CERN’in dünyaca ünlü Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), evrenin doğuşuna dair büyük bir sırra ışık tutabilecek çarpıcı bir keşfe imza attı. Bilim insanları, anti-hiperhelyum-4 adı verilen, bugüne kadar gözlemlenen en ağır antimadde parçacığını tanımlamayı başardı. Yapılan keşif bizi, evrenin ilk anlarında neden madde ve antimaddenin eşit olduğu bir ortamda yalnızca maddenin hayatta kaldığını anlamaya bir adım daha yaklaştırdı.
CERN’de tarihi keşif: En ağır antimadde parçacığı bulundu
Bu antimadde parçacığı, iki antiproton, bir antinötron ve bir antilambda parçacığından oluşan oldukça karmaşık bir yapıya sahip. Bilim insanları, parçacığın bu olağanüstü karmaşıklığını anlamak ve tanımlamak için ALICE dedektörü ve yapay zeka destekli analiz tekniklerinden faydalandı. Keşif, 2018’de toplanan verilerin yıllar süren detaylı bir analiziyle ortaya çıkarıldı.

Aslında, antimadde ve madde arasındaki temel ilişki, fizik dünyasının en büyük gizemlerinden biri. Büyük Patlama’dan hemen sonra, madde ve antimadde eşit miktarda vardı. Ancak bir araya geldiklerinde birbirlerini yok ederek enerjiye dönüşüyorlar. Buna rağmen, evrenimiz neredeyse tamamen maddeden oluşuyor. Bu sorunun cevabını bulmak, evrenin varoluşuna dair temel bir anlayış sağlayacak.

Uzayda akıl almaz bir keşif yapıldı! İki kara delik birden
Bilim dünyası şaşırtıcı bir keşfe tanıklık etti: İki süper kütleli kara delik, MCG-03-34-64 galaksisinde yakınlığıyla dikkat çekti.Bilim insanları ayrıca bu parçacığın kütlesini son derece hassas bir şekilde ölçerek teorik fizik modellerini doğruladı. Bu arada bu sonuçlar, yalnızca fizik literatürüne bir rekor olarak girmediğini, aynı zamanda antimaddenin doğası ve evrenin kökeni üzerine yeni bir araştırma dalgasını da başlattığını söyleyebiliriz.
CERN’deki araştırmacılar, şu anda bu tür antimadde parçacıklarını üretmeye ve analiz etmeye devam ederek, evrenin ilk anlarında neler yaşandığını çözmeye çalışıyorlar. Yani, kozmik bir dedektiflik çalışması söz konusu. Sizce bu keşif, evrenin sırlarını anlamada ne kadar etkili olabilir? Görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmına yazabilirsiniz.
sonuçta bize faydası ne olacak
İnsanoğlunun pozitif ve negatif kutuplar konusunda büyük bir yanılgı içinde olduğuna inanıyorum. Bana göre madde dünyasında kutupların uyumlu olma zorunluluğu vardır. Basit bir örnek verirsek, zıt kutuplu iki mıknatısı fiziksel müdahale edilmediği sürece karşı karşıya getirmek imkansızdır. İşte bu temel mantığın tüm atom ve atom altı parçacıklar konusunda geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle tek başına anti maddenin doğal yollarla oluşabileceğine pek ihtimal vermiyorum. Keşfedilen anti madde varsa, onu nötrleyen karşı pozitif madde de olmak zorundadır. Anti madde ve pozitif madde bileşkesinin enerjiye dönüşmesi zorunlu değildir. Yapay olarak elde edilen anti maddenin enerjiye dönüşme ihtimali daha yüksektir. Ben uzun yıllardır atom altı parçacık dünyasındaki keşiflerin insanoğluna yararı dokunacak teknolojilere kapı açacağına pek ihtimal vermedim ve halen aynı görüşümde ısrarcıyım. Çünkü atom altı dünyasına müdahale etmek neredeyse imkansızdır. Sadece belki yeni moleküller oluşturmak mümkün olabilir. Bu da yeni materyal türlerinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Yeni materyaller, uzay, havacılık, yapay zeka, bilgisayar ve sağlık alanlarında yararlı olabilir.