Tower Defence oyunlarına başlayalı çok fazla bir zaman olmadı. Öğrenmesi kolay, ustalaşması zor bir türdür bana göre. Bu yüzden olsa gerek, zamanım da olmadığı için geç tanışmıştım bu türle.
Bu tür oyunların temeli bellidir. Savunduğunuz bir alan veya yer vardır. Elinizdekiler ile burasını en iyi şekilde korumaya çalışırsınız. Orcs Must Die da bu tür oyunları tps ile buluşturan bir yapım. Tower Defence oyunlarında ilk olarak denediğim oyundu kendileri. Tanınan site ve oyun dergilerinden de yüksek notlar almıştı.
İkinci oyun da aynı ilk oyun gibi sessizce çıkageldi. Öyle ki, serinin hayranı olarak ben bile oyunu çıkış tarihinden 3-4 gün sonra duydum. Robot Entertainment tarafından geliştirilen oyun, ilkinin verdiği eğlenceyi vaat ediyor mu bakalım.
{pagebreak::2}
Orc’ların dönüşü…
Öncelikle, oyunun belki de en büyük yeniliği co-op özelliği olmuş. Yeni karakterimiz ise Sorceress adında; tahmin edeceğiniz gibi, büyücü bir bayan. İlk oyunda karşımızda olan karakterin ta kendisi. War Mage ise yeniden bizlerle. Hiç değişmemiş. Hala orc sürülerinle savaşmakla meşgul.
İlk oyundaki gibi küçük de olsa bir hikayemiz mevcut. Tek farkı, hikayenin iki karakter üzerinden dönmesi. Oyunun başında Sorceress ile güç birliği yapan War Mage, orcları canlarından birlikte bezdiriyorlar bu sefer. Oyun ilk oyunun kaldığı yerden devam ediyor. Bütün geçitler kapanmış, dünyadaki büyü gücü de yok olmuş. Bunun üzerine şehirlerde hastalık ve kıtlıklar baş göstermiştir. Oyun da tam burada başlıyor. Çok da spoiler vermeden yorumlayacak olursam, ilk oyuna göre daha kapsamlı bir hikaye olmuş diyebilirim.
Oyunun mekanikleri ise tamamen aynı kalmış diyebilirim. İlk oyunda neyse, aynısı burada da geçerli. Bir dönem neredeyse tüm oyunlarda olan Havok fizik motoru bu konuda çok büyük işler çıkartıyor. Orcların ağzına ağzına vurduğumuz bir oyunda daha azı da beklenemezdi zaten.
{pagebreak::3}
Silahlarınızı kuşanın…
Peki oyuna başka neler eklenmiş? Yine portallarımız, okçularımız, envai çeşit tuzaklarımız ve silahlarımız var. Asıl yenilik de buradan başlıyor. İlk oyuna göre silah ve tuzak çeşidi arttırılmış. Karakter seçimine göre ilk silahlarımızı alıyoruz. Sonrasında ise her şey bize kalmış.
Yapabileceğimiz o kadar çok şey var ki, oyunun sonunda farklı farklı tekniklere sahip olan bir sürü karakter oluşuyor. Özellikle büyü gücüyle çalışan bir tüfek kimin aklına geldi bilmiyorum ama oyundaki favori silahlarımdan biri oldu.
Silah ve tuzakların yanında, düşmanlar da unutulmamış. İlk oyuna göre düşmanlar daha çeşitli duruyor. Uçanından tutun da, durdurulamayanına kadar, düşmanlar asla gözünüze tek düze gelmeyecek. Yeni düşmanlar arasında gerçekten terletenleri mevcut.
{pagebreak::4}
En büyük War Mage!
Grafikler ise ilk oyununkinden çok da farklı değil. Yine Cell-Shade tarzı esprili grafikler kullanılmış. Böyle bir oyunda Frostbite motoru gücünde bir grafik motoru sorun çıkartırdı zaten. Çok hızlı bir oyun olduğu için bu seviyedeki grafikler kendisine yetiyor.
Müzikler de genelinde eskiye dönük. İlk oyundakiler gayet gaza getirici müziklerdi. Oyuncuyu atmosfere kolayca bağlıyordu.Burada da aynı müziklere yenileri eklenerek aksiyon ve atmosfer kriterleri daha iyi sağlanmaya çalışılmış. Bu konuda oyunun oldukça başarılı olduğunu söylemeliyim.
Sesler ise oyunun en beğendiğim kısmı. Özellikle karakterlerimizin sesleri kendilerini o kadar güzel yansıtıyor ki, onları bir saniyeliğine gerçek sanabilirsiniz. War Mage olan karakterimizle gerçek olsa oturup, muhabbet etmek kesinlikle güzel bir şey olurdu. Zira bu karakter güzel bir mizah anlayışına sahip. Özellikle diğer karakter ile olan muhabbetleri gülme krizlerine sokabiliyor. Diyaloglar çok iyi yazılmış gerçekten.
{pagebreak::5}
Dünyanın kaderi yine bizim elimizde!
Oynanabilirlik konusuna gelecek olursak, yine en sevdiğim kısımlardan biri. Çok uzun süreler boyunca bilgisayarda kalma potansiyeline sahip bir oyun.
Saatlerce başından kalkamamayı geçtim, kendini tekrar tekrar aynı heyecanla oynatma potansiyeli takdir edilecek düzeyde. Stresli olduğunuz bir akşamda kahvenizi de yanınıza alarak birkaç bölüm atmak gibisi yok. Oyunu kurdum kuralı sinir stres kalmadı bende.
Yazımın sonlarına yaklaşırken, biraz da oyunun eksilerinden bahsetmek istiyorum. İlk olarak, bölümleri tekrardan oynamamız can sıkabiliyor. Eğer bölümleri geçemezsek geriye dönüp daha çok kafatası toplayıp silah geliştirmemiz gerekiyor ki, bu da oyundaki akıcılığı baltalayan önemli kısımlardan biri. Bunun dışında ufak tefek bug’lar da yok değil.
Genel anlamda oyun süper olmuş arkadaşlar. Mekanları, geliştirilen silahları, tuzak ve düşmanları, yüksek mizah dolu diyaloglarıyla harika bir oyun olmuş. İlk oyunun bıraktığı izlenimin üstünden geçinen bir oyun değil kesinlikle. Aksine, onun bir gömlek üstüne çıkmayı başarabilmiş bir oyun var karşımızda. Orcs Must Die 2, atasının kaldığı yerden görevini başarıyla sürdürüyor.
Not: Yazı için Ali Aşkın’a teşekkürler.
8/10
Artılar: Diyaloglardaki yoğun mizah anlayışı, eğlencenin sınırsız olması, silah ve düşmanlardaki çeşitlilik.
Eksiler: Kendini tekrar eden bir yapıdan kurtulamaması, ufak tefek bug’lar.
:: Orcs Must Die 2’yi oynadınız mı?