Korku-gerilim filmlerini herkes sevmez. Kimileri gerçekten korktuğundan, kimileri de saçma bulduğundan… Ne olursa olsun, yine de oldukça çekici yanları vardır. Her yıl binlerce film bu listeye dahil olmasına rağmen, ne yazık ki gerçekten başarılı olanlar, hala sayılabilecek kadar azdır. Başarısız olmalarının nedeni de, çoğunlukla klişelere yenik düşmeleridir. Yeni yazı dizimizde, korku filmlerinin klişelerden en uzak, hatta tam aksine bu klişeleri yaratan, en akılda kalan, en güzel örneklerini inceleyeceğiz. Eğer cesaret edebilirseniz, listemizdeki filmleri ışıkları kapatıp izlemenizi tavsiye ederiz!
Insidious – Ruhlar Bölgesi (2010-2013)
Testere serisinin yaratıcısı ve yönetmeni James Wan, “Sizi çok korkutacak bir film üzerinde çalışıyoruz” dediğinde, bizleri çok meraklandırmıştı. Yeni bir eve taşınan genç çiftin oğulları, bir akşam düşerek, komaya girer. Doktorların bir türlü anlam veremediği bu koma halinden bir türlü çıkamaz. O sırada da evlerinde açıklanamayan olaylar olmaya başlamıştır. Yaklaşık yarısına kadar sıradan bir perili ev filmi havasında ilerleyen film, ikinci yarısında çok farklı bir hikayeye dönüşüyor. İkinci filmde ise ilk filmdeki bazı boşlukları güzel bir şekilde kapatan seriyi, kaçırmamanızı öneririz.
{pagebreak::2}
Living Dead Triology – Yaşayan Ölüler Üçlemesi (1968, 1978, 1985)
1968’te sinema dünyası müzikallerin ve komedi filmlerinin elindeyken, George A. Romero bütün dünyayı Night of the Living Dead (Yaşayan Ölülerin Gecesi) filmiyle, zombi karakteriyle tanıştırmıştı. Film, o dönemde oldukça tepki çektiği halde, çok da beğenilmişti. Ardından on sene sonra, Dawn of The Dead (Ölülerin Şafağı) ile korku sinemasının başyapıtlarından biri olarak görülen devam filmini çekti. Zombilerden kaçıp bir alışveriş merkezine sığınan bir grubun inanılmaz hayatta kalma mücadelesini konu alan filmi, 1985 yılında çektiği Day of the Dead (Ölülerin Günü) izledi. Bu sefer de bir askeri üste geçen filmde, üzerinde deney yapılan zombilerin kaçıp, herkesi doğduğuna pişman edişini, oldukça cesur sahnelerle gözler önüne seriyordu. Eğer zombi filmlerine ilginiz varsa, bu seriyi mutlaka izlemelisiniz.
{pagebreak::3}
Frontier(s) – Sınırda (2007)
Fransa’da yakın zamanda olan ve dünyada oldukça ses getiren sokak eylemleri sırasında banka soyan bir grup, çaldıkları paralarla sınırdan geçme planı yapmıştır. Başlarına gelen bir aksilik yüzünden, sınıra yakın olan bir otelde kalmaya karar verirler. Ne yazık ki kaldıkları otel sıradan bir otel değildir. Sahibi eski bir nazi subayıdır ve ailesi de kendisi kadar psikopattır. Tam olarak yağmurdan kaçarken doluya tutulmak deyimin anlatıldığı film, son dönemin en başarılı gerilim filmlerinden.
{pagebreak::4}
[Rec] – Ölüm Çığlığı (2007)
İtfaiyecileri konu alan bir belgesel çekimi sırasında, bir ihbar gelir. Belgeselci ekip de, itfayecilerle birlikte ihbarın geldiği binaya gider. Yaşlı bir kadını kurtarmaya çalışırlarken işin rengi değişir, bina karantinaya alınır. Bulaşıcı bir hastalık, içerde kalan herkesi sarmaya başlar. İspanyol sinemasının son dönemde yaptığı en başarılı işlerden olan Rec’in, hem Hollywood uyarlaması hem de üç tane devam filmi mevcut ama ilki, en güzeli.
{pagebreak::5}
The Thing – Şey (1982)
Antarktika kıtasında incelemeler yapan bir grup bilim adamı, dünya dışı bir varlığı keşfeder. Bu varlık bir parazit gibi insan vücuduna girip, ele geçirmektedir ve korktuğu tek şey ateştir. Oldukça gerilimli sahneleri olan filmin, 2011 yılında bir de, öncesini anlatan versiyonu çekilmiştir. İkisini de tavsiye ederiz. Hatta unutmadan belirtelim, bir de başarılı bir macera oyunu bulunmaktadır.
{pagebreak::6}
Rose Red – Rose Red Konağı (2002)
Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanan 254 dakikalık mini dizide, psikoloji profesörü Joyce Reardon liderliğinde bir grup insan, hakkında türlü hikayeler anlatılan Rose Red konağına giderler. Giden altı kişinin de psişik güçleri vardır ve bu durum, gizemli konağın lanetini uyandırmaya yetecek hatta artacaktır. Oldukça ilginç detaylar barındıran bu mini diziyi, uzun süresine rağmen, gözlerinizi kırpmadan izleyeceğinize eminiz.
{pagebreak::7}
Evil Dead – Şeytanın Ölüsü (1981)
Korku sinemasının kilometre taşlarından sayılan Sam Raimi imzalı filmde, haftasonu tatillerini geçirmek için ormanda eski bir klübeye giden bir grup gencin, klübede buldukları “Book of Death” i (Ölülerin Kitabı)” okumasıyla, antik çağlardan beri uyanmayı bekleyen bir iblisi uyandırmalarını anlatıyor. Bu iblis bir parazit gibi aralarında gezerek, oldukça iğrenç ve korkunç şeyler yaşamalarına neden olur. Bruce Campell’ın kült oyunculuğuyla hafızlara yer eden filmin iki devam ve bir de oldukça başarılı bir tekrar çevrimi mevcut. Ekim ayında da televizyon dizisi olarak geri dönüyor! Sabırsızlıkla bekliyoruz…
{pagebreak::8}
Musallat (2007)
Kültürümüz aslında oldukça müsait olmasına rağmen, Türk sineması korku filmlerinden pek başarılı olamıyor. Başarılı olanlar arasında belki de en iyilerinden biri de Musallat’tır. Yaşadıkları köyde çok sevilen bir çifte evlendikleri gün, daha çocukluk zamanlarından beri peşlerinde olan bir varlığın musallat olmasını ve hayatlarını kabusa çevirmesini izliyoruz. Özellikle sürprizli finaliyle, uzun zaman etkisinden çıkamayacağınız garanti.
{pagebreak::9}
The Descent 1 ve 2 – Cehenneme Bir Adım (2005, 2009)
Genç ve güzel altı tane dağcı hanım, hem aralarındaki problemleri çözmek hem de maceralı bir haftasonu geçirmek için bir mağraya inerler. Bu iniş sırasında yaşacakları, aralarındaki problemleri mumla aratacaktır. Mağrada yüzyıllardır yaşayan ve kasabanın “aman dışarı çıkmasınlar” diye uzaktan beslediği, insan benzeri ve oldukça vahşi bir canlı türü vardır ve karşılaşmaları oldukça kanlı olacaktır! Klostrofobiniz varsa, uzak durmanızı öneririz…
{pagebreak::10}
Ringu, The Ring – Halka (1998, 2002)
Halka serisi için tam bir korku efsanesi desek, abartmış olmayız. Japonların bu işi gerçekten çok iyi bildiklerinin kanıtı olan filmde, öldükten sonra lanetini video kasetlerle yayan Samara’nın, kasetleri izleyenlerle yedi gün içerisinde yüzleşmesini izliyoruz. Samara’nın lanetinden kurtulmak isteyen kahramanlarımız, film boyunca oldukça heyecanlı anlar yaşıyor. Hem Amerikan hem de Japon versiyonları oldukça başarılı olan filmi, eğer hala izlemediyseniz, mutlaka izleyin
:: Bu listedeki filmlerin hangilerini izlediniz?
Az once ruhlar bolgesi 3 izledim uykumu kaciracagina getirdi
Musallattan sonra bir daha bu türden film izledim.
Halka ve The Thing en iyileri.
Filmlerin kapak resmi yetiyor.
Hepsini izledim bunlar uyku kaçırmıyor izlerken geriyor. Günlerce uyku kaçıran tek bir film var. DABBE – CİN ÇARPMASI
1981 yapımı evildead'in daha 15 dakikasından 16. . Dakkasına geçebilmiş değilim. 2. Si tam bir komediydi
Halka ve the thing boss tur.
Musallat ı yazıyorsunuz Dabbe yi yazmıyorsunuz
Descent 1 vasat 5¢ etmez… sıkıcı bir film…
Harika yazi olmuş. Devamini bekliyoruz
Siccini unutmayın yaw … Arkım ilahiyat görevlisi sabah namaz kılıomus aklına film gelmiş filmde kadın namaz kılarken tavandan kelle düşmüştü direk gozunun onune gelmiş 🙂 siccin 1 izleyin 🙂 sabah namazında direk gözünün onune gelmiş kaç gün aklında kalmıs 🙂 siccin izleyiiiin 🙂
Ha bu sefer baslik iyi olmus.
bu nasıl film öyle