2011 yılında hayata gözlerini yuman Steve Jobs dendiğinde akla ilk “Apple” şirketi geliyor. Bu aslında pek ekstrem bir durum değil, zira tanınmış girişimcilerle özdeşleştirdiğimiz çok fazla unsur mevcut. Günümüzdeki iPhone, Mac, iOS gibi platformlar ve sistemlerin hayatımıza girmesinde Steve Jobs’un rolü çok büyük. Ancak onun teknoloji dünyasına kattığı şeyler bunlarla sınırlı değil.
Bilgisayar üretimli imgeleme (CGI) tabanlı animasyon filmleriyle tanıdığımız medya şirketi Pixar, Steve Jobs’un tabiri caizse kalfalık eseri diyebiliriz. Güncel olarak Walt Disney Stüdyoları’nın alt markası konumunda bulunan ünlü firma Graphics Group ismiyle kurulmuştu. Sonrasında Jobs tarafından satın alındı ve sonraki dönemlerde patlamasını yaşadı. Gelin bu etkileyici hikayeye yolculuk yapalım.
Apple’dan ayrılışı Steve Jobs için yeni bir sayfa açtı
Steve Jobs, resmi kaynaklara göre 3 Ocak 1977′de Apple Computer Inc. şirketini resmen kurdu. Ancak bir süre sonra ekip arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle, 1985 yılında yönetim kurulu kararıyla atıldı. Pixar, Star Wars serisinin yaratıcısı Lucasfilm’in bir parçası olarak 1979’da Graphic Group ismiyle yeni kurulmuştu. 1982’de Industrial Light & Magic ile özel efektler alanında film sekansları üzerinde çalışmaya başladılar.
Yıl 1986’ya geldiğinde Steve Jobs, yaklaşık 45 kişilik bir ekipten oluşan Graphic Group’un başındaki isim George Lucas’a 5 milyon dolara ödeme yaptı, 5 milyon dolar da şirkete sermaye koyarak toplamda 10 milyon dolara satın aldı. O zamanlar Graphic Group, animasyon yazılımları üretmekten öteye gitmiyordu. Jobs şirketi satın aldıktan sonra büyük bir revizyon gerçekleştirmek istedi. İsmini Pixar Animation Studios olarak değiştirdi ve yeni markanın vizyonu artık animasyon filmleri geliştirmekti.
İlk iddialı projesi: Pixar Image Computer
Günümüzde olduğu gibi, Pixar kurulduğu yıllarda da bilgisayar tabanlı animasyon filmleri geliştirmek istiyordu. Ancak bunu yapacak yeterli düzeyde teknolojiye sahip olmadıkları için, ilk başta alıcı bulabileceği başka ürünlere odaklandıklar. Bu hedeflerinin bir parçası olarak, döneminin en güçlü bilgisayarı olan Pixar Image Computer’i piyasaya sürdüler. 135 bin dolara satışa çıkan cihaz, yalnızca 100 adet sattı.
Pixar Animation Studios çalışanı John Lasseter, cihazın yeteneklerini göstermek için geliştirdikleri filmlerin prömiyerini bilgisayar grafikleri endüstrisinin en büyük kongresi SIGGRAPH’de yapmıştı. Ancak bir türlü istenen başarı yakalanamadı, satışlar artırılamadı. Pixar Image Computer’a ilgi gösteren şirketlerden biri Disney idi. Tarihi 1923’e dayanan medya şirketi, animasyon filmlerinin üretim sürecini kolaylaştıracak bir teknoloji arıyordu. Görüntüleri tarayarak 3 boyutlu halini modelleyen bu bilgisayar ise, tam olarak aradığı şeydi.
İlk Oscar adaylığı ‘Luxo Junior’ ile geldi
Pixar Animation Studios, ses getirecek projeler üretmek için çalışmalara başlamıştı. Eski Disney animatörü John Lasseter tarafından yazılan ve yönetilen animasyon filmi Luxo Junior’u 1986’da piyasaya sürdü. İki masa lambasının şakacı bir dille atışmalarını konu alan film, En İyi Kısa Animasyon dalında Oscar adaylığı kazandı. 1988’de izleyicilerle buluşan Tin Toy, aynı dalda Oscar kazanan ilk bilgisayar tabanlı animasyon filmi oldu.
Steve Jobs ani bir kararla Pixar’ın donanım bölümünü sattı. Odağını kısa filmler ve reklamlar aracılığıyla gelir elde etmeye çevirdi. Tabii hedeflerin gerçekleşebilmesi için maliyet unsuru da çok önemliydi. Finansal sıkıntılarla cebelleşen Pixar, 1991 yılına kadar Jobs’un 50 milyon dolarlık bütçesiyle ayakta kalmayı başardı. Genç girişimci bu dönemi “Eğlenceli olan tek şey, John’un kısa filmleriydi. ‘Kısa film yapmak için 300.000 dolar alabilir miyim?’ derdi; ben de ‘Tamam’ derdim.” ifadeleriyle açıklıyordu.
Pixar’ın kırılma noktası: Toy Story (Oyuncak Hikayesi)
1991 yılında Disney ile anlaşma sağlayan Pixar Animation Studios, ilk uzun metrajlı filmi Toy Story’yi 1995’te piyasaya sürdü. John Lasseter’in yönettiği animasyon, dünya çapında gördüğü ilgiyle gişe rekorlarını alt üst etti. Bu arada Steve Jobs, Pixar’ın halka arzı için de uğraşmaktaydı. Mali İşler Müdürü Lawrence Levy’yi görevlendirdi ve en sonunda bir arz tarihi belirlediler.
Bir zamanlar mali sıkıntılarla mücadele eden Pixar, ilk işlem gününden sonra hisse başına 39 doları görmüştü. Zamanla 1,5 milyar dolarlık değeri olan bir şirket haline geldi. Tarihler 1997’yi gösterdiğinde Disney ile Pixar arasında beş filmlik bir anlaşma sağlandı. Buna göre, elde edilen gelirler eşit şekilde bölüşülecekti. Pixar; Kayıp Balık Nemo, Sevimli Canavarlar ve daha birçok animasyon filmiyle yoluna devam etti.
Steve Jobs, Pixar’ı Disney’e sattı
O dönemlerde Apple Computer, tarihinin belki de finansal açıdan en zorlu dönemlerini geçiriyordu. Yıllar önce yollarını ayırdıkları Steve Jobs’un NEXT Computer isimli şirketini satın aldılar ve haliyle Jobs 1997 yılında yeniden Apple’a katılma şansı yakaladı. Geçici CEO pozisyonuyla varlığını sürdüren Steve Jobs, sonrasında tam olarak Apple’ın başına geçti.
Ocak 2006’da Disney, Pixar’ı tamamen 7,4 milyar dolara satın almayı kabul etti. Hissedarların da onayıyla, satın alma işlemi 5 Mayıs 2006’da tamamlandı. Böylelikle Steve Jobs, Pixar’da yüzde 49,65′lik hisseye sahipken; aynı zamanda Disney hisselerinin de yüzde 7’lik (3,9 milyar dolar) payına ortak oldu. Yönetim kurulunda da yer almaya devam etti.
Şu anda dünyanın en büyük animasyon film stüdyoları arasında yer alan Pixar, bugününü Steve Jobs’a borçlu diyebiliriz.