Teknoloji alanında yazmaya başladığım günlerin üzerinden “orta vade” diyebileceğim kadar bir zaman dilimini geride bıraktım desem yalan olmaz. IT Business Weekly adlı dergide yazmaya başladığımda cep telefonları akıllı olmaktan çok ama çok uzaktı.

lbette bugünün akıllı telefonlarının yanında akıllı olmaktan çok uzaktı. Yoksa o günün telefonlarına baktığımızda bir modelin SIM kart dışında telefon defteri özelliğine sahip olması bile ekstraydı. Ekrandaki satır sayısının 3’ün üzerinde olması demek yeteri düzeyde etkileyici olabiliyordu.

Ericsson’un ekstra sağlam ve şık 688 modeli, Nokia’nın Matrix’te dünyaya nam salan 8110 modeli, Motorola’nın zamanına göre gerçekten sıra dışı bir tasarıma sahip StarTac modeli, (yine kapaklı telefon denince Sony Ericsson’un T28 modeli hatırlanmalı), kızak kapak tasarımıyla Siemens’in SL65 modeli ve Panasonic’in Cem Yılmaz’ın maçlarda kendinden çok söz ettiren “memo” özellikli G600 modeli ve daha böyle sayabileceğimiz onlarca model.

Piyasa çok zorluydu

Cep telefonu piyasası o zaman da şimdiki kadar çetindi. Kar oranları daha yüksekti şüphesiz ancak rekabet yine çetindi. Tüketiciler için de durum şimdiki kadar zordu. Hangi modeli alması gerekiyor, ihtiyaçlar neler ve hangi marka/model bu ihtiyaçları karşılıyor? Değişmeyen sorular ve cevaplar.

Cep telefonları bilgisayarlardan çok daha hızlı bir şekilde gelişim kaydetti ve Nokia’nın başını çektiği konsorsiyum ile Symbian akıllı telefon alanında öne geçti. Finli üreticinin o dönemlerde ciddi bir rakibi çıkamadı. Symbian platformundan bir miktar Sony Ericsson faydalansa da aklını ve gücünü Nokia daha iyi kullandı ve tasarım, geniş ürün yelpazesi ve yazılımın gücüyle öne çıktı.

Değişimi iPhone getirdi

Değişim ise Apple iPhone ile başladı. Dokunmatik deneyimini sıra dışı bir pazarlama yöntemiyle sahaya süren Apple, adeta kuralları değiştirdi.

HTC ve Samsung
ise dokunmatik alanında iOS’a Windows Mobile ile karşılık vermeye çalıştı. Nokia ise doğal olarak Symbian ile mücadele etti. Ancak iOS ekosistemine karşı durmak çok zordu ve tüm markalara kan kaybettiren iPhone müthiş bir çıkış yakaladı.

Google, Android ile iOS’a zaman içinde yükselerek sonunda ciddi bir rakip oldu ve bugün artık Android sahadaki iki takımdan biri oldu. Belki Samsung-Apple davasıyla Android bir miktar zarar gördü ama tırmanışını sürdürüyor.

Bu dava sırasında Microsoft’un Apple ile vaktinde patentler konusunda iyi bir centilmenlik anlaşması yaptığını öğrendikten sonra Windows Phone’u bir daha değerlendirmek gerekiyordu. Nokia’nın Lumia serisinin stoklarının tükendiği bilgisi de bunun değerine dair göstergelerden biri.

Sahaya bir rakip daha çıkıyor. Android ve iOS’un yanına şimdi Windows Phone da girecek gibi görünüyor. Rekabetin 2013 yılı içerisinde artacağını ve Windows Phone’un da bu potaya gireceğini tahmin ediyorum.

Cep telefonu markaları futbol takımı gibi destekleniyor

Bu noktaya kadar hep rekabet, mücadele, rakip, saha deyip durdum. Ancak bunlar aslında sadece tüketicilerin sitelerdeki yorumlarına ışık tutuyor. Sanki ortada gerçekten bir maç var.

Yorumlara baktığımızda sanki bunların birer mobil işletim sistemi veya akıllı telefon üreticisi değil de, FB, BJK, GS, gibi güzide kulüplerimizin maçları ve futbolcularından bahsediliyor sanırsınız. Okurların (veya tüketicilerin) bu denli kamplaşması ve birbirilerine hakaretlere varan düzeyde saldırmaları araştırmaya değer.

Cep telefonlarındaki gelişim acaba derbiler kadar heyecan verici de biz içinde olduğumuz için farkına varamıyor muyuz dersiniz? Ya da çuvaldızı kendime batırayım. İncelemeleri maç sunar gibi mi yazdık acaba?

:: Telefon seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?