İstanbul’un fethi, bundan 6 yüzyıl önce bir çağı kapatıp yeni bir çağı başlattı. Osmanlı Padişahı II. Mehmed komutasındaki birlikler, 1453 yılında Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i ele geçirdi. Peki, fethi getiren dönemin ileri teknolojileri nelerdi?
Osmanlı padişahını “Fatih” yapan, kuşatmayı başarıya ulaştıran teknolojiyi derledik. Haberimizde kronolojik tarihi bilgi vermek yerine teknolojik gelişmelere odaklandık.
Konstantinopolis surlarını yıkan şahi topu
Konstantinopolis’i almak için bir ordunun hem karadan hem de denizden saldırması gerekiyordu. Ancak kim denerse denesin, şehre hangi silah ve toplarla saldırılsın tüm girişimler başarısız oldu. Kısacası, Ortaçağ’ın en büyük savunmasına sahip Konstantinopolis zapt edilemezdi. Tarihçilere göre, İstanbul’un fethedilememe nedeni kalın surlarını yıkacak güçte topların olmamasıydı.
Belki de teknolojiyi en iyi takip eden Osmanlı padişahı Sultan II. Mehmed’di. Tarihçilerin “dahi” dediği Sultan Mehmed, fetih hazırlıklarının her aşamasıyla bizzat uğraştı. Fetih için özel şehir planı çizdirdi. Güçlü topların yanı sıra sadece dört ay gibi kısa bir sürede Rumeli hisarını yaptırdı. Hisarın bu kadar kısa bir sürede yapılması bile teknolojiyi nasıl iyi kullandıklarını gösteriyor.
Fatih, dönemin önemli mühendislerinden Saruca Paşa ve Müslihuddin Ağa ile de çalıştı. Macar asıllı topçu Urban da Rumeli Hisarı’ndan fırlatacakları topları hazırladı. Bunlar, henüz Avrupa’da bilinmeyen dökme toplardı. Mühendisler, o güne kadarki en güçlü, uzun namlulu, geniş çaplı topları inşa etti. Aslında Urban, geliştirdiği topları ilk önce Bizanslılara satmak istemişti. Ancak istediği teklifi karşı taraf karşılayamadı. Urban daha sonra uzmanlığını padişaha sattı.
Birçok tarihçiye göre, Osmanlı ordusu 150 bin ila 200 bin kişiden oluşuyordu. Ancak modern tarihçiler daha gerçekçi olduğunu düşündükleri 60-80 bini tahmin ediyor. Ordu, 2 Nisan 1453’te Konstantinopolis surlarında toplandığında, Bizanslılar Osmanlının toplarını ilk kez gördü.
Osmanlı birlikleri savaşta geleneksel silahlar kullandı. Ancak Bizans şehir surlarını yaklaşık beş metre uzunluğunda, on dokuz ton ağırlığında ve 500 kg ağırlığındaki taş mermileri ateşleyen büyük, bronz şahi toplarla yıktılar. Bronz topun kalibresi kabaca bin 200 metreydi ve patlaması 25 km’lik bir alanda duyulabiliyordu. O kadar hantal bir toptu ki günde yalnızca yedi kez ateşlenebilmesi için doldurulması ve soğutulması çok uzun sürüyordu. Yine de Osmanlılar, her biri günde yüz defadan fazla ateş edebilen çok sayıda küçük topa sahipti.
Şahi topunun iki ayrı parçasını vidalayarak birleştirdiler. Bu türden büyük toplar daha sonra “Çanakkale Topları” olarak adlandırıldı ve şu anda İngiltere, Hampshire’daki Fort Nelson‘da bir örneği sergileniyor.
İstanbul’un fethi için büyük bir donanma kurdu
Enver Arslan, Fatih’in icadı olduğu kabul edilen havan toplarının nüvesi sayılabilecek aşırtma sistemli topların da bu savaşta kullanıldığını yazdı. Kuşatma sırasında topların mevzisini ilk kez değiştirdiler. Yine ilk kez fazla atış sebebiyle ısınan topları zeytinyağıyla soğuttular. Bu yöntem günümüzde de kullanılır. Sürtünmeden dolayı ısınan içten yanmalı motorlar ısıya dayanıklı sentetik yağ ve suyla soğutulur.
Bir diğer teknolojik gelişmeler donanmada idi. Gelibolu Tersanesinde mühendisler, 12 ayda 75 gemi üretti. Toplamda ise donanmanın 150 gemisi olmuştu. Osmanlı donanmasında iki gemi türü vardı; büyük kadırgalar ve daha küçük kükeler.
Manevra kabiliyeti daha iyi olduğu için kükeleri Haliç’e indirmek hem daha kolay hem de daha kullanışlı olacaktı. Haliç’teki Bizanslıların döşediği zinciri geçemeyince, Sultan Mehmed yeni bir taktiğini devreye soktu. Raylı bir yol yaparak öküzlerin çektiği arabalara 70 gemi yüklediler. Böylece dönemin imkanları da göz önüne alındığında sadece bir günde 70 gemiyi Haliç sularına indirmeyi başardılar.
Haliç’e indirdikleri gemilerden köprü yaparak askerler karşıya geçti. Ardından Osmanlılar bir duba inşa ederek bunlara toplar taktı. Artık sadece karadan değil, denizden de şehre saldırmaya başladılar.
Prof. Dr. Burcu Özgüven‘in çalışmasına göre, ateşli silahlı kaleler 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Osmanlı sınırında önemini korudu. Sultan Mehmed, dökümhane ve balistik hesaplamalardan topoğrafik konuma kadar ateşli silahları bizzat denetledi. Kuşatma stratejisi, yeni ortaya çıkan barut teknolojisinin desteğiyle gerçekleşti.
Varna Muharebesi’nde (1443-44) Osmanlı birlikleri, Macarlarda yeni bir taktik gördü. Açık alan savaşlarında tercih edilen Wagenburg taktiği, at arabalarını çember yada kare şeklinde zincirlerle bağlayarak seyyar bir kaleye dönüştürüyordu. Osmanlı da bu taktiği benimseyerek fetihte geliştirdi.
Osmanlı tarafında bunlar yaşanırken Bizans ne yaptı?
Nihayetinde, 6 Nisan–29 Mayıs 1453 tarihleri arasındaki kuşatmanın sonucunda Osmanlılar İstanbul’u fethetti. Diğer bir ifadeyle Konstantinopolis düştü.
M.S. 15. yüzyıl Yunan tarihçisi ve görgü tanığı Georges Sphrantzes‘e göre, Bizans’ın savunma ordusu 5 binden azdı. Bu sayı şehrin surlarının uzunluğunu kapatacak kadar bile değildi. Zira, surların uzunluğu toplamda yaklaşık 19 km. Üstelik Bizans donanması sadece 26 gemiden oluşuyordu.
Bizanslılar, Osmanlı askerlerini yakmak için gemilerden veya duvarlardan basınç altında püskürtülebilen son derece yanıcı sıvı olan mancınıklara ve Yunan Ateşi’ne sahipti. Ancak savaş teknolojisi ilerlemişti ve Theodosian’ın surları şimdiye kadarki en sert testini yapmak üzereydi. Haliç’in ağzını zincirlerle kapayan Bizans İmparatorluğu, Fatih’in dehası karşısında başarılı olamadı.
Güzel bir paylaşım olmuş emeğinize sağlık devamının gelmesi dileğiyle
mükemmel bir yazı olmuş. emeğinzie sağlık
Süper olmuş ellerinize sağlık
Atam canım atam mekanın cennet olsun FSM <3