Bu karşılaştırmada dil modellerinden bir hikaye yazmalarını isteyeceğiz ve hikayenin belirli kurallara uygun olmasını sağlayacağız. İlk kural hikayede Emir, Mert Can, Tunahan, Samet ve Ömer isimli karakterlerin yer alması. İkinci kural ise tam olarak 300 kelimeden oluşması.

  • OpenAI GPT-4
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Bir zamanlar, küçük bir kasabada Emir, Mert Can, Tunahan, Samet ve Ömer adında beş yakın arkadaş yaşardı. Bu arkadaşlar, çocukluklarından beri ayrılmaz bir ekip olmuşlardı. Her yaz tatilinde, kasabanın hemen dışındaki ormanda kamp yapmayı alışkanlık haline getirmişlerdi. Bu yaz da farklı değildi.

Bir sabah, Emir heyecanla arkadaşlarını aradı. “Bu yaz kampımızı biraz daha maceralı hale getirelim,” dedi. “Ormanın derinliklerinde keşfedilmemiş bir mağara olduğunu duydum. Oraya gitmeliyiz!” Mert Can, her zamanki gibi temkinliydi. “Emin misin? Orası tehlikeli olabilir,” dedi. Ancak Tunahan, macera fikrine bayılmıştı. “Hadi ama, biraz heyecan iyi gelir,” diye yanıtladı. Samet ve Ömer de Tunahan’a katıldı ve plan yapmaya başladılar.

Ertesi gün, beş arkadaş sırt çantalarını hazırlayıp yola koyuldular. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, birbirlerine hikayeler anlattılar ve kahkahalarla dolu bir yolculuk geçirdiler. Nihayet, mağaranın girişine ulaştıklarında, hepsi biraz tedirgin ama bir o kadar da heyecanlıydı.

Mağaraya girdiklerinde, karanlık ve serin bir hava onları karşıladı. Emir, el fenerini açarak önden yürümeye başladı. Mağaranın içinde ilerledikçe, duvarlarda eski zamanlardan kalma resimler gördüler. Bu resimler, mağaranın bir zamanlar bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyordu. Mert Can, “Burası gerçekten büyüleyici,” dedi.

Bir süre sonra, mağaranın derinliklerinde bir ışık fark ettiler. Işığa doğru ilerlediklerinde, küçük bir yeraltı gölüne ulaştılar. Gölün yüzeyi, mağaranın tavanındaki deliklerden sızan ışıkla parlıyordu.

Samet, “Bu manzara her şeye değer,” dedi.Gölün kenarında oturup biraz dinlendikten sonra, geri dönmeye karar verdiler. Dışarı çıktıklarında, güneş batmak üzereydi. Ömer, “Bu macera, dostluğumuzu daha da güçlendirdi,” dedi. Hepsi bu fikre katıldı ve kasabaya doğru yola çıktılar. Bu yaz, unutulmaz bir anı olarak hafızalarına kazındı.

  • OpenAI O1
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir sabah erkenden uyandı ve neşeyle kapısını açtı. Mert Can hemen yan odada hazırlanıyordu. Tunahan mutfakta kahvaltılıkları düzenlerken Samet ve Ömer balkonda sohbet ediyorlardı. Bugün beş arkadaş, uzun zamandır planladıkları bir yolculuğa çıkmaya karar vermişlerdi.

Bu yolculuk sıradan bir tatil olmayacak, dostluklarını güçlendirecek unutulmaz anılarla dolu olacaktı. Emir valizini hızla toparladı, giysi seçiminde kararsız kalınca Mert Can’dan yardım istedi. Aralarında gülerek hangi giysilerin daha uygun olduğunu tartıştılar. Tunahan bu esnada yiyecek çantalarını hazırladı, bol atıştırmalık ekleyerek arkadaşlarının memnun olacağını düşündü. Samet ve Ömer de araçlarını kontrol ederek benzin seviyesini ölçtüler, lastiklerin havasına baktılar.

Keyifle araca doğru ilerlerken gökyüzü açık maviydi, güneş etrafı aydınlatıyor, kuş cıvıltıları duyuluyordu. Yola çıktıklarında müzik açıp neşeli şarkılar söylediler. Uzun yol boyunca kahkahalar eksik olmadı. Arada durup manzaranın tadını çıkardılar, fotoğraflar çektiler.

Ömer en çok doğal güzelliklere hayran kaldı, Samet de kuş seslerini kaydetti. Mert Can kahkaha dolu hikayeler anlattı, Tunahan her mola noktasında yöresel lezzetleri denemekten keyif aldı. Emir ise yolculuğun her anından büyük haz duydu.

Akşama doğru vardıkları kamp alanında çadırlarını kurmaya koyuldular. Birlikte ateş yakıp sohbet ederken gökyüzündeki yıldızları izlemek herkesin ruhuna huzur verdi. Ateşin çevresine oturarak yemeklerini paylaştılar, anılarını paylaştıkça birbirlerine daha çok bağlandılar. Günün yorgunluğuna rağmen yüzlerinden gülümseme eksik olmadı.

Ertesi sabah erkenden uyanıp enfes bir kahvaltı hazırladılar. Mert Can eskiden yaşadıkları komik bir anıyı anlatınca herkes kahkahalara boğuldu. Tunahan yeni fotoğraflar çekmeye başladı, Samet çay demlerken Ömer manzaranın tadını çıkardı. Emir de planladıkları yürüyüş rotasını gözden geçirdi. Gün boyunca keşif yürüyüşleri yapıp yeni yerler gördüler.

Bu macera sayesinde dostluklarının değerini bir kez daha anladılar. Akşamüstü dönerken herkes içten bir teşekkür etti. Yolculuğun kendilerine kattığı mutluluk ve kardeşlik duygusu tarif edilemezdi. Emir, Mert Can, Tunahan, Samet ve Ömer bu kısa kaçamağın ömür boyu unutulmayacak anılar barındırdığını biliyorlardı. Gelecekte birlikte daha pek çok yolculuk yapmaya söz verdiler. Dönüşte kalplerinde taze heyecanlar vardı.

  • Google Gemini 1.5 Pro
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir, elindeki eski haritayı açtı. Mert Can, Tunahan ve Samet merakla etrafını sardılar. Harita, dedelerinden kalmaydı ve rivayete göre kayıp bir hazineye götürüyordu. Ömer ise, tüm bu hazine avı fikrine şüpheyle yaklaşıyor, mantıklı bir açıklama bekliyordu. “Bu sadece eski bir kağıt parçası,” dedi Ömer, ellerini cebine sokarak. “Gerçekten buna inanıyor musunuz?”

Mert Can, heyecanla atıldı. “Tabii ki inanıyoruz! Dedemin anlattıklarına göre, bu harita Büyükada’daki gizli bir koya götürüyor.” Tunahan, haritadaki işaretleri inceliyordu. “Şu semboller… sanki bir şifre gibi.” Samet, elindeki pusulayı kontrol etti. “Kuzeye doğru gitmemiz gerekiyor.”

Emir, liderlik rolünü üstlendi. “Ömer, sen de bizimle gelmelisin. Belki de haklısındır, belki de sadece eski bir kağıt parçasıdır. Ama ya değilse?” Ömer, ikna olmuş görünmese de gruba katıldı. Büyükada’ya giden vapura bindiler. Yol boyunca Emir, haritayı tekrar tekrar inceledi. Adadaki işaretleri takip ederek, ormanın derinliklerine doğru ilerlediler. Ömer, homurdanarak arkasından geliyordu.

Yolculukları zorluydu. Dik yokuşları tırmanıp, çalılıkların arasından geçtiler. Sonunda, haritada işaretli yere vardılar. Küçük, gizli bir koydu. Koyun ortasında, yosunlarla kaplı büyük bir kaya vardı. Emir, kayanın etrafını inceledi ve yosunların altında, küçük bir metal kutu buldu. Heyecanla kutuyu açtı. İçinde, altın sikke yerine, dedesinin yazdığı bir not vardı. Notta, “Gerçek hazine, maceranın kendisidir,” yazıyordu.

Ömer, alaycı bir gülümsemeyle “Söylemiştim,” dedi. Ama diğerleri, yaşadıkları maceranın, herhangi bir altından daha değerli olduğunu anlamıştı. Güneş batarken, kahkahalar atarak vapura doğru yürüdüler.

  • Google Gemini 2.0 Flash
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir, Mert Can ve Tunahan, her zamanki gibi okulun arka bahçesinde toplanmışlardı. Hava güneşliydi ve baharın ılık esintisi etrafta dolaşıyordu. Emir, cebinden çıkardığı futbol topunu havaya fırlattı. “Bugün antrenman var mı?” diye sordu Mert Can. Tunahan omuz silkti. “Hoca bir şey demedi.” O sırada Samet koşarak yanlarına geldi. Nefes nefese kalmıştı. “Ömer… Ömer kayıp!” dedi. Üç arkadaş birbirine baktı. Ömer, grubun en sessiz ve sakin üyesiydi. Genelde herkesten ayrı takılır, kimseye bir şeyini anlatmazdı. Kaybolması onları endişelendirmişti.

Dört arkadaş hemen Ömer’i aramaya başladılar. Önce okulun içini, sonra çevredeki parkları dolaştılar. Hiçbir yerde izine rastlayamadılar. Güneş batmaya başlamış, hava kararmaya yüz tutmuştu. Endişeleri iyice artmıştı. Tam o sırada Emir, okulun yanındaki eski terk edilmiş binayı hatırladı. Ömer’in bazen oraya gittiğini duymuştu. Dört arkadaş, ellerinde telefonlarının ışıklarıyla binanın içine girdiler. İçerisi karanlık ve toz içindeydi. İlerledikçe hafif bir piyano sesi duydular. Sesin geldiği yöne doğru ilerlediler.

Bir odanın kapısının önünde durdular. Kapıyı yavaşça açtıklarında Ömer’i eski bir piyanonun başında oturmuş, hüzünlü bir melodi çalarken buldular. Dört arkadaş sessizce içeri girdiler. Ömer onları fark ettiğinde çalmayı bıraktı. “İyi misin Ömer?” diye sordu Samet. Ömer başını salladı. “Sadece biraz yalnız kalmak istedim.” Emir yanına oturdu. “Bizi meraklandırdın.” Ömer gülümsedi. “Biliyorum. Özür dilerim.” O günden sonra Ömer, arkadaşlarıyla daha çok vakit geçirmeye başladı. Yalnızlığı tercih etse de, arkadaşlarının onun için endişelendiğini ve onu önemsediğini anlamıştı.

  • Grok 2
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir, Mert Can, Tunahan, Samet ve Ömer, İstanbul’un kalbinde, Beyoğlu’nda büyümüş beş yakın arkadaştı. Her biri farklı hayallerle büyümüş, ama dostlukları onları her zaman bir arada tutmuştu.

Bir gün, Emir’in küçük bir kafesinde toplandılar. Emir, kafeyi babasından devralmıştı ve her daim arkadaşlarına açıktı. “Arkadaşlar, bugün bir macera yaşamak ister misiniz?” diye sordu Emir. Mert Can, gözlerinde heyecanla, “Ne gibi bir macera?” diye karşılık verdi.

Tunahan, her zamanki gibi, bir planla gelmişti. “Şehrin dışında, ormanlık bir alanda kamp yapalım,” dedi. Samet ve Ömer de bu fikre hemen atıldılar. Birkaç saat içinde, çadırlar, yiyecekler ve gerekli malzemelerle dolu bir araçla yola çıktılar.

Güneş batarken, ormanın derinliklerine kurulmuş çadırlarının etrafında bir ateş yaktılar. Ömer, gitarını çıkardı ve hafif bir melodiyle geceye başladı. Samet, ateşin başında otururken, “Böyle anlar için yaşıyoruz,” diye mırıldandı.

Gece ilerledikçe, hikayeler anlatıldı, kahkahalar yükseldi. Mert Can, birden ciddileşti: “Gerçekten, birlikte geçirdiğimiz bu zamanlar, her şeyden değerli.” Emir, onaylar gibi başını salladı, “Hepimiz farklı yollara sapabiliriz ama burada, bu anlar sonsuza dek bizim.”

Sabah, kuş cıvıltılarıyla uyandılar. Ormanın sessizliği, şehrin gürültüsünden kaçışın huzuruydu. Kahvaltı için hazırlıklar yaparken, Tunahan, “Bu macerayı bir gelenek haline getirmeliyiz,” dedi. Hepsi bu fikri kucakladı.

Eve dönerken, her biri içinde bir mutluluk ve huzur taşıyordu. Emir’in kafesinde tekrar toplandıklarında, bu geceyi hiç unutmayacaklarını biliyorlardı. Dostluk, onlar için sadece bir kelime değil, yaşamın ta kendisiydi.

  • Anthropic Claude 3.5
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir, pencereden dışarı bakarken yağmurun camda bıraktığı izleri takip ediyordu. Beş yıl önce, lisedeki en yakın arkadaşlarıyla yaşadıkları o yaz kampını düşünüyordu. Mert Can’ın ısrarıyla çıktıkları bu macera, hayatlarının dönüm noktası olmuştu.

Kamp alanına vardıklarında, Tunahan her zamanki gibi organizasyon konusunda öncülük etmişti. Çadırları kurarken Samet’in beceriksizliğine gülmüşler, Ömer’in getirdiği fazladan malzemelerle dalga geçmişlerdi. Ama o gece, bu fazladan malzemelerin hayat kurtaracağını bilmiyorlardı.

Gece yarısı başlayan fırtına, kampın huzurunu altüst etmişti. Rüzgâr çadırları yerinden sökerken, Mert Can panik yapmaya başlamıştı. Emir, grubun soğukkanlı lideri olarak herkesi sakinleştirmeye çalışıyordu. Ömer’in getirdiği branda ve ipler sayesinde çadırları sağlamlaştırmayı başarmışlardı.

Tunahan, yanlarında getirdiği radyodan hava durumu raporlarını dinlerken, Samet de elinden geldiğince eşyaları korumaya çalışıyordu. O gece, beş arkadaş birbirlerine daha da kenetlenmişlerdi. Fırtına dinene kadar birbirlerine hikâyeler anlatmış, çocukluk anılarını paylaşmışlardı.

Sabah olduğunda, doğa sanki hiçbir şey olmamış gibi sakindi. Gökyüzü berrak, hava ılıktı. Ömer’in hazırladığı kahvaltı, gecenin yorgunluğunu almıştı üzerlerinden. Mert Can’ın esprileri, Tunahan’ın ciddi tavırları, Samet’in sakar hareketleri… Her biri bu dostluğun vazgeçilmez parçalarıydı.

Emir, o günden sonra hayatta ne yaşarsa yaşasın, gerçek dostluğun değerini hiç unutmamıştı. Şimdi, yıllar sonra bile o kampı düşündüğünde içi hâlâ ısınıyordu. Beş arkadaş, farklı şehirlerde yaşasalar da her yıl o kampın yıldönümünde buluşup o geceyi anıyorlardı.

Pencereden yansıyan kendi görüntüsüne baktı Emir. Yüzündeki tebessüm, o günlerin izlerini taşıyordu. Telefonu eline aldı ve gruba bir mesaj attı: “Dostlar, bu yılki kamp zamanı yaklaşıyor. Hazır mısınız?”

  • DeepSeek R1
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir, çantasını omuzlayıp son kez haritaya baktı. “Rotadan sapmış olmalıyız,” dedi, alnındaki teri silerek. Mert Can, drone’u indirirken homurdandı: “Pil bitti. Sinyal de çekmiyor bu dağda.” Tunahan, kayaların arasında tuhaf bir oyuk fark etti. “Baksana, burası doğal değil!”

Samet, heyecanla öne atıldı. “Girin mi?” Ömer, el fenerini tutarken mırıldandı: “Dedem böyle yerlerde kaybolanları anlatırdı…” İçeri girdiklerinde duvarlardaki eski semboller dikkat çekti. Emir, parmağıyla çizgileri takip etti: “Bunlar antik bir dil olabilir.”

Aniden yer sarsıldı. Tunahan, “Gerisingeri!” diye bağırdı ama Samet merakla ilerliyordu. Mert Can, cebindeki taşı inceledi: “Manyetik bu. Drone’u bozan da oydu.” Dar bir geçitte Ömer durdu: “Semboller tekrarlanıyor… ‘Cesaret ve birlik’ anlamına geliyor olabilir.”

Sarsıntı şiddetlendi, tavan çatırdadı. Emir, “Çıkışı bulmalıyız!” diye komut verdi. Samet, soluk ışığı fark etti: “O taraf!” Koşarken Ömer, bir taşın üzerinde aile soyundaki amblemi gördü: “Burada olmamız tesadüf değil.”

Dışarı çıktıklarında güneş batıyordu. Mert Can, taşı cebine koydu: “Bunu inceleyelim.” Tunahan, “Bir daha maceraya atılmadan önce düşünelim,” diye espri yaptı. Ömer, gülümseyerek sembolü işaret etti: “Dedem derdi ki; ‘Kader, hazır olanı bulur.'”

Kamp ateşi etrafında toplandıklarında Emir, “Bugün bir sırrı çözdük,” dedi. Samet, “Daha keşfedilecek ne çok şey var!” diye ekledi. Mert Can, drone’u tamir etmeye çalışırken Tunahan, “En azından hikaye anlatacak neyimiz var,” diye güldü.

Ömer, yıldızlara bakarak iç geçirdi: “Belki de gerçek hazine, birbirimize olan güvenimizdi.” Hepsi sessizce onayladı. Dağ rüzgarı, kahkahalarını ormanın derinliklerine taşıdı.

  • DeepSeek V3
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir, Mert Can, Tunahan, Samet ve Ömer, yıllardır aynı mahallede büyümüş beş yakın arkadaştı. Yaz tatilinin son günlerinde, mahallelerinin kenarındaki eski ormanda bir maceraya atılmaya karar verdiler. Orman, çocukluğunun büyük bir bölümünü geçirdiği bir yerdi, ancak hiçbir zaman tam olarak keşfedemedikleri bir bölge vardı: “Karanlık Çukur” olarak adlandırdıkları bir mağara.

Sabahın erken saatlerinde buluştular. Emir, lider ruhuyla grubu organize etti. Mert Can, yanında getirdiği fenerleri dağıttı. Tunahan, her zaman olduğu gibi, dikkatli ve temkinliydi. “Bu mağaraya girmek gerçekten güvenli mi?” diye sordu. Samet, maceraya her zaman hazır olan biriydi. “Tabii ki güvenli! Ne olabilir ki?” diye cevapladı. Ömer ise sessizce gülümsedi, her zaman olduğu gibi grubun sakin ve düşünceli üyesiydi.

Mağaraya yaklaştıklarında, hava aniden serinledi. İçeri girdiklerinde, duvarlarda garip semboller gördüler. Emir, “Bunlar eski bir dil olabilir,” dedi. Mert Can, feneriyle sembolleri aydınlattı. Tunahan, not defterine çizimler yapmaya başladı. Samet, mağaranın derinliklerine doğru ilerlemek için sabırsızlanıyordu. Ömer ise, “Dikkatli olmalıyız,” diye uyardı.

Derinlere indikçe, mağaranın tavanından sarkan sarkıtlar ve yerde yükselen dikitlerle karşılaştılar. Birden, Samet’in ayağı bir şeye takıldı. Yerde, eski bir sandık vardı. Emir, sandığı dikkatlice açtı. İçinde, üzerinde aynı sembollerin bulunduğu bir harita ve eski bir anahtar vardı. Tunahan, “Bu harita, başka bir yeri gösteriyor olabilir,” dedi. Mert Can, “Belki de bir hazine!” diye heyecanla ekledi.

Ömer, haritayı inceledi. “Bu semboller, güneşin batışını gösteriyor. Belki de bir zaman işareti,” dedi. Grup, haritayı takip ederek mağaradan çıktı ve ormanın derinliklerine doğru yola koyuldu. Güneş batmaya başladığında, haritanın gösterdiği yere ulaştılar: devasa bir ağacın altında gizli bir kapı.

Emir, anahtarı kapıya yerleştirdi ve döndürdü. Kapı yavaşça açıldı. İçeride, parıldayan kristallerle dolu bir oda vardı. Samet, “Bu gerçek bir hazine!” diye bağırdı. Tunahan, “Belki de bu kristaller, eski bir medeniyetin mirası,” diye düşündü. Mert Can, kristallerden birini eline aldı ve ışıltısına hayran kaldı. Ömer, “Bu keşif, bizi daha büyük bir maceraya sürükleyebilir,” dedi.

Grup, kristallerle birlikte mağaradan çıktı ve eve döndü. O gece, hepsi bu keşfin sırlarını çözmek için planlar yaptı. Emir, “Bu sadece başlangıç,” dedi. Mert Can, “Daha keşfedilecek çok şey var,” diye ekledi. Tunahan, not defterine yeni notlar ekledi. Samet, “Bir sonraki maceraya hazırız!” diye coşkuyla bağırdı. Ömer ise sessizce gülümsedi, çünkü biliyordu ki bu macera, onları birbirine daha da bağlayacaktı.

  • Kimi K1.5
300 kelime kuralına uydu.
Tüm karakterleri hikayede geçirdi.

Yazdığı hikaye:

Emir, Mert Can, Tunahan, Samet ve Ömer, beş arkadaş, her zaman birlikte oynardı. Bir gün, eski bir haritayı buldular. Haritada, şehrin dışında bir gizemli yer işaretlenmişti. “Bu ne?” diye sordu Emir. “Bir gizli mekan!” dedi Mert Can. “Kesfetmeliyiz!” ekledi Tunahan. Samet, “Ne varsa orada bulacağız!” dedi. Ömer ise, “Hikayelerimizden biri olacak!” diye güldü.

Arkadaşlar, geceleyin ormana girdiler. Harita, onları derin ormanlara götürdü. Ağaçların arasında, eski bir kule buldular. “Burası muhteşem!” dedi Emir. “Ne yapacağız?” sordu Mert Can. Tunahan, “Kuleden bakalım!” dedi. Samet, “Belki bir sır var!” ekledi. Ömer ise, “Korkma, hep beraberiz!” dedi.

Kuleden şehre baktıklarında, her şey farklıydı. Geçmişteydiler! “Bu nasıl olabilir?” diye sordu Emir. “Zaman yolculuğu!” dedi Mert Can. “Geri dönelim!” ekledi Tunahan. Samet, “Hızlı hareket et!” dedi. Ömer ise, “Bir daha böyle bir şey yapma!” güldü.

Arkadaşlar, kuleden inip ormanda dolaştılar. Sonunda, eski kuleyi buldukları yerde, geri döndüler. “Ne oldu?” sordu Emir. “Zaman yolculuğumuz bitti!” dedi Mert Can. “Bir daha deneyelim mi?” sordu Tunahan. Samet, “Evet, ama dikkatli ol!” dedi. Ömer ise, “Hikayelerimiz devam ediyor!” güldü.

Arkadaşlar, gizli zamanlarını hatırlayarak güldüler. Her biri, bu macerayı hayatlarında en güzel anlardan biri olarak hatırladı. Emir, “Bir daha böyle bir şey yapalım!” dedi. Mert Can, “Elbette!” ekledi. Tunahan, “Her zaman birlikte!” dedi. Samet, “Aşkla dolu!” güldü. Ömer ise, “Arkadaşlarla her şey daha güzel!” dedi.

Karşılaştırmanın devamı için sıradaki sayfaya geçebilirsiniz.