Anayasa’nın ilgili maddesi çerçevesinde “ağır işçi” kapsamında değerlendirilen “gazetecilik”, son derece göreceli yorumlar ile geçmişten günümüze hem övülmüş hem de sövülmüştür. Kimi zaman yapılan işe saygı duyulmaksızın getirilen eleştiriler, kimi zaman yapılmaya habere yönelik yargı gerektirmeyen infazlar şeklinde gösterilmiştir.
İkinci kez düşünmeden söylenen sözlerin ise hangi amaçla, hangi şartlar altında mesleğini yapmaya, hayatını idame ettirmeye çalışan insanlara yönelik tepkiler ışığında gerek anındalık kavramı, gerekse de “birilerini incitme” korkusu sayesinde dünyanın en kötü mesleğidir.
Din, dil, ırk, cinsiyet, yaş, kilo-boy ayırmaksızın var olan topluluğun bilincine yapılacak en ufak bir katkı, gelişmelerden haberdar edilecek en küçük bir duyuru ise bu mesleği dünyanın en iyisi yapar. Kısa hatlarla olumlu ve olumsuz yanlarına değinilen mesleği, gelin bir de yapanlara göz atalım. Ne yerler, ne içerler?
1- Güneş 4’te aydınlanır
“Gün” kavramı, onların nezdinde güneşin doğuşu ile başlayıp, güneşin batışı ile biten bir zaman diliminden oluşmamaktadır. Henüz sabah ezanına 2 saat müddet kala, ilk etapta amansızca çalan alarmlar, sonraki aşamada kendiliğinden açılan gözler, yeni bir günün başladığına işarettir.
Doğadaki hayvanlar, henüz kahvaltılarını yapmadan çoktan halledilen sabah ritüelleri, gelenekselleşen kaçınılmaz sondan başka bir şey değildir.
{pagebreak::1}
2- Ofise gidildiğinde ilk olarak ne yapılabilir ki?
Genelde günün en önemli öğünü olarak betimlenen kahvaltılar edilebilir, küçük sohbetler oluşabilir, en azından istatistiklere vurulduğunda, dünyanın çay tüketme miktarı en fazla olan ülkede çay içilebilir.
Lakin “genel kısma” uymaksızın, standartların dışında hareket etme kabiliyeti ile hizmet veren gazeteciler, ajans takibi, ayıklama yabancı site haberi, telefon ile eşlik eden bildirimleri günün ilk aktivesi olarak alırlar.
“Ne kadar çabuk bilgi alınırsa, o kadar çabuk bilgi iletilir, kitlelere ulaştırılır” mantığı çerçevesinde eylemlerini yönlendiren meslek erbapları, çalışmanın Türk Dil Kurumu’nda yer alan anlamını iyi bilirler.
{pagebreak::2}
3- Vakitte hiç geçmiyor
Söz konusu cümleye o kadar ihtiyaç olunduğu anlar olur ki, meşgul olunmayan zamanlar olarak beden bulan boş zamanlar, deyimi yerindeyse dört gözle beklenir. “Baş kaşıyacak zaman bulunamayan anlar” su gibi geçip gider, ne çabuk öğle yemeği yenir…
{pagebreak::3}
4- Fast-Food kültürü yok edilmeli!
Dönem bazında, meslektaşlar beraberinde yapılan haberler, gerekse de yine aynı meslektaşların çabaları ile kamuoyuna ulaştırılabilen uzman görüşleri çerçevesinde oluşan sağlıklı beslenme ve sağlıklı hayat bilinci günümüzün önemli değer yargılarından biri konumunda.
Sahip olduğu vücut yapısı ve fiziksel özelliklerinden hoşnut olmayanların bir numaralı ideali olarak betimlenen sağlıklı beslenme ise gazeteciler alemine pek uğramaz.
Yetiştirilmesi gereken haber mevcudu, yazılması gereken yazı varlığı sebebiyle, içeriği fast-foodlardan oluşmasa da, zamanlamasına dayalı olarak son derece hızlı yenen öğle yemekleri, “yaşamak için yemekten” başka bir şey değildir.
{pagebreak::4}
5- En yoğun saatler
Günün mahmurluğunun geçmesinin ardından tabiri uygunsa, “pür dikkat” takip edilen içerikler, gazetecinin en zorlu dakikalarını oluşturur.
Yazılanın hedef kitlesine ulaşma sürecinde geçmek bilmeyen dakikalar ve bitmek bilmeyen düşünceler, bir önceki madde de bahsi geçen uzmanlar tarafından addedilen naçizane olgu stresin habercisidir.
“Acaba okunulacak mı, okunulursa beğenilecek mi?” endişesi işin tuzu biberidir. Ya beğenilmezse?
{pagebreak::5}
6- Paydos!
Küçüklük olarak betimlenecek yaşlarda, her daim bir zil sesi beraberinde paydos edilmiştir. Gerek yaşadığımız hayatta kendisini gösteren bu olgu, eve gidildiğinde anındalık hızıyla göz atılmak istenen filmlerde ise aynı şekilde kulaklarda çınlanan fabrika zili ile var olmuştur.
Fakat, hayali kurulan hayatın, çok farklı olduğunun sonraki aşamada idrakına varılması akabinde, “o” ziller artık hiç var olmayacaktır. Güneş batmıştır, doğadaki hayvanlar, akşam yemeği arayışına girmişlerdir; lakin meslektaş halen masasının başında, koltuğunun üstündedir.
Kısa bir geceden uyanılmasının ardından 12 saatten fazla geçmesine rağmen, aranan gözler, daima etrafı gözler. Ne zaman eve gidileceğine saatler değil, haberler karar verir.
{pagebreak::6}
Ardından hiçbir sosyal aktiviteye katılmaksızın, evin yolu gözlenir ve sonsuza dek mutlu yaşarlar. Bir gün değil, her gün gazeteci olan insanlar, işte böyledirler. İyi günde, kötü günde, hastalığında, sağlığında.
“Uzmanlar, akşam saat 18.00’den sonra yenilenlerin dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu”. Yapımda ve yayında emeği geçen herkese teşekkürler.
:: Bir gazeteciye ne söylemek istersiniz?
dikkat edin ceza yemeyesiniz, adamın ağzında sigara var, reklam ve kötü örnek oluşturmuyor mu sizce yoksa yanılıyor muyum?!
Ulusal bir gazetede Sayfa Tasarımcısıyım. O parmaklar, gözler, zeka okadar çok çabuk hareket ediyorki bir bilgisayar onu yapamaz. İnsanın bi deir bi kemik ama bütün evrenden daha hızlı olduğunu o an anlıyorsunuz. O Masaya oturduğum an 7 saat boyunca sadece tuvalete kalktığımı birçok kez bilirim onda da çok sıkışırım öyle kalkarım. Bu mesleği sevmezseniz kesinlikle yapamazsınız parayla pulla olacak iş değildir. 32 saatimin bir ofiste kalarak 2 günde yatarak geçtiğini biliyorum. Bu mesleği çok hafife alıyorlar. Bu mesleği hakederek yapan insanları hafife almayın lakin onlar siz haberiniz olsun diye varlar. Teşekkürler.
Dıkkat edin adamda Tarafsız mış gibi bir hava var sanki yarinki köşesinde HIRSIZLARI yazacakmış gibi duruyor SDN fotoyu değişin:)
klasik gazeteci günü…