Puan: 10/7.7
Pandemic Studios tarafından geliştirilen ve duyurulduğundan bu yana merakla beklenen The Saboteur, nihayet test merkezimizde yerini aldı! Yaklaşık 7 dakikalık bir kurulumdan sonra PlayStation 3’de oynamaya hazır hale gelen yapımın hikayesi İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçiyor.
The Saboteur’u tipik savaş oyunlarından ayıran unsurların başında, yapımın konusu ve tarzı geliyor. Kontrol ettiğimiz karakter olan Sean, ortalama bir yarış pilotudur (Bunu oyuna başladıktan sonra öğreniyoruz). Birgün yarıştığı rakiplerinden birinin yaptığı bir hile, Sean’ın yarışı erken noktalamasına sebep olur.
Onu geçen Nazi subayından intikam almaya çalışırken en iyi arkadaşı öldürülen kahramanımız için artık şartlar değişir. Direnişe katılıp, kendini Nazi’lere karşı savaşırken bulur…
{pagebreak::Gizlilik Ön Planda}
Gizlilik Ön Planda
Bir kere The Saboteur, paldır küldür düşmanın üzerine yürüyeceğiniz tarzda bir oyun değil. Zaten oyunun başlarında siz silahsız, düşmanlarınız ise tam teçhizatlı olduğundan, 1-0 yenik başlıyorsunuz. Ancak sizi öne geçiren şey, yaptığınız planlar oluyor.
Örneğin bir yere bomba koymak ya da birini takip etmek için, ortalarda salınarak ilerlemiyorsunuz. Gizlenerek ilerleyeceğiniz bir oyun tarzını benimsemeniz gerekiyor.
{pagebreak::Lekesiz Kıyafetler}
Lekesiz Kıyafetler
Bu yüzden giysi değiştirme gibi seçeneklerimiz de var. Üzerinde kan lekesi olmayan bir Nazi üniforması ile askerlerin arasına karışabiliyoruz. Bu açıdan yapım aynı Hitman‘i andırıyor.
Bir başka taraftan ise tıpkı Assassin’s Creed. Zira yönettiğimiz karakter Sean, binaların dış cephelerine öyle bir tırmanıyor ki, kendinizi Kudüs topraklarında suikast yapmaya hazırlanan Altair zannediyorsunuz. Hatta öyle sıçrayışlar yapıyoruz ki, Sean’a kostümünü çıkarmış bir Örümcek Adam(!) demek yersiz olmaz.
{pagebreak::Eski Yarışçı Yeni Direnişçi}
Eski Yarışçı Yeni Direnişçi
Zor durumlarda hemen bir araca atlayıp kaçabilme imkanınız mevcut. Bu açıdan da oyun GTA gibi görünüyor. Geniş sayılabilecek haritası ile yapım, İkinci Dünya Savaşı yıllarının Paris’ini yansıtıyor.
The Saboteur’un başlardaki parçalı kurgusu nedeniyle, kısa bir süre Nazi Almanya’sına da gittiğimiz yapımda, motorlu araçlar büyük önem taşıyor. Zira bazen gitmeniz gereken yer bir hayli uzakta olduğu için, yoldan bir araç çevirmeniz gerekiyor.
{pagebreak::Yapay Zeka}
Yapay Zeka
Halkın bu gibi durumlara tepkisiz olması, savaş yılları olmasıyla bağdaştırılabilir mi, orası tartışılır fakat bari ses çıkarsalardı demekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Birinin arabasını çaldığınızda, çoğunlukla el kol hareketi yapmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Oyunda kilit önem taşıyan araç kullanımı, The Saboteur’u emsalleriyle karşılaştırdığımızda gayet kolay diyebiliriz. Kontrollere kısa sürede alışacağınızdan emin olabilirsiniz. Motor ve otomobiller zaten çok fazla hızlı olmadığı için, viraj almada pek bir derdiniz olmayacak. Tek sorun, trafik; GTA IV’dekinin beşte biri kadar da olsa, dar sokaklarda ufak bir kaos yaşamanıza yol açabiliyor.
{pagebreak::Gelişen Özellikler}
Gelişen Özellikler
Artık hemen hemen her tür oyuna eklenen karakter geliştirme ya da yeni yetenek kazandırma gibi özellikler, The Saboteur’da da mevcut. “Perks” başlığı altında toplanan bu ekstralarda, sabotaj seviyeniz, yarışçlılık, patlayıcı uzmanlığı ve uzun mesafeli nişancılık gibi toplamda 10 başlık bulunuyor. Bunların her birinin de 3 seviyesi olduğunu düşününce, GTA tipi bir aksiyon oyunu için bir hayli geliştirilebilir içeriğin bulunduğunu söyleyebiliriz.
Görevler esnasında epey işimize yarayabilecek olan bu özellikler, bazı yerlerde kilit önem taşıyor. Dolayısıyla siz ilerlerken bir yandan da bunları kazanmaya başlıyorsunuz. Zamanı geldiğinde ise bu özellik zaten sizde mevcut oluyor…
{pagebreak::Görseller ve Müzikler}
Görseller Ve Müzikler
Oyunun en dikkat çekici yanlarından biri grafikleri. Zira siyah beyaz ağırlıklı görseller, yalnızca olumlu olaylar gerçekleştiğinde renklenmeye başlıyor. Psikolojik bir alt metin de katılan yapımın görselliği, eski siyah beyaz filmleri andırıyor. Ancak grafiklerden çok fazla bir şey beklemeyin.
PlayStation 3’de The Saboteur’dan çok daha başarılı görsellere sahip oyunlar oynadık. Animasyonlara gelecek olursak, yapım bu açıdan da çok iyi durumda değil. Kaplamalar ise, başroldekiler de dahil olmak üzere, ortalamanın biraz üzerinde o kadar…
Sesler ve müzikler, oyunun tarzını belki de en çok yansıtan ögeler. Kendinizi oyun kaptırıp giderken, müziklerin arka plandaki rolü büyük oluyor. Özellikle konuşma seslerinin bir hayli başarılı olduğu yapımda, uzun diyaloglara da hazırlıklı olun.
{pagebreak::Son Sözler}
Son Sözler
Genel olarak bakıldığında The Saboteur, içerdiği özellikler ve grafik tarzıyla sıra dışı gibi görünse de, uzun müddet oynamaya çalışırsanız, sıkma potansiyeli yüksek bir yapım. Hem atmosferi, hem de görev yapısı olsun, PlayStation 3’ün başında sizi uzun süre tutamayabilir.
Eğer canınıza gizliliğin ön planda olduğu bir yapım çekiyorsa, o zaman The Saboteur’u denemenizde yarar var fakat hareketli bir oyun arıyorsanız, daha iyi bir alternatif beklemeniz gerekiyor (Maalesef yakın zamanda bu türde iyi bir oyun çıkmadı). İndirilebilir içeriklerle oynama süresi artacak olan yapım, şimdilik 10 saat civarında bir keyif vadediyor.
Puan: 10/7.7
:: The Saboteur oyunu hakkında görüşlerinizi bizimle paylaşın.
Açıkcası incelemelere katılmamak elde değil . Ben playstation 3 yerine pc de oynamama rağmen grafik konusunda pek bir farklılıgın olmaması üzücü. Zira sinsice adam öldürmek en büyük kozlarınızdan biri iken adamı öldürürken etrafa birkaç kan lekesi çıkması dısında fazla birşey yok buda bana göre bir eksi. Ancak birkaç oyun sentezini bana hissettirmesi oyunu bi çırpıda bitirmeme neden oldu. Oyunun artısının normal senaryo akısı sizi sıkarsa oyunda freeplay adını verdikleri sagda solda bulunan Nazilere ait ordu araçlarını , sniper kulelerini yada uçaksavarları yok edebileceğiniz bir yığın yer olması sizi eğlendirebilir. Bu da aslında tam bir artı değil yarım artı olabilir.
oyunun e güzel yani, bir konuya bagli olmasi. GTA ve benzeri oyunlarda olaylar ve hikayeler kopuklasiyor. Onun disinda grafik yönünden sinifi gecemedigine inaniyorum……….