Kablosuz
ağlar her ne kadar kablolu ağların yerini almamış ve tamamen
alamayacak olsa da artık çok yaygın. Hatta ADSL modemler
bile tümleşik kablosuz ağ özellikleri ile geliyorlar.

Hâl
böyle olunca sizlere bir sıkça sorulan sorular tadında
bir rehber hazırlayalım dedik. Tahminen size ulaşana kadar
yazması birkaç gün alacak. Bunu okuyorsanız zaten size
ulaşmış demektir ya neyse. Zaten SDN’nin SDR olması yönünde
öneriler var: Son Derece Rahatsız! Baksanıza, kendi kendime
konuşuyorum.

Konumuz,
kablosuz ağlar. Kablosuz ağların temel anlamları, çalışma
mantıkları ve basitçe kullanılacak ürünlere göz
atacağız. Tabii ki çıkıntılık namına ve gölgelerin
gücü adına karşılaşacağınız (karşılaşabileceğiniz
değil, doğru okudunuz) sorunlara veya tatminsizliklere de
değineceğiz.

Soru:
Nedir bu kablosuz ağ olayı?

Cevap:
Kablosuz ağlar başlı başına bir olay. Her ne kadar diz üstü
bilgisayarlardaki sözde Centrino "teknolojisi" ile
yaygınlaşan bu kablosuz ağ, hayatın her alanında
kullanılabilecek bir "olay".

Kablosuz
ağ dediğimiz şey, basitçe bir telsiz tertibatıdır ve

bas-konuş/bırak-dinle sistemiyle çalışan bir veri iletim
şeklidir. Bu veri iletim biçimi tabii ki telsiz örneğindeki
gibi analog bir yöntem değil. Veriler, olası kayıpları
engellemek için standartlar dahilindeki kodlamalarla
iletiliyorlar.

Soru: Şu kısaltmalar ne peki? 802 diye başlayan bir şeyler var.

Cevap:
Standartların isimleri. 802.11a artık kalmadı gibi bir şey.
802.11b, 11 mbit/s teorik iletim hızına sahip bir standart. Bunun
bir üstü de 802.11g oluyor. O da teorik olarak 54 mbit/s
iletim hızına sahip.

Soru:
Neden ısrarla teorik diyorsun? Açık konuş!

Cevap:
Nasıl desem, yani onlar etikette yazanlar. Örneğin, hiç
6 saat uyku kipi haricinde çalışan ve üzerine iş
yapılabilen bir dizüstü bilgisayar gördünüz
mü? Görenlerin +90212…. öhm, neyse. Teorik iletim
hızı genellikle N.Ş.A.’da asla gerçekleşmeyecek "en
iyi ihtimaller" ile ilintili bir durumdur ve geliştirilmiş
olan teknolojinin en üst sınırını verir. Tabii şunu
düşünebilirsiniz: teknoloji ne kadar üstünse
çalışma esneklikleri o kadar artar. Örneğin 11b
sistemi ile 11g sistemleri arasında bir teknoloji farkı vardır ve
11g sistemleri daha yüksek iletim gücüne sahiptir.
Yani daha "kirli" ortamlarda (iletim hızlarını düşürerek
de olsa) daha esnek şekilde çalışabilirler.

Soru:
Tamam, sakin ol. Seni anlıyorum. Peki neden kablosuz ağa
ihtiyaç duyayım?

Cevap:
Her ne kadar bu teknoloji taşınabilir bilgisayarlarla yaygınlaşmış
olsa da illa onlar için ve onlarla beraber kullanılmasına
gerek yok. Ev içindeki kablo karmaşasına son vermek veya en
başından hiç ağ için kablo döşeme işine
bulaşmamak için kablosuz ağ kullanabilirsiniz.

Kablosuz
ağ ile iki bilgisayarı birbirine bağlayabileceğiniz gibi bir
erişim noktası kullanarak genişlemeye müsait tam anlamıyla
bir yerel ağ oluşturabilirsiniz. Bu şekilde bilgisayarlarınız
belirli sınırlar dahilinde nerede olursa olsun yerel ağ ve
İnternet’ten faydalanabilir. Bu iş için de kablo çekmeniz
veya bilgisayarı özel olarak bir yere yerleştirmeniz gerekmez.

Diğer
taraftan yerel ağdan yüksek başarım ile üstün ve
sabit iletim hızı bekliyorsanız, kablosuz ağ kötü bir
tercih olacaktır. Merak etmeyin, ağ üzerinden bir kaç
kişi Quake, Unreal, WarCraft veya Counter-Strike gibi oyunlar
oynayabilirsiniz ve çok büyük engeller olmadığı
ve sağlıklı bir iletim hızında olduğunuz sürece ağınızda
gecikme süreleri konusunda bir sıkıntı olmaz.


Soru:
Ne kadar alanda sinyal alabilirim peki? Örnek verirsen
sevinirim, açık alanda şu kadar metre deme, ev açık
bir alan değil.

Cevap:
Evet haklısın, bu en kafa karıştırıcı soru. En nihayetinde
elimizde bir radyo dalgası var ve bu radyo dalgası da çevreden
çok etkileniyor.

Öncelikle
ağ sinyallerinin, ulaşmaları gereken yer ile hemen arasında ve
kaynağa çok yakın bir engel varsa bundan çok
etkilendiklerini söyleyerek başlayalım. Sinyalin
bilgisayarlara doğru geçeceği yönde birer metrelik
boşluklar bırakılması erişim noktasını (access point)
rahatlatacaktır. Tabii ki en iyi ihtimal için bahsedilen "şu
kadar metrelik erim" yalan oluyor; fakat ortalama bir erişim
noktası ile bilgisayar arasına en elverişsiz şart olarak ev
içinde 10 metre mesafe, 3 duvar, 1 insan ve 1 gömme dolap
girdiğinde sistem 11 Mbit hızına düşerek ve size sinyalin
"düşük" olduğunu belirterek çalışıyor.
Tabii bu, makinenizde kullandığınız ağ kartının ve kablosuz
erişim noktasının sinyal algılama güçlerine de bağlı;
fakat bu güç farkları ev gibi radyo sinyalleri için
çok uygunsuz bir yerde en fazla bir metrelik bir fark
yaratıyor.

Soru: Peki neye ihtiyacım var?

Cevap:
Tam olarak nasıl bir ağ kuracağınıza bağlı. Eğer yalnızca
iki bilgisayarı birbirine bağlayacaksanız her makinede birer
kablosuz ağ kartı yeterli. Bunları birbirini görecek şekilde
yapılandırabilirsiniz. Eğer bilgisayarları aynı ağa tek bir
kablosuz erişim noktası üzerinden bağlamak ve Internet
erişimini bu sistem üzerinden dağıtmak istiyorsanız işiniz
daha da kolay. Özellikle ADSL kullanımının artmasından sonra
ADSL modem ile kablosuz erişim noktası birleşimden oluşan bir çok
ürün piyasada mevcut. Bunlardan bir tanesi özellilikle
de ADSL kullanıyorsanız çok işinize yarayacaktır.

Alacağınız
ürünler zaten kendi içlerinde bahsettiğimiz
standartlara göre üretilmiş olacaklardır. Falanca ürün
filancayla uyumlu mudur diye sormanıza gerek yok. Yalnız, Windows
haricindeki işletim sistemlerine pek destek verilmeyebiliyor. Eğer
bir GNU/Linux veya Mac kullanıcısıysanız bu konulara dikkat
etmenizi öneririz.

Soru:
Peki ileride çıkacak
ürünler geriye doğru uyumlu mu? Kehâneti alalım.

Cevap:
Bu soruyu cevaplamak için kâhin olmaya gerek yok.
Firmalar bu ürünleri geriye dönük uyumlu
yapmadıkları takdirde peynir ekmek gibi satamayacaklarını
biliyorlar. Gerçi şimdilerde de peynir ekmek gibi
satmıyorlar; ama teknolojik sürekliliği satış sürekliliğine
çevirebilmek için bu gerekli.

Soru:
Tamam, ağı kurdum diyelim. Ya başkaları girerse bu ağa? Ne
yapabilirim?

Cevap:
Bu tür bir girişi iki türlü engelleyebilirsiniz.
İsterseniz MAC kimlik numaralarından hangi ağ kartlarının
sisteme bağlanıp bağlanamayacağını seçebilirsiniz,
isterseniz de WEP kullanabilirsiniz.

MAC
ID denilen şey, her bir ağ bileşenine verilmiş eşsiz bir
numaradır. Bu numara ile bağlandığınız ağlara tanıtılırsınız
ve veri paketleri sizi bu şekilde bulur. Erişim kısıtlaması
seçeneklerinden sisteme bağlanacak bilgisayarların MAC
ID’lerini girer ve yalnızca onlara izin verirseniz yalnızca bu
bilgisayarlar ağınıza kablosuz olarak erişebileceklerdir. Tabii
ağınızda gidip gelen veri şifrelenmeden havada süzüleceği
için "dinlenebilir".

Dilerseniz
ikinci seçenek olarak da WEP (wired equivalent privacy)
şifreleme kullanabilirsiniz. Bu şekilde verileriniz daha da güvende
olur. Tabii "ne gerek var, devlet sırrı mı taşıyorum?"
yaklaşımı, çevrenizde sizi gözetleyen birileri yoksa
daha ılımlı bir düşünce olacaktır.

Tüm
bunlara rağmen kablosuz ağ içine sızılabilir bir
oluşumdur, en azından veri paketlerinin havada yakalanması
mümkündür.

Soru:
Sorun ve tatminsizlikler demiştin? Onlar neler?

Cevap:
Öncelikle ev içindeki sinyal gücü, erişim
noktasıyla dip dibe durmadığınız sürece fazla yüksek
olmayacak. Eğer arada çok mesafe varsa ve sinyal gücü
bu sebeple düşükse, önünden birileri geçtiğinde
ağın kopup tekrar bağlanma ihtimali de var. Özellikle bu ev
içinde çıldırmanıza sebep olabilir.

Bazı
ismini vermek istemeyeceğimiz kablosuz ağ geçidi ürünlerinde
ise, sabit yazılım güncellemelerine rağmen 802.11g
standardında çalışma esnasında sık sık ısınmadan veya
başka şeylerden kaynaklanan kopmalar yaşanabiliyor. Bu konuda
alacağınız önlem ise ilk adımda bu ürünleri,
çevrenize ve diğer kullanıcılara danışarak tercih
etmemek. Eğer aldıysanız da 802.11b olarak çalıştırarak
bu sorunların kısmen üstesinden gelebilirsiniz. Tabii
aldığınız firmaya ürünü hayır dualarınızla
beraber geri götürmeniz de mümkün.

Soru:
Bu kadar mı?

Cevap:
Evet, şimdilik girişi yapmış olduk. Okuyucularımızdan
gelecek tepkilere göre konuyu detaylandıracağız. Bizi
okuduğunuz için teşekkürler.

SDN