Google Türkiye tarafından bugün düzenlenen etkinlikte Ülke Müdürü Mehmet Keteloğlu, yapay zekanın küresel ekonomi ve toplumlar için önemli bir fırsat sunduğunu belirtti. Keteloğlu, McKinsey araştırmasına göre son 50 yıldaki ekonomik büyümenin yarısının demografik faktörlerden, yarısının ise teknolojik dönüşümlerden kaynaklandığını söyledi. Peki Türkiye hakkında neler dedi?

Önümüzdeki yıllarda iş gücüne katılımın durağanlaşacağı ve hatta düşeceği bir dönemde, küresel ekonomik büyüme için en büyük potansiyelin üretkenlik artışı olduğunu ifade eden Keteloğlu, yapay zeka teknolojisinin bu artışta önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

Keteloğlu, Google’ın yapay zeka alanındaki hedeflerini dört başlık altında özetledi:

  1. Bilgiyi ve öğrenmeyi geliştirmek
  2. Yaratıcılığı ve üretkenliği artırmak
  3. İnovasyonu artırmak ve herkesin bu platformları kullanarak inovasyon yapmasını sağlamak.
  4. Teknolojiyi sorumluluk bilinciyle geliştirmek

Yani bilgi ve öğrenmeyi geliştirmek, yaratıcılığı ve üretkenliği artırmak, inovasyonu artırmak ve herkesin bu platformları kullanarak inovasyon yapmasını sağlamak, teknolojiyi sorumluluk bilinciyle geliştirmek. Keteloğlu, yapay zekanın sorumluluk bilinciyle geliştirilmesinin, özellikle de düzenleme ve yönlendirmeyle, önemine dikkat çekti.

Google’ın yakın zamanda Google AI etkinliğinde bu hedefler doğrultusunda birçok ürünü lanse ettiğini belirten Keteloğlu, örnek olarak yeni arama deneyimi sunan AI Overview ve metin girdileriyle görsel içerik üreten Imagen Video ürünlerini gösterdi. Keteloğlu, bu ürünlerin, küçük esnafın bile yaratıcı çözümler üretmesini sağlayacağını belirtti.

Keteloğlu, Google’ın yapay zeka teknolojisinin herkes tarafından erişilebilir olmasını ve toplumsal fayda sağlamasını hedeflediğini vurguladı. Ayrı bir araştırmada, üretken yapay zekanın yaygın kullanımı halinde Türkiye’nin GSYİH’sında yüzde 5’in üzerinde yıllık bir artış, yani 1,2 ila 1,4 trilyon TL’lik bir ekonomik katkı potansiyeli olduğu belirtiliyor. Yapay zeka, üretim kapasitesini artırarak fiyat baskılarını düşürebilir ve refah artışına katkı sağlayabilir.

Türkiye’de 31 milyonluk toplam istihdamın yüzde 55’inin üretken yapay zeka ile birlikte çalışacağı öngörülüyor. Yapay zeka destekli otomasyonun yaygınlaşmasıyla bazı işlerin ortadan kalkması beklenirken, yeni iş alanlarının ortaya çıkması da muhtemel.

Çalışanların yüzde 47’si üretken yapay zekanın işlerini olumlu etkileyeceğine inanıyor. Yapay zeka destekli ekonomide, otomasyon nedeniyle kapanacak işlerin yerini alacak yeni işler sayesinde işsizlik seviyesinde değişiklik yaşanmaması bekleniyor. Yani yapay zeka işlerimizi elimizden almayacak. Aksine yüklerimizi hafifletecek ve yeni iş ve istihdam alanları ortaya çıkacak.

Implement Consulting Group kurucu ortağı Eva Rytter Sunesen, basın toplantısında yapay zekanın (YZ), özellikle üretken YZ’nin ekonomik büyüme potansiyeli üzerinde durdu. Sunesen, 1950’lerden beri var olan YZ’nin son uygulamalarının, daha önce öngörülenden çok daha hızlı ve yaygın bir şekilde benimsendiğini belirtti. Üretken YZ, metin, video, ses ve kod gibi özgün içerikler oluşturmak için tasarlanmış bir YZ alt kümesidir.

Sunesen, üretken YZ’nin genel amaçlı bir teknoloji olduğunu ve hem güçlü hem de kullanımı kolay olduğunu vurguladı. Bu erişilebilirlik, hem küçük ve büyük ölçekli şirketlerin hem de bireylerin bu teknolojiyi kullanabilmesi için çok az engel olduğu anlamına geliyor.

Sunesen, bu kolay erişilebilirlik nedeniyle ekonomistlerin ve uluslararası bankaların, üretken YZ’yi erken ve hızlı bir şekilde benimseyen ülkeler için uzun vadeli büyüme projeksiyonlarını yükselttiğini belirtti. Sunesen, Türkiye’nin de bu ülkelerden biri olmasını sağlayabilecek bazı girişimlere dikkat çekerek, Türkiye’nin üretken YZ’nin ekonomik fırsatlarından nasıl yararlanabileceğine dair kendi değerlendirmelerini sundukları raporlara değindi.

Sunesen, üretken YZ’nin ekonomik fırsatlarının ölçülebileceği birçok yol olduğunu, ancak kendilerinin, üretken YZ’nin insanlara görevleri daha verimli ve daha iyi bir şekilde tamamlamalarında yardımcı olma konusundaki güçlü yeteneğini hesaba katan bir metodoloji seçtiklerini açıkladı.

Bu metodoloji, ülkeler arasında tutarlı karşılaştırmalar yapılmasına olanak tanıyan köklü bir araştırmaya dayanmaktadır. Sunesen, sonraki 10 yılda üretken YZ’nin yaygın olarak benimsenmesinin Türkiye’nin GSYİH’sını yüzde 5 oranında artırabileceği tahmininde bulunduklarını açıkladı.

Bu ayarlamanın kademeli olarak gerçekleşeceği ve hem 10 yıldan önce hem de sonra kazanımlar olacağı, ancak teknolojinin zirveye ulaştığı noktada Türkiye’nin GSYİH’sına 1,2 trilyon ila 4,4 trilyon dolar arasında katkıda bulunacağı tahmin ediliyor.

Bu hesaplamalar, tüm şirketlerin yaklaşık yarısının bu 10 yıl içinde üretken YZ kullanmaya başladığı bir senaryoya dayanmaktadır. Ekonomik kazanımlar esas olarak şirketlerde artan üretkenlik, yeni iş fırsatları ve yenilik ve yeni ürün ve hizmetlerin yaratılması olmak üzere üç kanal aracılığıyla gerçekleşecektir.