Ekim ayı bizi hazırlıksız yakaladı desem yeridir. Ofiste Ahmet (Usta) Abi ile oyunları tam ortadan ikiye böldük ve sahiplendik. Bu hafta içerisinde ShiftDelete.Net ana sayfasında çok fazla oyun incelemesine denk gelebilirsiniz. Alien: Isolation’ın beklenenden bir gün önce çıkacağı haberini Steam’de görünce, Shadow of Mordor’da 20 saati aşan macerama kısa bir ara vermek ve görev bilinciyle kendimi Amanda Ripley’in çekingen ellerine teslim etmek zorunda kaldım.
Bugüne kadar Alien adıyla çıkan neredeyse tüm video oyunları çöp olduğu için, Isolation’dan beklentim çok yüksek değildi. Bu nedenle gerek yaz aylarında E3 ve Gamescom’da yayınlanan videolar, gerekse okuduğum geliştirici röportajları beni hayli şaşırtmıştı. Isolation’ın grafikleri şahaneydi, atmosferi tam kıvamındaydı, oyun mekanikleri bir korku oyununa yaraşır biçimdeydi ve ana karakterin soyadı Ripley idi. Bir Alien oyunundan daha ne isteriz ki? Ancak geliştiricilerin anlatmadığı, önceden tahmin etmenin de mümkün olmadığı bazı detaylar var ki, tadımızı kaçıran bu noktalara yazının sonunda değineceğim.
Grafikler ve atmosfer
Viking: Battle for Asgard’ı saymazsak Total War serisi dışında dişe dokunur bir oyunu bulunmayan Creative Assembly, Alien: Isolation’ın grafikleri konusunda alkışı hak ediyor. Sadece bölüm tasarımları, animasyonlar ve gördüğüm en detaylı yüzleri barındıran karakter modellemelerinden bahsetmiyorum. Bir korku oyununun en önemli bileşenlerinden biri olan aydınlatma (ve dolayısıyla karanlık) efektleri Alien: Isolation’da o kadar iyi kotarılmış ki on saati aşan macera boyunca korkmak konusunda sıkıntı yaşamıyorsunuz.
Geliştirici stüdyonun kendi özel motoruyla geliştirdiği oyun PC’nin yanı sıra yeni ve eski PlayStation/Xbox platformlarına çıktı. Kıyaslama videolarından da görebileceğiniz üzere görsel açıdan yeni nesil konsollar ile PC arasında çok büyük fark bulunmuyor. Yine de yeni sayılmayacak HD6870 ekran kartımla ben bile şahane sonuçlar elde ettiysem, daha yeni bir konfigürasyon neler yapardı birinci elden tecrübe etmek isterdim.
#video_7712#
Mekan modellemelerine gelince, burada da ilk andan itibaren tansiyon yaratan tercihler görmek mümkün. Alien filmindeki Nostromo size basık ve dar göründüyse, bir de Sevastapol’u deneyin. Esasen bir hareket merkezi olarak kurulan bu uzay istasyonu, ilk filmdeki olayların geçtiği Nostromo’dan gelen “emanet” nedeniyle harabeye dönmüş durumda. Alçak tavanlı dar koridorlar, birinci kişi gözüyle oyuna oldukça yoğun bir tedirginlik hissi ve klostrofobi katıyor. Bazı anlarda, Dead Space’i FPS modunda oynuyormuş gibi hissetmedim değil.
Oynanış ve kurgu
Siper alıp ateş ettiğiniz, birçok farklı cephanenizin olduğu korku ve sözüm ona hayatta kalma oyunlarını unutun! Alien: Isolation’da tüm oynanış kaçmak ve saklanmak üzerine kurulu. Hatta kaçmak da sizi insanüstü sezgiler ve süper güçlerle donatılmış, zeki bir biyolojik silahtan kurtaramayacağı için tek çareniz saklanmak olarak görünüyor. Yanınızda taşıdığınız ve “silah” olarak kullanabileceğiniz ekipmanlar, oyuna adını veren asıl katil Alien karşısında hiçbir işe yaramıyor. Bu çaresizlik, Alien Isolation’ın temelini oluşturuyor.
Oyunun geçtiği gemide elbette yapayalnız değilsiniz. Burası bir uzay gemisi değil, uzay istasyonu. Bu da Nostromo’ya kıyasla daha kalabalık bir mürettebat ve devasa bir alan demek oluyor. Kim dost kim düşman ayırt etmek zor olsa da, hikayenin başından itibaren herkes kendi hayatta kalma mücadelesine düşmüş durumda ve bazen Xenomorph’tan kaçışınıza biraz ara verip, insani kavgaları çözmeniz gerekebiliyor.
O sizi bulmadan, siz onu bulun
Yine de oyunun sunmak istediği tüm hislerin tavan yaptığı anlar Alien ile yüzleşmemiz gereken noktalar. Daha doğrusu, ondan saklanmamız gereken durumlar. Öykü ilerledikçe Xenomorph ile yüzleşmemek için gerekli ekipmana sahip oluyorsunuz. Hareket algılama dedektörü ve başlık şeklinde bir fener ile hareket ve aydınlatmayı kullanarak Alien’ın yerini tespit edebilirsiniz. Ne var ki bunların her biri iki ucu sorunlu değnek misali, yaratığı bulmanıza yardımcı olurken aynı zamanda sizin yerinizi belli ediyor.
Talihsizliğe bakın ki, bu süper güçlere sahip yaratık ne kör ne de sağır. Üstelik duyuları normal bir insanın duyularından çok daha keskin. Üstelik stüdyonun geliştirdiği motor sayesinde kompleks algoritmalar ile kullandığınız taktikleri zamanla öğreniyor ve bunlara göre önlemler alıyor.
Xenomorph’a karşı en büyük savunma kendi kulaklarınız. Girip çıktığı havalandırma boşlukları, yerde sürüklediği pençeleri ve çığlıklarıyla ölümcül yaratık, konumu hakkında yeterli ipucu veriyor. Hiçbir ek aparat kullanmadan, yerinizi belli etmeden onu fark etmek ve saklanmak için seslere dikkat etmeniz gerekiyor ve bu da ortalamanın üzerinde bir ses sistemi gerektiriyor.
Tekrar tekrar deneyin
Alien Isolation’da yaratık ile karşılaşmaları yeterince tekrarlamak için mutlaka ölmeniz gerekmiyor. Yazının en başında bahsettiğim “tadımızı kaçıran detaylardan” biri, ilerleyişin bir noktadan sonra tekrara düştüğünü görmek oldu. Üstelik bu nokta oyunun neredeyse yarısında başlıyor. Tek sezonda bitecek bir yerli diziyi birkaç sezona uzatmışlar gibi, Alien ile yaşanan kedi fare oyunu bir noktadan sonra korkutucu olmaktan çıkıp, sıkıcı olmaya başlıyor. Sanki zengin ailenin kızının aslında Bahar olduğu tam ortaya çıkacakken, Nuran ile Efsun duruma el atıp işleri tekrar arapsaçına çeviriyor (O Hayat Benim izliyorum, evet).
Oyunun bir diğer sıkıntısını ise mekaniklerinde görüyoruz. Alien karşısındaki çaresizliğimizi biraz fazla abartmışlar sanki. Tek yapabildiğimiz şey saklanmak iken, Xenomorph karşısında bir dolabın içine gizlenmek de yeterli olmuyor. Bir tuşa basılı tutarak, nefesinizi tutmanız gerekiyor. Bu süper gelişmiş insanımsı robotlar, nefesinizi duyarak sizi girdiğiniz dolapla birlikte ikiye bölebiliyor. Buradaki sıkıntı ise, nefes tutma süresinin aşırı kısa olması. Sadece birkaç saniye içerisinde, nefes tutma eylemi sağlık puanınızdan yemeye başlıyor. “Sen uzayda çalışan insansın, biraz olsun nefes egzersizi öğretmediler mi e Amanda?” diye soruyoruz ancak “Uzaydayken hiç kimse sizin sorularınızı duyamaz” deyişini hatırlayıp susuyoruz.
Amanda aman
Alien filminin ikonik kahramanı Ellen Ripley’in kızı Amanda Ripley’i yönettiğimiz, ilk filmin 15 yıl sonrasını konu alan Alien: Isolation, sadece Alien serisine değil, 1980lere (ya da ülkemizde 1990lara) ve aynı zamanda Resident Evil 2 gibi özlediğimiz salt hayatta kalma/korku oyunlarına bir saygı duruşunda bulunuyor. Görsel şölen ve duygu patlaması şeklinde geçecek bir 13-14 saat istiyorsanız bu oyun tam sizin kaleminiz. Ancak birkaç saat sonra başlayacak olan deja vu hissine dayanmanız gerekiyor.
:: Alien: Isolation oynadınız mı? Sizin yorumlarınız nedir?
bu arada PC PS4 fark atmis
PS4 versiyonu gelirse ben akşamları canlı yayın yapacağım. Belki de ofisten canlı yayın yaparız oynarken – Ahmet Usta 🙂
En sevmediğim şey korka korka kaçmak oynamaktan vaz geçtim, bu oyunun eski versiyonlarını da oynadım deep sepace biri ikiyi de oynadım bazen yaratıkları abartıyorlar yapmayın be kardeşim normalde oyun bitirmeden silmem dead space iki deki sondaki mahluk ölmüyor sinirden etmediğim küfür kalmadı
çok güzel bi oyun herkese tavsiye ederim 3 defa bitirdim
bütün ounlar pc de daha iyidir…
Ben de 5 kere bitirdim
tavşan kaç tazı tut’a benzemiş…
ben de 10 kere bitirdim
oyunu oynamadým ama ALIEN ýn hatýrýna oynanmasý gereken bir oyun bence hiç de fana durmuyor.
s.a
merhaba
arada alienin gelmesi sıkmaya başlıyor nerde kayıt bölümü var ilk önce oraya gidim kayıt yapim demeye başlıyorsun alienden kaçacam diye aynı yere kaç defa gidip geliyorsun oyun resmen geminin santim santim her yerini incelememizi sağlıyor
Oyun süperdi asla sıkmıyor