Reklam

Lost Planet 3 İnceleme

6
Reklam

Capcom, ilk Lost Planet oyununu 2007 yılında piyasaya sürmüştü. Orijinal bir senaryo, sürükleyici bir hikaye kurgusu ve üst düzey aksiyon bileşenleri, Lost Planet’i başarılı kılmak için fazlasıyla yeterliydi.

Fakat Lost Planet bu başarısını satış rakamlarına bir türlü yansıtamamıştı. Dolayısıyla Capcom, projenin devam edip etmemesi hususunda kısa süreli bir tereddüt yaşamıştı.

Reklam

İlk oyunun satış rakamları düşük olsa bile, aldığı yüksek inceleme puanları Capcom‘u cesaretlendirmiş ve 15 Ekim 2010‘da Lost Planet 2 piyasaya sürülmüştü. İlk oyunda ki pazarlama hatalarını ikinci oyunda yapmayan Capcom, bu seferde inceleme puanlarına takılmıştı.

İlk Lost Planet oyununda ortalama olarak 80 civarında seyreden puanlar, ikinci oyunda ise 65 – 70 arasında seyrediyordu. Bu durumda haliyle satış rakamlarına olumsuz bir şekilde yansıyacaktı.

İki Lost Planet oyununda da aradığını bulamayan Capcom, yılmadı ve 3. Lost Planet oyununu duyurdu. Capcom, 3. Lost Planet oyununda farklı bir hamle deneyerek, oyunu kendi stüdyolarında geliştirmek yerine Spark Unlimited isimli 3. parti bir yapımcı ile anlaştı.

Spark Unlimited ismi oyuncuların o kadar yakından tanıdığı bir stüdyo olmamakla birlikte, bugüne kadar öne çıkan bir projeye imza da atmamıştı. Şimdi hep beraber bu riskli hamlenin ne kadar işe yaradığına bakalım.

{pagebreak::2}

Yine, yeniden E.D.N 3

Lost Planet 3 ile yolumuz bir kez daha etrafı buzullarla kaplı olan E.D.N 3 isimli gezegene düşüyor. Oyun ilk başladığında bir patlamanın ardından yerde uzanmış yatan yaşlı bir insan görüyoruz. Torunu ile konuşan bu eleman çok geçmeden olayların iç yüzünü anlatmaya başlıyor ve bizleri ilk Lost Planet oyununun da öncesine götürüyor.

Lost Planet 3 genel hikaye itibarı ile ilk Lost Planet oyununun öncesinde geçiyor. Oyunda Jim Peyton isimli (oyunun başında yerde yatan elemanda bu adam işte) sıradan bir işçiyi kontrol ediyoruz.

Peyton, E.D.N 3‘e çalışmak için gelmiş fakat sonrasında Nevec çevresinde gelişen bir dizi olayın ortasında kalmıştır. Tek amacı kendisinden milyon kilometrelerce uzakta olan ailesi için para kazanmak olan Peyton, Nevec‘in gündelik rutin işleriyle uğraşırken, bazı sırlara kulak misafiri olur ve öğrenmemesi gereken şeyleri öğrenir.

Çalışıp alacağı paraya bakmak yerine bu sırların derinine inmeye karar veren Peyton, asıl düşmanının E.D.N 3′te ki yaratıklar değil, Nevec olduğunu öğrenir.

Serinin diğer oyunlarını oynayanların hatırlayacağı üzere, Nevec pekte iyimser bir şirket değil. Hatta uzak vadeli amaçları göz önüne alındığında, tüm evreni tehdit eden planlarının olduğu da bir gerçek. İşin aslı, Lost Planet 3‘te ki hikaye yapısı o kadar karmaşık ki, bir süre sonra istemesiniz de hikayeden kopuk bir oyun oynamaya başlıyorsunuz.

{pagebreak::3}

Hadi bakalım, tabana kuvvet

Spark Unlimited, bizlere farklı bir deneyim sunma adına, karakterimiz Jim Peyton‘a, görevler alabileceği, yeni silahlar satın alıp bunları geliştirebileceği ve kullandığı devasa Rig‘i park edebileceği bir üs vermiş. Bu üs aynı zamanda bünyesinde çalıştığımız Nevec‘in de yönetim merkezini oluştuyor.

Lost Planet 3‘te bu üsteki çeşitli bölgelerden görevler alarak bunları yerine getirmeye çalışıyoruz. Oyunun genel işleyişi bu şekilde gerçekleşiyor. Genel itibari ile bir üsse sahip olmamız iyi bir şeymiş gibi gözükse bile, oyunu yarım saat oynadıktan sonra, bu yapının ne kadar gereksiz olduğunu fark ediyorsunuz.

Şöyle ki, oyunda dolanıp görevler aldığımız bu üs öyle ufak bir yer değil. Tam üç katlı ve katlar arası geçiş asansörle sağlanıyor. Dahası asansöre bindiğinizde bir kattan diğerine geçerken oyun kendisini “loading” ekranına alıyor ve belli bir süre beklemek zorunda kalıyorsunuz. Sonra metrelerce koşup, görevinizi alıp aynen geriye dönüyorsunuz. Bir yükleme ekranı daha vs. ister istemez canınızın sıkılmasına neden oluyor.

Ayrıca bu yükleme ekranları oyunun belli bölümlerinde de karşımıza çıkıyor. Örneğin bir odadaki yaratıkları öldürüp diğer odaya geçtiğinizde karşınıza bir loading ekranı daha geliyor.

{pagebreak::4}

Minumum aksiyon, monoton oyun yapısı

Oyundaki aksiyon dozajı zaten öyle üst seviyelerde değil. Bir de tam aksiyonun olması gereken yerlerde karşınıza loading ekranları geldi mi ister istemez çileden çıkıyorsunuz.

Oyunun en elle tutulur yanı ise devasal Rig ile görevlere çıkmamız. Lost Planet 1 ve 2‘de ki silahlı robotların atası diyebileceğimiz bu Rig tamamen bir tamir robotu görevi görüyor. Üzerinde herhangi bir silah bulunmuyor. Sol elinde çeşitli vanaları döndürüp, cisimleri tutabilmesi için bir pençe, sağ elinde ise karşımıza çıkan buzulları kırabilmesi için dev bir matkap bulunuyor.

Rig‘in içerisine girdiğimizde E.D.N 3‘ün yerli halkı diyebileceğimiz akrid ve türevi yaratıklar bize hiçbir zarar veremiyor. Fakat işin garip yanı bizde onlara bir zarar veremiyoruz. Malum menzilli silahlara sahip olmadığımızdan, akridi, Rig ile öldürmenin tek yolu onu ezmekten geçiyor. Hal böyle olunca da pek uğraşmak istemiyorsunuz.

Lost Planet 3‘te genel olarak akrid ve türevi yaratıklarla savaşıyoruz. Oyunun başlarında gelen akrid türleri tek mermiyle ölüyor olsa bile, ileride gelen yaratıkları öldürebilmeniz için zayıf noktalarına birkaç şarjör boşaltmanız gerekebiliyor.

Neyse ki oyunda mermi sıkıntımız pek olmuyor. Zira normal tabancamızın mermisi sınırsız olduğu için bu silahı geliştirip, dilediğimiz gibi sağa sola ateş açabiliyoruz. Yanımızda taşıdığımız tüfek ve benzeri ağır silahların mermisini bulmak da o kadar zor değil. Genel olarak etrafta donmuş halde bulunan cephanelerin buzunu ateş edip kırarak bu cephaneleri toplayabiliyoruz.

Lost Planet 3 devasa bir gezegende geçiyor olsa bile oyunu oynadığımız kısım tamamen sınırlandırılmış durumda. Genel olarak buzullarla kaplı koridorlarda ve geniş alanlarda yaratıklarla çarpıştığımız yapım tek düze ve sade bir ilerleyişe sahip.

{pagebreak::5}

Sonuç olarak Lost Planet 3…

Spark Unlimited imzası taşıyan Lost Planet 3 ne yazık ki görsel anlamda da pek tatmin edici durmuyor. Karakter detayları ve çevre kaplamaları günümüz oyunlarıyla karşılaştırdığımızda son derece vasat görünüyor. Üstüne üstlük, oyunda çevre ile etkileşimde yok denecek kadar az. Ateş ettiğiniz bir çok nesnede mermi izi bile açılmıyor.

Seslendirme konusu, Lost Planet 3‘ün diğer özellikleri ile karşılaştırıldığında en elle tutulur yanı olarak ön plana çıkıyor. Peyton‘un sakin tavırlarla yaptığı konuşmalar, eşi ile arasında geçen görüşmeler falan gerçekten başarılı sahneler olarak öne çıkıyor.

Oyunun multiplayer moduna gelecek olursak, bu modun tekli oyuncu moduna nazaran daha başarılı bir çizgiye sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Deathmatch, Team Deathmatch, Escort, Conquest, Capture the Flag ve Akrid Survival isimli modlarla bir hayli zaman geçirebiliyorsunuz. 6 farklı haritanın bulunduğu multiplayer kısmında dalga dalga gelen akridlerle mücadele edip, en çok akridi öldürmeye çalıştığınız Akrid Survival‘i denemenizi tavsiye ederim. Diğer multiplayer modları zaten hemen hemen her oyunda karşımıza çıkan, artık klasikleşmiş modlar olduğundan onlar için pek bir şey söylememe sanırım gerek yoktur.

Sonuç olarak Lost Planet 3, 10 dakika aksiyon yaşayacağım diye 20 dakika boyunca görev alabilmek için sağa sola boş boş koşuşturduğunuz bir yapım. Oyundaki Rig muhabbeti bir yere kadar güzel gibi gözükse bile, Rig ile özgürce dolaşamamamız ve hareket alanımızın bize belirtilen koridorlardan ibaret olması bu olayı da zamanla sıkıcı bir hale getiriyor.

Birçok güzel yapımın raflardaki yerini alacağı Eylül ve Ekim ayında Lost Planet 3 çokta oynanması gereken bir oyun gibi durmuyor. Yine de serinin büyük bir hayranıyım ille de bu oyunu oynamam lazım diyorsanız, tercih sizin.

Grafik: 5

Ses: 7 

Oynanış: 5 

Genel: 6

Artılar: Seslendirmeler başarılı. Multiplayer modları vakit geçirmek için ideal.

Eksiler: Grafikler kötü. Çevre ile etkileşim neredeyse sıfır. Tipik bir koridor fps’si. Düşman çeşidi sınırlı. Hikaye kurgusu karmaşık ve başarısız. Loading ekranları gereğinden çok daha fazla ve loading süreleri uzun.

:: Lost Planet serisi hakkındaki düşünceleriniz neler?

 

6 Yorum

  1. Etraf çizimleri ,tasarımları fena değil. Oynanış vasat, 10dk görev yapıcam diye gidiyorsun vaktin yolda geçiyor.

    Başrol karakter koşuşunda bi yumuşaklık var ,estetikten yoksun. Lost 2 daha iyidi.

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version