Akıllı telefon, tablet, bilgisayar gibi teknolojik aletler için kablosuz ağların önemi oldukça büyük. bu noktada ışıkla kablosuz veri transferi yapabilen bir teknoloji, yani Li-Fi’ın adı sıklıkla duyulur hale geldi. Adını Light Fidelity kelimelerinin kısaltmasından alan Li-Fi, uzun bir süredir geliştirme aşamasındaydı. Bugün ise Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE), yeni bir açıklama yayınladı.

IEEE 802.11bb Li-Fi standardı yayınlandı

Bugün Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE), ışık tabanlı kablosuz iletişim için bir standart olarak 802.11bb’yi ekledi. Böylelikle teknoloji şirketleri, Li-Fi tabanlı ürünlerini piyasaya sürebilecek. Elbette standardın yayınlanması, Wi-Fi ve 5G gibi geleneksel ağların çöpe atılması anlamına gelmiyor.

Li-Fi standardı

Bahsetmek gerekirse Li-Fi, Wi-Fi’dan farklı olarak radyo dalgalarını değil, insan gözünün algılayabildiği görünür ışığı kullanır. Öyle ki iletişim, LED’ler aracılığıyla yapılır. Teknoloji, kısıtlı kapsama alanı özelliği nedeniyle güvenli olarak tanımlanıyor. Wi-Fi’a kıyasla teoride 100 kattan daha hızlı veri aktarımı yapabilir. Laboratuvar ortamında yapılan testlerde saniyede 224 GB aktarım gerçekleştirdiği gözlemlendi.

Bunu yapmazsanız, Wi-Fi üzerinden bilgileriniz çalınabilir!

Bunu yapmazsanız, Wi-Fi üzerinden bilgileriniz çalınabilir!

Wi-Fi ağınıza kimlerin bağlı olduğunu görmek ve verilerinizi güvende tutmak en doğal hakkınızdır. Peki Wi-Fi güvenliği nasıl sağlanır?

Aslında Li-Fi Teknolojisinin temeli 2011 yılında atıldı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte günümüzde aktif olarak kullanılan kablosuz bağlantı yöntemleri yetersiz kalıyor. Emsallerine kıyasla çevre dostu sayılan Li-Fi teknolojisinin karbon ayak izini de azalttığı belirtiliyor.

Li-Fi standardı

Görünür ışık tayfı (VLS) kullanmanın en önemli avantajlarından biri, ortak bir kullanım olmaması ve radyo frekansı tayfından daha fazla bant genişliği sunmasıdır. 428 THz ile 750 THz arasında değişen görünür ışık spektrumu, tüm radyo frekansı spektrumundan 10.000 kat daha büyük bir kapasite sunar ve özellikle yüksek frekans bant genişliğine yönelik artan müşteri talebi ile Spektrum Krizine yol açan baskıları da azaltır.