Tüm dünyanın ortak problemi olan iklim krizine karşı şirketler de adım atmaya başladı. Enerji ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan karşılamaya çalışan firmalar, iklim değişikliğini durdurmaya yönelik adımları tehlikeye atıyor olabilir.

Yenilenebilir enerjiye geçiş iklim krizine katkı mı sağlıyor?

Nature dergisinde yayınlanan yeni araştırma, yenilenebilir enerji sertifikalarının bilime dayalı hedefleri tehdit ettiğine dikkat çekti. Yenilenebilir Enerji Sertifikaları (REC), şirketler tarafından yenilebilir enerji projelerini destekleme taahhüdüyle satın alınabiliyor. Fakat REC’i alan firmalar, hala fosil yakıt kullanmaya devam ediyor.

ASPİLSAN Enerji’den geleceğe yönelik kritik adım!

ASPİLSAN Enerji’den geleceğe yönelik kritik adım!

Fosil yakıtların doğaya verdiği zararın farkında olan ASPİLSAN Enerji, Temiz enerjinin geleceği için çalışıyor.

Yenilenebilir Enerji Sertifikaları’nın küresel çalışmaları tehlikeye attığını gösteren son araştırma; Microsoft, Ford ve Best Buy gibi farklı sektördeki şirketlerin sera gazı emisyonlarını azaltma planlarını inceledi. Sertifikayı satın alan bu firmaların, söylendiği kadar çevreci olmadığı ortaya çıktı.

Concordia Üniversitesinde araştırmacı olan Anders Bjørn, yürüttüğü son çalışmada REC sertifikalarını edinen şirketlerin ‘hilesini’ ortaya koydu. Araştırmacı, REC’e sahip olan 115 şirketin 2015 ile 2019 arasında sera gazı emisyonlarını yüzde 30 azalttıklarını iddia ettiği belirtti. Ancak gerçek rakam çok daha düşüktü.

Anders Bjørn’un çalışmasına göre, bu dört yıllık dönemde şirketlerin emisyonlarını azaltma oranı sadece yüzde 10 civarındaydı. Ayrıca şirketler, REC sertifikalarına dayanarak müşterilerine yenilenebilir enerji üzerinden hizmet sunduğunu söyledi.

“Çalışmamızda görebildiğimiz şey, şirketlerin çoğu durumda bilseler de bilmeseler de iklim için pek bir işe yaramayan sertifikaları satın aldıklarıdır. Şirketlerin emisyon yörüngeleri artık 1,5 °C hedefiyle uyumlu değil.”

Ayrıca yenilenebilir enerji için yapılan yatırımlar artmış olsa da, hiçbir firma iklim krizini önleyecek kadar hızlı davranmıyor. Yine de Bjørn, şirketlerin “gönüllü olarak en fazla bu kadarını yapabileceklerine” inanıyor.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.