Motion capture teknolojisi, uzun süredir oyun dünyasında yer alıyor. Görsel anlamda oyuncu deneyimini arttıran bu yenilik, stüdyoların da işlerini kolaylaştırıyor. Günümüz oyun dünyasının olmazsa olması haline gelen teknoloji, avantajları ile birlikte geliyor. Peki başarılı örnekleri ile çığır açan motion capture teknolojisi ne zamandır hayatımızda ve faydaları neler? İşte yazımızda tam da bu konuya parmak basmak istedik.
EA Sports sonrası FIFA isim hakkını kim alacak?
Motion capture teknolojisi nedir?
Türkçesi hareket yakalama olan teknoloji, insan, hayvan fark etmeksizin canlıların hareketlerinin gerekli sensör ve cihazlarla takip edilmesi olarak bilinir. Gerçekçi animasyonlar yapılması için kullanılan motion capture, daha pürüzsüz bir deneyimin de önünü açıyor. Karakterleri canlandıran oyunculara özel sensörlü bir kıyafet giydirilirken, bazı durumlarda da kişilere kask takılıyor. Bu sayede aktörlerin mimikleri de oyunculara sunulabiliyor.
Motion capture ilk olarak ne zaman kullanıldı?
Sinema dünyasında da sık sık kullanılan hareket yakalama teknolojisi ilk olarak 1994 yılında oyuncuların karşısına çıktı. Japon video oyunu tasarımcısı Yu Suzuki, SEGA ile Virtua Fighter 2 isimli yapımda motion capture kullandı. Yakın dövüşün ön planda yer aldığı oyun, dönemine göre daha gerçekçi animasyonlar sunuyordu.
İlerleyen zamanlarda daha büyük şirketlerin de radarına giren bu teknoloji, gelişerek günümüzdeki yerini aldı. Rockstar, EA, Naughty Dog gibi sektörün öncüsü pek çok stüdyo, sistemin faydalarından yararlandı.
Hareket yakalama teknolojisinin faydaları
Modern oyun dünyasının vazgeçilmezi haline gelen motion capture, pek çok avantajı bulunuyor. Her şeyden önce oyunlardaki gerçekçiliği arttıran sistem, sinematik yapımında da stüdyoların işini oldukça rahatlatıyor. Özellikle hareket yakalama ile sahne oluşturmak, geleneksel kare tabanlı animasyon oluşturmaktan çok daha hızlı gerçekleşiyor.
Hareket hassasiyeti yüksek olan sensörler yardımı ile, ek ufak eklem oynamaları dahil oyuncuların dikkatine sunulabiliyor. Ayrıca gelişmiş teknoloji sayesinde bu hassasiyet tüm vücuda uyarlanabiliyor. Aktörlerin yüzlerine konulan noktalar yardımıyla jest ve mimikler, daha düzgün bir şekilde yansıtılabiliyor. Buna en büyük örnek ise 2011‘de piyasaya çıkan L.A Noire diyebiliriz. Rockstar, motion capture teknolojisini oyun içerisinde fark ettirmek için, daha interaktif bir deneyimin önünü açmıştı.
Hareket yakalamanın bir diğer kilit özelliği ise maliyeti. Zira bu sistem, iş akışı yönünden, pek çok stüdyonun elini kolaylaştırıyor. Bağımsız oyun geliştiricilerinin dahi tercih ettiği motion capture, bu alanda da başarılı örneklere sahip. Örneğin, 2017 yılında piyasaya merhaba diyen Hellblade: Senua’s Sacrifice, ödülleri toplamayı başardı. Sadece 20 kişilik bir ekip tarafından geliştirilen yapım, görsel anlamda kullandığı teknoloji sayesinde övgüleri toplamayı başardı.
Yapı itibariyle herhangi bir kategoriye bağlı olmayan hareket yakalama, oyun dünyasının çağ atlatan teknolojileri arasında yer almaya devam edecek. Başarılı örnekleri başarısız projelerden fazla olan bu teknoloji, futbol oyunlarından, aksiyon çatışma odaklı yapımlara kadar hep bizimle beraber olacak. Aktörü oyun içine almanın en kolay yolu olan motion capture, bakalım ileride başka bir sisteme evirilecek mi? Bekleyip göreceğiz.