ABD ve Sovyetler Birliği’nin iki kutbunu oluşturduğu Soğuk Savaş dönemi tüm dünyayı sonun eşiğine getirmiş olsa da, bilim ve teknoloji alanında büyük gelişmelerin yaşandığı bir dönemdi.
İki ülke de birbirlerini yok etmek için düzinelerce farklı yöntem ve savaş senaryosu geliştirmişti. Zaman zaman sıcak temasın eşiğine gelen ABD ve Sovyetler Birliği, hiçbir zaman böyle bir temas yaşamadılar.
Soğuk Savaş yılları teknolojinin gelişimini hızlandırdı
Soğuk Savaş döneminin günümüze olan katkısı teknolojik gelişimin hızlanması oldu. İki kutbun her zaman için daha gizemli olan tarafı Sovyet Birliği’nin bu dönemde bilgisayar teknolojilerine yaptığı katkılar ve Soğuk Savaş’ın en sıcak anlarını bu yazıda topladık.
{pagebreak::Bilgisayara duyulan ihtiyaç}
Bilgisayara duyulan ihtiyaç
1950 yılının Eylül ayında, bilgisayar teknolojisinde ABD’nin çok gerisinde kaldığını düşünen Moskova Hassas Mekanik ve Bilgisayar Teknolojisi Enstitüsü başkanı Mikhail Lavrantev bir toplantı düzenleyerek bu konuda neler yapılması gerektiğini ortaya koymuştu.
Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu cihazlar çok basitti
Ruslar en büyük rakiplerinin gerisinde kaldıklarının farkındaydı. O dönemde sadece çok basit işlemler yapabilen ilkel sayılabilecek analog cihazlara sahiplerdi.
Bilim adamlarının işlerini çok kolaylaştıracak şekilde büyük ölçekli işlemler yapabilecek bilgisayarlara ihtiyaç vardı. Özellikle nükleer silah teknolojisi için büyük ölçekli hesaplamalar gerekiyordu.
{pagebreak::İdeolojiye uygun bilgisayar}
İdeolojiye uygun bilgisayar
Soğuk Savaş dönemindeki Sovyet Rusya’da bilgisayar geliştirmek tehlikeli bir işti. Sağlanan imkanları boşa harcamak ve başarısızlığın sonu çalışma kamplarına gönderilmek olabilirdi.
Sergei Lebedev tüm riskleri göze almıştı
Öte yandan komünistlerin istemediği sonuçlar verebilen bir bilgisayar da sonu kötü olacak eleştirilere neden olabilirdi.
Tüm bu riskleri göze alan Kiev Elektroteknik Enstitüsü’nden Sergei Lebedev, eleştirilerden kurtulmak için de sadece komünist ideolojiye uygun sonuçlar verecek bir bilgisayar geliştireceğini açıklayarak destek toplamıştı.
{pagebreak::Sovyet bilgisayarlarının babası}
Sovyet bilgisayarlarının babası
Sovyet bilgisayar teknolojisinin babası olarak kabul edilen Sergei Lebedev, 1948 yılından itibaren nasıl bir bilgisayar yapacağı konusunda çalışıyordu.
1949’un sonlarına gelindiğinde temel prensipleri kağıda döken Lebedev, 12 adet tasarımcı ve 15 adet teknisyen ile beraber Kiev yakınlarındaki Feofania kasabasındaki terk edilmiş bir manastırda laboratuar kurdular.
Lebedev ve ekibinin ilk bilgisayarı MESM hiç de küçük değildi
İronik bir şekilde “Gizli Laboratuar Numara 1” adı verilen bu merkezde Lebedev ve ekibi ilk bilgisayarları olan MESM adlı cihazı ürettiler. Küçük elektronik sayma makinesinin Rusça karşılığının baş harflerinden oluşan bu kısa isme sahip olan bu yeni cihazda 6000 adet vakumlu tüp bulunuyordu ve kendi güç istasyonuna sahipti.
{pagebreak::MESM ve zorluklar}
MESM ve zorluklar
Sadece 3 kHz hızında çalışan MESM’in performansının o döneme göre bile düşük olduğunu söylemek gerek. Projede çalışan ve hala yaşayan birkaç kişiden biri olan Rostislav Chernjak, 2005 yılında bir radyo ile yaptığı röportajda yaşadıkları zorlukları anlatmıştı.
Lebedev ve ekibi Moskova’nın gözünden uzakta, Kiev’in Feofania kasabasında bir manastırda çalıştılar
MESM adı verilen bilgisayarın çalışmak için yaklaşık 7 kW güce ihtiyaç duyduğunu belirten Chernjak soğutmanın büyük bir sorun olduğunu söylüyordu.
Bunun için cihazın bulunduğu kattaki odanın bir duvarını yıktıklarını belirten Chernjak, daha sonra bunun yetmediğini ve çatıyı sökmek zorunda kaldıklarını açıklamıştı.
{pagebreak::Hata kimde?}
Hata kimde?
Chernjak’ın söylediği önlemler işe yaramış olacak ki, MESM ilk başarılı testini 6 Kasım 1950 tarihinde yaptı. Cihazın doğru çalıştığını anlayabilmek için iki matematikçi çağırıldı. Matematikçilere ve MESM’e aynı problem sunularak, cihazın doğru sonuca ulaşıp ulaşamayacağı anlaşılacaktı.
MESM ilk testini başarıyla geçmişti
Ancak testin sonucunda matematikçilerin elde ettiği ile MESM’in elde ettiği sonuçlar farklı çıkınca Lebedev tüm akşam boyunca hatanın nerede olduğunu anlamaya çalıştı. En sonunda iki matematikçinin de aynı yerde yanlış yaptığı anlaşıldı. MESM ilk testini başarıyla geçmişti.
1951 yılında devlet tarafından resmen kullanılmaya başlanan MESM, doğu bloğunun ilk dijital bilgisayarı olma unvanını elde etmişti.
{pagebreak::Nükleer silah hesapları}
Nükleer silah hesapları
Görev süresi boyunca MESM, devletin çeşitli kollarından birçok araştırmacının karmaşık hesaplarını yaptı. Bunlar arasında en önemlilerini elbette nükleer silahlarla ilgili olanlar oluşturuyordu.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda gücün en büyük sembolü nükleer silahlardı ve Stalin en güçlü olmayı kafasına koymuştu.
Daha güçlü silahlar için, daha güçlü bilgisayarlar gerekliydi
Nükleer fizik problemleri günümüzün süper bilgisayarlarını bile zorluyor. 1950′lilerde ise bu hesapları yapmak çok daha zordu. Çok güçlü nükleer silahlar yapabilmek için gereken hesaplamaları gerçekleştirmek için MESM’in kapasitesinin artırılması gerekiyordu.
{pagebreak::Avrupa’nın en hızlısı}
Avrupa’nın en hızlısı
MESM’den sonraki adım BESM serisi modeller oldu. 1953 yılında tamamlanan BESM-1, Avrupa’daki en hızlı bilgisayardı. 39-bit kayar nokta işlemleri yapabilen ve her biri 30 bin kelime kapasiteli dört adet manyetik birime sahip olan BESM-1, döneminin yıldızıydı.
BESM-1, Avrupa’daki en hızlı bilgisayardı
1953 yılında BESM’in dışında Strela adı verilen bir cihaz daha geliştirildi. Moskova Bilgisayarlı Analiz Makineleri Tesisi tarafından geliştirilen Strela tam anlamıyla bir devdi.
300 m2 yer kaplayan cihaz 43-bit ikili kayar nokta işlemi yapabiliyordu. Ancak makinenin güç tüketimi inanılmaz seviyedeydi. Strela’nın sadece CPU’su tek başına 75 kW güç tüketiyordu. Soğutma sistemi ve diğer cihazlar eklenince Strela’nın harcadığı güç 150 kW’ı aşıyordu.
{pagebreak::Strela’yı kim kullanacak?}
Strela’yı kim kullanacak?
Strela modellerinin ilk üyeleri daha çok hedef belirleme ve patlama etkileri ile ilgili hesaplamalarda kullanılıyordu. Yedi tane üretilen Strela modellerinin tümü daha sonra Rusya Bilim Akademisi’ne taşınarak sadece nükleer ve balistik füzelerle ilgili hesaplamalarda kullanılmaya başlandı.
Strela’nın boyutları devasaydı
Bilgisayarların sadece askeri amaçlarla kullanılıyor olması sivil bilim adamlarının önünü tıkıyordu. 1955 yılında kurulan Bilim Akademisi Bilgisayar Merkezi, sivil bilim adamlarının da Strela’larla çalışmasına olanak tanıdı. Ancak nükleer silah araştırmalarının, füze ve uzay araçları ile ilgili çalışmaların başındaki isimler olan Igor Kurchatov ve Sergei Korolev, sivil bilim adamlarının zaman kaybı olduğunu düşünüyordu.
Kozmonot Gregori Grechko anılarında, bilgisayarların gündüz Kurchatov’un adamları, akşamları da Korolev’in adamları tarafından kullanıldığını, sivil bilim adamlarının ise bilgisayarları sadece birkaç dakika kullanabildiğini anlatıyordu.
{pagebreak::Seri üretim BESM-2}
Seri üretim BESM-2
Bu sıralarda Gizli Laboratuar Numara 1′de Lebedev’in ekibi BESM-2′yi tamamlamışlardı. BESM-2, Lebedev’in geliştirdiği ilk seri üretim bilgisayardı. 150 adet üretilen BESM-2′ler Çin’e bile gönderilmişti.
BESM-2 sadece SSBC’de değil müteffik ülkelerde de kullanıldı
1960′lara gelindiğinde Sovyet askeri yetkilileri BESM-2′nin planlama, lojistik ve savaş simülasyonu konusundaki potansiyelini tam olarak kavramıştı.
Ancak her zaman daha fazla güç isteyen hükümet, BESM-2′den çok daha fazla şeyler bekliyordu. Bunun üzerine Lebedev yeniden tasarım masasına oturdu.
{pagebreak::BESM-6 ve IBM ilişkisi}
BESM-6 ve IBM ilişkisi
1967 yılında BESM-6 ile geri dönen Lebedev, bu sefer daha öncekilerinden çok daha ileri seviyede bir bilgisayar üretmişti. 10 MHz hıza ulaşabilen BESM-6, ön bellek kullanılan ilk model olmasının yanı sıra aynı anda 14 farklı işlemi gerçekleştirebiliyordu.
BESM-6 kendinden öncekilerin çok ötesinde bir makineydi
Ancak BESM-6′nın en önemli özelliği, sahip olduğu teknolojilerin büyük kısmının IBM’den çalınmış olmasıydı.
1960′lı yıllarda Sovyet bilim adamlarına batıyla yarışmak yerine, onlar ne yaparsa aynısının kopya edilmesi emredilmişti. Bunun için ise o dönemde herkesin yüreğine korku salan bir kurum görevlendirilmişti: KGB.
{pagebreak::KGB devreye giriyor}
KGB devreye giriyor
1968 yılında, Sovyet bilim adamları KGB’nin yardımları ile IBM’in o dönemdeki en güçlü modeli olan IBM System/360′ın bir benzerini yapmaya başladılar. Bu bilgisayar insanoğlunun Ay’a ilk adım attığı projede kullanılmıştı.
ES EVM adlı bu kopya cihazın hemen hemen her yeri batıdan çalınan bilgilerle yapılmıştı. Cihaz, kısa sürede tüm ülkede askeri üslerde yaygın halde kullanılmaya başlandı.
ES EVM, IBM System/360’ın bir kopyasıydı
Bu dönemden sonra Sovyetler Birliği 1980’lerin ortalarına kadar bilgisayar teknolojilerinin tümünü KGB aracılığıyla batıdan çalmaya devam etti.
{pagebreak::Oyun ortaya çıkıyor}
Oyun ortaya çıkıyor
Sovyetlerin bu araklama operasyonları 1981 yılında ABD ve Fransa’nın düzenlediği ortak bir operasyonla ortaya çıktı. Fransızlar bir KGB ajanını kendi taraflarına çekerek, hangi bilgilerin çalındığını ve nerelerde uygulanıldığını öğrenmeye başladı.
Rusların IBM’den çaldıkları bir diğer bilgisayar olan EV PEVM
KGB’nin birçok devlet dairesine ve bilgisayar şirketine sızdığını öğrenen ABD yetkilileri bunu ortaya çıkarmak yerine çok daha akıllıca bir planı uygulamaya koydular.
Bu plan öyle akıllıcaydı ki bazı uzmanlar bunun Sovyetler Birliği’nin çöküşünü hızlandırdığını iddia ediyor.
{pagebreak::CIA’in sinsi planı}
CIA’in sinsi planı
CIA’in o dönemdeki başkanı olan Bill Casey, KGB’nin çalmaya devam etmesine izin verilmesini fakat çalınacak şeylere zaman içinde ortaya çıkacak hatalar yerleştirilmesini emretti. Böylece, hiçbir şeyden haberi olmayan KGB ajanları hatalı teknolojileri ülkelerine götürmeye başladılar. Bunun dışında sahte bilgiler de sızdırılmaya başlandı.
Ruslara kurulan tuzak sonucunda boru hattı büyük hasar görmüştü
Çalınan teknolojilerle üretilen işlemciler birkaç ay boyunca düzgünce çalıştıktan sonra bir anda sebepsiz yere bozuluyor, Sovyet altyapısını derinden etkiliyordu. Öyle ki, 1980′lerin başlarında Sibirya’da bir petrol boru hattı inşa eden Ruslar, bunun düzenini sağlayacak bilgisayar ve yazılım teknolojisini ABD’den çalmışlardı.
Sonradan ortaya çıkacak hatalarla dolu olan yazılım daha sonra petrol boru hattının infilak etmesine ve dağıtım altyapısının çökmesine neden olmuştu.
{pagebreak::Hırsızlığın bedeli}
Hırsızlığın bedeli
1984 ve 85 yıllarında ABD, bu durumdan vazgeçerek tespit ettiği tüm KGB ajanlarını hapse attırdı. Kendi içinde geliştirilen bilgisayarlara desteği kesip güçsüz kalmalarına yol açan, çalınan teknolojilerle yapılan birçok cihazı ise her an bozulmaya hazır olan Sovyetler Birliği’nin altyapısı çökme noktasına gelmişti.
Sovyetler Birliği 1991 yılında dağıldı
Kendi içinde emin adımlarla ilerleyen bilgisayar teknolojisine yeterli desteği vermeyen ve ABD’nin hızına yetişmek için teknoloji hırsızlığını tercih eden Sovyetler Birliği daha sonra bunun vebalini 1991 yılında dağılarak ödeyecekti.
:: Yakın tarihte yaşanan bu olaylardan çıkarılacak ders sizce nedir?
doğru bence de herkes kendi özgün yazılım ve teknolojilerini üretmeli
Müthiş bir yazı devamını bekleriz
niye hepsini ayrı ayrı sayfalarda yazarlar tek sayfada yazsalarya haberi