Duyarlılıktan bahsettiğimiz noktadaki kinayeyi, ilk baştan vurgulamak isteriz ki bir yanlış anlaşılma olmasın. ABD’li Senatör Joseph Lieberman, YouTube üzerinden yayınlanan ve ABD’nin İslâmi terör korkularını (paranoyalarını, desek daha doğru olur) tetikleyen videoların kaldırılmasıyla ilgili yürüttüğü çalışmada, YouTube’dan ilginç bir yanıt aldı. Gelen yanıta göre, YouTube sadece ifade özgürlüğünü savunduğu için bu tür kampanyaların hedefi oluyor.

Yeni Danimarka: YouTube

İfade özgürlüğünün hakaret seviyesine çıkmasına göz yuman YouTube, kişiler arasındaki farklar sebebiyle nefreti körükleyen videolar hariç her içeriğe izin vermeye devam ediyor. Ülkemizde açılan davaların da temel konusu olan bu tür videolar için YouTube’un cevabı çok kısa ve sorumluluktan kaçar nitelikte.
{pagebreak::Kacamak Cevap}
Senatör Joseph Lieberman iddialarını, "YouTube’daki videolar sayesinde İslamî terör kendisine güçlü bir ses ve yayın aracı bulmuş durumda. YouTube ise bu teröristlere şuursuz biçimde destek veriyor" diyerek dile getiriyor.

YouTube’un cevabı "Biz ifade özgürlüğünü, benimsenmemiş görüşlerin de bir şekilde dile getirilmesini savunuyoruz. İnsanlar arasındaki sosyal, siyasal, dini, fiziki farklılıklarla kişilere ve gruplara sataşan içeriğe ise izin vermiyoruz." şeklinde biraz kaçamak biçimde geldi.
{pagebreak::Ozgurlugun Siniri}
İfade Özgürlüğünün Sınırı Nerede?

Her düşünce, bir grup veya devlet tarafından benimsensin veya benimsenmesin, bir başka düşünceye karşılık olarak ortaya atıldıysa bir çatışmanın çıkması kaçınılmazdır. Dolayısıyla burada, adil bir ortam yaratmak adına, çizilmesi gereken önemli bir çizgi var: İfade özgürlüğünün sınırı.

Yazan: Berkin Bozdoğan
SDN – http://shiftdelete.net