2004 yılında keşfedilen Apophis adlı göktaşını hatırlarsınız belki. Bu Apophis, dünyamıza çarpma ihtimali bulunmasa da, 2029 yılında yakın bir mesafeden geçecek. Nasıl etkileri olacak bilinmiyor tabii ama fiziksel açıdan büyük değişimler olmayacağı söyleniyor. Gerçi olsaydı da panik yaratılmaması adına saklanırdı zaten.

Neden böyle bir giriş yaptım hemen söyleyeyim. Çünkü Rage’i anlayabilmek adına, öncelikle işlediği konudan bahsetmemiz gerekiyor. Zira Rage aslında gerçek olan bir konuyu, alternatif bir gerçeklik yaratarak önümüze koymaya hazırlanıyor.

Apophis konusunu ele alıyor ama alternatif bir dünya yaratarak, “Apophis dünyaya çarpacak olsaydı neler yaşardık?” diye bize sormak istiyor. Aslında bu bir soru değil çünkü cevaplarını kendileri vermişler zaten diyebilirim.

Post Apocalyptic olarak adlandırılan dünyamıza hoş geldiniz. Artık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan insanlar sığınaklarda yaşıyor, yeni bir uygarlığın ilk adımlarını atmaya çalışıyor. Biz ise, geçmişten günümüze kadar dondurularak korunduk ve bu yeni uygarlığa alışmaya çalışıyoruz.

{pagebreak::rage-1}

Rage nedir? Yenilir mi?

Doom 3’ü piyasaya sürdükten sonra maddi anlamda bazı ufak sıkıntılar yaşayan id Software firması, yeni oyunu olarak Rage’i belirledi. Tabii arada iptal edilen bir The Darkness projesi vardı ama kendisi konumuzun dışında kalıyor. Aslına bakarsanız id Software’in The Darkness ile birlikte 20 milyon dolara yakın bir maddi zarara uğradığını da belirtmemiz gerekiyor.

Bunun ardından yeni bir FPS oyunu hazırlıklarına başlayan John Carmack ve ekibi, aradıkları cevabı Rage projesinde bulmuş olacaklar ki, şu anda bu incelemeyi yazıyorum. Fakat Carmack’ın kafasında bu kez koridorlara sıkışan bir FPS oyunu yapmak değil, açık dünya oynanışa sahip bir FPS oyunu yapmak vardı.

Yıllar yılı daracık koridorlara sıkışan Carmack’ın böyle bir karar alması gayet mantıklı geldi bana açıkcası. Ardından oyunun hazırlıkları başladı ve duyurulduktan neredeyse beş yıl sonra, Rage oyuncularla buluştu.

{pagebreak::rage-8}

Wastelands’e hoş geldiniz

Rage, Wastelands adı verilen bir harita üzerinde geçiyor. Haritayı inceleyecek olursak, oldukça büyük olduğunu ve farklı bölgelerden oluştuğunu söyleyebilirim. Haritanın birçok bölgesinde yan görevleri alabileceğiniz NPC’ler bulunuyor.

Oyunda araç kullanımı da mevcut olduğundan, rahat rahat harita üzerinde dolaşabilir, yan görevleri arayabilir ve oynanış sürenizi oldukça uzatabilirsiniz. Tabii bu, “rahat rahat” kavramı aslında doğru değil çünkü yolunuzu birçok haydut sürekli olarak kesecek ve yok edilene kadar da rahat vermeyecekler.

Oyuna başladığınızda klasik bir RPG oyunu oynarmışcasına, “Al şunu şuraya götür, onu getir. Yok yok vazgeçtim geri götür, al şu bombayla kampın yarısını havaya uçur da gel.” gibi görevler alıyoruz. Yalnızca oyunun başında değil, tümünde bu tarz görevlerle karşılaşacaksınız zaten.

Başlarda kolay ve anlamsız gelen görevler, oyun ilerledikçe yerini biraz daha zor görevlere bırakıyor ama yine de hiçbir görev için çok zor demeye dilim varmıyor. Zira oyun oldukça kolay bir oyun gibi geldi bana. Yalnızca görevlerde değil, araçlarla katıldığınız yarışlarda da birinci olmamak için görme engelli falan olmak gerekiyor.

{pagebreak::rage-2}

Oynanışı da oldukça basit olan bir oyun Rage. Birçok silahımızı aynı anda taşıyabiliyoruz ve yanına dört farklı malzeme alarak, silahlarımızın değiştirilebilir olan mermi varyasyonlarından birini ya da birkaçını seçerek yola koyuluyoruz.

Ardından harita üzerinde yola çıktığımızda, dost bölgelerde bulunan şehirlerde yok olmaya yüz tutsalar bile hala yaşamasını bilen insanlarla karşılaşıyoruz. Çünkü insanlar yine de iş sahibi, dükkan sahibi olarak hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Kimileri kumar oynuyor, kimileri elbise satıyor, kimileri yarışlar düzenliyor.

Kısacası Wastelands’de hayat devam ediyor. Ayrıca şehirlerde harita olmadığından, hangi NPC’nin nerede durduğunu da gide gele öğreniyoruz. Yalnız diyaloglarımız çok kısıtlı ve diyalog ağacı mevcut değil. Ayrıca sesimiz de yok oyunda. Biz düşünüyoruz, onlar cevap veriyor diyebilirim.

Sizde o arabaların çakmaklıklarına takılan şeyden var mı?

Rage’in oynanışından sayfalarca bahsedebilirim aslında. Çünkü oldukça farklı varyasyonlara sahip ve yalnızca silah kullanımı ve birilerini vurmaca değil, daha önce de belirttiğim gibi araba yarışları, kumar oynama imkanları gibi seçeneklerimiz de var.

Eh seçenekler bol olunca, oyunda geçirdiğiniz vakit de bir hayli uzuyor açıkcası. Bir görevi yapacakken, gözünüze takılan bir kumar masasının başında uzun süre vakit geçirebiliyorsunuz. Belki de ben biraz fazla kumarbazım, saatlerim gitti para kazanacağım diye.

{pagebreak::rage-3}

Bunların haricinde araç konusuna değinirsek, araçlarınız yükseltmeler yapabileceğiniz türde araçlar. Turbonuzu güçlendirebilir, aracınızın zırhını sağlamlaştırabilir, farklı silahlarla farklı mermiler ve bombalar seçebilirsiniz.

Seçimleriniz şehirleri terkederken size soruluyor ve hangi aracı hangi malzemelerle birlikte seçeceğinizi belirleyip harita üzerinde başlıyorsunuz bitmek bilmeyen yolları geçmeye. Haritanın bir noktasında ise Mutant Bash TV adlı bir bina ile karşılaşırsanız, mutlaka içeri dalın ve videolarda da bol bol gördüğünüz şişman arkadaşla tanışın.

Kendisi sizi alıp bir yarışmaya sokuyor ve TV şovunda yer almanızı sağlıyor. Bu şov pek başka şovlara benzemiyor yalnız, tamamen ölümcül bir yarışmanın içerisinde bulacaksınız kendinizi. Beş seviyeden oluşan bir yarışma ve cephanenizin dolu olduğuna emin olmadan katılmanızı tavsiye etmiyorum.


Zira her yerden yaratıklar fışkıracak, üzerinize molotof kokteylleri yağacak, dev ucubeler etrafınızı saracak. Aksiyon duygusunu oyunda en iyi hissettiren bölüm olarak ayrı bir paragraf açılması gerekiyordu Mutant Bash TV’ye açıkcası. Gerçekten gaza gelip bir yandan üstüme koşan mutasyona uğramış yaratıkları vurmaya çalışırken, bir elimle fırlattığım “wingstick”lerle kendimden geçtiğimi söyleyebilirim.

{pagebreak::rage-4}

Ey görsellik sen nelere kadirsin

Başlıktan da anlayabileceğiniz üzere, bu paragraftan itibaren oyunun grafik ve animasyonlarına değineceğiz. Rage için John Carmack, “öncü platform asla PC değildi, oyunu konsollar için hazırladık” gibi gevşek bir açıklama yapmış olsa da, grafiklerin her zaman PC’de daha iyi olacağını kestirmek güç değil.

Fakat kazın ayağı öyle değil sevgili okuyucular. Zira oyun PC’de o kadar problemli bir şekilde piyasaya sürülmüş ki, Carmack’ın neden böyle bir açıklama yaptığını anlamış olduk. Kendisi “Biz biraz batırdık, şimdi de sıvayalım” demek yerine böyle bir açıklama yapma yoluna gitmiş diyebilirim.

Oyunda yer alan kaplamaların geç yüklenmesi problemi, yayımlanan ekran kartı sürücüleri ve oyun yamalarına rağmen hala düzelmemişken, yeni yamaların da yolda olduğu haberini biz bu incelemeyi yaparken aldık. Ne zaman hazır olacak bilinmez ama Rage şu anda PC’de oynanabilecek bir durumda değil açıkcası.

Farenizi her çevirdiğinizde kaplamalar bir süre geç yüklenecek ve bu da insanda mide bulantısı ve baş dönmesi gibi sorunlara yol açabiliyor. Baş dönmesini bilmem ama mide bulantısı konusunda hem fikirim çünkü gerçekten göz oldukça hassas bir konu ve mide bulantısına yol açması çok normal.

{pagebreak::rage-5}

Ayrıca kaplamaların yetersizliği de göze hemen çarpıyor. Rage isterse 60 değil, 160 FPS olarak çalışabilir ama öncelikle bu tür hataları düzeltmeleri gerekirdi. Kaplamalar o kadar kalitesiz ki, acilen PC için bir yamaya ihtiyaç duyuyor bu oyun. Özellikle yüksek çözünürlükler için yapılması şart bir hamle.

Bunlara değindikten sonra, oyunun grafiklerinin genel anlamda iyi olduğunu da söylemem gerekiyor. Hatalar var ama güzel grafiklere sahip kısacası. Daha iyi olabilir miydi? Tabii ki olabilirdi ve konsolların öncü platform olarak görülmesi bu konuda oyunun tamamen önünü kesmiş.

Karakter modellemeleri güzel ve oyunun kendine has bir stili var. İnsanlar gerçekçiliğe yakın çizilmek yerine sanatçıların yaratıcılıklarına güvenildiği çok belli. Oldukça güzel bir iş çıkarmışlar zaten onlarda ortaya.

Rage’in sesi, uzaktan hoş gelir

Oyun ses ve atmosfer konusunda ise grafiklere oranla daha başarılı. Gerçi atmosfer konusunda biraz tekliyor. Çünkü özellikle araçla gezinirken dünya çok boş. Nadiren bir iki başka araç görüyoruz ama sonuçta kilometrekarelerce bir dünyamız yok ve elbet birileri bir yerden bir yere yolculuk yapıyordur değil mi?

En azından araçla olmasa bile yürümeye çalışan insanlar da görmek isterdim. Fakat göremedim. Onun yerine yollarda haydutlar var ve bu da oyunun atmosferinden çok şey götürüyor açıkcası.

{pagebreak::rage-6}

Sesler ise oyunun başarılı olduğu konulardan biri. Gayet güzel, tokluk hissine sahip sesleri var Rage’in. Silah sesleri, yaratıkların çıkardığı sesler, konuşmalar, seslendirmeler başarılı. Ortalamanın oldukça üzerinde de diyebilirim açıkcası.

Yalnız oyunun birkaç yerinde altyazı ve senkron kayması problemleri ile karşılaştım. Belki yalnızca benim bilgisayarıma özel bir konudur bilemiyorum ama yine de belirtmek istedim.

Hazır son sözlerime gelmişken, yapay zeka konusuna da değinelim. Oyunun yapay zekası vasatın üzerinde. Profesyonel askerler, asker gibi davranıp taktikler hazırlarken, yaratıklar çok daha “aptal” olmuşlar. Bunun zaten özellikle yapıldığı çok belli zira kendilerinin zeka konusunda biraz “yavaş” olmaları gerekiyor.

Askerler etrafınızı sarıp, haberleşiyor ve taktikler oluşturuyor, gerektiği yerlerde gizlenmesini bildiklerinden gözünüz kapalı öldüremiyorsunuz. Fakat genel anlamda baktığımızda, gerçekten çok başarılı bir yapay zekası var demek, bundan önce piyasaya sürülen birçok oyuna hakaret olacaktır.

{pagebreak::rage-7}

Rage Against the Machine

Aslında başlığı Rage, makinelere karşı olarak düşünürsek yerli yerinde bir başlık oluyor. Zira Rage, PC’lerimize karşı bir oyun. Konsolda FPS oynama konusunda bir yaşında bir çocukla aynı efektifliğe sahip olduğumdan, bu tür oyunları hem grafiklerin daha iyi olacağını hem de oynanış konusunda sıkıntı çekmeyeceğimi düşünerek PC’de oynamak huyumdur.

Rage’e aynı sistemi uyguladığımda ise, karşılaştığım çoğu şey, hatalar oldu. NPC’lerin kafalarından fırlayan yırtılmış grafikler, yüklenmeyen ve düşük çözünürlükteki kaplamalar olarak Rage hafızamdaki yerini alıverdi bir anda.

Tabii bundan ibaret değil oyun. Klasik denemez ama yine de başarılı olmuş denebilir. id Software ve FPS’yi aynı cümle içerisinde duyunca bile heyecanlanan bazı insanlar için koleksiyona katılacak bir oyun olacağı kesin ama yine de id Software’in bundan çok daha iyi işler çıkardığını biliyorum.

FPS tutkunuysanız ve RPG öğeleri hoşunuza gidiyorsa, Rage tam sizin için yapılmış bir oyun. Ne saf aksiyon, ne saf RPG olduğundan kırma diye tabir edebileceğim bir oyun olmuş Rage. Oynarsanız pişman olmazsınız ama oyunun sonuna dek devam edip etmeyeceğinizi ise FPS oyunlarını ne kadar sevdiğiniz belirleyecek.

Son olarak oyunun devamının geleceğini de söyleyebilirim. Eğer satış rakamları ile ilgili bir şok yaşanmazsa (ki bu yazıyı yazarken satışlar gayet iyi gidiyordu), senaryonun bittiği nokta oyunun devam edeceğini gösteriyor gibiydi. Bakalım Carmack, Rage 2’yi hazırlayacak mı? Fakat daha durun, sırada Doom 4 var.

Puan: 8/10

:: Rage’i oynamayı düşünüyor musunuz?