakini de bizlere attıracaktır, dedi.