Galaxy Watch 8 serisinin tüm özellikleri ve fiyatları lansman öncesi sızdı!

Samsung’un 9 Temmuz Çarşamba günü gerçekleştireceği Galaxy Unpacked etkinliği öncesinde Galaxy Watch 8 serisine dair kapsamlı bir sızıntı ortaya çıktı. Fransız teknoloji platformu Dealabs kaynaklı bilgilere göre Samsung bu yıl üç farklı akıllı saat modeli tanıtacak: Galaxy Watch 8, Galaxy Watch 8 Classic ve Galaxy Watch Ultra 2.

Yeni seride Galaxy Watch 8 modeli 40 mm ve 44 mm olmak üzere iki farklı boyutta sunulacak. Galaxy Watch 8 Classic ise 46 mm’lik tek bir boyutta piyasaya çıkacak. Serinin en üst modeli olan Galaxy Watch Ultra 2’nin ise 47 mm çapında olacağı belirtiliyor. Watch Classic serisi geçen yıl atlanmıştı, ancak bu yıl yeniden ürün gamına dahil ediliyor.

Saatlerin tümü Samsung’un Exynos W1000 işlemcisini kullanıyor. Bu işlemci, geçen yılın Galaxy Watch 7 ve Galaxy Watch Ultra modellerinde de yer almıştı. Cihazlarda performans artışı beklenmemesine rağmen, kullanıcı deneyimini etkileyecek diğer unsurlarda güncellemeler bulunuyor.

Tüm modellerde 2 GB RAM yer alırken, Galaxy Watch 8’in 32 GB dahili depolamayla, Watch 8 Classic ve Ultra 2 modellerinin ise 64 GB depolama kapasitesiyle geleceği ifade ediliyor. Saatlerin kutu içeriği ve kayışları da modele göre farklılık gösteriyor.

Galaxy Watch 8, “silikon spor bileklik” ile sunulurken; Galaxy Watch 8 Classic modelinde “premium hibrit kayış” yer alıyor. Galaxy Watch Ultra 2 modeli ise “ekstrem spor bilekliği” ile birlikte geliyor. Bu fark, ürünlerin hedef kullanıcı kitlesi ve kullanım senaryoları açısından konumlandırmasını da ortaya koyuyor.

Fransa’daki perakende fiyatlara göre Galaxy Watch 8’in 40 mm versiyonu €379,99, LTE’li versiyonu ise €429,99 olacak. 44 mm versiyon için fiyat €409,99, LTE’li modeli içinse €459,99 olarak belirlenmiş. Galaxy Watch 8 Classic’in LTE’siz modeli €529,99, LTE’li modeli ise €579,99 olarak listeleniyor.

En üst model olan Galaxy Watch Ultra 2’nin fiyatı ise €699,99 seviyesinde. Bu rakamlar önceki yılın modellerine göre baz versiyonlarda bir miktar artışa, Ultra modelde ise fiyatın sabit tutulduğuna işaret ediyor.

Bitcoin’de son durum ne? – (7 Temmuz)

Kripto paralardaki hareketlilik tüm hızıyla sürüyor. Özellikle son dönemde Bitcoin’in belirli bir seviyenin üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Peki, 7 Temmuz itibariyle Bitcoin’in değeri ne kadar? İşte ayrıntılar!

Not: Bu haber ve içerisindeki detaylar yatırım tavsiyesi değildir, sadece kripto paranın son durumu hakkında bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır.

Birkaç aydır 100 bin doların üzerinden işlem gören Bitcoin, 7 Temmuz itibariyle de değerini korumuş bir halde karşımıza çıkıyor. Kripto paranın değeri bu makale yazılırken 109 bin dolar seviyesinde.

Kripto para piyasasında yaşanan dalgalanmaların başlıca nedenlerinden biri olarak ABD Başkanlık Seçimleri gösteriliyor. 2017-2021 yılları arasında başkanlık görevini yürüten Donald Trump, dört yıl aranın ardından yeniden seçildi. Rakibi Kamala Harris’i mağlup ederek ABD’nin 47. Başkanı olan Trump’ın ekonomi politikalarının, önümüzdeki dönemde kripto para piyasaları üzerinde önemli etkiler yaratması bekleniyor.

Bununla birlikte, Trump’ın başkanlığı süresince aldığı bazı kararlar da Bitcoin gibi kripto varlıkların değerinin üzerinde olumlu olumsuz etki yaratıyor.

Peki, siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Bitcoin 100 bin dolar seviyelerinde kalmayı başarabilecek mi? Görüşlerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı unutmayın.

Google Pixel 10 Pro ekranında önemli güncelleme!

Google, Pixel 10 serisiyle birlikte ekran donanımında önemli bir yeniliğe hazırlanıyor. Sızan bilgilere göre Pixel 10 Pro ve Pixel 10 Pro XL modellerinde 480Hz PWM (Pulse Width Modulation) frekansına sahip yeni bir ekran kullanılacak. Bu geliştirme Google’ın bugüne kadar bu konuda sessiz kaldığı ekran titreşimi kaynaklı göz yorgunluğu sorunlarına karşı attığı ilk somut adımlardan biri.

Pixel serisinde göz yorgunluğuna karşı yeni adım

Google, Pixel 10 serisiyle birlikte ekran donanımında önemli bir yeniliğe hazırlanıyor. Sızan bilgilere göre Pixel 10 Pro ve Pixel 10 Pro XL modellerinde 480Hz PWM (Pulse Width Modulation) frekansına sahip yeni bir ekran kullanılacak. Bu geliştirme Google’ın bugüne kadar bu konuda sessiz kaldığı ekran titreşimi kaynaklı göz yorgunluğu sorunlarına karşı attığı ilk somut adımlardan biri olarak öne çıkıyor.

PWM, OLED ekranlarda parlaklık kontrolü için kullanılan bir yöntem olarak biliniyor. LED’ler, doğrudan akım verilerek sürekli açık kalmak yerine çok hızlı bir şekilde açılıp kapanıyor. Bu titreşim gözle doğrudan fark edilmese de düşük PWM frekanslarında bazı kullanıcılarda göz yorgunluğu, baş ağrısı veya mide bulantısı gibi belirtilere yol açabiliyor.

Bu durum özellikle karanlık ortamlarda düşük parlaklık seviyelerinde daha belirgin hale geliyor. Bu nedenle PWM değeri, ekran kalitesinde doğrudan görsel deneyimle ilgili olmasa da kullanıcı sağlığı açısından kritik bir kriter haline geliyor.

Pixel 10 Pro’daki 480Hz PWM frekansı, önceki modellere göre anlamlı bir iyileşme sağlasa da sektördeki bazı rakiplerle kıyaslandığında hâlâ geride kalıyor. Örneğin Xiaomi 15 Ultra 1.920Hz, OnePlus 13 ve Nothing Phone 3a 2.160Hz, HONOR Magic 7 Pro ise 4.320Hz PWM frekansıyla piyasaya sürüldü.

Bu modeller düşük frekanslı PWM nedeniyle oluşabilecek rahatsızlık riskini azaltmak için daha yüksek değerler sunuyor. Google’ın güncellemeyle birlikte Samsung ve Apple gibi ABD merkezli rakipleriyle benzer bir seviyeye ulaştığı, ancak Çin merkezli üreticilerin ulaştığı teknolojik seviyelere yaklaşamadığı görülüyor.

PWM dışında bazı telefon üreticileri DC dimming gibi hibrit teknolojiler de kullanıyor. Bu sistemlerde yüksek parlaklık seviyelerinde doğrudan akım kullanılarak ekran titreşimi azaltılıyor, düşük seviyelerde ise PWM devreye giriyor. Bu yaklaşım, özellikle kullanıcı göz sağlığına odaklanan modellerde sıkça tercih ediliyor. Ancak Pixel 10 serisinde bu tür hibrit modlara dair bir bilgi henüz bulunmuyor.

Yeni ekranın yalnızca Pixel 10 Pro ve Pixel 10 Pro XL modellerinde sunulacağı belirtiliyor. Standart Pixel 10 ya da gelecekteki Pixel 10a gibi daha uygun fiyatlı modellerde bu özellik yer almayabilir. Bu durum ekran titreşimine karşı hassasiyeti olan kullanıcılar için bir sınırlama anlamına geliyor.

Göz konforu ve uzun vadeli ekran kullanımı açısından daha yüksek PWM değerine sahip ekranlar önemliyken, Google’ın bu özelliği yalnızca üst segmentte sunması bazı kullanıcılar tarafından yetersiz bulunabilir.

PWM frekansı tek başına bir ekranın kalitesini belirlemese de özellikle belirli kullanıcı grupları için satın alma kararında belirleyici bir unsur haline gelmiş durumda. Google’ın Pixel 10 Pro’da yaptığı bu değişiklik geçmişe kıyasla önemli bir adım olarak kaydedilse de genel tablo içinde hala minimum seviyede bir güncelleme niteliği taşıyor. Önümüzdeki dönemlerde bu iyileştirmenin tüm Pixel modellerine yayılıp yayılmayacağı ise merakla bekleniyor.

Akademik yayınlarda gizli yapay zeka komutları tespit edildi!

Akademik dünyada araştırma makalelerinin değerlendirilme süreçlerinde yapay zekaya yönelik yeni bir manipülasyon yöntemi ortaya çıktı. Nikkei Asia tarafından yayımlanan habere göre, İngilizce yazılmış bilimsel ön baskı (preprint) makalelerinde bazı araştırmacılar, değerlendirme sürecinde yapay zeka araçlarından olumlu yorum alabilmek için metin içerisine gizli komutlar yerleştiriyor. Söz konusu makaleler, dünya genelinde 14 farklı akademik kurumdan araştırmacılar tarafından hazırlanmış durumda.

Japonya’daki Waseda Üniversitesi, Güney Kore’den KAIST, ABD’den Columbia Üniversitesi ve Washington Üniversitesi gibi saygın kurumların dahil olduğu çalışmalarda, toplamda 17 makalede bu tür gizli komutlara rastlandı. Makalelerin büyük çoğunluğu bilgisayar bilimi alanında yayımlanmış durumda.

Belirtilen komutlar, genellikle bir ila üç cümle uzunluğunda ve beyaz yazı rengiyle veya son derece küçük puntolarla saklanmış şekilde bulunuyor. Komutların içeriğinde, yapay zeka destekli bir inceleme aracıyla karşılaşılması durumunda çalışmanın “yalnızca olumlu değerlendirilmesi”, “etkileyici katkıları, metodolojik titizliği ve özgünlüğü” nedeniyle övülmesi yönünde doğrudan ifadeler yer alıyor.

Bu durum özellikle ön değerlendirme süreçlerinde giderek daha sık kullanılan yapay zeka tabanlı değerlendirme sistemlerine karşı yeni bir etik sorun alanı doğuruyor. Bazı akademisyenler, bu tür yönlendirmeleri savunurken, bunların tembel veya yapay zekayı bilinçsizce kullanan hakemleri dengelemek için yazıldığını belirtiyor.

Nikkei Asia’ya konuşan Waseda Üniversitesi’nden bir profesör, konferansların çoğunun makale değerlendirmelerinde yapay zeka kullanımını yasakladığını, bu nedenle gizli komutların “AI kullanan dikkatsiz hakemlere karşı savunma aracı” olarak yerleştirildiğini ifade etti.

Ancak bu uygulama, hakemlik sisteminin güvenilirliğini sarsma potansiyeli taşıyor. Yayın sürecinde tarafsızlık, bilimsel tutarlılık ve eleştirel değerlendirme esastır. Yapay zeka destekli sistemlerin gelişmesiyle birlikte metin içinde yer alan bu tür yönlendirme komutlarının değerlendirme sürecine etkisi giderek artabilir. arXiv üzerinde tespit edilen örnekler, bu tür içeriklerin halihazırda sisteme sızmış olabileceğini gösteriyor.

Apple kalınlaşıyor, Samsung inceliyor: Artık aynı paranın iki yüzü değiller!

Apple ve Samsung, yıllardır amiral gemisi telefonlarında birbirine oldukça yakın tasarım ve donanım tercihleriyle anılıyordu. Ancak yeni sızıntılar, iki markanın önümüzdeki yıl piyasaya süreceği iPhone 17 ve Galaxy S26 serilerinde bu paralelliğin sona erdiğini gösteriyor. Her iki şirketin de 2025 modellerine yönelik farklı tasarım stratejileri benimsediği bilgisi, güvenilir kaynaklar tarafından ortaya kondu

Samsung’un Galaxy S26 Ultra modeli, şirketin Galaxy S25 Edge için kullandığı tasarım çizgisini bu serinin en üst seviyesine taşıyor. Rapora göre S26 Ultra’nın gövde kalınlığı 8 mm’nin altında kalacak.

iPhone 17 Air sızıntısı

Bu da Samsung’un, telefonlarını daha da inceltme yönündeki eğilimini sürdürdüğünü gösteriyor. Galaxy S26 Ultra, daha kompakt bir yapı içinde aynı batarya kapasitesini sunmak için daha yoğun batarya teknolojilerine geçiş yapabilir. Mevcut beklentilere göre cihaz 5.000 mAh kapasiteli bir batarya ile gelecek.

Apple tarafında ise tam tersi bir yaklaşım dikkat çekiyor. iPhone 17 Pro Max modelinin, mevcut iPhone 16 Pro Max’e kıyasla daha kalın olacağı bildiriliyor. 8.25 mm kalınlığındaki iPhone 16 Pro Max’in ardından gelecek yeni modelin kalınlığı 8.76 mm olarak hesaplanıyor.

Artan kalınlık, daha büyük bir bataryaya yer açıyor. Sızıntılara göre iPhone 17 Pro Max’te de 5.000 mAh kapasiteli bir batarya yer alacak. Bu kapasite, Apple için önemli bir sıçrama anlamına geliyor ve enerji yoğunluğu artırılmadan doğrudan gövde büyütülerek sağlanmış gibi görünüyor.

Apple, bu değişiklikle daha ince tasarım yerine daha uzun pil ömrünü öncelikli hale getiriyor. Slim yapıda bir iPhone isteyen kullanıcılar için ise iPhone 17 Air alternatifi sunulacak. Ancak bu modelin batarya kapasitesi yalnızca 2.800 mAh seviyesinde olacak. Bu da Apple’ın kullanıcı segmentlerini pil süresi ve cihaz kalınlığı gibi kriterlerle ayırmaya başladığını ortaya koyuyor.

Samsung ve Apple arasındaki bu ayrışma, uzun süredir ilk kez bu kadar belirgin hale geldi. Geçmişte her iki marka da hem tasarım hem de donanım tarafında birbirine oldukça yakın çözümler sunuyordu. Ancak şimdi Samsung, daha ince gövde ve gelişmiş batarya teknolojisiyle estetik ve taşınabilirliği öne çıkarırken, Apple daha kalın ancak daha uzun ömürlü bir deneyim sunmayı tercih ediyor.

Bu durum, özellikle Çin merkezli üreticilerin batarya teknolojisinde ulaştığı noktayla birlikte değerlendirildiğinde daha dikkat çekici hale geliyor. Örneğin bazı Çinli telefon üreticileri silikon batarya sınırlarını zorluyor ve 8.000 mAh seviyelerine kadar çıkan batarya kapasiteleri sunuyor. Buna rağmen Apple, 5.000 mAh ile önceki nesillere kıyasla adım atarken, Samsung aynı kapasiteyi daha ince gövdede tutmayı planlıyor.

En hızlı amiral gemisi telefonlar belli oldu! İşte ilk 10

Akıllı telefon satın alırken kapsamlı bir araştırma yapmak büyük önem taşıyor. Çünkü tercih ettiğimiz modelin hem yüksek performans sunması gerekiyor. Bu noktada, cihazın sunduğu kullanıcı deneyimi belirleyici oluyor. Peki, günümüzde en hızlı Android amiral gemisi telefonlar hangileri?

AnTuTu’nun haziran ayı listesine bir göz attığımızda Qualcomm’un önde olduğunu görüyoruz. Geçen ayın şampiyonu Qualcomm Snapdragon 8 Elite’dan güç alan Red Magic 10S Pro+ oldu. 2,901,737 puan alan akıllı telefonu vivo X200 Ultra takip etti. Modelin puanıysa 2,885,215.

Haziran ayının en hızlı amiral gemisi Android telefonları

Listenin üçüncüsü 2,883,092 puanla OPPO Find X8 Ultra Satellite Edition oluyor. Dördüncü sırada 2,874,982 puan alan vivo X200s bulunuyor. Son olarak beşinci sıradaysa 2,868,057 puanla iQOO Neo10 Pro+ kendine yer buluyor.

SıraModelİşlemciRAM + DepolamaOrtalama Puan
1Red Magic 10S Pro+Snapdragon 8 Elite24GB + 1024GB2,901,737
2vivo X200 UltraSnapdragon 8 Elite16GB + 1024GB2,885,215
3OPPO Find X8 Ultra Satellite EditionSnapdragon 8 Elite16GB + 1024GB2,883,092
4vivo X200sDimensity 9400+16GB + 1024GB2,874,982
5iQOO Neo10 Pro+Snapdragon 8 Elite16GB + 1024GB2,868,057
6Honor GT ProSnapdragon 8 Elite16GB + 1024GB2,840,216
7OnePlus Ace 5 ProSnapdragon 8 Elite16GB + 1024GB2,726,504
8OnePlus 13Snapdragon 8 Elite24GB + 1024GB2,713,111
9iQOO 13Snapdragon 8 Elite16GB + 1024GB2,701,069
10Redmi K80 Pro+Dimensity 9400+16GB + 512GB2,662,420


Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Xiaomi SU7 Ultra Avrupa’da yola çıktı!

Xiaomi, elektrikli otomobil pazarındaki global genişleme planları doğrultusunda Avrupa’da önemli bir adım attı. Şirketin yüksek performanslı elektrikli sedan modeli SU7 Ultra, Avrupa’da yasal olarak tescil edilerek kamuya açık yollarda ilk kez test edildi. Test aracının plakası “M SU7088E” olarak kayıtlara geçti. Plakadaki “M” harfi Münih’i simgelerken, aynı zamanda Xiaomi’nin “Mi” markasını ve SU7 modelini sembolize ediyor.

Xiaomi SU7 Ultra Almanya’da resmen tescillendi

Xiaomi Grubu Ortağı ve Başkanı Lu Weibing, aynı zamanda akıllı telefon birimi ve marka yönetiminden de sorumlu isim olarak şu sıralar Avrupa genelinde pazar araştırması amacıyla iş seyahatinde bulunuyor.

Weibing, 5 Temmuz’da Weibo üzerinden yaptığı paylaşımda Münih’te tescilli SU7 Ultra ile test sürüşü yaptığını duyurdu. Bu sürüş, Avrupa’da SU7’nin halka açık yollarda düzenlenen ilk resmi kullanımını temsil ediyor.

Xiaomi SU7 Ultra, 4.997 mm uzunluk, 1.963 mm genişlik ve 1.455 mm yükseklik gibi ölçülerle orta-büyük segmentte konumlanıyor. 3.000 mm dingil mesafesi, aracı tam boy lüks sedanlarla aynı sınıfa yerleştiriyor. Pist odaklı donanımda yaklaşık 2.205 kilogram ağırlığa sahip olan araç, 0.195’lik hava sürtünme katsayısıyla sınıfında dikkat çeken bir aerodinamik yapıya sahip.

Araç, 0’dan 100 km/s hıza yalnızca 1.98 saniyede ulaşıyor ve 350 km/s maksimum hıza çıkabiliyor. Karbon seramik frenlerle donatılan model, Nürburgring gibi zorlu pistlerde yapılan testlerle kalibre edilmiş bir şasiye sahip.

Gücünü, 93.7 kWh kapasiteli CATL Qilin II bataryadan alan SU7 Ultra, 897 voltluk bir elektrik mimarisi üzerinde çalışıyor. CLTC standardına göre menzili 630 kilometreye kadar ulaşıyor.

26 Haziran’da Xiaomi, SU7 Ultra prototipinin Nürburgring Nordschleife pistinde 6 dakika 22.091 saniyelik tur süresiyle pist tarihinin en hızlı üçüncü aracı olduğunu açıkladı.

Seri üretim versiyon ise Xiaomi’nin “Track Professional Package” isimli pist odaklı opsiyon paketiyle aynı pisti 7:04.957 sürede tamamladı. Bu, testin yapıldığı dönemde seri üretim elektrikli sedanlar arasında kaydedilen en hızlı tur süresi olarak duyuruldu.

Prototip temel alınarak geliştirilen SU7 Ultra Nürburgring Limited Track Edition, sadece 100 adetle sınırlı tutuldu. Aracın fiyatı 814.900 yuan (yaklaşık 113.500 ABD doları) olarak belirlendi. Bu özel versiyon; sabit arka kanat, karbon fiber aerodinamik eklentiler, yarış koltukları ve kısmi güvenlik kafesi gibi fabrika çıkışlı performans bileşenlerini içeriyor.

Xiaomi CEO’su Lei Jun, geçtiğimiz dönemde yaptığı açıklamada şirketin yurtdışı otomotiv pazarına 2027 yılında açılmasının planlandığını belirtti. Avrupa’da tescillenen SU7 Ultra test aracı ise bu stratejinin bir parçası olarak teknik validasyon amacıyla kullanılıyor. Araç, herhangi bir müşteri teslimatına dahil değil ve seri üretim araçlardan bağımsız olarak değerlendirme sürecinde bulunuyor.

Elon Musk’ın yeni partisine milyarderlerden destek geldi!

Elon Musk, Amerika Birleşik Devletleri’nde iki partili siyasi düzene karşı bir alternatif olarak “America Party” adını taşıyan yeni bir siyasi hareket başlattığını açıkladı. X platformunda yapılan paylaşımın üzerinden sadece bir gün geçmesine rağmen, ABD’nin önde gelen milyarderleri arasında yer alan Mark Cuban ve yatırım bankacısı Anthony Scaramucci’den destek ve ilgi mesajları geldi.

Musk, duyurusunda yeni partinin “iki partili sistemden bağımsızlık” vurgusu taşıyacağını belirtti. Bu açıklamanın ardından Mark Cuban, Musk’ın gönderisini kutlayan emojilerle yanıt verirken, seçim sürecine ilişkin teknik destek önerisinde bulundu.

Cuban, halihazırda “Center for Competitive Democracy” (Rekabetçi Demokrasi Merkezi) ile birlikte çalıştığını ve bu kurum aracılığıyla America Party’nin eyaletlerdeki seçim pusulalarında yer almasına yardımcı olabileceğini ifade etti.

Öte yandan, kısa süreliğine Trump yönetiminde Beyaz Saray İletişim Direktörlüğü görevini üstlenmiş olan Anthony Scaramucci de Musk’ın paylaşımına doğrudan yanıt vererek, yüz yüze görüşme talebinde bulunduğunu bildirdi.

Trump’ın ilk döneminde görev alan Scaramucci, daha sonra Trump’la yollarını ayırmış ve 2024 seçim sürecinde hem Joe Biden hem de Kamala Harris’e destek vermişti. Mark Cuban da geçmişte Harris’e destek veren isimler arasında yer almış ve bir dönem başkan yardımcılığı için potansiyel aday olarak gösterilmişti.

Musk’ın siyasi hamlesi, son dönemde Donald Trump ile arasında yaşanan açık gerilim sonrasında geldi. X’te yaptığı paylaşımda, America Party’nin ilk aşamada “iki ya da üç Senato koltuğu ve sekiz ila on Temsilciler Meclisi koltuğu” kazanmayı hedeflediğini belirtti. Bu açıklama, yeni oluşumun yalnızca bir sembolik hareketten ibaret olmadığını, siyasi arenada somut temsil arayışı içerdiğini gösteriyor.

Ancak partinin yasal statüsü hakkında bazı belirsizlikler devam ediyor. Federal Seçim Komisyonu’nun (FEC) kamuya açık kayıtlarında Musk’ın America Party’sine atıfta bulunan birkaç belge yer alıyor. Ancak bu belgelerin geçerliliği ve Musk ile doğrudan bağlantısı net değil.

Aynı belgeler arasında “The Diddy Party”, “The DOGE Party” ve “American Meme Party” gibi açıkça mizahi amaçlı başvurular da bulunuyor. Bu durum, America Party adına yapılmış bazı başvuruların şaka veya sahte girişimler olabileceğine işaret ediyor.

Elon Musk, 2022’de Twitter’ı satın aldıktan sonra platformun adını X olarak değiştirmiş, ardından şirketi kendi yapay zeka girişimi xAI ile birleştirmişti. Musk, siyasi ve kültürel tartışmalarda giderek daha belirgin bir figür haline gelirken şimdi de doğrudan siyasi bir parti kurarak ABD iç siyasetinde yeni bir dinamik yaratmayı deniyor. America Party’nin resmi olarak kurulup kurulmayacağı ve hangi isimleri bünyesinde barındıracağı önümüzdeki süreçte netleşecek.

Musk çıldırdı! X’te medya kuruluşlarına sebepsiz yasak

Hindistan’daki X (eski adıyla Twitter) kullanıcıları hafta sonu boyunca Reuters’a ait iki önemli hesaba erişim sağlayamadı. Platform üzerinde 25 milyon takipçiye sahip olan ana Reuters hesabı ile Reuters World hesabı Cumartesi akşamı itibarıyla Hindistan’dan erişime kapatıldı. Ancak engelleme bir gün sonra kaldırıldı ve hesaplar yeniden erişime açıldı.

Erişim engeli sırasında Hindistan’daki kullanıcılar @Reuters hesabına ulaşmak istediklerinde “Bu hesap, yasal bir talebe yanıt olarak Hindistan’da erişime engellenmiştir” mesajıyla karşılaştı. Reuters tarafından yapılan açıklamada şirketin durumu X ile çözmeye çalıştığı belirtildi.

Reuters sosyal medya ekibinin daha önce mayıs ayında X’ten bir bildirim aldığı, bildiride Hindistan hükümetinin talebiyle bazı içeriklerin sınırlandırıldığı bilgisinin yer aldığı ancak hangi ajansın talepte bulunduğunun veya hangi içeriklerin hedef alındığının belirtilmediği aktarıldı.

Hindistan hükümetinden yapılan açıklamaya göre ise erişim engeli resmi bir talebe dayanmıyor. Bir hükümet sözcüsü yaptığı açıklamada, “Hindistan hükümeti tarafından Reuters hesabının engellenmesine yönelik herhangi bir talep bulunmamaktadır. X ile bu sorunun çözülmesi için çalışıyoruz” dedi.

X, daha önce Hindistan hükümetiyle içerik kaldırma ve hesap engelleme talepleri konusunda gerilim yaşamıştı. Şirket mart ayında açtığı bir davada Hindistan hükümetinin oluşturduğu bir internet sitesinin kamu görevlilerine sınırsız içerik kaldırma yetkisi verdiğini ve bunun hukuka aykırı bir sansür mekanizması oluşturduğunu savunmuştu. Hindistan hükümeti ise bu sitenin yalnızca çevrim içi zararlı içeriklere ilişkin bildirimlerin yapılması için kullanıldığını belirtmişti.

Platform, geçen yıl Brezilya’da da benzer bir süreç yaşamış ve ülkenin Yüksek Mahkemesi ile yaşanan anlaşmazlık sonrası ülkede geçici olarak yasaklanmıştı. Son olay, X’in küresel ölçekte devletlerle yürüttüğü içerik denetimi ve erişim politikaları üzerindeki tartışmaların devam ettiğini gösteriyor.

AMD’nin yeni EPYC 4005 serisi eski sunucu devlerini geride bıraktı!

AMD, sekiz yıl önce tanıttığı ilk üst seviye sunucu işlemcisini geride bırakan yeni nesil düşük maliyetli EPYC 4005 serisiyle dikkat çekiyor. Serinin EPYC 4585PX modeli, yapılan kapsamlı testlerde 2017 yılında çıkan EPYC 7601’e kıyasla neredeyse üç kat daha yüksek performans sundu.

Üstelik bu fark daha az bellek kanalı ve daha düşük güç tüketimiyle elde edildi. Bu sonuç, kurumsal sunucu donanımlarındaki gelişimin ne kadar hızlı yaşandığını gözler önüne seriyor. EPYC 4585PX AMD’nin üst düzey EPYC 9005 ailesine değil, daha giriş seviyesi odaklı ve enerji verimliliği yüksek Grado platformuna ait.

Phoronix tarafından yürütülen testlerde, Ubuntu 25.04 işletim sistemi üzerinde 200’den fazla farklı iş yüküyle karşılaştırmalar yapıldı. Sunucu görevleri yüksek performanslı hesaplamalar (HPC), betik çalıştırma, medya kodlama ve derleme gibi çok sayıda işlem senaryosu test edildi.

Sonuçlara göre EPYC 4585PX, eski EPYC 7601 modeline göre ortalama 2,69 kat daha fazla performans verdi. Watt başına performans karşılaştırmasında ise fark daha da açıldı; yeni işlemci 2,85 kat daha verimli çıktı.

Bu verimlilik, işlemcinin mimari düzeyde optimize edilmesi ve daha gelişmiş üretim süreciyle ilişkilendiriliyor. Tüm bu değerler, daha düşük bellek kapasitesi ve daha az enerjiyle elde edildi. EPYC 4585PX sistemi sadece iki adet DDR5 DIMM bellekle çalışırken, EPYC 7601 sekiz bellek kanalı üzerinden test edildi. Buna rağmen yeni model çoğu iş yükünde eski modeli geride bıraktı.

Sistemin genel güç tüketimi karşılaştırıldığında da yeni platformun avantajı ortaya çıktı. Tüm sistemin duvar tüketimi EPYC 4585PX için 225W, EPYC 7601 içinse 238W olarak ölçüldü. Ancak işlemci seviyesindeki tüketim değerlerinde fark daha az belirgin: EPYC 4585PX ortalama 153W tüketirken, EPYC 7601 ortalama 141W kullandı. Maksimum güç çekişi ise sırasıyla 204W ve 195W olarak kaydedildi.

Bu veriler, özellikle küçük işletmeler veya düşük güç tüketimi gerektiren ev-ofis (SOHO) altyapıları için daha düşük bekleme güç çekişinin tam yükten daha önemli olabileceğini ortaya koyuyor. EPYC 4005 serisi daha az bellek ve daha az enerjiyle eski sistemleri aşabiliyor olmasıyla giriş seviyesi altyapı projeleri için uygun bir alternatif haline geliyor. Özellikle NAS sistemleri gibi termal ve enerji kısıtlamalarının kritik olduğu senaryolarda önemli avantajlar sağlıyor.

AMD’nin Grado mimarisiyle sunduğu bu yeni işlemciler, sadece performansla değil, aynı zamanda maliyet ve enerji verimliliğiyle de eski nesil amiral gemisi işlemcileri geride bırakıyor. EPYC 9005 ailesiyle yapılacak karşılaştırmalar önümüzdeki dönemde daha yüksek performans seviyelerini ortaya koyabilir. Ancak şu anki tabloya göre, yüksek performansa ulaşmak için yüksek fiyatlı çözümler artık tek yol değil. EPYC 4005 serisi, sunucu altyapılarında yeni bir denge noktası sunuyor.

Samsung yeni bir döneme giriyor!

Samsung Foundry, son yıllarda yaşadığı üretim sorunlarını geride bırakmak için kritik bir eşikte bulunuyor. 2022 yılında yaşanan düşük verim oranı kriziyle Qualcomm’u kaybeden şirket, o dönem %35’lik verim oranına karşılık TSMC’nin %70’lik oranı nedeniyle büyük müşterisini rakibine kaptırmıştı.

Bu durum Samsung’un çip üretimindeki güvenilirliğine zarar verdi ve sektördeki konumunu zayıflattı. Bugün gelinen noktada ise Samsung Foundry, 2nm üretim süreciyle yeniden yükselişe geçmeye çalışıyor.

Geçen yıl Samsung’un Exynos 2500 işlemcilerinde yaşadığı üretim sorunları, Galaxy S25 serisinde planlanan stratejiyi altüst etti. Şirket Galaxy S25 ve S25+ modellerini büyük oranda kendi Exynos işlemcisiyle piyasaya sürmek isterken yetersiz üretim nedeniyle Qualcomm’un Snapdragon 8 Elite for Galaxy yongasına yönelmek zorunda kaldı. Bu ani değişiklik, Samsung’a 400 milyon dolarlık beklenmedik bir ek maliyet yarattı.

Benzer bir risk, önümüzdeki yılın Galaxy S26 ve Galaxy S26+ modelleri için de geçerli. Samsung, bu modellerde yeni nesil Exynos 2600 işlemcisini kullanmak istiyor. Ancak bu, Samsung Foundry’nin 2nm işlem teknolojisiyle yeterli sayıda işlemci üretebilmesine bağlı.

Bir dökümhanenin verim oranı, üretim yapılan silikon wafer’lar üzerinden elde edilen hatasız çiplerin oranını ifade ediyor. Seri üretime geçilmeden önce genellikle %70’lik bir verim oranı hedefleniyor. Bu seviyenin altındaki üretim süreçleri, daha yüksek maliyet ve sınırlı ürün çıkışı anlamına geliyor.

Samsung Foundry’nin mevcut 2nm üretim süreci %40 verim oranına ulaşmış durumda. Yıl sonuna kadar bu oranın sektör standardı olan %70’e yaklaşması bekleniyor. Bu başarı sağlanırsa, Samsung Foundry’nin yalnızca kendi akıllı telefonları için değil, global çip pazarında TSMC’ye alternatif olma şansı yeniden doğacak.

Bu noktada dikkat çeken en önemli gelişmelerden biri, Nvidia’nın yeni nesil GPU’larını üretme ihtimali. Güney Kore kaynaklı yeni bir rapora göre Samsung Foundry, Nvidia’dan gelecek 2nm GPU siparişi için öne çıkan adaylardan biri.

Yapay zeka hızlandırıcısı olarak öne çıkan GPU’lar, paralel işlem yetenekleri sayesinde yapay zekâ ve makine öğrenimi iş yüklerini CPU’lara kıyasla çok daha hızlı işleyebiliyor. Bu da, Nvidia için en verimli ve yüksek kaliteli üretimi sağlayabilecek dökümhaneyi seçmeyi hayati hale getiriyor.

Eğer Samsung bu işi alırsa, yalnızca çip üretim kapasitesi değil, aynı zamanda güvenilirlik ve teknik yeterlilik açısından da sektördeki algısı değişebilir. 2025’in ilk çeyreği itibarıyla Samsung Foundry’nin global pazar payı %7,7 seviyesindeyken, TSMC’nin pazar payı %67,6 olarak kaydedildi. Nvidia ile yapılacak olası iş birliği, bu farkın kapatılması yönünde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Samsung Foundry halihazırda yükselişe geçmiş olabilir. Şirket, Nvidia tasarımı Tegra T239 işlemcisini üretmiş durumda. Bu çip, Nintendo Switch 2 oyun konsoluna güç veriyor ve TSMC’den alınan bu işin 8nm Deep Ultraviolet (DUV) üretim süreciyle Samsung tarafından hayata geçirilmesi, rekabetin yeniden şekillenebileceğini gösteriyor.

Samsung Foundry’nin çip üretiminde yeniden güven kazanabilmesi, hem mobil cihazlar hem de yapay zekâ donanımları için büyük önem taşıyor. Şirketin 2nm teknolojisinde ulaşacağı verim oranı ve Nvidia gibi büyük markalarla kurulacak iş birlikleri, sadece Samsung’un değil, tüm yarı iletken sektörünün dinamiklerini etkileyebilecek potansiyele sahip.

Singapur’da gökdelen dijital tuvale dönüştü!

Singapur’un 280 metrelik ikonik yapısı UOB Plaza 1, dünyanın en büyük projeksiyon gösterisine ev sahipliği yapıyor. Hem teknik kapasitesi hem de anlatı gücüyle dikkat çeken bu gösteri, 250 milyon piksellik sanal projeksiyonla üç farklı Guinness Dünya Rekoru kırdı. Gösteri, Singapur’un 60’ıncı bağımsızlık yılı ve UOB Bankası’nın 90’ıncı kuruluş yılı anısına düzenleniyor.

Gösteri kapsamında elde edilen rekorlar arasında “en yüksek ışık çıkışına sahip projeksiyon”, “en uzun süreli geçici mimari projeksiyon” ve “bir bina üzerindeki en yüksek projeksiyon” yer alıyor. UOB Plaza 1’in cephesine yansıtılan bu dev gösterim, 5.85 milyon lümenlik ışık gücüyle ticari sınıftaki tüm projektörleri geride bırakıyor.

Ancak gösterinin büyüklüğü yalnızca teknik detaylarla sınırlı değil. Altı dakikalık görsel anlatıda, Singapur’un kültürel çeşitliliği, tarihi gelişimi ve UOB Bankası’nın kurumsal mirası iç içe geçiyor. Gösterinin açılışında ülkenin çokkültürlü yapısını vurgulayan yerel sanatçı Sam Lo’ya ait “Majulah Singapura” isimli eser yer alıyor. Ardından, SG60 logosunun UOB90 logosuna dönüşmesiyle ulusal ilerleme ve kurumsal süreklilik bir arada aktarılıyor.

Projeksiyonun temelini, UOB’nin 1982’den bu yana düzenlediği “Painting of the Year” adlı sanat yarışmasında dereceye giren 30 eser oluşturuyor. Bu çalışmalar, “Timeless”, “Contemporary 1” ve “Contemporary 2” adları altında üç kategoriye ayrılarak hafta boyunca dönüşümlü olarak yansıtılıyor. Cuma ve Cumartesi geceleri ise tüm eserler birlikte sergileniyor.

Animasyonla yeniden yorumlanan bu sanat eserlerinin dev bir bina yüzeyine yansıtılması, geleneksel sergileme yöntemlerine modern bir alternatif sunuyor. Projeksiyonlar, sadece sanatsal bir ifade değil, aynı zamanda dijital hikâye anlatımının kamusal alandaki etkisini ve şirketlerin bu alandaki rolünü de gözler önüne seriyor.

UOB Dijitalleşme, Marka ve Stratejik İletişim Grup Başkanı Janet Young, bu gösterinin topluma görsel bir armağan niteliğinde olduğunu belirtti. Yerel halka ve şehri ziyaret eden turistlere açık olarak sunulan gösteri, Singapur’un ulusal kimliğini ve toplumsal dayanışmasını dijital bir sahne üzerinden görünür kılıyor.

Projeksiyon gösterisi her akşam 9 Ağustos 2025 tarihine kadar devam edecek. Gökdelen cephesinde dijital sanatın bu ölçekte ve bu etkiyle sahnelenmesi, hem teknolojik bir atılım hem de geçici kamusal sanatın gücüne dair önemli bir örnek olarak kayıtlara geçiyor.