Dünya çapında hızla gelişen İnternet, hayatımıza psikolojik hastalık ve sorunlar dahil etmeye başladı. Özellikle son on yılda, çoğu ülkede kullanıcı sayısı arttı. Daha kolay erişim ile hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Sosyal patologlar, psikologlar ve eğitim uzmanları, aşırı kullanımın olası olumsuz etkilerinin ve buna bağlı fiziksel ve psikolojik sorunların farkında.
Hayatını etkileyecek kadar İnternet’e giren ve genel olarak haftada 38 saatten fazla çevrim içi olan kişilerin İnternet bağımlılığı olduğu kabul edilir. Peki, siz kaç saat kullanıyorsunuz? Diğer sağlık sorunlarından haberiniz var mı? İşte çevrim içi hayatın bizi ittiği 5 psikolojik hastalık…
İnternet ve psikolojik hastalık ilişkisi: Hayalet zil sendromu
“Hayalet zil sendromu“nun anlamı şu; telefon zil sesi duyuyorsunuz, elinizi cebinize atıyorsunuz ama telefonunuz aslında çalmıyor. Hatta biraz ileriye gidelim, bazen telefonunuz cebinizde ya da çantanızda bile değil aslında. İşte bunun adı “hayalet zil sendromu”.
iDisorder kitabının yazarı Dr. Larry Rosen‘e göre, kendilerini yoğun mobil kullanıcılar olarak gören kişilerin yüzde 70’i ceplerinde hayalet uğultu yaşadıklarını bildirdi. Hepsi beynimizdeki yanlış tepki mekanizmalarından kaynaklanıyor. Rosen, “Muhtemelen cebimizde hafif bir karıncalanma hissediyoruz. Birkaç on yıl önce bunun hafif bir kaşıntı olduğunu varsayıp kaşıyorduk.” dedi.
Açıklamasının devamında ise şöyle diyor: “Ama şimdi sosyal dünyamızı cebimizdeki bu küçük kutuya bağlı olacak şekilde kurduk. Bu nedenle, bacağımızda herhangi bir karıncalanma hissettiğimizde, beynimizden ya endişeye ya da zevke neden olup bizi harekete geçirecek bir nörotransmitter patlaması alıyoruz.”
Telefonsuz yaşayamam! Nomofobi nedir?
Kişinin mobil cihazına erişememekten kaynaklanan endişe. “Nomofobi” terimi, “no mobile phobia“nın kısaltmasıdır. Telefonunuz bozulduğunda veya etrafta bir elektrik prizi olmadığında o korkunç kopukluk hissini yaşadınız mı?
Nomofobi, bazı kişilerin telefonlarından ayrı kaldıklarında hissettikleri endişedeki belirgin artıştı temsil ediyor. Telefon bağımlılığı kulağa önemsiz bir sorun gibi gelse de bozukluğun insanların yaşamları üzerinde çok ciddi olumsuz etkileri olabilir.
Öyle ki, bu durum ABD Psikiyatri Birliği’nin Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı‘nın (DSM-5) en son baskısında kendine yer buldu. Hatta California’daki Morningside Recovery Center’da özel bir Nomofobi tedavi programı başladı.
Dr. Rosen, bu konuda şöyle dedi: “Hepimiz telefonlarımızdan gelen bildirimlere karşı tetikte olmaya şartlandırılmışız. Bir bakıma Pavlov’un köpekleri gibiyiz. İnsanların telefonlarını çıkardığını ve iki dakika sonra hiçbir şey olmamasına rağmen tekrar bunu yaptığını görüyorsunuz. Bu, refleks eyleminin yanı sıra hiçbir şeyi kaçırmadığımızdan emin olmak için duyulan endişe tarafından yönlendiriliyor. Bunların hepsi FOMO (Kaybetme Korkusu) tepkisinin bir parçası.”
Ekrana bakınca mide bulantısı hissi: Siber hastalık nedir?
Bazı kişilerin belirli dijital ortamlarla etkileşime girerken hissettikleri yönelim bozukluğu ve baş dönmesi oluyor. Örnek olarak iOS 7‘de (2013) bazı düzenlemeler insanların sıklıkla baş dönmesi ve mide bulantısı yaşamasına neden olmuştu. iOS 7’nin insanlara yaşattığı etki, siber hastalığın örneği haline geldi.
iOS 7’nin şekli, iPhone ve iPad kullanıcılarına sunulur sunulmaz, Apple destek forumları yeni arayüzü kullandıktan sonra baş dönmesi ve mide bulantısı şikayetleri ile doldu. Nedenine gelecek olursak, büyük ölçüde Apple’ın simgelerin ve ana ekranın, ekran camının altındaki üç boyutlu bir dünyada hareket ediyormuş gibi görünmesini sağlayan paralaks efektini kullanımıyla alâkalı.
Terim, 1990’ların başında, ilk sanal gerçeklik sistemlerinin kullanılmasından sonra ortaya çıktı. Aslında temel olarak, hareket etmediğimiz zaman beynimizin hareket ediyormuş gibi davranması.
İnternet, psikolojik hastalık ilişkisinde “hastalık arama”: Siberkondri
Aslında eminim ki bunu birçoğumuz yapıyor. İtiraf ediyorum, ben de! “Siberkondri“, İnternet’te araştırma yapıp kendinize hastalık bulmak ya da okuduğunuz hastalıkları kendinizde görmek.
İnsan vücudu, kontrol ettikçe karşımıza gizemli ağrılar, şişlikler, sızılar çıkaran sürpriz dolu bir yer. Çoğu zaman bu küçük anormalliklerin ciddi bir şey olmadığını görüyoruz. Ancak İnternet’in geniş tıbbî literatür arşivi, hayal gücümüzün her türlü kabus tıbbî senaryo ile çılgına dönmesine izin veriyor.
Başım ağrıyor. Muhtemelen ciddi bir nedeni yok. Bir de İnternet’e bakmalıyım, sebebini bulabilir. Evet, kesin tümör var. Siberkondri hastalarının kafasında bu tür bir düşünce yer alır. Olası en kötü sonuçlara ulaşmak için arama yapar. 2008 yılında Microsoft bu konuda bir araştırma yaptı. Buna göre, arama motoru destekli kendi kendine teşhisin, genellikle arama yapan kişinin olası en kötü sonucu elde etmesine yol açtığını buldu.
İnternet’in varlığı, daha az bilgi tutmamıza yol açıyor: Google efekti
Araştırmacılar Google efektini kısaca şu şekilde açıklıyor: İnsan zihninin, tüm cevapların sadece birkaç tık ötede olduğunu bildiği için daha az bilgi tutma eğilimi. Yani İnternet sayesinde, medeniyetin ilk çağlardan bu yana biriktirdiği hemen hemen tüm bilgilere kolaylıkla erişiyoruz. İşte bu da beynimizin çalışma şeklini değiştiriyor.
“Google Etkisi” olarak da isimlendirilen araştırmalar, bilgiye sınırsız erişimin beynimizin daha az bilgi tutmasına neden olduğunu gösterdi. Evet, tembel oluyoruz. Aklımızda, “Bunu ezberlememe gerek yok. Çünkü daha sonra Google’da bulabilirim.” fikri var.
{{user}} {{datetime}}
{{text}}