Türkiye‘deki işletmelerin ilgiyi canlı tutmak için mobil uygulamalardan, hizmetlerden, reklamcılıktan ve bunlara güç sağlayan müşteri verilerinden yararlanarak yeni bir “uygulama ekonomisinde” pazar payını artırmaya yatırım yapması gerekiyor. Bu durum, perakendecilerden bankalara, telekomünikasyon şirketlerinden kamu sektörüne kadar tüm sektörler için geçerli.
Tüm dünyada pazar lideri olan kuruluşların yüzde 80’inden fazlası, mobilin iş yapma biçimlerini kökten değiştirdiğini şimdiden kabul ediyor. Türkiye’deki kuruluşlar, mobil uygulama ve hizmet geliştiricileri haline gelerek müşteri memnuniyetini artırabilir, müşteri hizmetlerinin maliyetini düşürebilir ve müşterilerin elde tutulması ile çalışan üretkenliği açısından önemli ölçüde verimlilik artışları elde edebilir. Türkiye diğer daha gelişmiş dünya pazarlarına kıyasla “mobile-first” inovasyonunda hızını artırırken ve mobil inovasyonunda diğer pek çok gelişmiş pazarı geride bırakırken, bu işletmeler de en ön saflarda kendilerine yer bulabilir.
Yeni ekonomi, yeni kurallar
Örnek olarak Türkiye’nin telekomünikasyon sektörünü ele alalım. Türkiye’deki telekomünikasyon şirketlerinin mobil abone sayısındaki hızlı artıştan avantaj elde etmiş olması şaşırtıcı değil. Ancak geleneksel telekomünikasyon işletmeleri tipik olarak ses ve mesajlaşma hizmetlerine yönelik yüksek talebe bağımlı durumda ve bu talep, geleneksel olarak gelirlerinin yüzde 90‘ından fazlasını oluşturuyor. Bölgedeki mobil veri kullanımının hızla artmasıyla birlikte, telekomünikasyon şirketleri de internet üzerinden mesajlaşmaya ve VoIP çağrılarına yönelik ücretsiz uygulamalar sağlayan oyuncuların giderek artan rekabetiyle karşı karşıya kalıyor.
Telekomünikasyon sektörü ise düzenin değiştiği tek sektör değil. Perakendecilerin de uçtan uca satış gibi ülke çapındaki pazarları dönüştüren ve zenginleştiren yeni eğilimler dahil olmak üzere, mobil ticaretteki değişimin yüksek hızına kısa sürede uyum sağlaması gerekiyor. Devletler bile özel sektörün sunduğu kullanım kolaylığını, rahatlığı ve esnekliği sağlayan mobil hizmetler ve uygulamalar sunmaları konusunda vatandaşların giderek artan baskılarıyla karşı karşıya kalıyor. Türkiye’deki işletmeler, ancak yeni inovasyon ortamı olarak mobil aygıtlara odaklanmaları durumunda pazar paylarını koruyabilir veya artırabilir.
Bu işletmelerin, mobil dünyada başarılı inovasyon için uygulama ekonomisinin yeni ve potansiyel olarak daha önce benzerini görmedikleri kurallarla işlediğini anlaması gerekiyor. Endüstriler ile sektörler arasındaki eski farklılıkların çoğu artık geçerli değil; rakipler, genellikle birbirleriyle işbirliği yapmanın veya birbirlerini desteklemenin daha avantajlı olduğunu görüyor. Bir başka deyişle, Türkiye’deki sektör liderlerinin mobil söz konusu olduğunda inovasyona bakış açılarını değiştirmeleri, daha önce başarıya ulaşmak için ilgili olduğunu düşünmedikleri geliştiricilerden ve girişimcilerden dersler almaları ve bunlarla yeni bağlantılar kurmaları gerekiyor.
Mobil düşünce yapısının benimsenmesi
Mobil aygıt, bu gibi bir aygıta sahip olan çoğu Türk tüketicisi için birincil teknoloji platformu olarak görev yapıyor ve bu da işletmelerin herhangi bir inovasyonu müşteri istekleri ve gereksinimleri doğrultusunda şekillendirmesi gerektiği anlamına geliyor. Türk telekomünikasyon şirketlerinin, 2013 yılında kontörlü mobil abone sayısının faturalı abone sayısının iki katına yakın olduğunu göz önünde bulundurması önem taşıyor. Kontörlü müşteriler, özellikle de akıllı telefonlar kullanan ve orta ile yüksek arası harcama düzeyine sahip olanlar, tipik olarak hizmet tüketimleri açısından esneklik istiyor.
Belirli bir eşiğe ulaşıldığında bir müşterinin kontörlü hesabına mobil cüzdanından otomatik olarak kontör yükleyen basit bir akıllı telefon uygulaması, her iki gereksinimi de karşılayabilir. Ayrıca tipik olarak kontör satan aracı-perakendecilere giden önemli ölçüde kâr marjının da telekomünikasyon şirketlerinde kalmasını sağlayabilir.
Bu tür hizmet inovasyonu, telekomünikasyon şirketinin yeni hizmetin müşterilere doğru işlevi sunduğundan emin olmak için diğer sektörlerle birlikte çalışmasını gerektiriyor. Aynı zamanda, kontörlü kullanıcıların veriyle bağlantılı hizmetlere harcama yapma eğiliminin artmasından kâr elde edecek internet üzerinden hizmet sunan sağlayıcılar gibi geçmişte rakip oldukları şirketlerle her iki tarafın yararına olacak ortaklıklar kurma imkanını yaratıyor.
Ayrıca, müşteri davranışlarına ve bireysel tercihlere ilişkin yüksek miktarda “Büyük Veri” gibi ek fırsatlar da oluşturuyor. IBM İş Değerleri Enstitüsünün anketine katılan her 2 üst düzey yöneticiden 1’i, örneğin, veriyi ve analitiği müşteriye odaklı kurumsal davranış için en önemli itici güç olarak görüyor.
Küresel düşün, yerel hareket et
Türk işletmeler, şu anda rakip gibi görünen ancak düzeni değiştirebilecek yeni kuruluşlarla işbirliği yapmaya başlayarak önemli avantajlar elde edebilir. Giderek büyüyen geliştirici ve girişimci topluluklarıyla rekabet etmeye çalışmak yerine, finansal kaynaklar (geliştirme hizmetleri gibi), altyapı veya yeni yazılımlara erişim aracılığıyla bunlara destek sunmayı düşünmeleri gerekiyor. Örneğin IBM, hizmet olarak sunulan mobil ve bulut geliştirmeye yönelik kurumsal platformu Bluemix‘in kullanımına ilişkin olarak yerel geliştiricilerle atölye çalışmaları gerçekleştiriyor.
Yerel geliştiriciler ve kuruluşlar tarafından üretilen çözümlerin çoğu, yalnızca Türkiye‘de değil aynı zamanda tüm dünyada güçlü bir taleple karşılaşabilir. Uygulama ekonomisi yalnızca yerel bir kavram değil, aslında çok daha büyük küresel bir kavramın parçası ve bununla birlikte Türk kuruluşlarının bundan sonraki adımı hemen atmaları için çok büyük bir küresel fırsat var.
:: Ozan İnan’ın açıklamalarını beğendiniz mi?
kabul etmesi lazım artık devir o devir…
Ne hikmetse hala doğru dürüst iş ilanlarında big datacı aramıyorlar