Günümüzde siber saldırılardan, gerçek savaşlara, ekonomiden kadar onlarca farklı sorun karşımıza çıkarken, çok fazla dile getirmediğimiz devasa bir sorun daha var: İklim değişikliği! Üstelik sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi ve tarihimizi etkiliyor. Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği‘ne göre iklim değişikliği artık dünyadaki miras alanlarına yönelik “en yaygın tehdit” haline geldi.
Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere ekonomik açıdan iyi seviyede olan birçok ülke, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında uzun soluklu planlar yapıyor ve daha da önemlisi elde ettiği veriler sayesinde bu sorun nasıl mücadele edebileceğine dair bir yol haritası oluşturabiliyor.
Rusya Çernobil nükleer atık santrali olan bölgeyi ele geçirdi. Peki ya Rusya'nın Çernobil'i alması tehlikeli olabilir mi?
Afrika’daki birçok alan iklim değişikliği nedeniyle yok olabilir!
Ancak dünyanın bazı bölgelerinde veri kıtlığı yaşanıyor. Çeşitli disiplinlerden 11 araştırmacının oluşturduğu uluslararası bir ekip tarafından gerçekleştirilen çalışma, Afrika kıtası için bu veri eksikliğini gidermeyi amaçlıyor. Ekip, kültürel öneme sahip alanları belirledi ve gelecekte deniz seviyesindeki yükselme ve erezyon nedeniyle sular altında kalma ihtimallerini inceledi.
Araştırmacılar Afrika’daki birçok tarihi bölgenin ilerleyen dönemde sel riski ile karşı karşıya kalacağını ve bu nedenle yok olabileceğini belirtiyor. Karbon emisyonları bu şekilde devam ederse 2050 yılına kadar etkilenen bölgelerin sayısı 3 kat artacak. Sera gazı emisyonlarını etkili bir şekilde azaltmayı başarmamız halinde etkilenen alan sayısı yüzde 25 oranında azaltılabilecek.
Clarke, kendisinin ve ekibinin Afrika için oluşturduğu veri kümelerinin, Kuzey Amerika gibi dünyanın daha zengin bölgelerinde daha yaygın olduğunu ve genellikle daha yüksek çözünürlüklü veriler içerdiğini belirtiyor. Pasifik ada devletleri gibi diğer yerler de, iklim değişikliğinin miras alanlarını nasıl etkileyebileceği konusunda bilgi sıkıntısı çekiyor.
Clarke, düşük ve orta gelirli ülkeler için veri kümeleri oluşturma konusunda daha fazla çalışma yapılması gerektiğini savunuyor. Bunun için devletlerin ve uluslararası fonların desteğine ihtiyaç var.
