The Last Guardian inceleme videosu ile karşınızdayız. Bugüne kadar yapılmış en derin oyunlardan biri olarak kabul edebileceğimiz The Last Guardian, sizi büyüleyici bir serüvene davet ediyor.
The Last Guardian nasıl bir oyun?
Bazı şeyleri anlatmak güçtür. Eğer zamanında ICO ve Shadow of Colosus gibi oyunlarla tanışmadıysanız, bahsettiğimiz şeylerin gerçekten muazzam olduğuna inanmak konusunda zorluk çekebilirsiniz. Neden insanların, sadece bir oyunu 10 yıl boyunca beklediğini sorgulayabilirsiniz. Günümüz böylesine gecikmelere pek alışkın değil, günümüz kolay unutuyor bazı değerleri. Ama o değerleri yeniden hatırlamak için sonunda elimize yeni bir fırsat geçti.
E3 2009’da Team ICO’nun yeni oyunu The Last Guardian tanıtıldı. Stüdyo yönetmeni Fumito Ueada, yeni oyunun daha çok ICO ile benzer olacağını açıklamıştı. Yarı kuş, yarı memeli yaratık ve küçük bir çocuk, önlerindeki engelleri aşarak ilerlemeye çalışacaklardı.
Elbette oyunu ilk gördüğümüzde PlayStation 3 için duyurulan The Last Guardian‘dan inanılmaz etkilenmiştik. Oyunların silahla kafa patlatmaktan ibaret olduğu bir dönemde, sevgiyi, dostluğu ve engelleri aşmanın yollarını anlatıyordu bizlere. Kesinlikle farklı bir öyküydü. 2011’de çıktığında muhtemelen yılın en sevilen oyunlarından biri olacaktı.
Elbette bu yaşanmadı. 2007 yılından beri geliştirilen The Last Guardian ardı ardına erteleme almaya başladı. Oyuncular huzursuzlaşırken, Ueda ve birçok Team ICO çalışanı stüdyodan ayrılma kararı aldılar. 2012 yılında Sony’nin teklifiyle oyunu PlayStation 4‘e hazır etmeyi denedilerse de mimari farkından dolayı kalan ekibin de canına okundu. Böylece The Last Guardian sessiz sedasız oyun dünyasından çekildi. Ta ki 2015 yılındaki E3 fuarına kadar.
The Last Guardian özellikleri
Oyunda iki adet baş karakterimiz var. Aslında düşmanları saymazsak, sadece küçük çocuk ve Trico adını verdiği yaratıktan başka karakterimiz yok. Zaten gerek de yok.
Küçük çocuk geniş bir mağarada uyanıyor ve bir süre sonra yalnız olmadığını fark ediyor. Bulunduğu bölgeye nasıl geldiğini bilmeyen çocuk, dev bir yaratık ile baş başadır. Kolları ilginç dövmelerle kaplı çocuk ayağa kalkar ve çevresini araştırmaya başlar. Bu sırada anlatıcı devreye girer.
İşte bunu beklemiyordum. Aslında oynadığımız şey çocuğun geçmişi. Anlatıcı ise çocuğun ta kendisi. Belli yerlerde devreye giriyor ve masal edası ile hem ipuçları veriyor hem de ilerleyişe katkıda bulunuyor.
İlk işimiz, kontrolleri öğrenmeye çalışırken, bir yandan da canavarı incelemek oluyor. Bir muhafız kaskı takan canavar, mağaranın tabanına zincirle bağlıdır. Çocuk köyünde anlatılanları bilse de merak duygusuna yenik düşer ve oyun gerçek manada başlar.
The Last Guardian oynarken, ve oyun saatlerim ilerlerken uzun zaman sonra böylesine duygulandığımı fark ettim. Yapımcılar öylesine güçlü bir bağ oluşturmuşlar ki, oyun mekanikleri bu güçlü bağın içerisinde eriyip gidiyor.
Mesela Trico sinirlendiğinde onu yatıştırmak için sevmemiz gerekiyor. Kulağa basit gelen bu hareket bile sizi yapıma yaklaştırıyor. Oradaki piksel karakterlerle bir bütün haline getiriyor. bir noktadan sonra Trico’nun gözleri normale döndüğünde sevinmeye başlıyorsunuz. Gerekli olmasa bile hareketlerinden etkilenip, durduk yerde sevmeye, tüylerle kaptı bedenini okşamaya başlıyorsunuz.
Burada en büyük takdir ise canavara gerçek bir karakter veren ekibe gidiyor. Trico gerçekten de bir hayvan gibi hareket ediyor. Tıpkı sahibine bağlı bir köpek gibi. Bazen ilgisi dağılıyor, bazen karnı acıkıyor. Siz onunla ilgilenince o da sizi koruyor. Üstelik Trico’nun birçok davranışı script üzerinden yazılmadığı için, kendiliğinden oluşan bu sahneler sizi The Last Guardian‘a iyice bağlıyor.
Mekanikler söz konusu olduğunda ise biraz canınız sıkılabilir. Çünkü The Last Guardian sadece bu alanda çuvallıyor. Oyunun türü klasik mekan bulmacaları olsa da bu bulmacaları çözmek bazen işkenceye dönüşebiliyor. Kontroller bunca yılın ardından bile biraz ham kaçıyor. Çocuğu hareket ettirirken, defalarca istemediğiniz sonuçlarla karşılaşıyorsunuz. Ayrıca oyunun ilk başta 360 derece render edilmediğini de kamera açılarından anlıyorsunuz. Sağ analog ile dönüş yapmak gerçekten rahatsız edici. Çünkü ciddi bir imput lag var ve siz analogu hareket ettirdikten 1 saniye sonra kamera harekete geçiyor.
Ayrıca hem çocuk hem de kamera açıkları söz konusu olduğunda ciddi grafik hataları bulunuyor. Mekan bulmacalarından ibaret bir oyunda böyle şeyler can sıkabiliyor.
Sonuç olarak kontrollerin hantallığına rağmen The Last Guardian bizlere oyunlar ve sanat sorusunu bir kez daha sordurmayı başarıyor. Bir oyunu sadece sonraki bölüme geçmek olarak değil, yüreğinizi ortaya koyduğunuz bir maceraya dönüştürmeyi başarıyor. Eğer Playstation 4 sahibiyseniz kesinlikle kaçırmamanız gereken bir yapım olduğunu söyleyebilirim.
The Last Guardian video inceleme
İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan, detaylı The Last Guardian inceleme videomuzla sizleri baş başa bırakalım. İyi seyirler.
#video_13572#
Platform: PlayStation 4
The Last Guardian çıkış tarihi: 7 Aralık 2016
The Last Guardian fiyatı: 189 TL (PSN)
:: Oyunu almayı ve oynamayı düşünüyor musunuz?
harika çok farklı bir oyun. bayıldım. 49 liraya düşse alabilirim
Ps2yle geçti çocuklhğum ico ve soc unutulmaz
cok sacma bi oyun kopekle koş dur. atari bildigin
Gözünüzü seveyim bu adam bir daha kameranın karşısına geçirmeyin, bu kadar boş ve gereksiz konuşan birisini daha önce hiç görmemiştim.