Teknoloji kavramı 20. yüzyılda anlam kazandı. Bu yüzyılda fiziğin uygulama alanlarının genişletilmesiyle ortaya bir sektör çıkmış, firmalar da bu sektörün bir ucundan tutunmak için çeşitli destekler vermişti. Yıllar birbirini kovaladıkça bu desteklerin geri dönüşü firmalara fazlasıyla iyi oldu.

Teknoloji artık başlı başına bir sektör oldu ve teknoloji ismi de, “İçerisinde herhangi bir felsefe barındırmayan bir bilim dalı” olarak nitelendirilmeye başlandı. İlk bilgisayarların koca bir ev boyutunda olduğu, cep telefonu fikrinin teknolojinin asla ulaşamayacağı bir noktası olarak görüldüğü bu dönemde, sektörün uzmanları geleceğe dair söylemleriyle de döneme damgasını vurdu.

Fakat kimi söylemler var ki, şu an itibariyle okuduğumuzda gülümsemeden edemiyoruz. Teknolojinin asla ulaşamayacağı bir nokta olarak görülen yerleri, günümüz itibariyle bile hayli geride bırakmış durumdayız. Bu söylemler, dönemden izler taşıyor ve ileri görüşlülük konusunda söz sahibini eleştirmemize engel taşıyor. Zira o dönemde bile teknoloji birçok firma sahibine bile yabancı geliyordu.

 

Sektörün biraz dışına çıkarsak, 1900’lü yılların başında “Otomobillerin bir geleceğinin olduğunu düşünmüyorum” açıklaması yapılmış, yüzyıllarca bu açıklamanın ne kadar yanlış olduğu konuşulmuştu. Bir diğer örnek ise, uçakların savaşlarda kullanılmasının oldukça anlamsız olduğunu vurgulayan bir generaldir. “Kimse savaş esnasında havada açık hedef olmak istemez” diyerek, bir generalde aranan ileri görüşlülük özelliğiyle nasıl ters düştüğünü göstermişti.

{pagebreak::Bilgisayarlar Bitti}

Bilgisayarlar Bitti

20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, bilgisayar teknolojisinin öncü isimlerinden biri olarak gösterilen John von Neumann, “Sanıyorum bilgisayar teknolojisinde yapabileceğimiz her şeyi yaptık. Bundan sonrası için pek bir şey kalmadı. 5 yıl içerisinde bu teknolojiyi de eskiteceğimize inanıyorum” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Hatırlatıyoruz; 1949’da!

Şimdi bu adamın ileri görüşlü olmadığını iddia edemeyiz. Zira bilgisayar teknolojisinin temellerini atan ve sektörel çalışmalara donanımlı hale getiren isimlerin başında Neumann geliyor. Peki bu açıklamayı niye yaptı? Kesinlikle ileri görüşlü olmadığından değil. Tam tersi, ileri görüşlü olduğu için ortaya bir teori attı. Tuttu ya da tutmadı, bu onu ilgilendirmez. Sadece ön gördüğü gelecek, insanoğlunun gereksinimleriyle örtüşmüyordu.

Özellikle Neumann’ın ilk cümlesi kulağa son derece inanılmaz geliyor. 1949 yılında geliştirilen bilgisayarlar için “Yapılabilecek her şey yapıldı” demek nasıl bir düşüncedir anlayabilmek mümkün değil. Şu anda bile bilgisayar ve/veya bilişim sektörüne bağlı olaraktan önümüzdeki yıllarda bir sürü yeni teknolojiyi bekliyoruz. Neumann her ne kadar bu cümleyi söylemiş olsa da, 1950’li yılların ortalarında, yapay zeka konusunda oldukça önemli geliştirmelere de imza attı. Bir nevi, kendi öngörüsünü kendi yıkmış oldu.

{pagebreak::Beş Bilgisayar Yeter}

Beş Bilgisayar Yeter

IBM ismini duymamanıza imkan yok. Bilgisayar teknolojileri tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan IBM, 1940’lı yıllarda yaptığı atılımlarla adından söz ettirmişti. 1943 yılında dönemin IBM Başkanı Thomas J. Watson, bilgisayarlar için öyle bir ön görüde bulundu ki, şu anki bir teknoloji meraklısının gülmemesine imkan yok. “Sanıyorum en fazla 5 bilgisayar için bir sektör oluşur” diyen Watson, dönemin devasa bilgisayarlarının yaygınlaşamayacağına, muhtemelen dünya üzerinde komplike işlemler yapabilen sadece beş bilgisayarın olabileceğine ihtimal vermişti.

1943 yılında Bletchley Park‘ta tanıtılan ilk tam elektronik bilgisayarın boyutları da bir hayli büyüktü. O zamanki teknolojiye bakarak, bu türden bir bilgisayarın sadece dünya çapında ünlü en zengin firmalar tarafından kullanılabileceğine ihtimal veren Watson, teknolojinin gelişimini gördükçe ne düşünmüştür merak ediyoruz açıkçası.

Tıpkı John von Neumann’da olduğu gibi, IBM’in de bilgisayar teknolojileri konusunda altyapı açısından en önemli isimlerden biri olması, konunun ne kadar ironik olduğunun altını kalın bir çizgiyle çiziyor adeta.

{pagebreak::Tonlarca Ağırlıkta Bilgisayarlar}

Tonlarca Ağırlıkta Bilgisayarlar

Amerika Birleşik Devletleri topraklarından çıkan ve onlarca yıldır popülerliğini sürdüren popüler bilim dergisi Popular Mechanics, 1949 yılındaki bir sayısında bilgisayarlar hakkında bir makale yazmıştı. Bu makalede, o dönemde kullanılan bilgisayarların ağırlıklarına işaret etmiş ve gelecekteki bilgisayarların da tonlarca ağırlıkta olacağını tahmin etmişti.

Aslında o dönem için doğru sayılabilen bir tahmindi. Sıkı durun! Bu ön görülerinde çok da haksız sayılmazlar! Şaka mı bu demeden önce, şu anda dünyanın en hızlı bilgisayarının ağırlığının ne kadar olduğunu tahmin etmenizi öneriyoruz. Şimdi bu tahmininizi gerçek ile karşılaştırın; Dünyanın en hızlı bilgisayarı olarak kabul edilen Jaguar, tam 200 ton ağırlığında!

Dolayısıyla Popular Mechanics’in bu ön görüsüne çok da karşı çıkamayız. Fakat onlar muhtemelen tüm bilgisayarlar için bu cümleyi kullanmıştı. Yine de kabul edelim, süper güçlü bilgisayarlar halen daha tonlarca ağırlıkta olduğu sürece haksız da sayılmazlar.

{pagebreak::Evlerde PC’ye Gerek Yok}

Evlerde PC’ye Gerek Yok

1940’lı yılları geride bırakıp, biraz daha ileriki tarihlerde yapılan açıklamalara bakalım. Digital Equipment isimli bir firmanın kurucusu olan Ken Olsne, 1977 yılında yaptığı açıklamada “Bilgisayarlar güzel teknoloji ürünleri. Fakat hiçbir zaman küçülüp, evlerde kullanılacak olduğunu sanmıyorum” demişti. Dijital sektörde boy gösteren bir firmanın kurucusundan hiç de beklenmeyecek bir açıklama bu, değil mi?

Olsen bu açıklamayı bilgisayarların o dönemde sadece belirli amaçlar içinde kullanılmaya yoğunlaşmasına ithafen demişti. Apple’ın ve Microsoft’un, ufak çaplı bilgisayarlar için hazırladığı işletim sistemleriyle birlikte Olsen de bu açıklamasının hata olduğunun farkına varmıştır muhtemelen. Böylece bu açıklama da, bilgisayar teknolojileri tarihinde “tutmayan tahminler” arasındaki yerini oldukça sağlam bir şekilde almış oldu.

:: Sizin bildiğiniz benzer türden gaflar var mı?