Otomotiv devi Toyota, elektrikli araç teknolojisinde çığır açacak bir adımla, tamamen katı hal batarya ile donatılmış ilk elektrikli aracını 2027 veya 2028 yılı itibarıyla piyasaya sürüyor. Şirket, bu yeni nesil bataryaların daha uzun menzil, hızlı şarj süresi ve yüksek performans gibi kritik avantajlar sunacağını belirtiyor.
Toyota, katı hal bataryasını piyasaya sürecek
Toyota, katı hal batarya teknolojisine yatırımını hızlandırarak bu alandaki ilk uygulamayı dünya çapında gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Bu hedefe ulaşmak için şirket, Sumitomo Metal Mining ile yeni bir ortaklık duyurdu.
Bu iş birliği sayesinde, bataryaların ana bileşenlerinden olan katot malzemelerinin seri üretimine başlamayı planlıyor. Toyota ve Sumitomo Metal Mining, 2021 yılından beri katı hal elektrikli araç bataryaları için katot malzemeleri geliştirme çalışmaları yürütüyor.
Şirket, Sumitomo’nun özgün toz sentezleme teknolojisi sayesinde yüksek dayanıklılığa sahip katot malzemesi geliştirdiğini açıkladı. Bu süreç, seri üretimde karşılaşılan büyük zorlukları aşmayı sağlıyor.
Geleneksel bataryalarda kullanılan sıvı elektrolitin aksine, katı hal bataryalarda katı elektrolit bulunuyor. Toyota, bu yapının daha kompakt boyut, yüksek güç çıktısı ve uzun ömür avantajları sağladığını vurguluyor.
Togg, T10X ve T10F modelleriyle Almanya'ya doğru yola çıktı. Yerli otomobil devinin Avrupa hedefleri büyüyor.
Geçtiğimiz ay Japonya’da yeni bataryaları üretme izni alan Toyota, pazara sunum için Idemitsu Kosan gibi önemli iş ortaklarıyla da iş birliği yapıyor.
Idemitsu, bu yılın başlarında tamamen katı hal elektrikli araç bataryalarında kullanılan lityum sülfür için büyük ölçekli bir üretim tesisi kurma planlarını açıkladı. Tesis faaliyete geçtiğinde yıllık 1.000 metrik ton lityum sülfür üretme kapasitesine sahip olacak. Idemitsu da bataryaların seri üretimini 2027 yılında hedefliyor.
Toyota bu teknoloji ile bir ilke imza atacağını söylese de, küresel pazardaki rekabet artıyor. Küresel batarya pazarına hâkim olan CATL ve BYD gibi diğer otomotiv devleri de benzer şekilde yeni batarya teknolojisini 2027 yılı civarında piyasaya sürmeyi hedefliyor.
Microsoft, bilgisayarlarında binlerce fotoğraf biriktiren kullanıcıların en büyük sorunlarından birine çözüm getirecek yeni bir OneDrive uygulamasını duyurdu. Windows 10 ve Windows 11 için geliştirilen bu yeni uygulama, kullanıcıların fotoğraf arşivlerini çok daha kolay ve hızlı bir şekilde yönetmelerine olanak tanıyor. Temel amaç, favori fotoğrafları bulmayı, onlara erişmeyi ve paylaşmayı basitleştirmek.
Yeni OneDrive uygulamasıyla fotoğraf arşivini düzenlemek kolaylaşıyor
Mevcut Windows sürümlerinde OneDrive, genellikle Dosya Gezgini üzerinden temel dosya yönetimi ve senkronizasyon ayarlarıyla sınırlı bir deneyim sunuyordu. Ancak yeni geliştirilen bu bağımsız uygulama, çok daha kullanıcı dostu ve kapsamlı bir arayüzle geliyor. Microsoft’un açıklamasına göre uygulama, özellikle fotoğraf yönetimine odaklanıyor ve web sürümündeki modern ve birleşik düzeni masaüstüne taşıyor. Bu sayede kullanıcılar, OneDrive web sitesini açmaya gerek kalmadan doğrudan Windows içinden gelişmiş özelliklere erişebilecek.
Yeni uygulama, kullanıcılara fotoğraflarını farklı kategorilerde görüntüleme imkanı sunuyor. “Anlar” görünümü, geçmiş yıllardaki belirli tarihlerde çekilmiş önemli fotoğrafları otomatik olarak öne çıkarırken, “Galeri” bölümü tüm fotoğrafları kronolojik olarak sıralıyor. Ayrıca, kendi oluşturduğunuz albümleri görebileceğiniz “Albümler”, belirli kişilerin fotoğraflarını gruplayan “Kişiler” ve favori olarak işaretlediğiniz kareleri listeleyen “Favoriler” gibi kullanışlı görünümler de bulunuyor. Bu görünümlerin her birinde fotoğrafları silme, paylaşma, indirme ve düzenleme gibi temel işlemler kolayca yapılabiliyor.
Uygulamanın en dikkat çeken yanlarından biri de aslında şimdiden Windows 10 ve 11 kullanıcılarının erişimine açık olması. Henüz doğrudan bir kısayol ile sunulmasa da, Dosya Gezgini üzerinden OneDrive’ın kurulum dosyalarının içinde bulunan “OneDrive.App.exe” dosyasını çalıştırarak uygulamayı hemen deneyebilirsiniz. Microsoft’un gelecekte bu uygulamayı Windows’a daha belirgin bir şekilde entegre etmesi bekleniyor.
Windows 11, tam karanlık mod desteği sunmaya hazırlanıyor. Bu yenilik, kullanıcıları oldukça memnun etti.
Microsoft’un yenilikleri bununla da sınırlı değil. Yakın gelecekte, “Photos Agent” adı verilen ve Copilot yapay zeka teknolojisinden güç alan yeni bir araç daha kullanıma sunulacak. Bu araç sayesinde kullanıcılar, yapay zekaya “geçen yaz kumsalda çekilen fotoğraflarımı bul” gibi komutlar vererek istedikleri fotoğraflara saniyeler içinde ulaşabilecek. Ayrıca, OneDrive mobil uygulaması için de yapay zeka destekli düzenleme araçları ve benzer fotoğrafları gruplayan “Fotoğraf Yığınları” özelliği gibi yenilikler yolda.
Peki siz bu yeni OneDrive uygulaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Fotoğraflarınızı yönetmek için hangi yöntemleri veya uygulamaları kullanıyorsunuz? Yorumlarda bizimle paylaşın.
Piyasalarda Eylül ayının en belirleyici olayı, 17 Eylül’deki FOMC toplantısı oldu. Toplantı öncesinde başlayan güçlü yükseliş, Fed’in faiz indirim kararıyla devam etse de, ilerleyen günlerde faiz beklentilerinin yeniden şekillenmesiyle kazanımların bir kısmı geri alındı.
Binance Research sözcüsü, durumu şöyle özetledi: “Eylül, piyasa algısı açısından kritik bir dönüm noktasıydı. Fed’in faiz indirimi kararı kısa vadede iyimserliği artırsa da, piyasalar hızla daha temkinli bir tutuma geçti ve bu da kısa süreli bir düzeltmeye yol açtı. Ancak dijital varlıklara duyulan uzun vadeli güven güçlü biçimde sürüyor.”
Sermaye akışları Bitcoin’e yöneldi
Bu dönemde sermayenin yeniden Bitcoin’e yöneldiği gözlemlendi. Bitcoin’in piyasa hâkimiyeti %58,1’e yükselirken, Ethereum’un payı ise fiyatının 4.000 ABD Doları’nın altına gerilemesiyle %13,0’e düştü. Spot Bitcoin ETF’lerine 2,56 milyar ABD Doları tutarında net giriş olurken, Ethereum ETF’lerinden 389 milyon ABD Doları çıkış yaşanması bu eğilimi destekledi.
ABD’de düzenleyici adımlar hız kazanıyor
Piyasadaki bir diğer önemli gelişme ise ABD’deki düzenleyici adımlar oldu. SEC’in yeni standartlaştırılmış çerçevesi, borsa yatırım ürünlerinin (ETP) onay süresini 240 günden 75 güne indirdi. Bu gelişme, ürünlerin piyasaya daha hızlı çıkmasına olanak tanırken, 90’dan fazla kripto ETP başvurusu halen onay bekliyor. Yakın zamanda piyasaya sürülen REX-Osprey XRP ve Dogecoin ETF’lerinin gördüğü güçlü talep, yatırımcı ilgisinin Bitcoin ve Ethereum’un ötesine genişlediğini gösteriyor.
Merkeziyetsiz finans ve türev piyasaları rekor kırdı
Eylül ayında merkeziyetsiz finans platformları da dikkat çekici bir büyüme kaydetti. Tahmin piyasaları 2025’in en yüksek işlem hacimlerine ulaşırken, Kalshi haftalık 850 milyon ABD Dolarını aşan hacimle Polymarket’i geride bıraktı.
Merkeziyetsiz perpetual borsalar ise ivmesini artırarak günlük 65–70 milyar ABD Doları işlem hacmini aştı ve DEX/CEX (merkeziyetsiz/merkezi borsa) hacim oranı Eylül ayında %18 ile rekor seviyeye ulaştı.
Binance Research sözcüsü, “Merkeziyetsiz perpetual borsaların büyümesi, kripto piyasa altyapısında yapısal bir dönüşümü işaret ediyor. Bu platformlar, türev işlemleri ve yenilikler için giderek daha merkezi bir konum kazanıyor” diye ekledi.
Detaylı veri ve analizler için tam rapora buradan ulaşabilirsiniz.
YouTube, daha önce platformdan yasakladığı içerik üreticilerine geri dönüş yolu açan yeni bir program hazırlığında olduğunu duyurdu. “İkinci şans” olarak adlandırılan bu girişim, belirli koşullar altında içerik üreticilerinin platforma yeniden kabul edilmesine olanak tanıyacak. Ancak bu yeni politikanın bazı önemli istisnaları bulunuyor ve her başvuru ayrı ayrı değerlendirilecek.
YouTube kanalı kapatılan içerik üreticileri İkinci Şans programına başvurabilecek
Bu yeni program, bir içerik üreticisinin yasağının kaldırılması için yaptığı normal itiraz sürecinden farklı işliyor. Bir kanal yasaklandığında, içerik üreticisi bu karara itiraz edebilir ve başarılı olursa kanalı hiçbir şey olmamış gibi geri yüklenir. “İkinci şans” programı ise, yasağın üzerinden en az bir yıl geçmiş olan ve itirazı reddedilmiş içerik üreticileri için bir başvuru kapısı açıyor. YouTube, bu kararı alırken zaman içinde topluluk kurallarının ve politikaların değişebileceğini göz önünde bulundurduğunu belirtiyor.
Programa kabul edilen içerik üreticileri, eski kanallarını tüm aboneleri ve videolarıyla geri alamayacak. Bunun yerine, tamamen sıfırdan yeni bir kanal açma hakkı kazanacaklar. Bu, takipçi kitlelerini yeniden oluşturmaları gerektiği anlamına geliyor. Ancak içerik üreticileri, mevcut YouTube kurallarını ihlal etmemesi koşuluyla eski videolarını bu yeni kanala yeniden yükleyebilecekler. Ayrıca, gerekli kriterleri karşıladıklarında para kazanma programına da başvurabilecekler.
YouTube Music şarkı sözlerini gerçek zamanlı olarak çevirmeye hazırlanıyor. Bu yenilik, kullanıcıları memnun edebilir.
Bu yeni şansın kapıları herkese açık değil. YouTube, programın en önemli istisnasının telif hakkı ihlalleri olduğunu kesin bir dille vurguluyor. Platform, COVID-19 veya seçimlerle ilgili yanlış bilgi yayma gibi nedenlerle yasaklanan içerik üreticilerine esneklik tanırken, telif hakkı ihlallerini affetmeyeceğini açıkça belli ediyor. YouTube ekibi, başvuruları değerlendirirken yasağa neden olan davranışın ciddiyetini, tekrar edip etmediğini ve topluluğa zarar verip vermediğini dikkate alacak.
YouTube’un bu yeni adımı, platformun içerik denetleme politikalarındaki değişimin bir yansıması olarak görülüyor. Peki, sizce yasaklanan içerik üreticilerine ikinci bir şans tanınması doğru bir karar mı? Bu durumun platformdaki içerik kalitesini nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Yorumlarda görüşlerinizi bizimle paylaşın.
Sinema dünyasında değişmez bir kural vardır: Yüksek gişe hasılatı elde eden bir yapım, mutlaka devam filmlerine kapı aralar. Bu kural, bu yılın en şaşırtıcı başarılarından birine imza atan “Minecraft” filmi için de geçerli oldu. Dünya genelinde 957 milyon dolarlık bir gelir elde eden yapım, ikinci filmi için resmi onayı almayı başardı. Warner Bros., devam filminin vizyon tarihini de sinemaseverlerle paylaştı.
İlk Minecraft filmi gişede şaşırttı
Jack Black ve Jason Momoa gibi isimlerin rol aldığı film, beklenmedik mizahı ve eğlenceli yapısıyla hem eleştirmenleri hem de izleyicileri şaşırtmıştı. Yaratıcılığa odaklanan bir video oyunundan uyarlanan filmin bu denli büyük bir ticari başarı yakalaması, devam filmini kaçınılmaz kıldı. Yapımcı şirket Warner Bros. tarafından yapılan açıklamaya göre, “Minecraft”ın ikinci filmi 23 Temmuz 2027’de vizyona girecek. Bu tarih, ilk filmin çıkışından yaklaşık iki yıl sonrasına denk geliyor.
Kamera arkasındaki ekip de büyük ölçüde korunuyor. İlk filmin yönetmeni olan ve “Napoleon Dynamite” gibi yapımlarla tanınan Jared Hess, devam filmi için de yönetmen koltuğuna oturacak. Başarılı yönetmen, aynı zamanda filmin senaryosunu Chris Galletta ile birlikte kaleme alacak. Yapımcı kadrosunda ise Jason Momoa’nın yanı sıra Mary Parent, Roy Lee ve Eric McLeod gibi deneyimli isimler yer alıyor.
Bir içerik üreticisi, Minecraft'a özel CraftGPT adlı bir yapay zeka modeli geliştirdi. Bu gelişme, oyun sektöründe geniş yankı buldu.
“Minecraft” filmi, açık dünya bir inşa oyunundan nasıl başarılı bir sinema filmi çıkarılabileceğine dair soru işaretlerini ortadan kaldırmıştı. Eleştirmenler tarafından zekice yazılmış senaryosu ve özgün mizah anlayışıyla övülen yapım, özellikle “özgür düşünceyi ve yaratıcılığı baskılayan bir dünyaya karşı durma” temasıyla takdir topladı. Film, 2025 yılının şu ana kadar en çok hasılat yapan ikinci filmi konumunda. Listenin ilk sırasında ise 1.03 milyar dolarlık gişe geliriyle Disney’in canlı aksiyon “Lilo & Stitch” uyarlaması bulunuyor.
Peki siz ilk Minecraft filmini izlemiş miydiniz? Devam filmi hakkındaki beklentileriniz neler? Yorumlarda bizimle paylaşın.
Apple, karma gerçeklik başlığı Vision Pro için içerik yelpazesini genişletmeye devam ediyor. Teknoloji devi, spor yayıncılığında çığır açacak yeni bir adımla, önümüzdeki sezondan itibaren seçili Los Angeles Lakers maçlarını Vision Pro kullanıcıları için canlı ve sürükleyici bir formatta sunmaya hazırlanıyor. Bu gelişme, kullanıcıların bir basketbol maçını sanki saha kenarındaymış gibi izlemesine olanak tanıyacak.
Vision Pro ile NBA keyfi
Edinilen bilgilere göre Apple, bu özel yayın deneyimini gerçeğe dönüştürmek için saha kenarlarına ve potaların altına özel kameralar yerleştirecek. Bu kameraların, Blackmagic Design tarafından geliştirilen URSA Cine Immersive Live modelinin özel bir versiyonu olacağı belirtiliyor. Bu teknoloji sayesinde izleyiciler, maçı farklı açılardan ve çok daha gerçekçi bir perspektiften takip etme şansı bulacak. Böylece standart bir televizyon yayınından çok daha etkileyici bir atmosfer yaratılması hedefleniyor.
Bu sürükleyici yayınların başlangıç tarihi de yavaş yavaş netleşiyor. Apple ve NBA’in, 2025 yılının Kasım ayı sonuna kadar konuyla ilgili daha fazla ayrıntı paylaşması ve ilk canlı yayınların 2026’nın başlarında başlaması bekleniyor. Maçlar, canlı yayınların yanı sıra, sona erdikten sonraki üç gün boyunca da talep üzerine izlenebilecek. Bu özellik, maçı kaçıran veya tekrar izlemek isteyen kullanıcılar için önemli bir esneklik sağlayacak.
İddiaya göre üst düzey Apple Vision Pro projesi askıya alınarak odak AI destekli akıllı gözlüklere çevrildi.
Yayınlara erişim ise iki farklı uygulama üzerinden mümkün olacak: Mevcut NBA uygulaması ve Charter Communications tarafından yakında piyasaya sürülecek olan Spectrum SportsNet uygulaması. Her iki hizmet için de aktif bir abonelik gerekeceği tahmin ediliyor. Ancak bazı canlı yayınların yalnızca Lakers’ın bölgesel yayın alanındaki kullanıcılara açık olabileceği gibi kısıtlamalar da bulunuyor. NBA uygulaması üzerinden ise bu içeriklere ABD’nin yanı sıra Birleşik Krallık, Avustralya, Fransa, Almanya, Japonya, Singapur, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki kullanıcılar da erişebilecek.
Peki, siz Apple Vision Pro’nun spor yayıncılığına getirdiği bu yenilik hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir NBA maçını bu şekilde izleme fikri size heyecan verici geliyor mu? Değerli görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin elektrikli araç devriminde vites yükselttiğini müjdeleyen yeni bir destek programını kamuoyuna duyurdu. Ülke genelindeki 35.000’i aşkın şarj istasyonu sayısını daha da artıracak olan bu hamleyle, Türkiye’nin 81 ilinin tamamına 529 yeni şarj ünitesi kurulması için 1 milyar TL’lik yatırıma 300 milyon TL’yi aşan hibe desteği sağlanacak.
Türkiye’nin Elektrikli Araç Hamlesi Büyüyor
Bakan Kacır’ın açıkladığı yeni destek paketi, iki temel stratejik amaca hizmet ediyor. İlk olarak, ülkenin dört bir yanını yüksek hızlı şarj ağlarıyla donatarak elektrikli araç kullanımının yaygınlaşmasının önündeki en büyük engellerden biri olan menzil endişesini ortadan kaldırmayı hedefliyor. 81 ilin tamamını kapsayacak şekilde planlanan yeni istasyonlar sayesinde, elektrikli araç sahipleri Türkiye’nin her noktasına güvenle seyahat edebilecek.
Programın ikinci ve en az ilki kadar önemli olan hedefi ise şarj istasyonlarının Türkiye’de üretimini teşvik etmek. Sağlanan hibe, sadece istasyonların kurulumunu değil, aynı zamanda yerli teknoloji ve sanayinin gelişimini de destekleyerek bu alanda dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor. Bu sayede Türkiye, sadece bir pazar olmaktan çıkıp elektrikli araç altyapı teknolojilerinde bir üretici konumuna gelmeyi hedefliyor.
Togg, T10X ve T10F modelleriyle Almanya'ya doğru yola çıktı. Yerli otomobil devinin Avrupa hedefleri büyüyor.
Bu kritik yatırım, Türkiye’nin otomotiv sektöründeki dönüşümünü hızlandırmak ve sürdürülebilir ulaşım hedeflerine ulaşmak adına atılmış stratejik bir adım olarak öne çıkıyor.
Battlefield 2042’nin yarattığı hayal kırıklığının ardından, serinin hayranları temkinli bir bekleyiş içindeydi. DICE, o eski büyüyü, o topyekûn savaş hissini yeniden yakalayabilecek miydi? PC üzerinde geçirdiğim ilk hafta sonunun ardından net bir şekilde söyleyebilirim ki, umutlanmak için çok geçerli sebeplerimiz var. Bu incelemede, Battlefield 6’nın bizlere sunduğu ilk izlenimleri, serinin geçmişiyle olan bağlarını ve bize sunduğu vaatlerini derinlemesine ele alacağız.
Battlefield 6 inceleme
Battlefield 6, serinin DNA’sında yer alan Saldırı, Mühendis, Destek ve Keşif dörtlüsünü gururla geri getiriyor. Her sınıf, kendine has ekipmanları, temel görevleri ve rolüyle savaş alanında belirgin bir kimliğe sahip. Battlefield 2042’nin kimliksiz “Uzman” sisteminden sonra, tankları imha etmek için elinde roketatarla koşan bir Mühendis, mermi yağmuru altında takım arkadaşını dirilten bir Sıhhiyeci veya düşman hatlarını işaretleyip pusu kuran bir Keşif (Sniper) görmek, gerçek bir takım oyununun yeniden hayat bulduğunu gösteriyor. Erken erişim testleri süresince oyuncuların bu rolleri içselleştirip birbirlerine yardım ettiğine, özellikle de Diriltme (Revive) mekaniğinin ne kadar kritik olduğuna şahit olmak son derece keyifliydi.
Ancak ortada, topluluğu ikiye bölen ciddi bir tartışma konusu var: Tüm silahların tüm sınıflar tarafından kullanılabilmesi. Bu test aşamasında durum büyük bir sorun teşkil etmese de, oyunun tam sürümünde tüm silahlar açıldığında sınıfların özgünlüğünün ve rol tanımlarının ciddi şekilde zedelenebileceğine dair endişeler mevcut. Şahsen, her sınıfın kendine has silah türleriyle (örneğin, Mühendis’in DMR/Hafif Makineli Tüfek, Destek’in LMG) sınırlandırıldığı daha keskin bir yapıyı tercih ederdim. Bu, oyuncuyu rol seçimini daha anlamlı kılmaya ve takım kompozisyonunu düşünmeye zorlayacaktır.
Erken erişim testinin en parlak yıldızı şüphesiz silah mekanikleriydi. Her silah, elinizde adeta can buluyor ve farklı oyun tarzlarına mükemmel şekilde uyum sağlıyor. İster uzun menzilli bir saldırı tüfeğiyle düşmanları avlayın, ister yakın mesafe için modifiye ettiğiniz bir SMG ile kaosun ortasına dalın; silahların vuruş hissi ve geri tepme tepkileri (recoil) son derece tatmin edici. Mermilerin yüzeylerden sekmesi, hedefe isabet ettiğindeki tok ve güçlü ses, DICE’ın bu konudaki mekanik ustalığını bir kez daha kanıtlıyor. Silah özelleştirmesi (Plus sistemi) de anlık durumlara adapte olma imkanı sunarak oyuna taktiksel bir derinlik katıyor.
Öldürme Süresi (TTK): TTK’nin (Time to Kill) oldukça hızlı ve affetmez olması, çatışmaları anlık ve acımasız kılıyor. Bu durum, oyuncuları sürekli tetikte olmaya zorlarken, bazen nefes alacak bir an bile bırakmıyor. Bu hız, bazı oyuncular için serinin geleneksel yavaş temposundan bir sapma olarak görülebilir.
Zayıf Halkalar ve Denge Sorunları: Ne yazık ki tüm silahlar aynı özeni görmemiş. DMR’ler (Keskin Nişancı Tüfekleri) hantal, geri tepmeleri yüksek ve diğer silahlara karşı çoğu zaman etkisiz kalıyor. RPG’lerin piyadelere karşı etkisinin gereğinden fazla azaltılması da bir başka hayal kırıklığı; bir roketin bir piyadeyi anında etkisiz hale getirmesi gerektiği düşünülüyor. Umarız DICE, tam sürüm için bu denge sorunlarına öncelikli olarak eğilir.
Haritalar, Yıkım ve Atmosfer
Test aşaması, bizleri üç farklı savaş alanına götürdü: Cebelitarık’taki King’s Battery, Mısır’daki Kahire Kuşatması ve dağlık bir arazide geçen Kurtuluş Zirvesi. İlk iki harita, dar sokakları, binaları ve siper hatlarıyla yoğun piyade ve zırhlı araç çatışmalarına ev sahipliği yaparken, Kurtuluş Zirvesi tam bir keskin nişancı cennetiydi. (Bir tepeye baktığınızda, dürbünlerden yansıyan parıltılar adeta bir Noel ağacını andırıyordu, bu da konumunuzu anında ele veriyordu.)
Haritalardaki dikey tasarım ve bolca siper sunan yapılar, taktiksel oynanışı ve yan yollardan ilerlemeyi destekliyor. Ancak Atılım (Breakthrough) modunda, son sektörlerin saldıran takım için neredeyse aşılamaz bir kale haline gelmesi, harita tasarımında bazı düzenlemeler gerektirdiğini gösteriyor. Savunmacılar kolayca güçlenip dar boğazları kapatabiliyor.
Görsel ve Yıkım Mekanikleri
Grafikler: Battlefield 6, kelimenin tam anlamıyla nefes kesici görünüyor. Işıklandırma, patlama efektleri ve savaş alanının kaotik atmosferi sizi anında içine çekiyor. En önemlisi de bu görsel şölen, optimizasyon sorunları veya kare hızı düşüşleri olmadan akıcı bir şekilde sunuluyor. BF2042’ye kıyasla bu, gece ile gündüz kadar büyük bir fark ve DICE’ın Frostbite motorunda ne kadar ustalaştığını gösteriyor.
Yıkım (Destruction): Serinin en büyük alametifarikası olan yıkım, Battlefield 6 ile zirveye ulaşıyor. Artık binalar sadece göstermelik olarak hasar almıyor; duvarlar, katlar ve hatta tüm yapılar tamamen yerle bir olabiliyor. Savaş ilerledikçe, canlı ve hareketli sokakların toz ve moloz yığınına dönüştüğünü görmek, savaşın yıkıcılığını iliklerinize kadar hissettiriyor. Siperlerinizi kaybediyorsunuz, harita dinamikleri sürekli değişiyor. Bu, serinin gördüğü en sofistike ve etkileşimli yıkım mekaniği olabilir ve oyunun ömrünü uzatacak en önemli unsur.
Teknik Notlar: İyi ve kötü Olanlar
Ses Tasarımı: Mermilerin vızıltısı, tank paletlerinin gürültüsü ve patlamaların gücü harika ve çevreleyici. Ancak Battlefield 6’nın ruhunu kaybettiği tek bir yer var: Müzik. Ne akılda kalıcı bir ana tema, ne de harita yükleme ekranlarında sizi gaza getiren o ikonik melodiler… Hiçbiri yok. Battlefield 4’ün gerilimli yükleme müziklerini veya Battlefield 1’in epik, dokunaklı atmosferini özlemle anıyoruz. Ses, atmosferin yarısıdır ve DICE’ın tam sürümde bunu telafi etmesi gerekiyor.
Araç Kontrolleri: DICE, nihayet araç kontrollerini elden geçirmiş. Özellikle jet ve helikopterler, artık sadece usta pilotların değil, yeni başlayanların da keyif alabileceği kadar sezgisel ve erişilebilir. Bu, öğrenme eğrisini ciddi anlamda düşüren harika bir gelişme ve araçları daha geniş bir oyuncu kitlesi için cazip hale getiriyor.
Asker Hareketleri: Call of Duty’vari aşırı hızlı ve arcade mekanikler yok. Gereksiz kayma (slide) spam’i, çift zıplama gibi unsurlar yerine daha gerçekçi ve ağırlığı olan asker hareketleri var. Bu, oyunu daha taktiksel ve ayakları yere basan bir deneyim haline getiriyor. Pozisyon almanın, eğilmenin ve siper kullanmanın önemini artırıyor.
EA SPORTS FC 26 Türkçe Spiker ile futbol deneyimi zirveye çıkıyor. Çift oynanış modu ve yenilenen kariyer sistemiyle öne çıkıyor.
Battlefield 6’nın bu ilk oynanış testi, son iki oyun olan BFV ve BF 2042’nin ardından seriye olan inancını yitirmiş oyuncular için güçlü ve parlak bir umut ışığı oldu. Temellerine sadık kalan sınıf sistemi, tatmin edici silah mekanikleri, devrimsel yıkım fiziği ve göz alıcı grafikleriyle doğru yönde atılmış dev bir adım. Elbette, silah dengesi, harita akışı ve özellikle müzikler gibi geliştirilmesi gereken yönleri var ve bunlar tam sürüm için büyük önem taşıyor.
Ancak bu erken erişim, DICE’ın dersini aldığını ve Battlefield’ı yeniden o görkemli günlerine döndürmeye kararlı olduğunu gösteriyor. Oyunun temel yapısı sağlam, eğlenceli ve en önemlisi Battlefield gibi hissettiriyor. Eğer topyekûn savaşın kaosunu ve derin takım oyununun zaferini özlediyseniz, bu oyunun çıkışını kesinlikle yakından takip etmelisiniz. Görünen o ki, efsane geri döndü!
Apple, Steve Jobs’un harika tasarımın dekorasyonla değil, işlevsellikle ilgili olduğuna dair zamansız inancını yansıtan Tasarım Nasıl Çalışır başlıklı yeni bir video paylaştı . Geçtiğimiz ayki iPhone açılış konuşmasının açılışını yapan video, artık Apple’ın YouTube kanalında tek başına yer alıyor ve şirketin kalıcı tasarım değerlerini hatırlatıyor.
Apple’ın tasarım özü
Kısa film, Jobs’un şu sözüyle başlıyor: ” Tasarım sadece nasıl göründüğü ve nasıl hissettirdiği değildir. Tasarım nasıl çalıştığıdır. ” Bu söz, Apple’ın yirmi yıldır benimsediği temel prensibi özetliyor. Tasarım, teknolojiyi görünmez kılmalıdır. Her ses ve kare, Apple’ın yalnızca donanım estetiğini değil, insan davranışlarını da göz önünde bulundurarak tasarlama biçimini temsil ediyor. Aynı dönemde, Steve Jobs’un 5 Ekim 2011’de vefat etmesinin üzerinden 14 yıl geçti.
Eleştirmenler, Apple’ın iOS görsellerini ve simgelerini yenilemeye devam ederken Jobs’un mirasını anımsatma tercihini sorguladılar. Ancak amaç daha geniş görünüyor. Anlatım ve imgeler, dikkati renk paletlerinden deneyime kaydırıyor. Apple, izleyicilere tasarımın anlarda gerçekleştiğini, bir hareketin nasıl doğal hissettirdiğini, bir animasyonun amacı nasıl ilettiğini, bir cihazın günlük hayata nasıl dahil olduğunu hatırlatıyor.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve oyun devi KONAMI, Trendyol Süper Lig heyecanını sanal sahalara taşıyacak devrim niteliğinde bir iş birliğine imza attı. “eFootball Super 11” adıyla duyurulan yeni girişimle, futbolseverler artık oylarıyla Süper Lig’in en iyilerini belirleyerek eFootball oyununa doğrudan etki edebilecek.
Taraftarların Oyu Oyuna Yön Verecek
Bu yeni sistemle birlikte taraftarlar, Trendyol Süper Lig’deki performansları ödüllendirmede aktif bir rol üstlenecek. Oylama süreci haftalık, aylık ve sezonluk periyotlarla işleyecek:
Her Hafta: Taraftarların oylarıyla “Haftanın En İyi 11’i” belirlenecek.
Her Ay: “Ayın En İyi 11’i” ile birlikte “Ayın En Değerli Oyuncusu” yine taraftar oylarıyla seçilecek.
Sezon Sonunda: Futbolseverler, 2025-2026 sezonu tamamlandığında “Sezonun En İyi 11’i” ve “Sezonun Oyuncusu”nu seçecekler.
Saha Yıldızları eFootball™ Kartlarına Dönüşecek
İş birliğinin en heyecan verici yanı ise gerçek futbolun dijital dünyayla buluşması olacak. Taraftarlar tarafından seçilen “Ayın En İyi 11’i” ve “Sezonun En İyi 11’i”ndeki futbolcular, popüler futbol oyunu eFootball içinde çok özel oyun içi kartlar olarak yer alacak. Bu sayede taraftarlar, destekledikleri ve başarılı buldukları oyuncuları kendi sanal takımlarına katma fırsatı bulacak.
Oylar Nasıl Kullanılacak?
Taraftarlar, oylarını kullanmak ve Süper Lig’in dijital tarihine isimlerini yazdırmak için http://www.superonbir.com adresindeki resmi web sitesini ziyaret edebilirler.
Türk Futbolu İçin Tarihi Ortaklık
TFF ve KONAMI arasındaki bu stratejik ortaklık, Türk futbolunun tutkusunu ve rekabetini dijital platformlara taşıyarak daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedefliyor. Bu girişimle, Süper Lig’in heyecanının sürükleyici bir e-spor deneyimiyle kutlanması amaçlanıyor.
Yapay zeka alanında öncü şirketlerden OpenAI, yeni video üretme aracı Sora 2’yi piyasaya sürdü. Ancak bu yeni teknoloji, Hollywood’un en güçlü kurumlarından birinin sert tepkisiyle karşılaştı. Eğlence dünyasının en büyük isimlerini temsil eden Creative Artists Agency (CAA), OpenAI’ın bu yeni aracının sanatçıların kişilik hakları ve kazançları için ciddi bir tehdit oluşturduğu konusunda uyarılarda bulundu.
Sora 2 telif haklarını ihlal mi ediyor?
CAA, yayımladığı bildiride Sora 2’yi “teknolojinin kötüye kullanımı” olarak nitelendirdi ve OpenAI’ı sanatçıların haklarını hiçe saymakla suçladı. Ajans, OpenAI’ın küresel telif hakkı ilkelerini görmezden gelerek sanatçıların, yazarların, yönetmenlerin ve diğer tüm yaratıcıların eserlerini izinsiz bir şekilde “çalmayı” mı planladığını sorguladı. Özellikle kullanıcıların ünlülerin görüntülerini yapay zeka kliplerinde kullanmasına olanak tanıyan özellikler, büyük bir endişe kaynağı olarak öne çıkıyor.
CAA bu tepkisinde yalnız değil. WME ve UTA gibi diğer büyük ajanslar da benzer endişelerini dile getirerek OpenAI’a karşı ortak bir duruş sergiledi. Bu durum, Silikon Vadisi’nin “önce yap, sonra düzelt” yaklaşımı ile Hollywood’un her adımı lisans ve izinlerle güvence altına alan katı kuralları arasındaki çatışmayı gözler önüne seriyor. Gelen tepkiler üzerine OpenAI, Sora 2’nin bazı ayarlarını düzenlemeye başladığını ve gelecekte yeni güvenlik önlemleri ile gelir paylaşımı modelleri üzerinde çalışacaklarının sinyalini verdi.
Yapay zekalı aktris Tilly Norwood, Hollywood'a büyük bir damga vurmaya hazırlanıyor.
OpenAI, ünlülerin izni olmadan görüntülerinin kullanılmasını engellemek için bazı önlemler aldığını belirtiyor. Şirkete göre, bir ünlünün Sora 2 tarafından kullanılabilmesi için o kişinin kendi dijital kimliğini sisteme bizzat yüklemesi ve halka açık hale getirmesi gerekiyor. Hayatını kaybetmiş ünlülerin mirasçıları ise kaldırma talebinde bulunabiliyor. Ancak bu önlemler, telif hakkı ihlallerini önlemenin yapay zeka şirketinin sorumluluğunda olduğunu belirten Sinema Filmleri Derneği (Motion Picture Association) gibi kurumlar için yeterli görülmüyor.
Tüm bu tartışmaların merkezinde ise Hollywood’un temel talebi yatıyor: kontrol, kullanım izni ve adil bir ücretlendirme. Ajanslara göre, sanatçıların bu temel hakları korunmadığı sürece hiçbir çözüm kabul edilemez. Yapay zeka ve eğlence endüstrisinin geleceğini şekillendirecek bu gelişmeler, teknoloji dünyasında yakından takip ediliyor. Peki, siz yapay zekanın ünlülerin görüntülerini kullanması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu teknolojinin sanat ve eğlence dünyasına olumlu bir katkı sağlayacağına inanıyor musunuz?
Samsung’un uzun süredir üzerinde çalıştığı ve teknoloji dünyasında büyük bir merakla beklenen artırılmış gerçeklik başlığı Galaxy XR hakkındaki sis perdesi aralanıyor. Şirket, 2023 yılında bu alanda bir cihaz geliştireceğini duyurmuş, 2024’te ise Android XR işletim sistemini tanıtırken başlığın tasarımına dair ilk ipuçlarını vermişti. O zamandan beri “Project Moohan” olarak bilinen proje hakkında sessizliğini koruyan Samsung, yeni bir sızıntıyla tekrar gündeme geldi. Android Headlines tarafından paylaşılan bilgiler, cihazın adını, teknik özelliklerini ve kontrolcü aksesuarlarını gözler önüne seriyor.
Samsung Galaxy XR başlığının tüm özellikleri sızdırıldı
Sızıntıya göre cihazın resmi adı “Samsung Galaxy XR” olacak. Tasarım olarak, piyasadan çekilen Meta Quest Pro ile Apple Vision Pro’nun bir birleşimi gibi görünüyor. Ayarlanabilir bir kafa bandına sahip olan Galaxy XR, temel olarak dış dünyayı kameralar aracılığıyla görmenizi sağlayan bir yapıya sahip ve gücünü harici bir batarya paketinden alıyor. Samsung daha önceki tanıtımlarında cihazın sesli komut, göz ve el takibi yeteneklerine odaklansa da, yeni bilgiler Galaxy XR’ın Meta Quest 3’ün kontrolcülerine oldukça benzeyen iki adet fiziksel kontrolcüyü de destekleyeceğini gösteriyor.
Cihazın teknik özellikleri ise beklentilerle büyük ölçüde örtüşüyor. Qualcomm’un 2024 yılında duyurduğu gibi, Galaxy XR gücünü Snapdragon XR2 Gen 2 yonga setinden alacak. Yazılım tarafında ise Samsung’un kendi One UI arayüzüyle özelleştirilmiş bir Android XR sürümü kullanılacak. Paylaşılan ekran görüntüleri, Samsung’un tarayıcı, fotoğraf ve kamera gibi kendi uygulamalarını eklediğini, ancak genel deneyimin Google’ın saf Android XR sürümüne oldukça yakın olduğunu gösteriyor. Bu durum, Samsung’un yazılım tarafında daha sade bir yaklaşım benimsediğine işaret ediyor.
Daha önce Koreli kaynaklar tarafından da iddia edildiği gibi, başlıkta her göz için bir adet yüksek çözünürlüklü 4K micro-OLED ekran bulunacak. Yaklaşık iki saatlik batarya ömrü sunması beklenen cihaz, bu konuda Apple Vision Pro ile benzer bir performans sergiliyor. Ancak önemli bir fark var: Galaxy XR çok daha hafif. Söylentilere göre başlık sadece 545 gram ağırlığında olacak. Bu değer, 600 gramı aşan Apple Vision Pro’ya kıyasla önemli bir kullanım kolaylığı sunabilir.
İddiaya göre üst düzey Apple Vision Pro projesi askıya alınarak odak AI destekli akıllı gözlüklere çevrildi.
Şu an için en büyük bilinmezlikler ise cihazın fiyatı ve kesin çıkış tarihi. Samsung, 2025’in ikinci çeyrek raporlarında başlığı bu yıl içinde piyasaya sürmeyi planladığını belirtmişti, ancak henüz resmi bir lansman tarihi açıklanmadı. Cihazın fiyatının ise oldukça yüksek olması bekleniyor. Ağustos 2025’te ortaya atılan iddialar, Galaxy XR’ın yaklaşık 1.700 ila 2.800 dolar arasında bir fiyat etiketine sahip olabileceğini öne sürmüştü.
Peki, siz Samsung’un yeni artırılmış gerçeklik başlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Galaxy XR, Apple Vision Pro ve Meta Quest gibi güçlü rakiplerin karşısında başarılı bir yer edinebilir mi? Yorumlarda görüşlerinizi bizimle paylaşın.