Uluslararası bir bilim insanı ekibi, süper kütleli kara delikler hakkındaki mevcut anlayışımızı sorgulayan çarpıcı bir keşfe imza attı. Yapılan araştırmaya göre, bu devasa kozmik yapılar bilimsel teorilerin öngördüğünden çok daha hızlı dönüyor. Ayrıntılar haberimizde…
Kara deliklerin dönüş hızı beklenenden daha yüksek: Teoriler yeniden yazılabilir!
Bilim insanlarını şaşırtan araştırma, Sloan Digital Sky Survey (SDSS) teleskobu kullanılarak gerçekleştirildi ve 7 milyar yıl öncesine kadar uzanan kara delikler incelendi. Connecticut Üniversitesi’nden Logan Fries, çalışmaları hakkında şunları söyledi:
“Galaksilerin merkezinde bulunan devasa kara delikleri inceledik ve şaşırtıcı bir şekilde, sadece galaksi birleşmeleriyle oluşamayacak kadar hızlı döndüklerini keşfettik.”
Kulağa basit gibi gelse de bu bulgu, süper kütleli kara deliklerin büyümesine dair mevcut modelleri doğrudan sarsıyor diyebiliriz. Günümüzde kabul gören teoriye göre, kara delikler genellikle daha küçük kara deliklerin birleşmesiyle büyüyor. Ancak bu birleşmeler rastgele yönlerde gerçekleştiği için, kara deliklerin dönüş hızlarının görece düşük ya da orta seviyede olması bekleniyordu.
James Webb Uzay Teleskobu, evrenin ilk dönemlerinden beri uyuyan devasa bir kara delik keşfetti. İşte detaylar...
Çalışmayı yürüten ekip, bu yöntemi “kara delik arkeolojisi” olarak adlandırıyor. Çünkü kara deliklerin dönüş hızını incelemek, onların geçmişte nasıl büyüdüğüne dair ipuçları sunuyor. Connecticut Üniversitesi’nden Jonathan Trump, bu keşfin zorluğunu şöyle açıklıyor:
“En büyük sorun, kara deliğin kendi dönüşünü, etrafındaki madde diskinden ayırmak. Anahtar nokta, gazın kara deliğin olay ufkuna düştüğü en iç bölgeyi incelemektir.”
Özellikle uzaktaki galaksilerde bulunan kara deliklerin, evrenin daha yakın bölgelerindekilerden bile daha hızlı döndüğü keşfedildi. Yani bu durumun, kara deliklerin zamanla gaz ve toz yığılmasıyla dönüş hızlarını artırabileceği ihtimalini güçlendirdiği söyleniyor.
Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmına yazabilirsiniz…
Aslında sanıldığı gibi karadeliklerin merkezinde yoğun bir kütle yoktur. Yani çok büyük bir yıldızın zamanla soğumuş çökmüş ve geride sadece bu yıldızın kütle çekiminin kaldığı iddiası mantıksız bir teoridir.
Eğer öyle olsaydı, milyonlarca belki milyarlarca yıldır uzayda savrulan uzay cisimleri (diğer küçük gezegenler ve meteorlar gibi) bu karadelik denilen çökmüş yıldızların geride kalan kütle çekimine kapılır ve çökme sonucu yoğun bir mıknatıs gibi orada kalan kütlenin üzerine düşer ya da çarpardı. Uzun yıllar boyunca bu şekilde kütle üzerinde biriken uzay cisimlerinin yeniden daha büyük bir kütle oluşturmasına neden olurdu. Aynı bir koli toplu iğnenin güçlü bir mıknatıs üzerinde birikip hacimsel olarak daha da büyük bir hâl alması veya görsel olarak yeni, farklı bir cismin oluşması gibi.
Ayrıca bu çökmüş kütleye çarpan her gezegen meteor veya başka bir cismin, hem kendi kütlesinin oluşturduğu hızla hem de çökmüş yıldızın çekim hızıyla büyük bir çarpışma yaşanır. Bu çarpışma sonucu büyük bir enerjinin açığa çıkması gerekir ve çökmüş cücenin tekrar ışımasına neden olması gerekirdi ama hiçbir bilim insanı karadeliklerde böyle ışımanın olduğunu söylemedi söyleyemez de. Zaten öyle açığa çıkan enerji sonrası ışıma yaşansaydı adı karadelik olmazdı ya da yeni ve daha büyük bir yıldızın oluştuğu gibi söylemler ortaya atılırdı.
Karadelik diye adlandırılan ve oluşumunun da büyük yıldızların soğuma sonrası yaşadığı çökümden sonra ışık yaymaması ama kütlesinin hâlâ orada var olduğu iddiası böylece çürür.
Peki gerçekte karadelik nedir sorusunun astronomik cevabı nedir sorusuna cevap şudur.
Bilindiği üzere uzayda küçüklü büyüklü milyarlarca galaksinin olduğu biliniyor. Bu galaksileri galaksi, mega galaksi ve ultra mega galaksiler olarak adlandırıyorız. Ayrıca bu galaksiler içinde milyarlarca yıldız sistemi var. Bizim bulunduğumuz yıldız sistemine biz güneş sistemi diyoruz. Ve her yıldız sistemi kendi içindeki uydu gezegenleriyle kendi yörüngesinde ve henüz tespit edilemeyen bir rotada dönüp yol alıyor. Aynı şekilde küçük galaksiler büyük galaksiler içinde büyük galaksiker de mega veya ultramega galaksiker içinde yine bir uydu gibi ve belli bir rotada hareket ediyorlar.
Bir lavaboda veya gölette oluşan su girdaplarını herkes görmüştür ve içine bir çöp ya da başka bir nesne atmıştır ve yaşanan olayı gözlemlemiştir.
Lavabonun veya göletinin tamamını bir yıldız sistemi veya galaksiye benzetirsek ve bu galaksi girdabının su girdabının aksine merkeze değil de dışa doğru genişleyerek oluştuğunu unutmayalım. Çünkü bilim insanlarının nerdeyse hepsi kimine göre big bang’dan sonra, kimine göre de kainatın yaratılışından sonra uzayın sürekli genişlediği tespit edilmiş gibi ortaya konulan bir bilgi var ve ben de teorimi aynı bilgiyle ortaya koyacağım.
Düşününki;
Galaksiler aynı bir su girdabı gibi ama içeri yönlü değil de dışarı yönlü dönüyorlar ve bu galaksiler içinde milyarlarca küçüklü büyüklü yıldız sistemi var, bu yıldız sistemlerinde de milyarlarca gezegen var. Bu yıldızların ve gezegenlerin hepsinin bir kütkrsi var ve bu kütlelerin kendi boyutlarına ve hızlarına bağlı çekim güçleri var.
Şimdi bu milyarlarca yıldız ve gezegenin hepsinin galaksi merkezinde oluşan girdapta toplam bir çekim kuvveti oluşturduğu muhakkakdır. Bu durumu da şöyle örnekleyebiliriz. Bir masanın üzerine orta kısım boş olacak şekilde irili ufaklı bir çok mıknatıs koyulduğunda o mıknatısların herbirinin çekim gücü merkezde daha büyük bir güç olarak kendini gösterir.
Şimdi bu mıknatısların masa üstünde değil de boşlukta olduğunu ve hepsinin çok yüksek hızlarda döndüğünü düşünün.
Merkezdeki boşlukta çok yoğun bir manyetik alan ve dönme hızına bağlı bir moment oluşacağı kesindir. Ayrıca bu manyetik alanın bir akı yönü vardır. Bu oluşumu unutmadan bu girdaba alttan veya üstten başka bir cisim yaklaştığında veya bu girdaba girdiğinde olacak olan şudur.
Girdaptaki manyetik akının yönüne ve girdaba kapılan cismin kendi kütlesi, bu kütlenin kendi çekim gücü ve manyetik akısının da etkilerine bağlı olarak galaksinin merkezindeki manyetik girdap tarafından çok büyük bir hızla çekilecektir. Girdabın merkezine bu kadar büyük bir hızla giren cisim eğer galaksinin gidiş rotasına doğru girmişse merkezden çıkarken galaksiyle aynı yönde hareket ettiklerinden hız dengelemesi olacaktır ve cisim çıkışta yavaşlamış gibi görünecektir. Yani girdaba giren cisimin girdaptan çıkış hızıyla galaksinin hareket ettiği yönü aynı olduğu için cisim sanki merkezde yavaşlamış ya da duruyormuş gibi olur. İşte bu durumda da girdabın momentine ve cismin kendi dönüş yönüne bağlı olarak cisim savrulmaya uğrayacaktır ve galaksinin herhangi bir tarafına atılacaktır.
Eğer cisim galaksinin gidiş rotası tarafından girdaba yakalandıysa yukarıdaki merkezden atılmanın tam tersi yaşanacaktır. Yani karşı karşıya gelmiş iki hızın birleşimiyle süper bir hıza ulaşarak girdap merkezine giren cisim bu süper hızla diğer taraftan çıkacaktır. Aynı bir merminin namludan fırlayıp atıldığı gibi
İşte bu atış sonrası cismin hızı ne kadar olursa o hız uzay boşluğunda ne zaman nerede yavaşlar veya durur bunu kestirmek mümkün değildir.
Bu durumu şu şekilde ispatlayabiliriz.
Fizikçiler, kimyacılar, elektrik ve elektronikçiler bu durumu çok iyi bilirler.
Ortası boş uzun bir bobin sarılıp yüksek bir elektik verildiğinde orta kısımda çok büyük bir manyetik alan oluşur. Bu manyetik alanın da bir yönü olur. (dünyamızın kutuptan kutuba manyetik alanının ve bu manyetik alanın da bir yönünün olduğu gibi)
Bu bobin içine doğru bir pil ya da bir mıknatıs itilmeye çalışıldığında yine bu pilin veya mıknatısın kutuplarına yani manyetik akı yönüne ve mıknatısın veya pilin gücü ve büyüklüğüne bağlı olarak bu bobin merkezinde oluşan güçlü manyetik alan tarafından ya itilir ya çekilir. İtilen taraftan pili ya da mıknatısı bobinin manyetik alanına sokmaya çalışırsanız pil ya da mıknatıs sağa sola kaçma eğilimi gösterir. Çekilen tataftan sokmaya çalışırsanız hem pilin ya da mıknatısın kendi gücü hem de bobinin gücü birbirine eklenmiş bir şekilde daha da güçlü hale gelir ve diğer tataftan hızla çıkar.
Bu durumun bir benzeri Türkiye savunma sanayisine yeni kazandırılan SAPAN isimli manyetik topta kullanılmaktadır.
Bu bilgi ve veriler ışında karadelikler bazı bilim insanlarının ve bilim kurgu yazarlarının çeşitli nedenlerle insanlara anlattığı yansıttığı gibi büyük yıldızların soğuyup büzüşerek çökmesş sonucu oluşmuş yapılar değildir.
Sürekli ileri ve kendi etrafındaki döngüsel hareket eden ve genişleyen uzay boşkığunun içindeki galaksi ve yıldız sistemlerinin oluşturduğu girdapsal yapının merkezindeki çok güçlü boşluktur.
Bu girdaba ters yönde süper hızda girip girdaptan sonra da süper hızda çıkan bir nesne fiziksel bir değişme nasıl uğrar bilinmez i. Galaksilerin ve yıldız sistemlerinin merkez kalınlığı mesafesi ne kadardır bu girdaba giriş ve çıkış süresi ne kafar zaman alır bunu söylemek mümkün değildir.Belki birkaç saniye dakika belki birkaç milyon ışık yılı zaman ve o kadar yol gider. Bu duruma girmiş bir insan zaman atlaması yaşar mı bilinmez.
Ama şu bir gerçekki bir insanın ışık hızına ulaşması mümkün değildir.
Bir nesnenin ya da bir insanın ışık hızına ulaşması demek ışık olmasıyla aynı anlama gelir ki;
Işık haline gelmiş bir insan ya da nesne bırakın elektronu atomu fotonlara kadar parçalanmış demektir ki.
İnsan bir canlıdır ve bir ruha sahiptir. Bedenin fotonlara ayrılması demek ölmesi demektir. Öldükten sonra o ruh o bedene kendiliğnden girer mi veya Allah o ruhu tekrar o bedene koyar mı
Bence kara delikler bir ayna ve yansimasi bence kara delikler diğer gezegenlere acılan bir kapı bükülen ose aynanin yansıması yani kapının ive acılan bükük olarak ve bükük bilinen yansima
Bu kadar bilim temelli açıklamadan sonra son paragrafı yazarken bilim-inanç sarmalına yakalanman ilginç bir tezat oluşturmuş. Bilim “septik şüphe” üzerine kuruludur. İnanç ise “şüphe”ye düşmandır. Son paragraf hariç, tez karşısında antitez üretebilmişsin. Dikkate almaya değer 😉
Bilim inanç sarmalına yakalanmadım. İnançla bilimin iç içe olduğunu düşünenlerdenim. Zaman ve bilimsel gelişmeler, yaradılışın ve kainatın bir tesadüfler zinciri sonucunda oluşmadığını ispatlıyor zaten. Özellikle tıp ve kimya yaradılışın büyük bir hesap ve düzenin varolduğunu gösteriyor.
Olay ufkundaki donuş hizi ışık hizini astigı icin bu bolgeye yaklasan gok cisimleri hizlanarak atomlarina protonlara daha sonrada rotonlara dönusur. işik hizinin asilmasiyla fatonlar takyon cisimciklerine donusen fatonlar adece ışik yansimasi ile gorebildigimiz evrenin göremedigimiz 4, boyutuna ulasir , burada ilerlemesini sundurerek cekirdege usalabilecek kadar yuksek cekim kuvetine sahip cekirdeklerde nukleer fizyona donuserek isima olusturup evrene karanlik madde ve yeni atomlar olarak yayilir . Cekirdegin gucu tukendiginde milyarlarca yil icinde karadeliklerin etrafinda donen yildizlar gazlaar tozlar manyetik rotalarda duzene girerek galaksileri olusturur. Kara delikler evrenin mitokondrileri gibidir enerji uretim ve değisim merkezi. Zamanin ötesine acilan kapilar.
Öğrenciler için dizüstü bilgisayarlar ders çalışmak, proje hazırlamak, araştırma yapmak ve online derslere katılmak gibi birçok akademik ihtiyaç için gerekli. Bu kapsamda kullanıcılar kasmayacak,...
Bluetooth kulaklıklar, günümüzde hem müzik dinlerken hem de telefon görüşmelerinizi yaparken tercih edilen popüler aksesuarlardan biri. Kablolu kulaklıklara göre daha fazla özgürlük sunan kablosuz...
Sevgililer Günü’ne özel olarak Hepsiburada seçili telefonlarda 2000 TL’ye varan kupon fırsatları sunuyor. Kampanya kapsamında birçok popüler marka ve model uygun fiyatlarla satın alınabiliyor....
Oyun dünyasında 2K ve 4K çözünürlükler yeni standart haline gelse de, FullHD (1080p) monitörler hala birçok oyuncu için popüler bir seçenek olmaya devam ediyor....
Kahve tutkunları için doğru kahve makinesini seçmek, kahve deneyimini üst seviyeye çıkarmanın en önemli adımlarından biridir. İster sabahları hızlı bir fincan kahve içmek isteyin,...
Sevgililer Günü sevdiklerinize olan sevginizi göstermek ve ilişkinizi daha da renklendirmek için harika bir fırsat. Evinizin atmosferini değiştirecek romantik anlarınızı daha da özel kılacak...
Sevgililer Günü’ne özel olarak Hepsiburada seçili telefonlarda 2000 TL’ye varan kupon fırsatları sunuyor. Kampanya kapsamında birçok popüler marka ve model uygun fiyatlarla satın alınabiliyor....
Sevgililer Günü, sevdiklerinize olan sevginizi ve düşünceliliğinizi göstermek için harika bir fırsat. Teknolojiye ilgi duyan sevgiliniz için hem şık hem de işlevsel bir hediye...
Alın size bambaşka bir teori.
Aslında sanıldığı gibi karadeliklerin merkezinde yoğun bir kütle yoktur. Yani çok büyük bir yıldızın zamanla soğumuş çökmüş ve geride sadece bu yıldızın kütle çekiminin kaldığı iddiası mantıksız bir teoridir.
Eğer öyle olsaydı, milyonlarca belki milyarlarca yıldır uzayda savrulan uzay cisimleri (diğer küçük gezegenler ve meteorlar gibi) bu karadelik denilen çökmüş yıldızların geride kalan kütle çekimine kapılır ve çökme sonucu yoğun bir mıknatıs gibi orada kalan kütlenin üzerine düşer ya da çarpardı. Uzun yıllar boyunca bu şekilde kütle üzerinde biriken uzay cisimlerinin yeniden daha büyük bir kütle oluşturmasına neden olurdu. Aynı bir koli toplu iğnenin güçlü bir mıknatıs üzerinde birikip hacimsel olarak daha da büyük bir hâl alması veya görsel olarak yeni, farklı bir cismin oluşması gibi.
Ayrıca bu çökmüş kütleye çarpan her gezegen meteor veya başka bir cismin, hem kendi kütlesinin oluşturduğu hızla hem de çökmüş yıldızın çekim hızıyla büyük bir çarpışma yaşanır. Bu çarpışma sonucu büyük bir enerjinin açığa çıkması gerekir ve çökmüş cücenin tekrar ışımasına neden olması gerekirdi ama hiçbir bilim insanı karadeliklerde böyle ışımanın olduğunu söylemedi söyleyemez de. Zaten öyle açığa çıkan enerji sonrası ışıma yaşansaydı adı karadelik olmazdı ya da yeni ve daha büyük bir yıldızın oluştuğu gibi söylemler ortaya atılırdı.
Karadelik diye adlandırılan ve oluşumunun da büyük yıldızların soğuma sonrası yaşadığı çökümden sonra ışık yaymaması ama kütlesinin hâlâ orada var olduğu iddiası böylece çürür.
Peki gerçekte karadelik nedir sorusunun astronomik cevabı nedir sorusuna cevap şudur.
Bilindiği üzere uzayda küçüklü büyüklü milyarlarca galaksinin olduğu biliniyor. Bu galaksileri galaksi, mega galaksi ve ultra mega galaksiler olarak adlandırıyorız. Ayrıca bu galaksiler içinde milyarlarca yıldız sistemi var. Bizim bulunduğumuz yıldız sistemine biz güneş sistemi diyoruz. Ve her yıldız sistemi kendi içindeki uydu gezegenleriyle kendi yörüngesinde ve henüz tespit edilemeyen bir rotada dönüp yol alıyor. Aynı şekilde küçük galaksiler büyük galaksiler içinde büyük galaksiker de mega veya ultramega galaksiker içinde yine bir uydu gibi ve belli bir rotada hareket ediyorlar.
Bir lavaboda veya gölette oluşan su girdaplarını herkes görmüştür ve içine bir çöp ya da başka bir nesne atmıştır ve yaşanan olayı gözlemlemiştir.
Lavabonun veya göletinin tamamını bir yıldız sistemi veya galaksiye benzetirsek ve bu galaksi girdabının su girdabının aksine merkeze değil de dışa doğru genişleyerek oluştuğunu unutmayalım. Çünkü bilim insanlarının nerdeyse hepsi kimine göre big bang’dan sonra, kimine göre de kainatın yaratılışından sonra uzayın sürekli genişlediği tespit edilmiş gibi ortaya konulan bir bilgi var ve ben de teorimi aynı bilgiyle ortaya koyacağım.
Düşününki;
Galaksiler aynı bir su girdabı gibi ama içeri yönlü değil de dışarı yönlü dönüyorlar ve bu galaksiler içinde milyarlarca küçüklü büyüklü yıldız sistemi var, bu yıldız sistemlerinde de milyarlarca gezegen var. Bu yıldızların ve gezegenlerin hepsinin bir kütkrsi var ve bu kütlelerin kendi boyutlarına ve hızlarına bağlı çekim güçleri var.
Şimdi bu milyarlarca yıldız ve gezegenin hepsinin galaksi merkezinde oluşan girdapta toplam bir çekim kuvveti oluşturduğu muhakkakdır. Bu durumu da şöyle örnekleyebiliriz. Bir masanın üzerine orta kısım boş olacak şekilde irili ufaklı bir çok mıknatıs koyulduğunda o mıknatısların herbirinin çekim gücü merkezde daha büyük bir güç olarak kendini gösterir.
Şimdi bu mıknatısların masa üstünde değil de boşlukta olduğunu ve hepsinin çok yüksek hızlarda döndüğünü düşünün.
Merkezdeki boşlukta çok yoğun bir manyetik alan ve dönme hızına bağlı bir moment oluşacağı kesindir. Ayrıca bu manyetik alanın bir akı yönü vardır. Bu oluşumu unutmadan bu girdaba alttan veya üstten başka bir cisim yaklaştığında veya bu girdaba girdiğinde olacak olan şudur.
Girdaptaki manyetik akının yönüne ve girdaba kapılan cismin kendi kütlesi, bu kütlenin kendi çekim gücü ve manyetik akısının da etkilerine bağlı olarak galaksinin merkezindeki manyetik girdap tarafından çok büyük bir hızla çekilecektir. Girdabın merkezine bu kadar büyük bir hızla giren cisim eğer galaksinin gidiş rotasına doğru girmişse merkezden çıkarken galaksiyle aynı yönde hareket ettiklerinden hız dengelemesi olacaktır ve cisim çıkışta yavaşlamış gibi görünecektir. Yani girdaba giren cisimin girdaptan çıkış hızıyla galaksinin hareket ettiği yönü aynı olduğu için cisim sanki merkezde yavaşlamış ya da duruyormuş gibi olur. İşte bu durumda da girdabın momentine ve cismin kendi dönüş yönüne bağlı olarak cisim savrulmaya uğrayacaktır ve galaksinin herhangi bir tarafına atılacaktır.
Eğer cisim galaksinin gidiş rotası tarafından girdaba yakalandıysa yukarıdaki merkezden atılmanın tam tersi yaşanacaktır. Yani karşı karşıya gelmiş iki hızın birleşimiyle süper bir hıza ulaşarak girdap merkezine giren cisim bu süper hızla diğer taraftan çıkacaktır. Aynı bir merminin namludan fırlayıp atıldığı gibi
İşte bu atış sonrası cismin hızı ne kadar olursa o hız uzay boşluğunda ne zaman nerede yavaşlar veya durur bunu kestirmek mümkün değildir.
Bu durumu şu şekilde ispatlayabiliriz.
Fizikçiler, kimyacılar, elektrik ve elektronikçiler bu durumu çok iyi bilirler.
Ortası boş uzun bir bobin sarılıp yüksek bir elektik verildiğinde orta kısımda çok büyük bir manyetik alan oluşur. Bu manyetik alanın da bir yönü olur. (dünyamızın kutuptan kutuba manyetik alanının ve bu manyetik alanın da bir yönünün olduğu gibi)
Bu bobin içine doğru bir pil ya da bir mıknatıs itilmeye çalışıldığında yine bu pilin veya mıknatısın kutuplarına yani manyetik akı yönüne ve mıknatısın veya pilin gücü ve büyüklüğüne bağlı olarak bu bobin merkezinde oluşan güçlü manyetik alan tarafından ya itilir ya çekilir. İtilen taraftan pili ya da mıknatısı bobinin manyetik alanına sokmaya çalışırsanız pil ya da mıknatıs sağa sola kaçma eğilimi gösterir. Çekilen tataftan sokmaya çalışırsanız hem pilin ya da mıknatısın kendi gücü hem de bobinin gücü birbirine eklenmiş bir şekilde daha da güçlü hale gelir ve diğer tataftan hızla çıkar.
Bu durumun bir benzeri Türkiye savunma sanayisine yeni kazandırılan SAPAN isimli manyetik topta kullanılmaktadır.
Bu bilgi ve veriler ışında karadelikler bazı bilim insanlarının ve bilim kurgu yazarlarının çeşitli nedenlerle insanlara anlattığı yansıttığı gibi büyük yıldızların soğuyup büzüşerek çökmesş sonucu oluşmuş yapılar değildir.
Sürekli ileri ve kendi etrafındaki döngüsel hareket eden ve genişleyen uzay boşkığunun içindeki galaksi ve yıldız sistemlerinin oluşturduğu girdapsal yapının merkezindeki çok güçlü boşluktur.
Bu girdaba ters yönde süper hızda girip girdaptan sonra da süper hızda çıkan bir nesne fiziksel bir değişme nasıl uğrar bilinmez i. Galaksilerin ve yıldız sistemlerinin merkez kalınlığı mesafesi ne kadardır bu girdaba giriş ve çıkış süresi ne kafar zaman alır bunu söylemek mümkün değildir.Belki birkaç saniye dakika belki birkaç milyon ışık yılı zaman ve o kadar yol gider. Bu duruma girmiş bir insan zaman atlaması yaşar mı bilinmez.
Ama şu bir gerçekki bir insanın ışık hızına ulaşması mümkün değildir.
Bir nesnenin ya da bir insanın ışık hızına ulaşması demek ışık olmasıyla aynı anlama gelir ki;
Işık haline gelmiş bir insan ya da nesne bırakın elektronu atomu fotonlara kadar parçalanmış demektir ki.
İnsan bir canlıdır ve bir ruha sahiptir. Bedenin fotonlara ayrılması demek ölmesi demektir. Öldükten sonra o ruh o bedene kendiliğnden girer mi veya Allah o ruhu tekrar o bedene koyar mı
Bence kara delikler bir ayna ve yansimasi bence kara delikler diğer gezegenlere acılan bir kapı bükülen ose aynanin yansıması yani kapının ive acılan bükük olarak ve bükük bilinen yansima
Bu kadar bilim temelli açıklamadan sonra son paragrafı yazarken bilim-inanç sarmalına yakalanman ilginç bir tezat oluşturmuş. Bilim “septik şüphe” üzerine kuruludur. İnanç ise “şüphe”ye düşmandır. Son paragraf hariç, tez karşısında antitez üretebilmişsin. Dikkate almaya değer 😉
Bilim inanç sarmalına yakalanmadım. İnançla bilimin iç içe olduğunu düşünenlerdenim. Zaman ve bilimsel gelişmeler, yaradılışın ve kainatın bir tesadüfler zinciri sonucunda oluşmadığını ispatlıyor zaten. Özellikle tıp ve kimya yaradılışın büyük bir hesap ve düzenin varolduğunu gösteriyor.
Olay ufkundaki donuş hizi ışık hizini astigı icin bu bolgeye yaklasan gok cisimleri hizlanarak atomlarina protonlara daha sonrada rotonlara dönusur. işik hizinin asilmasiyla fatonlar takyon cisimciklerine donusen fatonlar adece ışik yansimasi ile gorebildigimiz evrenin göremedigimiz 4, boyutuna ulasir , burada ilerlemesini sundurerek cekirdege usalabilecek kadar yuksek cekim kuvetine sahip cekirdeklerde nukleer fizyona donuserek isima olusturup evrene karanlik madde ve yeni atomlar olarak yayilir . Cekirdegin gucu tukendiginde milyarlarca yil icinde karadeliklerin etrafinda donen yildizlar gazlaar tozlar manyetik rotalarda duzene girerek galaksileri olusturur. Kara delikler evrenin mitokondrileri gibidir enerji uretim ve değisim merkezi. Zamanin ötesine acilan kapilar.