Türk Telekom Sobee Oyun Stüdyosu tarafından tamamen Türkiye’de geliştirilen İstanbul Kıyamet Vakti Karaköy oyunu genişleyen hikaye örgüsü ile oyunseverlerin karşısına çıkıyor. Eminönü, Sirkeci, Mısır Çarşısı, Çemberlitaş ve Topkapı Sarayı gibi İstanbul’un tarihi mekanlarındaki görevleri yerine getiren oyuncular artık Karaköy bölgesine ulaşırken, Karaköy Meydanı, Arap Camii, Karaköy Palas, Fransız Geçidi, Saint Benoit Lisesi ve Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi gibi bilindik mekanları oyunda görebilecek ve yeni görevleri yerine getirmeye çalışacak.

Oyuna eklenen 10 yeni seviye ile 49’dan 59’a yükseltilen İstanbul Kıyamet Vakti Karaköy’de, yeni şef ve düşmanlara karşı zorlayıcı mücadeleler yeni kıyafet setleri, çok sayıda yeni materyal ve yeni iksirler oyunun paketindeki yeniliklerden bazıları olacak. Ayrıca İstanbul Kıyamet Vakti’ne yeni başlayan oyuncular için kolaylaştırılmış görevler ve özellikli eşyalara daha kolay erişebilme imkanı da sunuluyor

Oyuncular İstanbul Kıyamet Vakti Karaköy paketinde, katı bir Fareadam klanı olan Gizit Klanı ile daha eşitlikçi ve fırsatlara önem veren Galata Klanı’nın hakim olduğu bölgelere erişiyor. Oyunun geçtiği yer olan Karaköy’de, insanlar ve fareadamlar arasında savaş devam ederken, Galata bölgesinde ise Gizit ve Galata Klanlarının bölgelerinde entrikalar ve dramatik olaylar yer alıyor.

İnsanlığın hayatta kalma mücadelesi İstanbul Kıyamet Vakti’nde

Türkiye’de geliştirilen yerli oyunlardan olan İstanbul Kıyamet Vakti, 2007 yılından bu yana yüzbinlerce oyun meraklısı tarafından oynanıyor. Post-apokaliptik bir ortama ve diesel-punk akımına daha yakın bir konsepte sahip olan oyunda oyuncular, 1956 yılında dünyanın beklenen felakete tanık olmasından sonra, hayatta kalan insanlar meteorların açtığı derin yarıklardan ortaya çıkan enerji ile bir takım varlıklara karşı yaşam mücadelesi veriyor.

İstanbul Kıyamet Vakti’nin hikayesi ise şöyle; Dünyanın yörüngesi, 25 Aralık 1956 yılında güneş sistemi dışından gelen büyük bir asteroid kümesi ile kesişir ve gezegenimiz asırlardır hazırlandığı büyük felakete tanık olur. Dünyanın her yerinde büyük yıkımlar gerçekleşir, sadece gökyüzünde asılı kalan toz bulutları dahi milyonlarca insanın yok olmasına neden olur. Afetten birkaç yıl sonra; insanoğlu kozmik yıkımın yaralarını yeni sarmaya başlamışken, meteorların açtığı derin yarıklardan ortaya çıkan enerji ile bir takım varlıklar yeryüzünün yabancı ortamına yollarını bulurlar. Hayatta kalan insanlar ile saklı türler adı verilen varlıklar arasındaki yaşam mücadelesi böylece başlar.