Türkiye’nin asırlık markaları bir yana, dünyanın en yaşlı şirketi hakkında ne biliyoruz?

Para bizim topraklarımızda bulundu, ilk antlaşmayı yapanlar da bu topraklardan çıktı mı? Baharatyolu ve İpekyolu üzerindeki bu coğrafyada hangi tüccarlar, şirketler var oldu? Peki, dünya çapında asırlık markalar niye çıkmasın?

Belçika’nın batı şehirlerinden ve İpekyolu’nun son noktalarından olan Gent’te Cafe Den Turk mekanı bu izlerden biridir. 1228 yılından beri ayakta olan mekan, Çin’den ve Türk illerinden gelen ürünlerin satış noktasıymış. 900 yıla yakındır hala ayaktadır…

Kervansaraylarıyla ünlü Anadolu’da hiç mi kalıcı işletmeler, asırlar ötesinden bugüne taşınmadı?

Anadolu’nun ekonomi tarihine doğru yol aldıkça onlarca soru hemen kendini gösteriyor. Ara sıra konuya dikkat çekerek yüzyıllık şirketlerin, markaların peşine düşüyorum ve ilgi uyandirmaya çalışıyorum.

Osmanlıda başlayıp günümüze gelen marka veya şirket sayısı tahminlerin üzerinde. Daha önce bu konuda bir tv programı yaptım ve çalışmalar yaptım. İnşallah yenilerini de başkaları yapma şansı bulur. Tespihin taneleri gibi her gün bir markanın, ailenin, şirketin öyküsünü bir Ramazan ayı boyunca ekrana taşımıştım.

Program tamamlandığında Türkiye’de ilk defa yüzyıllık markalar ve şirketler toplu olarak ekrana ilk kez gelmiş oldu. Bazı programları YouTube’da bulabilirsiniz.  Hem Ramazan ayının ruhuna uygun olarak anılar, hikayeler ve başarı çizgisi konuşuldu, hem de iktisat tarihimiz için bir sayfa açılmıştı.

Bunların isimlerini sıralayarak, bundan sonra yapılacak çalışmaları sınırlandırmak istemiyorum. Çünkü her gittiğim şehirde yeni yüz yılı aşan kurum ve kuruluşlar gördüm.

İnşallah genç arkadaşlar, konuyu daha kapsamlı halde gündeme taşırlar. Çünkü dünyada 100 yılı yüzlerce yıla varan markaları var.

Dünyanın en eski şirketi Japonya’da bulunuyor. 1500 yıla yakın bir tarihi var. Ev yapımında kullanılan bambu ticareti ile başlayan süreçte inşaat faaliyetlerini sürdüren Kongo Gumi’yi hepimiz merak ediyoruz. Şirketin kökleri milattan sonra 500’lü yıllara dayanıyor.

İnşaat işiyle uğraşan Kongo Gumi, Milattan Sonra 578 yılında Güney Kore’den Japonya’ya göç eden Kongo Ailesi tarafından kurulmuş. İlk işi ise bir Budist Tapınağı’nı onarmak olmuş. O tarihten bu yana sürekli ekonomik hayatın içinde kalmayı başaran Kongo Gumi, 14 asırda binlerce inşaat yapmış.

Kongo Gumi, 40 nesildir devam eden bir başarı hikayesidir.

Göçler başarılı insanların hayatlarında önemli ivme kazandıran olaylar arasında görülüyor. Türkiye’deki en eski şirketler için de benzeri kıyaslamalar yapılabilir.

Mesela 93 Harbi sonrası Balkanlar ve Kafkaslardan gelen Türkler, İstanbul’da köklü şirketlerin kurulmasını sağlamış. Osmanlı döneminde şirket yoktu ve aile işletmeleri vardı.

Bu işletmelerden biri de Zilciyanlar’dı (Zildjian). Zilciyan ailesi de dünyanın en eski şirketlerinden biri kabul ediliyor.

1623 yılında Zilciyanlar‘ın Yeniçerilere yani Mehter Takımına zil yapmaya başlamasından bugüne kadar uzanan zil üretiminin hikayesidir bu. Ailenin bir kısmı 1930’larda Amerika’ya, diğer kısmı 1960’larda Kanada’ya göç etmesiyle bir Amerikan şirketi olarak devam ediyor. 1978 yılında Türkiye’de kalan son Zilciyan‘ın ölümü ile üretime ara veriliyor. O’nun yanında yetişen Mehmet Tamdeğer’in 1980’den sonra Agop ile birlikte çalışması tekrar başlıyor.

16-01/04/turkey-2.jpg

Dolap beygirleri ile tornası yapılan ziller bugün elektrik enerjisi ile üretiliyor. Zil üretimi; bakır kalay karışımı bronz kullanılarak tavalama, fırınlama, silindirden geçme, torna, çekiçlenme ve tekrar torna gibi aşamalardan geçiyor.

Samatya’daki üretim yerleri hala hüzünlü ve metruk şekilde duruyor. Ancak Zilciyan zilleri hala dünyanın en iyi ziller olarak Caz dünyasında yerini koruyor.

Aslında yüzyıllık şirketlere bakmadan önce Osmanlı’daki ekonomik faaliyetlere bakmak gerekiyor. Osmanlı tüccarları o dönemde dünyanın ulaşılabilen en uç noktalarına varmışlar. Piri Reis’in haritasının her noktasına varmış tüccarlardan bahsediyoruz.

Afrika’da, Pasifik’te, Uzakdoğu’da ve Asya’da pek çok ülkeye İslamiyet’i tüccarların götürdüğüne dair tarihi kayıtlar bulunuyor. Peki, bunlar günümüze niye taşınmadı?

17. yüzyılda Venedik uluslararası ticaretin önemli merkezlerinden biri. O döneme ait Venedik gazetelerinden biri Beypazarlı bir Türk tüccarın cenaze duyurusunu verir. Beypazarın pirinci başta olmak üzere farklı emtiaları dünya pazarına taşıyan bu tüccar, Venedik tüccarları arasında en saygınlarından biridir. İlan da onların üzüntüsünü paylaşmak için verilmiştir.

Telkâri denilen gümüş işleme Mardin ve Beypazarı’nda görülüyor. İlginç ki aynı dönemde Venedik’e taşınmış bu işleme zanaatı. İhtimaldir ki aynı tüccarlar ile taşınmış olabilir.

İstanbul Ticaret Odası 135. Kuruluş yılını kutlamaya hazırlanıyor. 135 yıl önce İstanbul’da yabancı onlarca ticaret odası bulunuyordu. İngilizler’in 8, Fransızlar’ın 5 hatta Osmanlı’dan yeni ayrılmış olan Yunanistan’ın bile 2 ticaret odası bulunuyordu.

İstanbul, bir cazibe merkeziydi ve uluslararası ticaretin önemli bir kavşak noktasıydı.

Osmanlı’nın gerilemesi, parçalanması ile binlerce ticari işletme de yok olup gitti. Özellikle sanayi devri ile birlikte iş yapış teknikleri ve Amerika’nın keşfinden sonra dünyadaki eksen kayması Osmanlıccarlarını etkiledi.

İspanyollar ile başlayan küresel imparatorluk ve sömürge dönemi, Hollanda, İngiltere ile devam etti. Her asır ayrı bir yıkım getirdi Osmanlı’ya.

Bugün 100’e yakın yüzyılı aşan işletme, şirket ve marka var bildiğimiz. Her birinin ayrı bir hikayesi var ve büyük sancılarla günümüze gelmişler.

Türkiye, Cumhuriyet’in 100. Yılına doğru giderken yüzyıllık markalarına da sahip çıkılmalı. Asırlık markalara sahip çıkan ailelere teşekkürü borç bilmeliyiz.

:: Sizce markalarımıza sahip çıkabiliyor muyuz?