ShiftDelete.Net olarak teknoloji dünyasındaki önemli gelişmeleri sizlere aktarmaya devam ediyoruz. Bunu yaparken sadece ürünlere değil, o ürün ve hizmetlerin arkasındaki kişilere de odaklanıyor. Bu bağlamdaki son konuğumuz ise Microsoft Türkiye Müşteri Çözümlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Emre Dura oldu. Kendisine Microsoft’un bulut ekosistemini ve Open AI ile beraber Microsoft’un yapay zekayı hangi alanlarda kullanacağını sorduk.
Open Ai ile beraber Microsoft’un hangi servislerinde yapay zeka kullanılacak?
Yapay zeka hayatımızın farklı farklı her türlü alanında karşımıza çıkmaya başladı. Tüm dünyada Open Ai’ın geliştirdiği Chat GPT ile son aylara yapay zeka damga vurdu. Microsoft’un Open Ai yatırımı sonrasında pek çok farklı alanda yapay zeka kullanımının entegre edileceğini göreceğiz.
Yazılım dünyasının yakından bildiği GitHub’a Open AI desteği sunacak olan Microsoft, kullandığı tüm platformları birbirleriyle birleştirerek, ekiplerin senkron içerisinde hızlı çalışmasını hedefliyor. Ayrıca Microsoft’un yapay zekayı güvenlik sistemlerine de entegre etmesi bekleniyor. Antivirüs ve bilgisayar koruma yazılımlarında yapay zeka ile beraber daha da üstün bir koruma hedefleniyor. Bizim adım atacağımız hatalı ve riskli durumları önceden algılayıp, açıkları kapatıp, riskleri minimize edebilir.
Microsoft’tan Windows 12 atağı: Sistem gereksinimleri netleşiyor
Girdiğiniz toplantının özetini yapay zeka çıkartacak!
Bing arama motoruna yapay zekayı ekleyen Microsoft, WEB’te arama deneyimini çok daha farklı bir seviyeye önümüzdeki dönemde çıkarabilir. Ayrıca 365’e de AI desteği eklenecek. Ayrıca Teams’e de eklenen yapay zeka sayesinde, katıldığımız toplantının özetini yapay zekaya aldırabileceğiz.
Dijital dönüşüm konusunda Microsoft Türkiye nasıl çalışmalar yapıyor?
Hem bireysel hem de organizasyonel açıdan nasıl bir değişiklikle karşılaştınız? Microsoft Türkiye nasıl bir yol izledi? Dijital dünyaya katkı sağlayan ürünleriniz ve servislerinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Geçtiğimiz 2,5 sene içinde hep birlikte büyük bir dijital devrime tanıklık ettik. Bu süreçte dijital dönüşüm anlamında eksikleri olduğunu net bir şekilde gören işletmeler, rekabet anlamında geride kalmamak adına her zamankinden daha hızlı aksiyon alarak arayı kapatmaya gayret etti. Teknolojik sistemler yenilendi, çalışanların uzaktan da etkin bir şekilde çalışabilmesi için gerekli altyapılar oluşturuldu, yeni mobil uygulamalar geliştirildi. Öte yandan dijital dönüşüme gereken önemi veren şirketlerin krize karşı da daha dayanıklı oldukları açıkça görüldü. Artan veri yükü ve trafiğiyle birlikte altyapıları buluta taşımanın, siber güvenliğe yatırım yapmanın önemi her zamankinden daha iyi anlaşıldı.
Bugün artık dijital dönüşümü büyük ölçüde tamamlamış ve dijital olgunluk dönemine girmiş bir iş dünyasından bahsedebiliriz. Bu olgunluğun en önemli göstergelerinden birisi de kültür değişimi. Kültür değişimi tabii ki çok geniş bir kavram; çalışanların daha yüksek teknolojileri kullanabilme yetkinliği kazanmasından tutun da, birbirlerinden öğrenmeye açık, daha verimli ve daha mutlu çalışanlardan oluşan modern iş yerleri yaratılması için gerekli adımların atılmasına kadar birçok elementin bir araya gelmesiyle kültür değişimi sağlanıyor.
Her fırsatta dile getirdiğimiz gibi, Microsoft çatısı altında her şeyi bilen değil; her şeyi öğrenmeye, kendisini geliştirmeye ve değer yaratmaya gönüllü insanlarla çalışmaya özen gösteriyoruz. Growth mindset dediğimiz bu zihin yapısı, bugün iş hayatında sahip olunabilecek en kıymetli özelliklerin de başında geliyor.
Microsoft’un bulut çözümleri neler?
Pandemi sonrası dijital dönüşüm ve bulut alanlarında hem kurumların hem kullanıcıların kültürlerinde değişim olduğunu vurgulayan Emre Dura, Microsoft’un yenilenen ihtiyaçlara göre hem şirketin kurum kültürü hem de sunduğu hizmetleri, değişen yeni trendlere göre yaptığını belirtti.
Microsoft, yeni dönemde odaklandığı bulut teknolojilerini 3 ana gruba ayırıyor.
Azure dediğimiz genel bulut kullanım platformu. İkincisi özellikle pandemi döneminde evden çalışmaya ve hibrit çalışmaya dönen şirketlerin ve bireysel çalışanların verimini artırmaya odaklanan modern çalışma uygulamaları Teams ve Microsoft 365. Üçüncüsü ise iş uygulamaları olan ERP ve CRM çözümleri Microsoft’un ana çözüm oluşturduğu bulut platformları.
Emre Bey yaptığımız röportajda özellikle pandemi sonrası hem şirketlerin hem kullanıcıların hem de yazılım firmalarının kültürel değişimine de vurgu yaparak genel olarak ülkemizde yüzde 80 seviyesinde ofis çalışımına geri dönüldü. Çalışanların yüzde 20 seviyesi ise dışarıdan hizmet veriyor. Özellikle bu yeni dağınık yapıda iletişimi çok daha iyileştirecek çözümler üzerinde çalışıyoruz dedi.
Microsoft olarak buna nasıl katkı sağladığımızı soracak olursanız, işin yine kültür ve vizyon değişimiyle başladığını söyleyebilirim. Microsoft, yıllar içinde teknoloji ürün ve servisleri satan bir şirketten bir teknoloji platformuna evrildi. Dijital çağda, her işletmenin kendi içinde küçük bir teknoloji şirketine dönüşmesine paralel olarak, salt ürün ve hizmetten çok, ürün ve hizmet geliştirmeye imkan yaratan platformlara duyulan ihtiyacın arttığını gördük.
Günümüzde artık sadece ihtiyacı karşılayıp aradan çekilmeyi değil; müşterilerimizi ve çalışanlarını kendi uygulamalarını geliştirebilecek kapasiteye ulaştırmayı hedefliyoruz. Bu noktada Power Platform çatısı altında toplanan çözümler devreye giriyor. Microsoft 365, Dynamics 365, Power BI ve Azure’un gücünden faydalanmayı kolaylaştıran Power Platform ile; veriyi analiz eden, çözüm geliştiren, otomatik ilerleyen süreçler geliştiren ve sanal yardımcılar yaratan yeni nesil çalışanlar yetişiyor. Bu kişilere Citizen Developer diyoruz.
Kodlama bilgisi olmayan bir çalışanın dahi uygulama yazmasını mümkün kılan Power Platform sayesinde IT’nin iş yükü azalıyor. Örneğin İK, kendi içinde geliştirdiği yazılımla izinleri ve hak edişleri departman içinde kolaylıkla takip edebiliyor. İhtiyacı karşılayıp aradan çekilmemekten kastımız bu aslında. Dijital yetkinliği sadece organizasyonel bazda değil, aynı zamanda bireysel bazda da işler hale getirerek başta IT olmak üzere, tüm departmanların yükünü azaltmak ve operasyonları daha verimli, hızlı hale getirmek mümkün.
Binlerce kişinin kullanacağı 1 uygulamayı profesyonel bir ekiple geliştirmek yerine, kurum genelinde sayısız iş sürecini destekleyecek binlerce uygulamayı nasıl güvenli ve tutarlı bir şekilde geliştirebiliriz sorusuna odaklanıyoruz. Microsoft Power Platform ailesi, bu soruyu cevaplamak ve low-code / no-code uygulama geliştirme; iş akışı, raporlama ve robotik proses otomasyonu süiti ile bu ihtiyaçları gidermek üzere çözüm ailemize katıldı.
Citizen Developer’ların getireceği yaratıcılık ve iş gücü ile, dijital yetkinliği sadece organizasyonel bazda değil, aynı zamanda bireysel bazda da işler hale getirme fırsatına ve çok önemli bir kapasiteyi kuruma kazandırma fırsatına bakıyoruz. Modern uygulama geliştiriciliği diye adlandırdığımız bu dünyada fırsat sahası çok geniş.
Önümüzdeki 10 yılın, geride bıraktığımız 10 yıla benzemeyeceğine emin olabilirsiniz. Dijital teknolojiler, enflasyonel ekonomilerde deflasyonel etki yaratıyor. Bu etki, karşıdan esen rüzgara yön verebilmemizi de kolaylaştırıyor. Burada bir noktaya dikkat çekmek gerektiğine inanıyorum: Daha az ile daha fazlasını başarmak denince aklımıza daha yoğun ya da daha uzun saatler çalışmak gelmemeli. Burada asıl anlatmak istediğimiz teknolojinin çarpan etkisini büyütmek ve bunu yaparken bir yandan nüfuz ettiği sahayı da genişletmek. Sürüden ayrılmanın ve global ekonomide direnç kazanmanın en etkili formülü bu. Tabii ki bu formülün olmazsa olmaz bazı bileşenleri var; bunları 5 maddede şöyle sıralayabiliriz:
1-Buluta geçiş
Microsoft bulutuyla sunduğumuz yaygınlıkta ve derinlikte başka bir bulut servisi yok. Azure ile dünyada hiçbir şirketin vadedemediği güveni vadediyoruz. Burada işimiz altyapıda başlıyor. Tüm sektörlerde iş liderleri buluta geçişi hızlandırıyor. IT ve OT’nin, yani bilişim ve operasyon teknolojileri departmanlarının iş birliği içinde çalışmaya başlamasıyla organizasyonlar rekabet gücünü artırıyor. IT’ye yapılan yatırım arttıkça operasyonel verimlilik artıyor; zamandan ve maliyetten tasarruf ediliyor. Burada maliyetler azalıyor derken yüzde onluk ya da yirmilik düşük yüzdelerden bahsetmiyoruz. Azure VMs üzerinde çalışan Windows ve SQL sunucuları sayesinde rakip bulut platformlarına oranla %80’e varan seviyede maliyet avantajı sağlıyoruz.
2025 itibarıyla yeni dijital iş yükünün %95’i buluta taşınmış olacak. Dünyada Fortune 500 listesine dahil olan şirketlerin %95’inden fazlası en kritik işleri için Azure’a güveniyor. Tüm bu operasyonlar sırasında sürdürülebilirliği de asla odağımızdan çıkarmıyoruz; yine 2025 itibarıyla bulut bilişim ekipmanlarının %90’dan fazlasını yeniden kullanılabilir hale getireceğimizi öngörüyoruz.
2- Ekipleri birleştirmek
Hem profesyonel yazılımcıları hem de citizen developer’ları güçlendiriyoruz. Azure DevOps ve GitHub’dan Visual Studio’ya kadar yazılımcıların fikri koda, kodu buluta, bulutu dünyaya taşıyabilecekleri son derece geniş bir platform sunuyoruz.
GitHub, yarının inovatif dünyasının inşası için ihtiyaç duyulan güvenli, hızlı ve otomatik alanı yaratarak eşsiz bir yazılımcı deneyimi vadediyor; bunun yanında rakiplerimize kıyasla %30 maliyet avantajı sağladığını da unutmamak lazım. Fortune 100 şirketlerinin %90’ı GitHub kullanıyor.
2025 itibarıyla, işletmelerin yaratacağı yeni uygulamaların %70’i düşük kodlu ya da kodsuz araçlar aracılığıyla geliştiriliyor olacak. Günümüzde büyük ve karmaşık sistemlere büyük yatırımlar yapılmaktan kaçınılması son derece doğal. Power Platform sayesinde bu tür yatırımlar yapmadan da organizasyon içinde büyük değişimler yaratmak mümkün. Dediğim gibi burada tek bir mucize uygulamadan bahsetmiyoruz; önemli olan organizasyon genelinde dijital yetkinliğin artmasını sağlayacak bir zemin yaratmak.
Azure PaaS servislerimiz sayesinde, organizasyonlar daha modern, daha dirençli ve bulutta doğan uygulamalar geliştirebilecekler.
3- Veriyi birleştirmek ve yapay zeka kullanmak
Microsoft Intelligent Data Platform ile organizasyonlara veriyi yönetmeleri için değil, değer yaratmaları için daha fazla zaman kalmasını sağlıyoruz.
4- İş birliğine açık süreçler geliştirmek
Uzaktan çalışma da dijitalleşmeye ivme kazandırmaya devam ediyor. Global ölçekte, çalışanların %73’ü pandemide geçtikleri hibrit çalışma modelinin kalıcı olmasını bekliyor. Esnek çalışma ve hayat kalitesinin belirli bir standartta tutulması, çalışanlar için önümüzdeki dönemin yükselen değerleri olacak.
Hibrit çalışma insanları, iş yerlerini ve iş süreçlerini birbirine bağlayacak dijital ortamın sağlanmasını da zorunlu kılıyor; dolayısıyla global rekabet gücünü artırmak isteyen organizasyonların hibrit çalışmayı görmezden gelmek gibi bir lüksleri yok. Bu noktada Microsoft 365, bir şirketin çalışanlarının hayatını ve iş süreçlerini kolaylaştırmak için sunması gereken tüm araçları ve tüm yetkinlikleri tek platformda toplamasıyla fark yaratıyor. Microsoft 365 ve Teams altında sunduğumuz Viva, Teams Rooms ve Mesh for Teams gibi çalışanlara yönelik onlarca uygulamamızla özellikle çok uluslu ve / veya yüksek sayıda çalışan istihdam eden organizasyonların daha verimli ve daha kapsayıcı olmasına katkı sağlıyoruz.
Yine bu esnek modelde çalışan deneyimini mükemmelleştirmek de önemini artırıyor. Dünya genelinde bini aşkın kurumun kullandığı Microsoft Viva, her geçen gün güncellenen özellikleriyle çalışanlara performansları / ajandaları ve hedefleriyle ilgili gerekli hatırlatmaları yapan bir kişisel asistan görevi görüyor. Teams üzerinde iş birliğine zemin hazırlayan uygulamaların kullanımının 2020- 2022 arasında 10 kat arttığını görüyoruz. Sadece bu veri bile hibrit çalışmayı mümkün kılan araçların ne kadar benimsendiğinin önemli bir göstergesi.
5- Güvenliği önceliklendirmek
Son başlığımız ise olmazsa olmaz temel değerlerimiz arasında yer alan güvenlik. Pandeminin başından bu yana sürekli hatırlattığımız bir gerçek var: Siber saldırıların hem sayısı arttı, hem de daha komplike hale geldiler. Uzaktan çalışmayla birlikte aniden yoğunlaşan veri trafiği bir yandan çalışmamızı kolaylaştırırken, diğer yandan tehditlere karşı savunmasız hale gelmemize de sebebiyet verebiliyor. Bu noktada kimlikten entegrasyona kadar siber tehditlerin oluşmasına neden olabilecek tüm güvenlik segmentlerinde yine bulut tabanlı çözümler sunuyoruz. 50’yi aşkın güvenlik ürünü kategorimizin müşterilerimizle entegrasyonunu sağlıyoruz. Dünyanın önde gelen organizasyonları, en kritik güvenlik çözümleri için Microsoft ürünlerine güveniyorlar.
Microsoft Türkiye’nin iş ortağı olmak isteyen bir şirket nasıl bir yol izlemeli?
Bir şirketin Microsoft iş ortağı olması için ilk yapması gereken Microsoft İş Ortakları Ağı’na katılmak. Ortadoğu ve Afrika Bölgemizin hazırladığı, bizim de Türkiye’deki iş ortaklarımız için Türkçe hazırladığımız bir yol haritamız var. Tüm iş ortaklarımız bu web sitesine girerek 7 adımda nasıl Microsoft iş ortağı olabileceklerini öğrenebilirler. Hem mevcut iş ortaklarımıza hem de iş ortağımız olmak isteyen şirketlere yönelik olarak hazırlanan bu platformda kayıt işlemlerinden eğitimlere, bulut servisleriyle ilgili detaylardan kaynak ve rehberlere kadar ihtiyaç duyulan tüm bilgilere web sitemizden kolayca ulaşılabiliyor.
İş ortaklarınız genellikle hangi alanlarda faaliyet gösteriyor?
İş ortaklarımız bizim bireysel ve kurumsal bütün Microsoft kullanıcılarıyla temas noktamız. Bulut servislerinden operasyon ve altyapı servislerine, siber güvenlikten yazılım geliştirme ve otomasyon çözümlerine kadar bilişim teknolojileri alanında aklınıza gelebilecek tüm Microsoft ürün ve servislerini iş ortaklarımız aracılığıyla kullanıcılarımıza ulaştırıyoruz.
Microsoft Türkiye iş ortaklarına nasıl katkı sağlıyor? En çok hangi alanlarda fayda sağlıyor?
İş ortaklarımızın büyümelerine ve daha fazlasını başarmalarına katkı sağlamak bizim için çok değerli. Öncelikle “co-sell” adını verdiğimiz birlikte satış fırsatı sağlıyoruz. Son yaptığımız çalışmalara göre Microsoft’un kazandığı her 1 birime karşılık, iş ortaklarımız yaklaşık 13 birim kazanıyorlar. Bu büyük bir avantaj.
Bunun üzerine bu “co-sell” fırsatını Microsoft’un faaliyet gösterdiği her pazarda gerçekleştirme fırsatını yakalıyorlar, yani bizim networkümüzü kullanarak, yeni pazarlara açılma fırsatı yakalıyorlar. Bu da ikinci avantajımız.
Aynı zamanda, ISV’ler ile yaptığımız iş birliği modeli ve geo-expansion gibi konularda iş ortaklarımıza desteklerde bulunduğumuzu da belirtmek isterim. Bu anlamda ortak satış ve ortak pazarlama faaliyetleri yaparak, ISV iş ortaklarımızın büyümesine katkı sağlıyoruz, yeni müşteriler ve kanallar yaratmalarını hedefliyoruz. Azure Marketplace üzerinden çözüm satabilen ISV’lerimizi yurtdışındaki pazarlara açıyoruz ve özellikle farklı ülkelerin süreç ve operasyonlarından bu şekilde kurtulmuş oluyorlar.
Üçüncüsü, yetkinlik; Microsoft iş ortakları onlara sunduğumuz sınırsız kaynaklar, programlar ve araçlardan yararlanarak ekipleri için eğitimler düzenleyebiliyor; yenilikçi çözümler geliştirerek pazarda farklılaşabiliyor ve müşterilerine yeni servisler sunabilirler. En önemlisi bu sayede kendilerini geliştiriyorlar, her zaman yeni, güncel ve önde oluyorlar.
Son olarak, ölçek. Microsoft bugün kendi içerisinde çok geniş bir portföye sahip, dolayısıyla arkasına Microsoft’u teknoloji tedarikçisi olarak alan bir iş ortağı için yeni iş olanakları hiçbir zaman bitmiyor. Sahip olduğumuz geniş portföy sayesinde iş ortaklarımız ister bulut, ister ERP, ister siber güvenlik olsun bir çok farklı alanda müşterilerine destek olabiliyor, çözüm sunabiliyorlar.
Bu sene başarı sağlamış ve örnek olabilecek iş ortaklarından da bahsedebilir misiniz?
Invent analytics, özellikle perakende sektörünün en önemli problemleri olan stok optimizasyonu ve talep tahmini konularında çözümler sağlıyor. Türkiye, Avrupa, Orta Doğu ve Amerika’da 30’un üzerinde müşteriye bu çözümleri sunuyor. Migros, Flo, Boyner, Camper, Fozzy Group gibi bircok müşteri bu çözümleri kullanıyor.
AlternaCX, birçok segmentte müşteri deneyimi çözümleri sunarak, son kullanıcı şikayetlerinde ciddi oranda azalma ve net promosyoncu skorunda iki kata kadar artış sağlıyor. Aynı zamanda hem Türkiye hem de yurtdışında çok sayıda banka bu çözümleri kullanıyor. Bunlardan bazılarına örnek vermek gerekirse Akbank, BNP, Denizbank ve Emirates gibi firmaları sayabilirim.
Saha satış ve müşteri kontrol/takip süreçlerinizi uçtan uca tek platformda takip edebileceğiniz ve raporlayabileceğiniz iş ortağımız Repzone’un çözümününden de bu noktada bahsedebiliriz. Bugün birçok ulusal ve uluslararası firma (3M, BAT, Bel Group, Danone, Dr. Oetker, Henkel, Johnson&Johnson, Pierre Fabre, Vileda) satış süreçlerini artık uçtan uca tek platform olan Repzone ile yönetiyor. Repzone, modüler saha ve satış noktası yönetimi platformu sunuyor.